Washington Avrupa’da nükleer savaşa hazırlanıyor

ABD ile Rusya arasında tırmanan askeri ve diplomatik gerilimlerin ortasında, Alman gazetesi Süddeutsche Zeitung, Cuma günü, Amerikan Kongresi’nin Orta Menzilli Nükleer Güç (INF) Antlaşması’nı feshetme yönünde ilk adımları attığını bildirdi.

INF ya da Orta Menzilli Nükleer Sistemler Üzerine Washington Antlaşması, ABD ile Sovyetler Birliği arasında, kısa ve orta (500 ile 5500 kilometre arası) menzilli füzeleri devreden çıkarma ve üretimlerini yasaklama konusunda varılan iki taraflı bir anlaşmadır.

ABD Başkanı Ronald Reagan ve Sovyet lideri Mikhail Gorbaçov tarafından 8 Aralık 1987’de imzalanan antlaşma, ABD’nin Avrupa’daki nükleer silahlarında kayda değer bir azalmaya yol açtı. Beş yıl öncesine kadar Batı Avrupa’da bulunan ve o zamana kadar tarihteki en büyük barış gösterilerini tetiklemiş olan nükleer silahlı orta menzilli Pershing II füzeleri geri çekildi.

Süddeutsche Zeitung, şimdiki tehlike, “ABD’nin yeni füzeler üretecek ve onları Avrupa’ya yerleştirecek olmasıdır.” uyarısında bulundu. Büyük bir değişiklik “harekete geçecek” ve Avrupa “yeni bir nükleer dönemin eşiğinde” olacak “nükleer orta menzilli füzeler Soğuk Savaş’ın dehşeti idi … hayalet otuz yıl sonra geri dönmüş durumda.”

Gazeteye göre, antlaşmanın olası sona erdirilmesinin nedeni, ABD-Rusya ilişkilerindeki “dondurulma” ve her iki tarafın da, “kendi nükleer cephaneliklerini kapsamlı biçimde modernize etme” niyetini açıklaması.

Alman basınının tartışma yaratacak haberleri, karakteristik bir şekilde, ABD yazılı ve görsel medyası tarafından bütünüyle görmezden gelindi.

Söz konusu haber, ABD’nin ve NATO’nun, Rus ordusunun bu ayın sonunda batı Rusya’da, Belarus’ta ve Rusya’nın Kaliningrad topraklarında yapmayı planladığı askeri tatbikatlara yönelik histeri kampanyasının ortasında geldi. Washington ve müttefikleri, bu tatbikatların, silah stoklarını önceden yerleştirmek ve Baltık devletlerine yönelik bir istilaya hazırlanmak için bir “Truva atı” olarak kullanılabileceğini ileri sürüyor.

Pentagon, savaş oyunları öncesinde, Baltık devletlerine 600 kişilik bir hava indirme birliği ile birlikte, Litvanya’daki bir üsse yedi adet F-15C savaş uçağı konuşlandırdı.

Bu askeri takviye, ABD’nin büyük çaplı bir diplomatik provokasyonu ile birlikte gerçekleştirildi. Trump yönetimi, Moskova’nın ABD elçilik personelini Rusya’dan çıkarmasına (daha önceden Rusların ABD’den çıkarılmasına yönelik kısasa kısas bir karşılık), Washington, New York ve San Francisco’daki üç Rus diplomatik tesisini kapatma emri vererek misilleme yaptı. FBI’ın San Francisco konsolosluğunu ve Rus diplomatlarının evlerini aradığını açıklayan Moskova, yapılanların uluslararası hukuka aykırı olduğunu belirtti.

Dünyanın en büyük iki nükleer gücü arasında giderek daha tehlikeli hale gelen sürtüşme, uluslararası ölçekte, özellikle de Kore Yarımadası’nda artan savaş tehlikesi bağlamında yaşanıyor. Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Cuma günü, ABD ile Kuzey Kore arasındaki artan oranda savaşçı bir nitelik edinen cepheleşmenin, bölgeyi “büyük ölçekli bir çatışmanın eşiğinde dengelenmiş” bıraktığı uyarısında bulundu.

