İsrail polisi ile protestocular arasındaki çatışmalar sonrasında üç Filistinli öldü

21 Temmuz Cuma günü, işgal altındaki Doğu Kudüs’te bulunan Mescid-i Aksa camisi yakınlarında protestocular ile ağır silahlı binlerce İsrail polisi arasında şiddetli çatışmaların yaşandığı olaylarda üç Filistinli öldürüldü. Filistinliler Cuma namazı için toplanmıştı fakat geçtiğimiz hafta sonu giriş noktalarına metal detektörlerin ve ek güvenlik kameralarının kurulmasını protesto etmek amacıyla, camiye girmeyi reddettiler.

Olağanüstü güvenlik önlemleri, 14 Temmuz tarihinde caminin girişini koruyan iki İsrail polisinin öldürülmesinin ardından uygulamaya konmuştu. İddialara göre camiden çıkan üç Filistinli, iki polisi öldürücü şekilde vurmuş ve bunun ardından yaşanan çatışmada öldürülmüştü. İsrail yetkilileri, camiye giden tüm yolları kapatarak ender görülen bir adım attı ve metal detektörlerin kurulmasından sonra, camiyi Pazar günü yeniden açtı.

Kışkırtıcı ek güvenlik önlemleri, 1967’deki altı günlük savaş sırasında Doğu Kudüs’ün ele geçirilmesinin ardından sağlanmış olan kırılgan uzlaşmayı tehdit ediyor. Mescid-i Aksa camisinin olduğu alanın bulunduğu ve Harem-i Şerif olarak bilinen tepe, sadece Müslümanlar tarafından değil; Museviler tarafından da kutsal sayılıyor. Yerleşke, İsrail ile Ürdün arasındaki anlaşma uyarınca, İslam Vakfı’nın sorumluluğu altında yönetilmeye devam etti ve Musevilere toplu yerleşim alanı içine girme hakkı tanındı ama ibadet etmelerine izin verilmedi.

Kudüs’teki Müslüman din adamları ve İslamcı gruplar, Müslümanlara, metal detektörler kaldırılıncaya kadar bölgeyi boykot etme çağrısında bulundular. İbadet edenlerden, protesto amacıyla, “Mescid-i-Aksa camisinin kapılarında, Kudüs sokaklarında ve geçitlerde namaz kılmaları” istendi. Gösteriler ile polisler arasında yaşanan çatışmalar Pazartesi günü başladı. Filistin’deki Hamas partisi de dahil olmak üzere Ortadoğu’daki çeşitli örgütler ve din adamları, İsrail’in eylemlerini kınadı ve Cuma namazından sonra dün [21 Temmuz] “öfke günü” düzenleme çağrısında bulundular.

İsrail hükümeti ateşe körükle gitti. Uluslararası çağrıları görmezden gelen güvenlik kabinesi, Perşembe günü geç saatlerde toplandı ve metal dedektörlerinin ne zaman kaldırılması gerektiğine İsrail polisinin karar vereceğini açıklayan bir bildiri yayınladı. İsrail ordusu ve iç istihbarat kurumu Shin Bet’in dedektörlerin kaldırılması kararını desteklediği ancak İsrail polisi ile İçişleri Bakanı Gilad Erdan’ın buna karşı çıktığı söyleniyor.

Dün en az 3.000 polis, Mescid-i Aksa çevresinde harekete geçirildi. Polisler, Filistinlilerin, caminin bulunduğu Eski Kudüs’e girmesini önlemeye çalışırken çatışmalar patlak verdi. Polis ayrıca, 50 yaşın altındaki erkeklerin yerleşkeye girmesine izin verilmeyeceğini açıkladı.

Yerleşkeyi çevreleyen sokaklardaki Cuma namazı sakin bir şekilde geçerken, kısa süre sonra polis ile çatışmalar patlak verdi. Polis, taş atmalara ve sataşmalara, basınçlı su, plastik mermi, biber gazı, ses bombaları ve gerçek mermi ile karşılık verdi. Doğu Kudüs’te, Batı Şeria’da ve başka yerlerde de polis tarafından şiddetle bastırılan protestolar patlak verdi.

Filistin Sağlık Bakanlığına göre, ayrı ayrı gerçekleşen olaylarda 3 Filistinli genç öldürüldü ve 100’den fazla kişi yaralandı. Filistinli haber ajansı Maan, 17 yaşındaki Muhammed Mahmud Sharaf’ın, Doğu Kudüs’ün Ras-al-Amud mahallesinde İsrailli bir göçmen tarafından vurulduğunu bildirdi. Muhammed Ebu Ghanam, Zeytin Dağı’nda polisle bir çatışmada hayatını kaybederken, 18 yaşındaki Muhammed Lafi, Batı Şeria’daki Ebu Dis kasabasında öldürüldü.

