Komplo kurulan Maruti Suzuki işçilerine destek büyüyor

Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’nin varoşlarında bulunan Manesar-Gurgaon sanayi bölgesindeki halk öfkesi, bir mahkemenin ülkenin en büyük otomobil montaj fabrikasında Temmuz 2012’de yaşanan bir çatışma sonrasında cinayet suçlamalarıyla komplo kurulmuş olan 13 işçiye ömür boyu hapis cezası vermesinin ardından büyüyor.

Gurgaon Bölge Mahkemesi’nde kararların okunmasından sadece saatler sonra, Maruti Suzuki tesislerinde ve Manesar’da bulunan tedarikçi fabrikalarda çalışan 30.000 işçi, yönetimin sekiz günlük maaş kesintisi tehditlerine rağmen bir saatlik “iş bırakma grevi” gerçekleştirdi. Eylem, 2012’deki çatışmanın meydana geldiği Manesar’daki Maruti Suzuki montaj tesisinde, Gurgaon’daki bir başka montaj tesisinde, Maruti Suzuki Powertrain’de, Suzuki Motorcycle India’da ve iki otomobil parçası şirketinde üretimi durdurdu.

Cumartesi günkü grev çağrısını yapan altı bölge sendikası, tam da Maruti Suzuki işçilerine yönelik komploya karşı kitlesel işçi muhalefetinden korktukları için, yetkililerin Gurgaon’da 25 Mart’a kadar uygulamaya koyduğu 5 veya daha fazla insanın toplanması yasağını hiçe sayarak, 23 Mart’ta Manesar’da bir protesto mitingi duyurusu yaptılar.

Manesar fabrikası işçilerinin şirket yardakçısı bir sendikaya karşı bir başkaldırı içinde kurmuş oldukları Maruti Suzuki İşçi Sendikası da (MSWU), 4 Nisan’da ulusal ölçekte bir protesto için planlar yapmakta olduğunu belirtiyor.

MSWU Başkanı Ram Meher ile sendikanın yürütme organı üyesi diğer 11 işçi, ömür boyu hapse mahkum edilen 13 kişi arasında.

Komplo kurulan bazı işçilerin avukatı olan Avukat Rajendra Pathak, Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin muhabirine, “Yargı erki, kapitalistlerin zihniyetine sahip insanlardan oluşuyor. Zenginler, bu kapitalist toplumda bütün araçlara sahipler, hakimlere de.” diyerek, mahkeme kararlarını açıkça suçladı.

Pathak, işçilerin mahkumiyetlerini Yüksek Mahkeme’ye taşıyacaklarını söyledi: “Dosyada mahkum edilen 13 işçiye karşı cinayet suçlamalarının doğruluğunu ispatlayan hiçbir kanıt yok. Fakat mücadele kapitalist topluma karşı olduğu için, bu tür bir davanın sonucunun ne olacağını kesin olarak söyleyemem. Bu, yıllarca uzatılabilir… ve 13 kişi nihai karara kadar tutuklu kalmak zorunda olacak.”

İşçilerin yükselen muhalefetini ifade eden bir Maruti Suzuki tedarikçi tesisinden bir işçi, Hindustan Times’a, “Bugün Maruti, yarın biz hapiste olabiliriz. Bizler, yoldaşlarımızın serbest bırakılmasını istiyoruz ama Maruti, işçileri zaten herhangi bir sendikanın yapabileceğinden daha fazla birleştirmiş durumda.” diye konuştu.

Ram Meher’in ile birlikte, Sandeep Dhillon, Ram Bilas, Sarabjeet Singh, Pawan Kumar, Sohan Kumar, Ajmer Singh, Suresh Kumar, Amarjeet, Dhanraj Bambi, Pradeep Gujjar, Yogesh ve Jiyalal ömür boyu hapis cezasıyla karşı karşıya.

İşçiler, Suzuki Corporation’ın, polisin ve yargı makamlarının, Hindistan’ın başlıca siyasi partilerinin (Kongre Partisi ve Hindu üstünlüğü yanlısı Bharatiya Janata Partisi – BJP) tam suç ortaklığıyla kurduğu gaddar komplonun kurbanlarıdır.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), bu rezalete karşı çıkmak ve Maruti Suzuki işçilerinin derhal serbest bırakılmasını istemek için uluslararası bir savunma kampanyası başlattı. Halihazırda çevrimiçi bir imza dilekçesi dünyanın dört bir yanındaki işçiler ve demokratik hak savunucuları tarafından imzalanıyor.

