Rus Devrimi’nde Bu Hafta

27 Mart-2 Nisan: Troçki Petrograd’a gitmek üzere yola çıkıyor

New York’taki tezahürat yapan kitleye el sallayan ve Geçici Hükümet’i devirme ve savaşı durdurma sözü veren Troçki, Oslo üzerinden Rusya’ya gitmek üzere bir Norveç gemisine biner. Lenin ise, Petrograd’daki Bolşevik politikasını şekillendirmek için hararetle çalıştığı İsviçre’de kapana kısılmış kalmaya devam eder.

Petrograd’da, Bolşevik Parti kargaşa içindedir. Lenin’in yokluğunda, Muranov’un, Kamenev’in ve Stalin’in önderlik ettiği sağcı bir kıdemli azınlık, partiyi hükümet ve savaş yanlısı bir temelde yeniden yönlendirmeye çalışmaktadır. Bolşevik Parti tabanı, Kamenev’in Geçici Hükümet’in savaşı aralıksız sürdürmesini destekleyen bir makalesinin yayınlanmasının ardından, kızgın bir şekilde onun partiden atılması talebini yükseltir.

Avrupa genelindeki emperyalist katliam uzayıp gider ve milyonlarca insan çoktan can vermiştir. Bu toplu kıyıma savurmak üzere yüz binlerce erkeği seferber eden Amerikan emperyalizmi, şimdi müdahaleye hazırlanmaktadır. Tüm gözler, tek barış umudunun parıldamaya başladığı eski çarlık başkentine dönmüştür.

New York, 27 Mart (E.T. 14 Mart): Troçki Avrupa’ya gitmek üzere denize açılıyor

Troçki’nin New York’a varmasının ardından çekilen fotoğrafı

Troçki, eşi ve yoldaşı Natalya ve oğulları Sergey ve Lyova ile birlikte, Oslo’ya gidecek olan Norveç yolcu gemisi Kristianiafjord ile New York’tan yola çıkar. Troçki, oradan, trenle İsveç ve Finlandiya üzerinden Petrograd’a gitmeyi planlamaktadır.

Yüzlerce destekçisi, Troçki’yi görmek için iskeleye gelir. Alman-Amerikan sosyalist Ludwig Lore, sonradan, “Sağanak yağmur yağıyordu.” diye anımsıyordu. “Troçki geldiğinde hayranlarının omuzlarında büyük bir eşya sandığının üstüne çıkartıldı ve sevinçle parlayan yüzü ve mutlu gülümsemesiyle son bir veda konuşması yaptı.”

Ancak Troçki, haftalardır, onun Rusya’ya dönüşünün yeni bir devrimi hızlandıracağından ve Rusya’yı savaştan çekeceğinden korkan Britanya istihbaratının ajanları tarafından izleniyordu. Britanya ajanları, Londra’ya çektikleri telgraflarda, Troçki’nin Almanya’dan para aldığı ve bir Musevi darbesinin parçası olduğu yalanını yayarlar ki bu, Çarlık Ohrana’sının [Gizli Polis] eski bir üyesi olan Britanya ajanı Casimir Pilenas’ın ve onun arkadaşı Boris Brasol’un geliştirdiği bir fikirdir. O sırada New York’ta olan Brasol, 1913’te Kiev’de Musevi fabrika sahibi Menahem Mendel’e karşı kötü ünlü kan iftirası davasını yürütmüştü. Sonraki yıl, 1918’de, Pilenas ve Brasol, Çarlığın Musevi karşıtı tahrifatı Siyon Yaşlılarının Protokolleri’nin İngilizce çevirisini (Protocols of the Elders of Zion) tanıtacaktır.

Britanya ordusu, bu tür sahte iddialara dayanarak, 30 Mart’ta planlanmış bir duraklamanın ardından, Halifax, Nova Scotia’dan ayrılan Kristianiafjord’u durdurur. Troçki ve Rus yol arkadaşları, Yüzbaşı O.M. Makins komutasındaki Britanyalı yetkililer tarafından sorgulanır. Troçki, “Benim Rus iç politikasıyla ilişkilerim, halihazırda Britanya deniz polisinin kontrolü altında değildir” yanıtını verir.