Cuma akşamı, bir Filistinli, İsrail’in Kudüs’ün kuzeyinde bulunan Neve Tsuf yerleşim yerinde bir eve girdi ve bir bıçakla işgalcilere saldırdı. 60 ve 40 yaşlarındaki iki erkek ile 40 yaşındaki bir kadın aldıkları yaralardan dolayı öldü, bir başka kadın ise ağır bir şekilde yaralandı.

Ek güvenlik önlemleri, bunları İsrail yönetiminin Mescid-i Aksa caminin olduğu yerleşke üzerinde daha fazla denetim uygulamaya yönelik pek de örtülü olmayan bir adımı olarak gören Filistinli protestocuları öfkelendirildi. Aralarında İsrailli parlamento üyesi Yehuda Glick’in de olduğu Siyonist aşırılıkçı din adamları, Musevilerin yerleşkede ibadet edebilmeleri ve orayı ziyaret edebilmeleri için ajitasyon sürdürüyordu.

Doğu Kudüs’teki Shufat Filistin sığınmacı kampında yaşayan 50 yaşındaki Jowad Dibis, Washington Post’a, “Bu, İsrail planının bir parçası. Onlar, adım adım Mescid-i Aksa’yı bizden almak ve kendi tapınaklarını kurmak istiyorlar.” diye konuştu.

Dibis, Mekke ve Medine gibi Müslümanların kutsal alanlarındaki metal dedektörleri konusunda, “Mekke tamamen farklı. Yani Suudi toprakları. Suudiler Müslümanları koruyorlar. Bu bir işgal ve arada büyük fark var. Bizi korumak istediklerini mi düşünüyorsunuz? Her şey bizi kontrol etmekle ilgili.” dedi.

Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, artan öfkeyi dizginlemek için, Cuma gecesi alınan yeni önlemlere karşıymış gibi göründü ve hükümetinin onlar kaldırıncaya kadar “her düzeyde teması donduracağını” açıkladı. Onun açıklamasında, Filistin polisi ve istihbarat birimleri ile onların İsrailli meslektaşları arasında Batı Şeria’daki Siyonist karşıtı muhalefetin bastırılmasında sergilenen sıkı işbirliğine açıkça değinilmedi.

İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu’nun ve onun başında olduğu hükümetin Doğu Kudüs ve Mescid-i Aksa camisi konusunda daha kışkırtıcı ve saldırgan bir tutum alması, Trump yönetiminin güçlü İsrail yanlısı duruşu eliyle açıkça teşvik edilmektedir. Trump, diğer Sünni petrol monarşilerinin ve diktatörlüklerin yanı sıra İsrail’i ve Suudi Arabistan’ı da kapsayan İran karşıtı gerici bir bölgesel ittifak oluşturmak amacıyla, ilk deniz ötesi ziyaretlerini bu iki ülkeye yaptı. O, İsrail ziyareti sırasında, uluslararası alanda yasadışı olarak işgal edilmiş olarak sayılan Eski Kudüs’ü ziyaret eden ilk ABD başkanı oldu.

Perşembe gecesi, İsrail güvenlik kabinesinde metal dedektörlerin kaldırılıp kaldırılmaması üzerine yaşanan anlaşmazlıklar, onlara dokunmama kararının güvenlik gerekçesiyle değil siyasi olduğunu açığa vuruyor. Güvenlik aygıtının kimi kesimleri, özellikle de ordu ve istihbarat örgütleri, Ortadoğu’daki Müslüman duyarlılığını alevlendirmenin İran karşıtı ittifak planlarını bozabileceğinden korkuyor.

Sorunun patlayıcı niteliği, İsrailli avukat Daniel Seidemann’ın Financial Times’a yaptığı yorumlarla vurgulandı. Seidemann, Filistinlilerin İsrail hükümetinin Mescid-i Aksa’nın statüsünü kökten bir şekilde değiştirme niyetinde olduğuna ilişkin iddialarını reddederken, “Bu, yalnızca bir söylenti olan ve gerçekten olmamış bir olayla patlak verecek bölgesel bir savaşın çıkabileceği bir durum yaratıyor” uyarısında bulundu.

Loading