Suriyeli asiler intihar saldırısında en az 126 sivili katletti

Cumartesi günü, Suriye hükümetinin elindeki İdlib vilayetinde bulunan El Fuah ve Kefraya kasabalarından tahliye edilen insanları taşıyan bir otobüs konvoyuna intihar saldırısı gerçekleştirildi ve en az 126 sivil öldürüldü. Saldırı, Halep’in batısında, otobüsler hükümetin kontrolündeki bölgeye doğru yol alırken meydana geldi.

Kasaba sakinlerinin tahliyesi Cuma sabahı başlamıştı ve Beşar Esad hükümeti ile asi güçleri arasındaki bir takas anlaşmasının parçasıydı. Asiler, El Fuah ve Kefraya sakinlerinin tahliyesine izin verme karşılığında, kendi kontrollerinde bulunan Şam yakınındaki Madaya ve Zabadani kasabalarının sakinlerini tekrar yerleştirmeyi kabul etmişlerdi. Dört kasabadan toplamda 7.250 dolayında insan tahliye edildi. Bu, İran ile Katar’ın arabuluculuk yaptığı ve 60 günlük bir dönemde 30.000 kadar insana ulaşacak daha geniş bir planın parçasıydı.

Asilerle bağlantılı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre, patlamada 68 çocuk öldürüldü. Diğer kaynaklar ise sayının 80 olduğunu belirtiyor.

Gözlemevi, saldırganların alana erişim sağlamak için yardım taşımak üzere hazırlanmış bir kamyoneti kullandığını açıklayan Suriye devlet televizyonun daha önceki bir haberini destekleyecek şekilde, patlamaya bir araçta taşınan el yapımı bombanın yol açtığını doğruladı.

Olay yerindeki bir Al-Jazeera muhabiri, kaç tane otobüsün tamamen harap edildiğini ve cesetlerin yerlere saçıldığını anlatıyordu.

Henüz hiçbir grup saldırının sorumluluğunu üstlenmemiş olsa da, saldırı asilerin kontrol ettiği bir bölgede gerçekleşti. Bağnaz İslamcı Ahrar uş-Şam, bombalı saldırıyı kınadı ve sorumluyu belirlemek için uluslararası bir soruşturma çağrısı yaptı.

Politikacıların ve medyanın bu ayın başında Trump yönetiminin Suriye’nin bir hava üssüne yasadışı füze saldırısı yapmak üzere sarıldığı Han Şeyhun’da düzenlendiği iddia edilen gaz saldırısının ardından gösterdiği manevi öfkenin tam aksine, bir intihar saldırısında 100’den fazla Suriyelinin (iddia edilen gaz saldırısında öldürülenlerden çok daha fazla sayıda) ölümü, Batılı devletlerden neredeyse hiçbir kınamaya yol açmadı.

ABD Dışişleri Bakanlığı, katliamı kınarken, tarafsızlık pozu takınmaya çalışan ve asi İslamcı milisleri sorumlu olarak tanımlamayı bile reddeden kaçamak ifadelerle dolu bir açıklama yayınladı. Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Mark Toner, “Biz, bugünkü saldırı dahil olmak üzere, her iki taraftaki aşırılıkçıları destekleyen ya da güçlendiren her türlü eylemden üzüntü duyuyoruz.” dedi.

Han Şeyhun olayından sonraki evre ile karşılaştırırsak, iddia edilen saldırıdan sadece birkaç saat sonra, ABD hükümeti yetkilileri çoktan yargıç, jüri ve cellat olarak davranmış ve hiçbir kanıt sunmaksızın, Esad yönetimini suçlu ilan etmişti.

9 sivili katleden 7 Nisan füze saldırısını gerekçelendirirken “güzel bebekler”in ölümüne ve “uygar dünya”yı savunma ihtiyacına başvuran Başkan Donald Trump, CIA ile bağlantılı güçlerin gerçekleştirdiği bu katliam üzerine yorum bile yapmadı.

Şirketlerin kontrolündeki yaltakçı medya organlarına gelince; onlar, bu olayı, büyük ölçüde sıradan bir şekilde haber yaptılar.