Almanya, 27 Mart: Hükümet yiyecek tayınında sert kesintileri ilan ediyor

9-15 Nisan 1917 için Berlin ve çevresinin ekmek tayın karnesi

Hükümet yetkilileri, yiyecek tayınlarının daha fazla azaltılmasının 15 Nisan’da yürürlüğe gireceğini duyurur. Ekmek günde 170 grama, patates haftada 2,5 kilograma düşürülecektir. Buna ek olarak, yetişkinlere, haftada 80 gram tereyağı, 250 gram et, 180 gram şeker ve yarım yumurta alma hakkı tanınır. Gençler ve ağır işlerde çalışanlar için ek ödenekler ya tamamen kaldırılır ya da büyük ölçüde kesilir. Ancak, tahsis edilmiş tayınları sağlamak için bile yeterli yiyecek yoktur. Kadınlar, bunları, eğer mümkünse, ancak saatlerce sırada bekledikten sonra alabilirler.

Britanya’nın deniz ablukası nedeniyle, savaştan önce ithal edilen tarım ürünlerinin yaklaşık üçte biri artık yoktur. ABD, Almanya’yla tarafsız devletler üzerinden yönlendirilerek el altından yapılan ticareti 1917’nin başında durdurmuştu. Bu arada, Almanya’daki hasatlar, kimya sanayisi mevcut nitrojenin büyük kısmını gübre yerine mühimmat üretimi için kullandığı için, giderek azalır.

Rusya’daki devrimci gelişmeler hakkındaki haberlerle birlikte, bu tayın kesintileri, birkaç gün içinde, savaşın başından beri ilk büyük kitlesel grev hareketini tetikleyecektir.

İspanya, 27 Mart: UGT ve CNT sendikaları genel grev çağrısı yapıyor

Madrid’deki bir günlük genel grev

İspanya’daki en büyük iki sendika, Sosyalist Parti çizgisindeki Genel İşçi Sendikası (UGT) ve anarko-sendikalist Ulusal İşçi Konfederasyonu (CNT), “süresiz genel grev” çağrısı yapan ortak bir bildiri yayınlar. İşçi Meclisi’nin o günkü belgeleri, artan “açlık ve trajedi”yi protesto eder ve “sistemde, insanların asgari onurlu yaşam koşullarını ve özgürleştirici faaliyetlerinin gelişmesini güvence altına alan köklü değişiklikler” talep eder.

Her gün 10 saat ya da daha fazla düzensiz bir şekilde çalışmanın ardından bile, işçilerin yaşam standartları, esasen Avrupa’daki savaşın sonucu olarak yükselen gıda ve kira fiyatları eliyle kötüleşmiştir. 1913-1917 arasında maaşlar sadece yüzde 25 artmışken, fiyat endeksi iki katından fazla artmıştır. Kral XIII. Alfonso tarafından desteklenen Başbakan Romanones Kontu hükümeti, derin bir krize girmektedir. Hükümet, grevleri ezme çabasında askerlere güvenilemeyeceğinden korkarken, orduda kesintiler uygulamaya çalışmaktadır.

1916 yılına gelindiğinde, köylülük, malikaneleri işgal etmeye ve protesto olarak mahsulleri yakmaya başlamıştı. Asturias’taki madenciler, Barcelona’daki inşaat işçileri ve tüm ülkedeki demiryolu işçileri greve gidiyordu. İşçilerden gelen basınç, UGT ile CNT’yi, daha fazla ortak eylemlere girmeye ve sonunda, binlerce işçinin ülke genelindeki protestolar düzenlediği 18 Aralık 1916’da bir günlük genel grev düzenlemeye itmişti.

Petrograd, 28 Mart (E.T. 15 Mart): Bolşevik Parti içindeki sağcı azınlık savunmacılığı destekliyor

1922’de, 10. Tüm Rusya Sovyetler Kongresi’nde çekilen bir fotoğrafta, Bolşevik Parti Petersburg Komitesi üyeleri: Soldan sağa: A.G. Şiliyapnikov, N.K. Antipov, K.I. Şutko, P.I. Stuçka. Oturanlar: N.F. Agadzhanova, M.I. Kalinin, V.V. Shmidt, K.N. Orlov, V.N. Zalezhskii.

Bolşeviklerin Petrograd örgütü içindeki, Lev Kamenev’i, Joseph Stalin’i ve Matvei Muranov’u içeren sağcı bir azınlık, Lenin’in yokluğundan, savaş ve hükümet yanlısı bir çizgi savunmak için yararlanır.

