ABD ve Rusya Suriye’de “güvenli bölgeler”i tartışıyor

ABD Başkanı Donald Trump ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Salı günü, Suriye’de “güvenli bölgeler” veya “gerilimi azaltma bölgeleri” kurma teklifini tartıştı.

Konuşma, Pentagon’un 7 Nisan’da Rus askerlerinin konuşlandırılmış olduğu bir Suriye hava üssüne 59 güdümlü füze fırlatmasından bu yana iki devlet başkanı arasında gerçekleşen ilk görüşmeydi. Saldırı, Washington’ın hiçbir maddi kanıt sunmaksızın Suriye hükümet güçlerini suçladığı bir kimyasal silah saldırısına misilleme bahanesiyle yapılmıştı. Moskova, hava saldırısını bir saldırganlık eylemi olarak kınamış ve Suriye’deki Amerikan operasyonlarını denetleyen ABD ordu komutanlığı ile bağlantısını kesmişti.

Beyaz Saray, Trump ile Putin arasındaki konuşmayı “çok iyi” diye betimledi ve görüşme, “insani ve diğer pek çok neden için kalıcı barışa ulaşmak üzere güvenli veya gerilimi azaltma bölgelerinin tartışılmasını kapsıyordu” dedi. Kremlin ise, telefon görüşmesini, sadece, “ciddi” ve “yapıcı” olarak niteledi.

Washington, göründüğü kadarıyla görüşmeye karşılık olarak, ilk kez, Kazakistan’ın başkenti Astana’da düzenlenen ve Rusya, Türkiye ve İran tarafından desteklenen Suriye barış görüşmelerine üst düzey bir yetkili gönderdi. Yakın Doğu İlişkileri Müsteşarlığı görevini yürüten Stuart Jones, görüşme yerine Çarşamba günü vardı. Washington, daha önce, sadece Kazakistan büyükelçisini gözlemci olarak göndermişti.

Putin’in Trump ile konuşması, Almanya Başbakanı Angela Merkel ile Karadeniz’deki sahil kenti Soçi’de aynı gün düzenlediği ve hem Suriye sorununun hem de Ukrayna’nın ele alındığı görüşmelerin hemen ardından gerçekleşti.

Çarşamba günü, Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, gerilimi azaltma bölgeleri kurulmasını destekleyerek Putin’e katıldığı Soçi’ye sürpriz bir ziyaret gerçekleştirdi. Hürriyet gazetesi, görüşmelere hakim kaynakların, Putin’in Erdoğan’ı, ateşkesi izleme görevinin parçası olarak, Rus askerlerinin yanına Türk askerlerini konuşlandırmaya çağırmış olduğunu ifade eden sözlerini aktardı.

Putin, görüşmede, Rusya ile Türkiye arasındaki tüm ilişkilerin, 2015’te Türkiye’nin Suriye-Türkiye sınırında bir Rus savaş uçağını vurup düşürmesinden bu yana ilk kez onarılmış olduğunu duyurdu. Haberlere göre, Erdoğan, nükleer silahlı Rusya ile ABD önderliğindeki NATO ittifakının üyesi Türkiye’yi savaşın eşiğine getiren askeri operasyonun ardından uygulamaya konan Rus yaptırımlarının tamamen kaldırılması için bastırıyordu. Ancak Türkiye’nin tarım ürünleri ihracatına ve Türkiye yurttaşlarının Rusya vizesine yönelik kısıtlamalar hala yürürlükte.

Çarşamba günü Astana’daki görüşmelerde gerilimi azaltma bölgelerinin kurulması üzerine bir protokol görüşüldü. Perşembe günü bir anlaşmaya varılabileceği yönünde haberler söz konusu.

Söylendiğine göre, “bölgeler”, Batı destekli “asiler”in elinde bulunan İdlib vilayetinin kuzeybatısındaki, batı Suriye’deki Humus vilayetindeki, Şam’ın Doğu Guta ilçesindeki ve güney Suriye’deki alanlarda kurulacak.

Moskova, Washington ve Ankara arasında, yüz binlerce insanı katleden ve milyonlarcasını sığınmacı haline getiren altı yıllık Suriye savaşını sona erdirme yönünde bir yol olarak sözde güvenli bölgeler kurulması üzerine görünüşteki uzlaşmaya rağmen, Rus, ABD ve Türk devletlerinin karşıt çıkarları, onların bu tür bölgelerin karakteri ya da amacı konusunda gerçekten hemfikir olmasını son derece olanaksız kılıyor.

