AKP hükümeti Suriye’de askeri tırmanma için bastırıyor

ABD’nin Suriye’nin Şayrat hava üssüne 7 Nisan’daki füze saldırısının ardından, AKP hükümeti askeri tırmanma yönünde bastırıyor ve Suriye yönetimine desteğini çekmediği için Rusya’ya saldırıyor. Hükümet, Ortadoğu’daki konumunu eski haline getirme ve güney sınırlarında bir Kürt devletinin kurulmasını önleme girişimi içinde, Suriye’deki rejim değişikliği yönelimini tırmandırmak için İdlib vilayetindeki kimyasal saldırıya ve onu izleyen ABD füze saldırısına sarılıyor.

9 Nisan’da, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, gazetecilere, ABD saldırısının ardından Rus mevkidaşı Sergey Lavrov’dan Moskova’nın Suriye yönetimine desteğini çekmesini istediğini söyledi. O, Lavrov ile telefon görüşmesinde, “Esad konusundaki ısrarınızı bırakmalı ve geçiş hükümetinin vücut bulmasına izin vermelisiniz” diye belirtmiş.

Çavuşoğlu, ayrıca, hem Rusya’yı hem de ABD’yi, Kürt milliyetçisi Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG) kazanmak için “yarışıyor” olmakla eleştirdi. O, “Terör örgütü üzerinden iki süper gücün rekabet etmesi gerçekten kabul edilebilir bir şey değil.” dedi. YPG, Türkiye içinde bağımsız bir Kürt devletinin kurulması için mücadele eden gerilla örgütü Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) Suriye şubesi.

Çavuşoğlu, aynı zamanda, hükümetinin Rusya ile ABD arasında bir seçim yapma konumunda olmadığını belirtmeyi ihmal etmedi.

Dışişleri Bakanı, saldırıyı büyük memnuniyetle karşılayan ve Moskova’ya Esad’a verdiği desteği yeniden düşünme çağrısı yapan Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD füze saldırısına verdiği tepkiyi yineliyordu. Erdoğan, 8 Nisan’daki bir televizyon röportajında, Rusya ve Türkiye tarafından ABD destekli Cenevre görüşmelerine paralel olarak başlatılan Astana’daki Suriye görüşmelerini, “maalesef istenildiği gibi gelişmedi” diyerek, bir anlamda devre dışı bıraktı. O, ABD önderliğindeki rejim değişikliği operasyonuna Rusya’nın da dahil olması umudunu dile getirdi: “Temenni ederiz ki, Amerika'nın şu anda yaptığıyla kalmasın. Yani burada Rusya da işin işine girsin.”

Aynı günün erken saatlerinde, Dışişleri Bakanı Çavuşoğlu, ABD’nin Suriye’ye karşı askeri tırmanmasına desteğinin işaretini vermişti. O, Suriye’ye yönelik saldırıyı yenilerinin izlememesi halinde, bunun “kozmetik” bir müdahale olarak kalacağını söyledi: “Sadece bir hava üssüne müdahale yeterli değil. Eğer devamı gelmezse kozmetik bir müdahale olarak kalır.” Çavuşoğlu, Ankara’nın Suriye içinde “güvenli bölgeler” oluşturma ve Suriye’de bir geçiş hükümetinin en kısa sürede kurulması ısrarını yineledi.

Ankara’nın Suriye’ye yönelik pervasız ve savaş çığırtkanı tavrı belki de en iyi şekilde, ABD füze saldırısının hemen ardından, Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş tarafından ifade edildi. O, saldırıyı, “önemlidir, anlamlıdır” diye tanımlamış ve “biz sadece laf değil icraat görmek istiyoruz.” demişti.

Bununla birlikte, NATO güçlerinin Suriye’ye karşı devam eden askeri harekatı, Rusya ve İran ile topyekün savaşa dönüşme tehdidi yaratıyor. Türkiye’nin Astana görüşmelerindeki sözde ana ortağı olan Rusya, Şayrat hava üssüne yönelik saldırıyı ABD’nin “saldırganlık eylemi” olarak şiddetle kınadı. Rusya Dışişleri Bakanlığı, Moskova’nın “Suriye’nin önemli altyapısını korumak ve Suriye hava kuvvetlerinin hava savunmasının etkililiğini arttırmak için bir dizi önlem” alacağını belirtti.

Türkiye’nin Rusya ile ekonomik ve stratejik açıdan can alıcı ilişkileri, bir kez daha topyekün çöküşle tehdit ediliyor. Ankara’nın geçtiğimiz Haziran ayında Rusya ile ilişkileri güçlendirme hamlesi yapmasından önce, iki ülke, Türk hava kuvvetlerinin sözde Türk hava sahasını ihlal etmiş olan bir Rus jetini vurup düşürdüğü Kasım 2015’te savaşın eşiğine gelmişti. Moskova, AKP hükümetini “teröristlerin suç ortağı” olarak adlandırmış ve Türkiye ekonomisini tahminen 10 milyar dolardan yoksun bırakacak şekilde ekonomik yaptırımlar uygulamıştı.