28 Mart’ta (E.T. 15 Mart), Kamenev'in yazdığı bir başyazının Bolşeviklerin gazetesi Pravda’da yayınlanmasıyla birlikte, parti disiplini iki kez ihlal edilir. Makalenin parti politikasından sapmasına ek olarak, 1915’teki Bolşevik Duma vekilleri davasında mahkemenin gözüne girmeye çalışan bir ifade vermesinin ardından Kamenev imzasının gazetede çıkması yasaklanmıştı.

Pravda’nın 28 Mart tarihli sayısında şöyle deniyordu: “Eğer Almanya’daki ve Avusturya’daki demokratik güçler bizim sesimize kulak asmazlarsa, anayurdumuzu kanımızın son damlasına kadar savunacacağız.”

Kamenev, şöyle yazıyordu: “Bir ordu başka bir ordu ile karşı karşıya geldiğinde, onlardan birinin silahları indirip eve dönmesi gerektiğini öneren politikadan daha saçma bir şey olamaz. Halk, mermiye mermi, bombaya bomba ile yanıt vererek, korkusuzca kışlada kalacaktır. Bu tartışmasızdır. Devrimin silahlı kuvvetlerinin herhangi bir şekilde dağılmasına izin vermemeliyiz.”

Muranov-Stalin-Kamenev grubunun tavrı, parti içinde bir isyana yol açar. Merkez Komite’nin Rusya Bürosu’nun Petrograd’da 28 Mart’ta yaptığı bir toplantıda, Moskova’dan önde gelen bir Bolşevik, Kamenev’in isminin gazetede neden yer aldığını öğrenmek ister. Toplantıdaki bir oylamayla, Kamenev’in makalesi reddedilir. Pravda’nın yayın kurulu tamamen değiştirilir.

31 Mart’ta, Kamenev, partinin Petersburg Komitesi’ni, Geçici Hükümeti destekleme politikasını benimsemeye ikna eder. Tabandaki Bolşeviklerin Kamenev’in ve onun makalesinden sorumlu olan herkesin partiden atılmasını talep etmesiyle birlikte, parti içindeki şiddetli çalkantı sonraki günlerde devam eder.

Petrograd, 29 Mart (E.T. 16 Mart): Geçici Hükümet Polonya’nın bağımsızlığını tanıyor

I. Dünya Savaşı sırasında Almanya, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Rusya İmparatorluğu işgali altındaki Polonya

Geçici Hükümet, Polonya’nın bağımsızlık hakkını belli belirsiz tanıyan ve “bağımsız Polonya” ile “özgür Rusya” arasında “özgürce” bir askeri ittifak çağrısı yapan bir deklarasyon yayınlar. Polonya’nın Almanya İmparatorluğu, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu ve Rusya İmparatorluğu arasında paylaşılması, Fransız Devrimi sonrasında Avrupa’daki restorasyoncu düzenin asli bir parçasını oluşturmuştu.

Marksist hareket, daha 1847 yılında, bayrağına Polonya’nın bağımsızlığı talebini yazmıştı. 1905’te, Rusya İmparatorluğu’ndaki devrim, en güçlü kalelerini, Varşova ile Lodz’da ve Rosa Luxemburg’un Polonya Krallığı Sosyal Demokrat Partisi’nde bulmuştu. Geçici Hükümet Polonya’nın bağımsızlığını tanıdığında, uzun süredir ezilen Polonyalı emekçilerin demokratik özlemlerine yönelik Rus kitleleri arasındaki köklü sempati duygusundan faydalanabilirdi.

Bununla birlikte, İmparatorluk’taki tüm diğer ezilen ulusların ulusal özlemlerini neredeyse görmezden gelen Geçici Hükümetin siyasi dürtüleri, demokratik değildi. “Polonya Sorunu”, I. Dünya Savaşı’nda, emperyalist güçler arasında Avrupa’nın kontrolü üzerine mücadeledeki konulardan biri olarak ortaya çıkmıştı.

Polonya’yı paylaşan üç devlet, ülkeyi merkezi savaş alanlarından bir haline getirecek şekilde, barikatın karşıt taraflarında savaşıyordu. Polonya’nın tüm parçalarının sosyo-ekonomik altyapısı imha edilmiş, milyonlarca insan yerinden edilmiş, yaralanmış ya da öldürülmüştü.