New York Times, neredeyse bütünüyle Esad’ın savaş sırasında işlediği suçlara odaklanan ve “Suriye hükümetinin yaptığı ihlallerin sayısı kat kat fazla” iddiasında bulunan uzun bir birinci sayfa haberi yayınladı. Gazete, Suriye hükümeti yetkililerinin Lahey’deki Uluslararası Ceza Mahkemesi’ne çıkarılamamasını eleştirdi ve Rusya’yı, BM Güvenlik Konseyi’nde her türlü eylemi engellemekle suçladı.

Siyaset ve medya kurumunun bu vahşi katliamın kurbanlarına gösterdiği genel kayıtsızlık, ABD’deki ve Avrupalı emperyalist devletlerdeki “insan hakları” taraftarlarının ikiyüzlülüğünü bir kez daha gözler önüne sermektedir. Bu, ABD emperyalizminin Suriye’deki müdahalesinin gerçek amacını (Şam’da rejim değişikliği ve Washington’ın Ortadoğu’daki egemen konumunu jeopolitik rakiplerinden gelecek her türlü meydan okumaya karşı sağlamlaştırmak) gizlemek üzere tasarlanmış, yapıldığı iddia edilen gaz saldırısını izleyen propaganda kampanyasının düzmece karakterini göstermektedir.

Tepkisizliğin nedenini bulmak zor değil. Katliamı tam olarak hangi asi grubunun gerçekleştirdiği belirsiz olsa da, Washington ve onun Körfez müttefikleri, Esad diktatörlüğüne karşı savaşan sağcı İslamcı milislerin silahlandırılmasının ve iç savaşı sürdürmelerini sağlamalarının başlıca sorumlularıdır. Muhalefet, şu anda, önceden El Kaide’ye bağlı olan El Nusra Cephesi’nin hakimiyeti altında bulunuyor.

Eğer herhangi bir gazeteci olayı takip edecek kadar dürüst olsaydı, otobüs konvoyunun bombalanmasının sorumluluğunun önemli bir kısmını ABD emperyalizminin cani ve pervasız politikalarına yüklerdi. Suriye iç savaşını kışkırtmasından altı yıl sonra, Washington’ın eline, tahminen 500.000 Suriyelinin kanı bulaşmıştır.

Buna, Irak’a yönelik 2003’teki gayrimeşru istilanın sonucunda 1 milyondan fazla insan öldürülmesi, Washington’ın Afganistan’da, Yemen’de ve Somali’de önderlik ettiği ya da desteklediği savaşlar nedeniyle yüz binlerce insanın ölmesi ve bölge genelinde milyonlarca insanın çatışma ve toplumsal yıkım sonucunda evlerini terk etmeye zorlanması da eklenmeli.

ABD emperyalizminin temsilcilerinin “insan hakları” konusunda gösterdiği son derece seçici kaygı yeni değildir. Cumartesi günkü bombalama, Irak’ın ikinci büyük kenti Musul’a yönelik amansız saldırının bir parçası olarak gerçekleştirilen tek bir ABD hava saldırısının bodruma sığınmış 300 kadar sivilin yaşamına mal olmasından sadece bir ay sonra yaşandı. ABD destekli saldırının geçtiğimiz Ekim ayında başlatılmasından bu yana meydana gelen binlerce sivil ölümünün ardından gelen bu korkunç savaş suçu, medya tarafından büyük ölçüde görmezden gelinmişti.

Egemen sınıf, sivil ölümlerini, ikincil hasar (ABD’nin Ortadoğu’daki ve dünya çapındaki emperyalist çıkarlarını savunma yönündeki amansız mücadelesinde ödenen bir bedel) olarak görmektedir. Otobüs saldırısından yaklaşık 24 saat sonra, Trump’ın Ulusal Güvenlik Danışmanı General H.R. McMaster, ABC News ile yaptığı bir röportajda, Washington’ın Rusya ile sadece Suriye değil ama Avrupa konusunda da zaten var olan gerilimleri tırmandırmaya hazır olduğunu vurguladı.

McMaster, Rusya’nın Esad ile ittifakı hakkında, “Dolayısıyla, Rusya’nın söz konusu korkunç rejime, yani söz konusu çatışmanın bir tarafına desteği ve aynı zamanda Avrupa’daki yıkıcı faaliyetleri sorgulanması gereken bir şey.” diye konuştu.

Loading