Komplonun bahanesi, insan kaynakları müdürü Awanish Kumar Dev’in 18 Temmuz 2012’de, fabrika içinde işletme yönetiminin kışkırttığı bir kavganın ortasında gizemli bir şekilde çıkan bir yangın sırasından havasızlıktan boğularak ölmesi idi. MSWU’nun yürütme organı üyeleri şöyle dursun, herhangi bir işçinin, işçilere karşı cana yakın olan, hatta onların 1 Mart 2012’de MSWU’ya üye olmalarına bile yardım eden Dev’in ölümüyle bir ilgisi olduğu yönünde kesinlikle hiçbir kanıt bulunmuyor.

18 Temmuz kavgası, kast sistemine dayalı hakaretler kullanan bir yönetici fabrika içinde Jiyalal adlı bir işçiye yaklaşıp bir şeyler söyleyince başlamıştı. İşçiler arkadaşlarını savunmaya gelince, fabrikada zaten aşırı seviyede mevcut olan özel güvenlik görevlileri işçilerle şiddetli bir çatışmayı kışkırttılar. O sırada, fabrikanın bir bölümünde yangın başladı.

Jiyalal, Maruti Suzuki işçilerine kurulan komplonun “baş zanlısı” idi ve MSWU’nun 12 yürütme organı üyesi ile birlikte ömür boyu hapse mahkum edildi.

18 Temmuz kavgasının ardından, hükümet ve devlet aygıtı, otomobil üreticisi şirketle işbirliği içinde, MWSU’yu ve işçilerden gelen her direnişi ezmeyi amaçlayan azılı bir devlet baskısı kampanyasını dizginlerinden boşalttı. Polis, Suzuki yönetiminin sağladığı “şüpheliler” listesine dayanarak işçilerin barakalarını bastı ve yüzlerce işçiyi döverek gözaltına aldı. Daha sonra, şirket, fabrikanın kapısına kilit vurdu ve Ağustos 2012’de çalışanları atıp yerlerine 2.300 yeni işçi alarak işgücünü temizledi.

Bu cadı avı, işçilerin tekrar tekrar grevlere ve oturma eylemlerine giriştiği, şirket maşası bir sendikaya başkaldırıp kendi talepleri için mücadele etmek üzere MSWU’yu kurduğu bir yılı aşkın sürelik cesur bir mücadelenin ardından gerçekleşmişti. Bu mücadelenin merkezinde, Suzuki’ye binlerce düşük ücretli işçiyi tam zamanlı pozisyonlar için hak kazanmadan önce çalıştırıp işten çıkarma imkanı veren, nefret edilen İşçi Sözleşme Sistemi’nin kaldırılması bulunuyor. Şimdiki durumda 7 aylık sözleşme yapılan ve ardından beş aylığına işten çıkarılan “geçici işçiler”e ayda 14.000 rupi (214 dolar) ödeniyor ki bu, ayda 35.000 rupi (536 dolar) veya biraz üstünde kazanan daimi işçilerin maaşının yarısından az.

MSWU’nun geçici önderliği, komplo mahkumiyetlerini ve acımasız kararları “işçi sınıfı karşıtı” olmakla ve “ülkedeki sanayi işçileri arasında korku ve terör” tohumları ekmeyi amaçlamakla suçlayan bir açıklama yayınladı. Açıklama, iddia makamının son savlarının, “‘sermaye’nin güvenini yeniden tesis etme ihtiyacından ve Başbakanın küresel yatırımcıları ‘Hindistan’da Üret’e davet etme girişiminden söz ettiği”ni belirtiyor ve “Bu yabancı ve yerli kapitalistlerin güven duygusu tek şeye bağlıdır: ucuz ve uysal bir işgücü, dolayısıyla Sendika ya da herhangi bir talepte bulunmak yok.” diye devam ediyor.

Bu arada, çok uluslu şirket, tam anlamıyla işçilerin cezalandırılmasını istiyor. Maruti Suzuki’nin avukatı Vikas Pahwa, Indian Express’e, mahkeme, “işçilere ve sendika üyelerine, ipleri ellerine alamayacakları yönünde güçlü bir mesaj verdi.” diye konuştu. Pahwa, şirketin, hem “hükümlülere verilen cezanın yetersizliği” hem de mahkemenin diğer 117 işçiyi beraat etmesi nedeniyle “karara Yüksek Mahkeme’de itiraz edeceği”ni ekledi.