Polonya’daki halkın durumundan yararlanan ABD Başkanı Woodrow Wilson, Aralık 1915’te, Polonya halkı için “yardım günü”nü başlatan bir kararname yayınladı. 1916’da, Polonya için “yardım girişimi” ABD Dışişleri Bakanlığı’nın başlıca uğraşlarından biri haline gelmişti. ABD hükümetinin çabalarından kaygılanan Almanya ve Avusturya, “Polonya’nın bağımsızlığı”nı ilk tanıyan olmak için koşuşturdu: Onlar, Kasım 1916 tarihli “İki İmparatorun Bildirgesi”nde, “bağımsız Polonya Krallığı”nı tanıdılar. Bildirge, ayrıca, Alman Yüksek Komutanlığı’nın kontrolü altında olacak bir Polonya ordusunun kurulmasını öngörüyordu.

Dolayısıyla, Geçici Hükümet’in deklarasyonu, özünde, ABD’nin ve Almanya’nın deklarasyonlarıyla güçlendirilip cesaretlendirilmiş olan Polonyalı seçkinlerin İttifak Devletleri’ne karşı bir müttefik olarak desteğini kazanmayı amaçlıyordu. Geçici Hükümet’in deklarasyonu, “Rusya ile özgür bir birlik içinde birleşmiş olan Polonya devleti, ittifak devletlerinin Slavlara yönelik baskısına karşı sağlam bir siper olacaktır.” diyordu. Dahası, Polonya’nın sözde “bağımsızlığı”, belirsiz bir olasılık olarak kaldı. Buna, Rusya’da henüz toplanmaya çağrılmamış olan bir Kurucu Meclis karar verecekti.

Berlin, 29 Mart: Merkezci gruplar hükümetten barış yönünde adım atılmasını istiyor

Rosa Luxemburg

1916’da Almanya Sosyal Demokrat Partisi’nin (SPD) sağcı önderliği tarafından ihraç edilmiş olan Reichstag’daki (parlamento) “Sosyal Demokrat Çalışma Grubu” (SAG) hizbi, Reichstag’a, “Majestelerinin” imparatorluk hükümetinden barış çabasına girişmesini “rica eden” (ersucht) bir karar sunar. Grup, ayrıca, ilerideki savaş ve barış antlaşmalarının Reichstag’ın onayını gerektireceği bir tasarı sunulmasını “rica eder”. Bunlara ek olarak, bazı iç reformlar gerçekleştirecek yasa tasarıları istenir.

SAG’ın Karl Kautsky, Eduard Bernstein, Paul Dittmann, Hugo Haase ve Georg Ledebour gibi pasifist önderleri, hem ülke içindeki hem de siperlerdeki savaş yorgunu emekçi kitlelerin artan radikalleşmesinden kaygılıdır. Reichstag’a sundukları kararı adlandırdıkları haliyle onların “eylem programı”, savaşa yönelik muhalefeti parlamenter bir yola yönlendirmek ve böylece, devrimci bir gelişmenin önünü kesmek üzere tasarlanmıştır.

Rosa Luxemburg, Mayıs 1917’deki 5 Nolu Spartaküs Mektubu’nda, bu grubun politikalarına karşı keskin bir polemik yürütür: “SAG, Rus Devrimi’ne, Reichstag’a sunmak istedikleri uzun bir korkunç radikal ricalar listesini içeren tümüyle yeni bir ‘eylem programı’ öne sürerek karşılık vermektedir. Onlar hiçbir şeyi unutmamışlar! Hemen hemen tüm parti programı silinmiş durumda ve o, şimdi Meclis’e sunulacak …

“Bu yüzden, bu saatte, Reichstag’a; bu emperyalist Memlük muhafızına çağrılar yapmak son derece önemlidir!

“Bu mide bulandırıcı… devrimin yerine parlamenter ‘mücadele’yi geçirme teorisi, tam da barış sorunu ve uluslararası sosyalizmin tüm geleceği Alman işçi sınıfına bağlı olduğu anda, kendisini nihayet on yıllar boyunca içinde eğitildiği resmi Alman sosyal demokrasisinin ölümcül saplantısından; yani başka yerlerde devrimci yolla elde edilmiş her şeye, Almanya’da ‘parlamento zemininde,’ Reichstag milletvekillerinin gevezelikleri dolayımıyla ulaşılabileceği dogmasından kurtaran işçilere öğütleniyor!"