Devlet Başkanı Beşar Esad yönetimini devirme ve daha uysal bir kukla rejim kurma yöneliminde vekil güçler işlevi gören ve El Kaide’ye bağlı güçleri de kapsayan İslamcı milislere silah, para ve yabancı savaşçı akıtan Washington ve müttefikleri, Suriye’de rejim değişikliği savaşını kışkırttılar ve organize ettiler.

Türkiye, Suriye sınırında serbestçe hareket eden sözde asileri desteklemede merkezi bir rol oynadı. Ankara, aynı zamanda, güney sınırında özerk bir Kürt bölgesinin sağlamlaşmasını önlemek üzere Kürt milis gücü YPG’ye saldırmak için Suriye’ye askeri müdahalede bulundu. Türkiye hükümeti, YPG’yi, yasadışı Kürdistan İşçi Partisi’nin (PKK) kolu bir “terör örgütü” olmakla suçluyor. Bu arada, Pentagon, IŞİD’e karşı ABD önderliğindeki harekatın başlıca kara gücü olarak YPG’ye bel bağlıyor.

İki NATO müttefiki arasındaki gerilimler, Washington’ın Türk kuvvetleri ile YPG arasında bir tampon işlevi görmek üzere Suriye’nin kuzeyine Stryker zırhlı savaş araçlarıyla donatılmış ABD komandoları konuşlandırmasıyla birlikte, keskin bir şekilde artmış durumda.

Erdoğan, Amerikan bayrakları çekili ve Kürt milislerle iç içe geçmiş ABD zırhlı araçlarının varlığını açıkça protesto etti. Ankara’nın artan düşmanlık duygusu, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın baş danışmanı İlnur Çevik tarafından, bir radyo röportajında ifade edildi: “Eğer [Suriye’de] fazla ileri giderlerse bizimkiler öyle Amerikanların zırhlıları ordaymış… Bir bakarsın kazara birkaç roket de onlara isabet eder.”

Bunun üzerine şaşıran röportajcı, danışmanın “ağır konuştuğu” yorumunda bulundu. Çevik ise, bu yoruma, “Onlar bunu yaparsa, ne yapacaksınız?” yanıtını verdi.

Gerilimi azaltma bölgelerinin kurulması önerilen iki bölgeye, son günlerde oraları kontrol etmek için savaşan rakip İslamcı milisler arasındaki şiddetli çatışmalar hakim. Sınır Tanımayan Doktorlar (MSF), Salı günü, yaralı rakip militanları öldürmeye ve tesisin ambulansını çalmaya çalışan silahlı İslamcı militanların “asi” kontrolünde bulunan Şam’ın Doğu Guta ilçesindeki hastaneye saldırmasının ardından, oradaki faaliyetlerini askıya aldığını duyurdu.

Pazartesi günü, “asiler”in, çatışmanın sona ermesini talep eden sivil göstericilere ateş açtığı ve onlarca kişiyi öldürdüğü bildirildi. Kuzeybatı vilayeti İdlib’de de benzer çatışmalar patlak verdi.

Bu çatışmalar, Washington’ın ve müttefiklerinin rejim değişikliği çabalarında bel bağladıkları İslamcı güçlerin parçalanmasının belirtisidir. Onlar, doğu Halep’in geçtiğimiz yılın sonunda düşmesiyle birlikte, hiçbir kentsel alanı kontrol etmiyor ve Rusya ve İran destekli Suriye hükümet güçleri karşısında toprak kaybetmeye devam ediyorlar.

Washington’ın Rusya’nın teklif ettiği güvenli bölgelere destek ifadesine –ve Trump’ın Moskova ile iyileştirilmiş bağlar yönündeki kararsız umut ifadelerine– karşın, ABD emperyalizmi, daha geniş Ortadoğu şöyle dursun, Suriye’yi İran’a ve Rusya’ya terk etmeyi hiçbir şekilde kabullenmiş değil. Eğer Pentagon bu tür bölgelerin kurulmasına dahil olursa, bu, ABD’nin Suriye’deki askeri operasyonlarını genişletme ve ülkeyi, bölge üzerindeki ABD egemenliğini askeri olarak dayatma yönünde daha geniş bir harekatın parçası olarak parçalama amacıyla olacaktır.

Loading