Avrupa kıtasında bir nükleer korku politikası tırmandırmaya yönelik tehditler, bu bağlamda, yakın bir tehlike oluşturmaktadır.

Süddeutsche Zeitung ile bölgesel yayın kuruluşları NDR ve WDR’den oluşan bir ortak araştırma grubunun elde ettiği gizli olarak sınıflandırılmış bir NATO belgesi, NATO’nun Rusya’ya karşı nasıl harekete geçebileceği üzerine 39 öneri içeriyor. Diplomatlara göre, “NATO içindeki resmi danışmalar”, ABD’nin girişimiyle sonbaharda yapılabilir. Belge, “mevcut tüm seçenekleri” dikkatli bir şekilde “‘akla yatkın’, ‘şu anda kaçınılacak’ ve ‘akla yatkın değil’ biçiminde kategorilere bölen bir inceleme” imiş.

Süddeutsche Zeitung’a göre, NATO’nun INF antlaşması ile uyumlu olacağına inandığı bir düzineden fazla “akla yatkın” seçenek bile, “zaten gergin olan ilişkileri kötüleştirecek.” Teklifler, “B-2 ve B-52 bombardıman uçaklarının sayısı arttırılmış olarak ABD’den Avrupa’ya dönüşü”nü, “erken uyarı sistemlerinin ve füze ya da denizaltı savunmasının genişletilmesi”ni ve “saldırılara karşı askeri ve sivil altyapının” güçlendirilmesini içeriyor. Nükleer bir misilleme saldırısına, “nükleer işaret verme”ye arttırılmış hazırlık ve beceri “akla uygun” kabul ediliyor.

“Nükleer hedef planlamasının (nükleer silahlar için hedeflerin tespiti ve doğrulanması) genişletilmesi” ve “savaş durumunda bu bombaları atacak hava üslerinin operasyonal hazırlığının arttırılması.” biçimindeki iki teklif özellikle kışkırtıcı. Süddeutsche Zeitung, bu konuda “NATO da tedbirli olmayı öneriyor.” diye belirtti. Hedeflerin doğrulanması, yani somut bir nükleer saldırının planlanması, hızla Rusya ile potansiyel olarak insanlığı yok edebilecek bir nükleer savaşı kışkırtabilir.

Süddeutsche Zeitung’a göre, eğer ABD INF antlaşmasından vazgeçerse, “şu anda ‘akla yatkın değil’ kategorisinde bulunan önlemler, akla yatkın olacak: Yeni sınıf füzelerin üretilmesi, denenmesi ve yerleştirilmesi; yeni bir Soğuk Savaş’a doğru bir adım daha.”

Alman egemen sınıfı, Washington’ın Rusya’ya karşı giderek saldırganlaşan savaş yöneliminden son derece kaygılı. Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel (SPD), Perşembe günkü bir röportajda, “Soğuk Savaş’ın en kötü hatalarını yineleme”ye karşı uyarıda bulundu ve şunları ekledi: “İkinci bir Soğuk Savaş yolunda ilerliyoruz. Gorbaçov’dan ve Reagan’dan kalan silahsızlanma ve silah denetimleri üzerine bütün iyi antlaşmalar ağır tehlikede. Avrupa, bir kez daha, nükleer silahlar için bir askeri deneme alanı haline gelme tehdidi altında.”

Almanya Dışişleri Bakanı sözlerini şöyle sürdürdü: “Bayan Merkel’in bu konuda sessiz kalması yanlış. Özellikle Almanya buna karşı sesini yükseltmelidir. Biz, bir barış gücü olmaya sadık kalmalı ve bir silahlanma sarmalına karşı çıkmalıyız. Bu bağlamda, [SPD’nin başbakan adayı] Martin Schulz’un sonunda ülkemizi nükleer silahlardan kurtarma üzerine odaklanmamız gerektiği açıklamasını doğru buldum.”