Stockholm, 29 Mart: İsveç başbakanı istifa ediyor

Stockholm’deki ayaklanmaların fotoğrafı

İsveç Başbakanı Hjalmar Hammarskjöld, Kral’a sadık olan ve Şubat 1914’ten beri iktidarda bulunan partisiz, muhafazakar hükümetinin düşmesine yol açacak şekilde, istifasını sunar. Hammarskjöld, savaş sırasında, Almanya ile ticari ilişkilerin sürdürülmesini içeren bir tarafsızlık politikası izlemişti. Bu, onun duruşunu, özellikle Dışişleri Bakanı Knut Wallenberg’in kardeşi Marcus Wallenberg tarafından görüşülen Britanya ile bir ticaret anlaşmasını onaylamayı reddetmesinin ardından, Almanya yanlısı olarak gören bir muhalefete yol açtı.

Ticaret anlaşmasının reddedilmesinin hükümetin düşmesini tetiklemesi, artan toplumsal gerilim koşullarında gerçekleşir. Temel gıda maddelerinin fiyatları ithalat yokluğu nedeniyle yüzde 20 artmıştır ve bu, çoğu Hammarskjöld’s yönetiminden “Hungerskjöold” [“Açlık” kelimesi ile yapılan bir kelime oyunu] hükümeti olarak söz eden işçiler arasında huzursuzluğa neden olur. Hammarskjöld’ün ayrılmasından birkaç hafta sonra, bir dizi kentte yiyecek ayaklanmaları patlak verir. Haziran ayında, İsveç parlamentosunun önünde, gıda krizini protesto etmek için büyük bir kalabalık toplanacaktır.

Kiel, 31 Mart (E.T. 18 Mart): 26.000 grevci tersane işçisi barış talep ediyor

Birinci Dünya Savaşı’nın arifesinde, Şubat 1914’te Kiel limanındaki Alman denizaltıları

Almanya’nın kuzeyinde bulunan liman kenti Kiel’in en büyük tersanesinde, 26.000 işçi iş bırakıp kent merkezine doğru yürüyüşe geçer. Gösterinin başındaki işçiler, pankartlarında, derhal barış talep ederler. Bu, binlerce işçinin bu siyasi talebe odaklandığı ilk büyük grev gösterisidir. Kentte bulunan 9. Kolordu Komutan Yardımcısı, protesto hakkında öfke ve kaygı karışımı bir yorumda bulunur: “Rüzgar, bu zararlı ot tohumunu [Rusya’dan] buraya taşıdı ve o, birçok açık işaretin gösterdiği gibi, şimdiden çiçek açmaya başladı!”

Kopenhag, 31 Mart: Danimarka Karayipler’i ABD’ye veriyor

Karayipler’in ABD’ye devredilmesi üzerine ABD propaganda filmi

Amerika Birleşik Devletleri, Danimarka’ya ait Karayipler’i toplam 25 milyon altın dolar karşılığında satın alır ve orayı ABD Virjinya Adaları olarak yeniden adlandırır. St. Thomas, St. John ve St. Croix adaları üzerine alışveriş, iki ülke arasında 1915-16’da görüşülmüş olan bir antlaşmaya dayanmaktadır.

Adalar, ABD tarafından, Panama Kanalı’nı korumanın bir aracı olarak ve Almanya’nın bunları ele geçirme olasılığını önlemek için satın alınır. Adalar için ödenen tutar, ABD emperyalizminin I. Dünya Savaşı’nda İtilaf Devletleri’nin silah tedarikçisi ve finansörü olarak elde ettiği devasa karlar göz önünde bulundurulduğunda, oldukça azdır.

Bu hafta ayrıca: Alman ve Rus askerler siperlerde dostça ilişki kuruyor

Mart 1917’nin sonunda Rus ve Alman askerlerinin siperlerde dost olması. Kaynak: Fritz Klein (Ed.): Deutschland im Ersten Weltkrieg [I. Dünya Savaşı’nda Almanya], Berlin 1968, syf. 667

Alman asker Dominik Richert, anılarında, Alman-Rus cephesindeki askerlerin Şubat Devrimi’ne ilişkin haberlere yönelik tepkisini şöyle betimler:

Bütün tabur komutanın çevresinde bir halka halinde duruyordu: Komutan, “Askerler” diye başladı, “bu cephedeki savaş aslında sona ermiş durumda. Rusya’da bir devrim patladı. Çar devrildi. St. Petersbug garnizonundaki 30.000 asker devrimcilere katıldı.” Ağızlarımız açık dinliyorduk, sonra yerlerimize dönmemize izin verildi. Mümkün ve mümkün olmayan varsayımları tüm biçimleriyle tartıştık […] Hemen hemen herkes, siperlerdeki yaşamın artık kısa süre sonra sona erecek olmasından heyecanlıydı.