Savcılık, geçtiğimiz Cuma günkü karar duruşmasında 13 sanığın tamamının idam edilmesi gerektiğini savunmuştu. Yargıç, bunun yerine, işçilere ömür boyu hapis cezası verdi ki bu, onları Hindistan’ın acımasız hapishane sisteminde cehennemi yaşamaya mahkum etmek anlamına geliyor.

Davada isyan ve yaralanmaya neden olma dahil daha hafif suçlamalara maruz kalan diğer 18 hükümlü işçiden dördü beşer, diğer 14’ü ise üçer yıl hapse mahkum edildi. 14 işçi, hapiste geçirdikleri süre göz önünde bulundurularak, para cezalarını ödemelerinin ardından serbest bırakıldı.

Şimdi serbest bırakılanlar, mahkemenin 10 Mart’taki kararında beraat ettirmek zorunda kaldığı diğer 117 işi gibi, üç yılı, kimi durumlarda ise dört yılı aşan uzun ve acımasız tutukluluğa göğüs gerdiler. Halkın Demokratik Hakları Birliği (PUDR) adlı insan hakları grubunun Eylül 2012 tarihli soruşturması, tutuklu işçilerin dövüldüğünü, yaralayıcı bacak germeye tabi tutulduğunu ve uzun süreler kirli su altında bırakıldıklarını ortaya koymuştu.

Modi hükümeti ve onun öncülü olan Kongre Partisi, yatırımcılara işçi direnişinin başını ezebileceklerini ve onlara sınırsız bir ucuz emek sağlayabileceklerini gösterme çabalarında, Hindistan’ın başlıca sendika federasyonlarının desteğini aldılar. Sendikalar, işçilerin kapitalist mahkemelerde adalet bulabilecekleri yanılsamalarını teşvik eder ve büyük şirket politikacılarıyla lobi faaliyeti yürütürken, Maruti Suzuki işçilerini sistematik olarak yalıttılar.

Ne Stalinist parlamenter partiler ne de Tüm Hindistan Sendikalar Kongresi’nin (AITUC) müttefiki Hindistan Komünist Partisi, Maruti Suzuki işçilerinin mahkumiyeti ve cezaları hakkında tek bir kelime söyledi.

Dün, komploya yönelik öfke Hindistan genelinde yükselirken, Hindistan Komünist Partisi (Marksist) ile aynı çizgideki sendika federasyonu Hindistan Sendikalar Merkezi (CITU), başkanı K. Hemalata’nın cezalar üzerine “üzüntü ve keder” ifade ettiği göstermelik bir açıklama yayınladı.

Stalinist partiler ve onların sendika uzantıları, egemen seçkinlerin işgücünü Çin’den ucuza satma ve Hindistan’ı dünyanın düşük ücretli, kötü çalışma koşullarına sahip fabrikası yapma çabalarını destekledikleri için, komployu önemsiz gibi gösteriyor ve Maruti Suzuki işçilerini etkin şekilde dışlıyorlar.

Hindistan Komünist Partisi (Marksist) ve Hindistan Komünist Partisi ile onların sendika uzantıları, 150 milyon dolayında işçinin katıldığı 2 Eylül 2016 genel grevi sırasında, Maruti Suzuki işçilerine özgürlük talebini hiçbir şekilde yükseltmediler. Onlar, bunun yerine, büyük şirket partileri Kongre Partisi ile BJP’ye bağlı sendika aygıtlarıyla bir ittifak peşinde koşarak işçi “dayanışması” geliştirme çağrısı yaptılar.

Maruti Suzuki işçileri, Asya genelindeki on milyonlarca işçi gibi, yoksul kırsal bölgelerden çekip çıkarılmakta ve ulusötesi şirketlerin en vahşi sömürüsüne tabi tutulmaktadır. Onlar, amansız şirket-hükümet şiddeti karşısında defalarca kahramanca bir mücadele kararlılığı sergilemiştir. Dünyanın dört bir yanındaki işçiler onların yardımına koşmalı ve hapsedilen Maruti Suzuki işçilerinin derhal serbest bırakılmasını ve tüm mahkumiyetlerin hükümsüz kılınmasını talep etmelidir.

“Komplu kurulan Maruti Suzuki işçilerine özgürlük!” dilekçesini buradan imzalayabilirsiniz.

Loading