ABD destekli Irak kuvvetleri “imha taktikleri” uyguluyor

ABD Savunma Bakanı James Mattis, Pazar günü, CBS News ile yaptığı uzun röportaj sırasında, Irak Şam İslam Devleti’ne (IŞİD) karşı yürütülen ABD önderliğindeki savaşın “yıpratma taktiklerinden” “imha taktikleri"ne geçtiğini bir kez daha açıkladı.

Mattis, bu “taktik”in, IŞİD militanları olduklarından kuşkulanılan yaralı ya da yakalanan kişilerin yargısız infazını da içerdiğine işaret etti. Bu, uluslararası hukuka aykırı bir savaş suçudur. Irak'taki direnişçilere yönelik ölümcül ABD askeri saldırılarını yönetmiş olan eski deniz generali, 2004 yılında, Felluce kentinde, CBS TV’ye şunları söylemişti: “Amacımız, yabancı savaşçıların, Kuzey Afrika'ya, Avrupa'ya, Amerika'ya, Asya'ya, Afrika'ya yurtlarına dönmek üzere hayatta kalmalarına izin vermemektir. Bunu yapmalarına izin vermeyeceğiz.”

ABD yönetiminde IŞİD’e karşı sürdürülen savaşın odak noktası, bir zamanlar 1,6 milyonun üzerinde nüfusa sahip olan Irak'ın kuzeyindeki Musul kentidir. Birkaç ay süren acımasız hava saldırıları ve kanlı sokak savaşı sonrasında Irak hükümeti, geriye kalan IŞİD savaşçılarının Musul'un batısındaki “Eski Şehir” olarak bilinen küçük ve yoğun nüfuslu varoşlarda sıkıştığını iddia ediyor. IŞİD’in önderliğinden geride kalanların, Ebu Bekir el-Bağdadi'nin üç yıl önce “halifelik” ilan ettiği 900 yıllık Büyük el-Nuri Camii’nde gizlendiğine inanılıyor.

2016 yılı Ekim ayında, Irak askerlerinden, Kürt peşmerge güçlerinden ve Şii milislerden oluşan büyük bir güç, Musul’u almak için saldırmaya başlamıştı. Saldırı, ABD, Avustralya, Britanya, Kanada ve Fransa tarafından sağlanan bombardıman uçakları ve savaş helikopterleri ile havadan destekleniyor. Irak kara kuvvetlerine, bu ülkelerden gelen özel kuvvetler eşlik ediyor. Iraklı askeri komutanlar, Musul'un yeniden ele geçirilmesini, önümüzdeki iki hafta içinde tamamlayacaklarını söylediler.

Iraklı komutanlar, Mayıs ayının başında, Ekim ayından beri Musul'da yaklaşık 16.000 IŞİD militanının öldürüldüğünü iddia ettiler. Saldırı başladığında, kentteki IŞİD militanlarının sayısı, ABD ve Irak hükümet kaynakları tarafından 5.000 dolayında ve en fazla 10.000 olarak tahmin ediliyordu.

IŞİD’li olduğuna inanılan ölü sayısının kaç kişi olduğu hakkında kesin bir sayı muhtemelen asla bilinmeyecek. Ancak, 14 yaşından büyük Musullu bütün erkeklerin, hükümet güçleri tarafından potansiyel IŞİD militanları olarak sorguya çekildiği biliniyor. Bu süreçte kaç kişinin hayatta kaldığı da bilinmiyor.

Fotoğrafçı Ali Arkady, sorgu sırasında yapılan korkunç işkencelerin bir kısmını 2016 yılı Ekim ve Aralık ayları arasında çekmiş. Bu görüntüler şu anda yaygın şekilde yayınlanan fotoğraflardan ve filmlerden oluşuyor. İnsan Hakları İzleme Örgütü tarafından Mart ayında yayınlanan rapora göre, savaşın ilk aşamalarında gözaltına alınan yaklaşık 1.269 kişi geçici sığınma kamplarında “korkunç” ve “aşağılayıcı” koşullar altında tutuluyordu. Yaklaşık 700 kişi de Bağdat'taki diğer ceza infaz kurumlarına gönderilmişti.

Diğer kaynaklar, hükümet güçleri tarafından yapılan zulümlerin bir kısmını belgelemiş durumdalar. IRIN haber ajansı, Nisan ayında, yargısız infaz cinayetlerine ve IŞİD'li militanlara ait cesetlerin imhasına ilişkin örnekler sundu. IRIN foto muhabirleri, hendeklere atılmış ve telefon direklerinde asılmış cesetlerin fotoğraflarını çekti. Iraklı yetkililer ve askerler, görüşmeler sırasında, sıradan bir şekilde, esirlerin sorguya çekildikten sonra idam edildiğini söylediler.

Irak kuvvetleri tarafından işlenen savaş suçları, hiç kuşkusuz, ABD’nin, karadaki danışmanların ve onların hükümetlerinin suç ortaklığı ve bilgisi dahilinde gerçekleşmiştir. ABD emperyalizmi, daha önce gerçekleşmiş olan kıyımın ve Musul'un teslim alınması için verilen savaşın son aşamasındaki katliamın nihai sorumluluğunu taşımaktadır.