Mart’ın son haftasında, askeri disiplin, Alman-Rus cephesinin her iki tarafında da dağılır. Tek tek askerler ve tüm taburlar, savaşın artık sona ermesi gerektiğini kafalarına koymuştu. Rus ordusu içinde bir firar dalgası başlarken, siperlerdeki Rus ve Alman askerleri çeşitli vesilelerle dostça ilişki kurarlar.

Bu hafta ayrıca: New York’ta “Painter-Gravers of America” sergisi açılıyor

Boardman Robinson’ın “Sırp Sığınmacılar”ı

Painter-Gravers of America’nın [Amerika’nın ressam-oymacıları] ilk yıllık sergisinde, George Bellows, John Sloan, Childe Hassam, Edward Hopper, Albert Sterner, Jerome Myers, Anne Goldthwaite ve Boardman Robinson gibi seçkin kişiliklerin eserleri sergilenir.

New York Times’ın değerlendirmesinde şunlar belirtilir: “Bir oda sadece litograflara ayrılmış. George Bellows burada sosyal yorumcu rolünde görünüyor. Bazıları onu Hogarth’la karşılaştırıyor ve o, kent yaşamı sahnelerine olan tutkusuyla, bu büyük Londralı’ya benziyor.” Bellows, sosyalist dergi The Masses’a [Kitleler] birçok çizim ve resimle katkıda bulunmuştu.

Dikkat çeken litograflardan biri, Kanada doğumlu Robinson’un “Sırp Sığınmacılar”ıdır. Bir diğer radikal olan Robinson, 1915’te gazeteci John Reed ile birlikte, savaşın sonuçlarını görmek üzere Doğu Avrupa’ya seyahat etmişti. İkili, The War in Eastern Europe [Doğu Avrupa’da Savaş] (1916) üzerine birlikte çalıştı. Robinson, daha sonra, savaş karşıtı görüşleri nedeniyle New York Tribune’deki işini kaybetti. Robinson, The Masses’ın Casusluk Yasası doğrultusunda ortadan kaldırılmasının ardından, editör Max Eastman ile birlikte, The Liberator’da ve The New Masses’ta çalışmaya devam etti.

Bu hafta ayrıca: Afrika kökenli Amerikalı besteci, müzisyen Scott Joplin 49 yaşında öldü

Joshua Rifkin tarafından çalınan Maple Leaf Rag

Kesik tempolu caz müziği (ragtime) bestecisi ve piyanist Scott Joplin, 49 yaşında New York’ta hayatını kaybetti. O, frengi hastalığı sonucunda aşırı bunamaya uğramıştı. Ölümü sırasındaki yoksulluğuna ve görece bilinmezlik içindeki yaşamına rağmen, arkasında 40’tan fazla özgün ragtime bestesi, bir bale ve sadece biri (Treemonisha) bugüne ulaşan iki opera bıraktı.

Doğruluğuna ilişkin şüpheler olmakla birlikte, Joplin’in doğum günü çoğunlukla 24 Kasım 1868 olarak verilir. Geleceğin bestecisi, Texas’ın kuzeydoğusunda büyümüştü. Onun bir çiftlik işçisi ve halk müzisyeni olan babası, North Carolina’da köle olarak doğmuştur. Bir ev hizmetlisi olan annesi ise Kentucky’de özgür olarak doğar.

Joplin’e, ergenlik döneminin sonlarından gençlik yıllarına kadar, Alman göçmen ve “müzik profesörü” Julius Weiss danışmanlık yaptı. Weiss, genç Joplin’e, beş yılı aşkın bir süre, ücretsiz piyano ve müzik teorisi dersleri verdi. İkili, hayat boyu süren bir bağ kurmuştu.

Joplin tarafından geliştirilen çok aksak ritme sahip stil, Amerikan popüler müziğine belirgin bir ritmik duyarlık sağladı. Bu, caz ve blues müziğinin gelişiminde yaşamsal bir katkı maddesi oldu. Joplin’in eserleri, 1970’lerde, piyanist Joshua Rifkin’in önemli bir albümünün, Scott Joplin: Piano Rags’in (1970) çıkmasıyla önemli bir canlanma yaşadı.

Loading