Schulz ve Gabriel bir seçim kampanyasının ortasındalar ve Alman halkının ezici çoğunluğunun (tıpkı gezegenin geri kalanında olduğu gibi) silahlanmaya ve savaşa karşı olduğunun ve hala Almanya’da bulunan ABD nükleer silahlarının geri çekilmesini memnuniyetle karşılayacağının oldukça farkındalar.

Bu iki Sosyal Demokrat politikacı hiçbir şekilde barışa adanmış değildir. Tersine, onlar, Alman emperyalizminin başlıca temsilcileridir. Onların ABD’nin nükleer silahlanma planlarına karşı çıkmalarının nedeni, Soğuk Savaş koşullarına dönüşün Almanya’nın kendi büyük güç planlarına zarar verecek ve Berlin’in ABD’ye bağımlılığını arttıracak olmasıdır. Bu, Almanya’nın Washington’ınkiler ile her zamankinden daha fazla çelişen ekonomik ve jeopolitik çıkarlarına zarar verecektir.

Temmuz ayında, Gabriel, ABD’nin Rusya’ya karşı en son yaptırımlarını sert biçimde eleştirmişti. Ona göre, Avrupa ile ABD, her ne kadar, “Rusya’nın Kırım’ı yasadışı ilhakına ve Rusya’nın doğu Ukrayna’daki eylemlerine ortaklaşa ve birbirine danışarak yanıt vermiş” olsa da, “Avrupa’nın enerji kaynaklarının genişletilmesine katılan Avrupalı şirketlere karşı hukuka aykırı bir şekilde kendi sınırları dışında yaptırımlarda bulunma tehdidi” kabul edilemezdi. Avrupa’ya enerji sağlanması, “Amerika Birleşik Devletleri’nin değil, Avrupa’nın meselesi!” idi.

ABD’nin son tehditlerinin ardından, Sosyal Demokratlar, Donald Trump’ın sağcı, militarist politikalarına yönelik yaygın muhalefeti Alman militarizmine desteğe dönüştürme girişiminde başı çekiyorlar. Gabriel, “Birçok Alman’ın, Trump’ın aşırı tepki verebileceği ve bir savaşı kışkırtabileceği korkusu haklı mı?” sorusuna, şu yanıtı verdi: “ABD’nin Batı’yı sonsuza dek kaybedeceğinden korkuyorum. Donald Trump’ın etrafındaki kimi insanlar, hukukun üstünlüğünün yerine en güçlünün hukukunu geçirmek istiyor. Buna karşı kendimizi savunmamız gerekiyor.”

Düşünce kuruluşlarının ve başlıca siyasi partilerin yayınladığı belgeler, Alman emperyalizminin çıkarlarını “savunmak” için kullanmayı planladığı yöntemlere ilişkin bir fikir vermektedir. SPD, “Sosyal Demokrat Bir Güvenlik ve Savunma Politikasının İlkeleri”nde şunları yazıyor: “Krizlerle, siber savunmayla ve halkımızın savunusuna yönelik artan uluslararası konuşlanma taleplerini karşılamak için, savaşabilir durumda, modern bir silahlı kuvvetlere gereksinimimiz var. Konuşlandırılabilecek birliklerin […] kriz durumlarına hazır olduğu bir orduya ihtiyaç duyuyoruz. Bunun için, orduyu personel ve malzeme ile daha iyi donatmamız gerekiyor.”

Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP), Almanya’daki federal seçimlere katılan partiler içinde, ABD’nin nükleer silah takviyesine uluslararası işçi sınıfı açısından karşı çıkan ve toplumsal eşitsizliğe, militarizme ve savaşa karşı sosyalist bir strateji uğruna mücadele eden tek partidir. Biz, Atlantik’in her iki tarafındaki kapitalist savaş kışkırtıcılarının karşısına, uluslararası işçi sınıfının birliğini koyuyoruz. Bu perspektif, artan nükleer savaş tehlikesi koşullarında, çok büyük bir aciliyet kazanmaktadır.

Loading