Kentin sivil nüfusu, son üç yıl boyunca kelimelerle anlatılamaz acılar çekmiştir. IŞİD tarafından ele geçirildiğinde ve geçtiğimiz Ekim ayında hükümet saldırısı başladığından bu yana, yüz binlerce insan Musul'u terk etti. Çevredeki kasabaların ve köylerin yanı sıra, “kurtarılmış” mahallerdeki binlerce ev ve bina, savaş eliyle yok edildi ya da hasar gördü.

Vilayet yönetimi tarafından yayınlanan son rakamlara göre, 600 bin kişi akrabalarının yanına ve Irak’ın başka yerlerindeki kiralık konutlara sığınırken, yaklaşık 670 bin kişi aşırı kalabalık sığınma kamplarında yaşıyor.

200 bin dolayında insanın, IŞİD’in elindeki Eski Şehir’de kapana kısılmış olduğu düşünülüyor. Onlar, ABD tarafından yönetilen saldırının “imha taktikleri” doğrultusunda en büyük bedeli ödeyecekler.

Mattis, CBS röportajında, saldırının savaşmayan erkeklerin, kadınların ve çocukların ölümüne neden olacağı yönündeki kaygıyı ciddiye almadı. “Sivil kayıplar, bu tür durumlarda yaşamın bir gerçeğidir” diyen Mattis, sözlerini şöyle sürdürdü: “Sivil kayıpları her ne pahasına olursa olsun önlemek için, birçok riski göze alarak, insani açıdan mümkün, askeri gerekliliklere uygun olan her şeyi yapıyoruz.” [vurgular sonradan eklendi].

Başka bir ifadeyle, IŞİD militanlarını “imha etme” askeri gerekliliği öncelikli olacaktır.

Bir ABD askeri soruşturması, 17 Mart’ta gerçekleşen bir Amerikan hava saldırısının Musul'daki yüzlerce insanın ölümüne neden olduğunu geç bir şekilde kabul etmek zorunda kalmıştı. ABD, yalnızca 105 ölümü kabul etti. Pentagon'dan bağımsız kaynaklar, katledilenlerin sayısının, ezici çoğunluğu kadınlar ve çocuklar olmak üzere 300’den fazla olduğunu ortaya koyuyor.

ABD uçakları tarafından birkaç keskin nişancıyı öldürmek için bombalanmış olan binaların, bombalarla ya da patlayıcı maddelerle donatılmış olduğunu iddia eden Amerikalı müfettişler, suçu yalnızca IŞİD’e yıktılar. Şu anda hükümet kontrolü altında bulunan bölgedeki insanlar, Associated Press (AP) haber ajansına yaptıkları açıklamalarda bu iddiaları öfkeyle reddettiler. Kardeşi öldürülenlerin arasında yer alan Ahmed Abdul Karim, AP ajansına, “Evde patlayıcı yoktu, sadece aileler vardı. Bodrumda çocuklar, bahçede kadınlar vardı.” dedi.

ABD'li Albay Joseph Scrocca, AP ajansına, 17 Mart tarihinde koalisyon uçaklarının, katliamın gerçekleştiği mahalle dahil, batı Musul’a 81 bomba attığını itiraf etti.

Gözlem örgütü AirWars, geçtiğimiz hafta, 2017 yılının ilk üç ayında Irak ve Suriye'de koalisyon hava saldırılarının yol açtığı bildirilen sivil ölümlerin hızla arttığını gösteren verileri yayınladı. Örgüt, yalnızca Musul'da en az 1.793 kişinin öldüğünü tahmin ediyor. Bombardıman, Nisan ve Mayıs aylarında yoğunlaştı.

ABD önderliğindeki koalisyon, “Eski Şehir” bölgesine yapılan son hamle öncesinde, bölgeye insanların orayı terk etmesini tavsiye eden bildiriler atarak, sivil kayıpların sorumluluğunu IŞİD’e yıkmaya çalıştı. Şimdi, şu ya da bu nedenle orayı terk etmeyen sivillerin, IŞİD tarafından gönülsüz “canlı kalkanlar” olarak kullanıldıkları ya da sonuna kadar direnmek isteyen İslamcı yobazlar oldukları iddia edilecek.

Irak hükümetine hakim olan partilere bağlı Şii milisler, Musul'daki operasyonların yanı sıra, IŞİD'in elindeki Telafer kentini tamamen kuşattıklarını ve Irak'tan Suriye’ye tüm kaçış yollarını kapattıklarını iddia ediyorlar.

Telafer, Ortadoğu üzerindeki egemenliğini sürdürme yönündeki acımasız çabalarının bir parçası olarak ABD emperyalizmi tarafından dikte edilen “imha taktikleri”nin bir sonraki uygulamasına tanık olacak.

Loading