15 Temmuz’da, TSK’nin ABD destekli kesimleri bir darbeyle Erdoğan’ı devirmeye çalıştığında, Putin Türkiye cumhurbaşkanına dayanışmasını ifade eden ilk dünya lideriydi. Ağustos ayında, Erdoğan, Putin ile bir araya geldiği ve ekonomik ve askeri ilişkileri nasıl geliştireceklerini görüştüğü St. Petersburg zirvesi için Rusya’ya gitti. Ankara ve Moskova, Suriye yönetiminin geleceğine ilişkin devam eden farklılıklarına rağmen, Suriye’de yeni bir ateşkes sağlamak için Astana görüşmelerini başlattılar.

Şimdi, Erdoğan yüzünü Washington’a döner ve Suriye ve nihayetinde Rusya ile savaş hazırlıklarına yönelirken, ABD’nin Suriye saldırısı (yaklaşan daha fazla ve kapsamlı askeri harekatın habercisi) bu işbirliğini sorgulanır hale getiriyor.

ABD bombardımanı, Türkiye’nin Suriye’deki kendi askeri müdahalesi derin bir kriz içindeyken gerçekleşti. Türk kuvvetleri, halen, Suriye’nin kuzeyinde, El Bab’a kadar olan bir bölgeyi işgal altında tutuyor. Ankara, 29 Mart’ta, ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson’ın ziyareti öncesinde, Fırat Kalkanı Operasyonu’nun “başarıyla tamamlandığını” duyurmuştu.

Ankara, “Fırat Kalkanı Operasyonu”nu, geçtiğimiz Ağustos ayında, IŞİD’le savaşmak, öncelikle de ABD emperyalizminin Suriye’deki başlıca vekil gücü olan, YPG’nin hakim olduğu Suriye Demokratik Güçleri’ni (SDG) Fırat Nehri’nin doğusuna püskürtmek için başlatmıştı. Bununla birlikte, Ankara, sadece bir ay önce, El Bab’ı IŞİD’den almasının ardından, saldırısının SDG’nin elindeki Menbiç kasabasına ve ardından, IŞİD’in kalesi Rakka’ya devam edeceğini belirtmişti. Ancak nihayetinde, Türk ordusu, Suriye topraklarının dar bir şeridini ve El Bab’ı ele geçirmeyi, o da büyük kayıplar pahasına, başarabildi.

Hem Moskova hem Washington, Ankara’nın sıkıntılarını arttıracak şekilde, son aylarda Suriye’deki Kürt milliyetçilerini destekleyeceklerinin ve YPG ile birlikte çalışacaklarının sinyalini verdiler. ABD ordusu Menbiç’i yüzlerce Özel Kuvvet askeriyle korurken, Rusya Suriye’nin kuzeybatısındaki nüfusun büyük kesimini Kürtlerin oluşturduğu YPG’nin kontrolündeki Rojava fiili özerk bölgesinde bulunan Afrin’e askeri personel konuşlandırmış durumda.

Fırat Kalkanı Operasyonu’nun hedefleri başarıyla tamamlanmış değil ve AKP hükümeti, pervasızca, kendi askeri durumunu büyük bir ABD askeri müdahalesi yoluyla ilerletmeyi umuyor. Ankara, ayrıca, Irak’a yönelik kendi askeri müdahalesini tırmandırmayı tartışıyor.

Cumhurbaşkanı, geçtiğimiz hafta, Fırat Kalkanı Operasyonu’nun bir sonraki aşamasının Irak’ın kuzeyini içereceğini belirtti. Erdoğan, 4 Nisan’daki bir televizyon programında, “Irak'ta malum bir Telafer, Sincar olayı var. Orada soydaşlarımız var. Musul'da aynı şekilde soydaşlarımız var.” demişti. Bu tür bir askeri macera, Türkiye içinde TSK ile PKK arasındaki içten içe kaynayan iç savaşı tırmandırırken, Irak’taki merkezi hükümet ve İran ile bir askeri çatışmayı başlatma tehlikesi oluşturmaktadır.

Bununla birlikte, AKP hükümetinin savaş çığırtkanlığı Türk burjuva siyaset kurumu içinde hiçbir ciddi muhalefetle karşılaşmıyor. Geçtiğimiz Ekim ayında, ana muhalefet Cumhuriyet Halk Partisi (CHP), TBMM’de, hükümetin sınır ötesi harekat yetkisini bir yıl uzatan bir tezkere lehine oy vermişti.

Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise, Türkiye’nin Suriye ile Irak’taki askeri operasyonlarına, yalnızca Kürt milliyetçilerini hedef aldığı için karşı çıkmış ama ABD önderliğinde Suriye’de sürdürülen rejim değişikliği savaşını memnuniyetle karşılamıştı.

Loading