Türkiye Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ni savaşla tehdit ediyor

Irak’taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi (KBY), Pazartesi günü, Bağdat’ın, İran’ın, Türkiye’nin ve Suriye’nin yanı sıra ABD’nin, Avrupa Birliği’nin ve Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin itirazlarına rağmen, bağımsızlık referandumunu gerçekleştirdi.

Irak hükümeti ve özellikle Türkiye, buna tepki olarak savaşçı tehditlerde bulunuyor. Kürt ayrılıkçılarına karşı ülkenin güneydoğusunda onlarca yıldır acımasız bir savaş yürüten Türkiye, dün, referandumun “etnik ve mezhepsel bir savaş”ı alevlendirebileceğini söyledi. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, KBY’nin oylamayı gerçekleştirmesini “ihanet” olarak suçladı.

Washington, uzun süredir, KBY’nin, başkanı Mesut Barzani’nin ve Kürdistan Demokrat Partisi’nin (KDP) bir koruyucusu işlevi görüyor. KBY’nin güvenlik güçleri olan peşmergeler, ABD’nin Irak’ta IŞİD’e karşı savaşında bir hücum kıtası işlevi görüyorlar. Irak’taki bu savaş, Washington’ın İslamcı milisleri Suriye’deki rejim değişikliği savaşında öncü güç olarak kullanmasından ve ABD emperyalizminin Irak’ta bir böl-yönet stratejisi doğrultusunda mezhepsel ve etnik bölünmeleri kışkırtmasından kaynaklanmıştı.

Ancak Washington, Pazar günkü referandumun iptal edilmesi ya da en azından ertelenmesi için bastırdı. Bunun nedeni, oylamanın onu Ortadoğu’da bir başka mezhepsel/etnik çatışmaya sürükleyebileceğinden ve dikkati dünyanın başlıca petrol ihracatçısı bölgesi üzerinde egemenliğini sağlamlaştırma biçimindeki daha kapsamlı stratejisinden başka yöne çevireceğinden korkmasıdır.

Trump yönetiminin ve Pentagon’un şu andaki odak noktası, İran’ı bölge genelinde yalıtmak ve geri püskürtmek için bir ittifak kurmak; Suriye’nin doğusundaki bölgenin ABD yanlısı milisler tarafından ele geçirilmesi yoluyla Tahran’dan Lübnan’a Suriye üzerinden bir kara köprüsü kurulmasını engellemek ve İran ile topyekün bir askeri çatışmaya hazırlanmaktır.

Bir Kürdistan bağımsızlığı girişiminin Irak’ta ve bölgede daha fazla istikrarsızlık yaratması durumunda, tüm bu hedefler bir yana bırakılmakla tehdit edilecek.

Kürt medya organları, Pazartesi günkü referanduma katılımın, şu anda peşmergenin işgali altında bulunan, büyük bir Arap ve Türkmen nüfusun yanı sıra başka etnik ve dinsel azınlıkların yaşadığı petrol zengini Kerkük vilayeti gibi tartışmalı topraklarda sınırlı kalırken, KBY’yi oluşturan üç kuzey vilayetinde (Erbil, Süleymaniye ve Dohuk) çok yüksek olduğunu iddia ediyorlar.

Oy kullananların yaklaşık yüzde 95’inin bağımsızlığı desteklemiş olduğu yönünde haberler var; ancak nihai sonuçlar için Çarşamba günü bekleniyor.

Kürt yetkililerin, Washington’daki patronlarını yatıştırma telaşıyla, oylamanın bağlayıcı olmadığı ve bağımsızlık için kısa vadeli planlar bulunmadığı yönünde yinelenen açıklamalarına karşın, referandum, yalnızca Irak federal hükümetinin değil; komşu Türkiye’nin ve İran’ın da öfkelenmesine yol açmış durumda.

Türkiye, referandum günü, KBY kanalı Rudaw’ı uydusundan çıkarmaya karar verdi. Hükümet, ayrıca, sınırın tamamen kapatılmasına yönelik hazırlık niteliğinde bir adımla, TC yurttaşları dışındaki insanların Habur sınır kapısından KBY’den Türkiye’ye girmesini durdurdu. Bir gün önce, İran, Bağdat’ın talebiyle KBY ile sınırını kapatmış ve bölgeye tüm uçuşları iki yönlü olarak durdurmuştu.

Pazartesi günü televizyon kanallarına konuşan Türkiye Başbakanı Binali Yıldırım, hükümetinin, KBY’ye karşı cezalandırıcı önlemlere, Irak hükümeti ile görüşmelerin ardından karar vereceğini belirtti. Başbakan, “…arkadaşlarımız bir ekip oluşturdu, Enerji, Gümrük Bakanlığı, Dışişleri, Milli Savunma Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı, bunlardan oluşan bir ekip. Bunların detaylarını çalışıyor. Çok geç olmadan bu adımları atacağız… Artık yalnızca Bağdat’taki merkezi hükümeti meşru muhatap olarak alacağız, Erbil’i değil.” dedi.

Erdoğan da, Iraklı Kürtleri, KBY’nin petrol ihracatını engelleyebileceklerini söyleyerek tehdit etti. KBY, günde ortalama 600.000 varil petrolü, Türkiye’ye gelen bir boru hattı üzerinden uluslararası piyasalara ihraç ediyor. Erdoğan, “Farklı tedbirlerimiz var, ayrı. Onları da ayrıca devreye sokacağız.” dedi.

Erdoğan, ayrıca, olası bir askeri müdahale imasında bulunarak, şunları söyledi: “Dedim ya, bir gece ansızın gelebiliriz. Fırat Kalkanı'nda nasıl yaptıysak yine yaparız.”

Türk ordusu, Ağustos 2016’da, kendi güdümündeki Arap milislerle birlikte, Suriye’nin kuzeyine müdahale ettiği Fırat Kalkanı operasyonunu başlatmıştı. Ankara, harekatı IŞİD ile mücadele için gerekli olarak gösterse de, asıl hedefi Türkiye’nin güney sınırında Kürtlerin kontrolünde bir bölgenin ortaya çıkmasını engellemekti. Türkiye, Suriye’de ABD emperyalizmi ile işbirliği yapan Halk Savunma Birlikleri’ni (YPG), Türkiye’deki ayrılıkçı ayaklanmaya önderlik eden Kürdistan İşçi Partisi (PKK) ile yakın bağları nedeniyle “terörist” olarak adlandırıyor.

Bu arada, TSK’nin Türkiye-Irak sınırında 18 Ağustos’ta başlattığı askeri tatbikat, 30 kadar Iraklı askerden oluşan küçük bir birliğin katılımıyla “üçüncü aşama”sına girdi.

Pazartesi günü KBY referandumu oylanırken, Irak parlamentosu, hükümetten, Kerkük’ün yanı sıra KBY’nin kontrolünde bulunan Ninova, Diyala ve Süleymaniye vilayetlerinin “tartışmalı topraklar”ına asker göndermesini talep etti.

AKP hükümeti, Barzani önderliğinin gözünü korkutma amacıyla Milli Güvenlik Kurulu’nu (MGK) toplamış ve Irak’a sınır ötesi askeri operasyon yetkisini bir yıl daha uzatmak için geçtiğimiz Cumartesi günü TBMM’yi olağanüstü toplanmaya çağırmıştı.

MGK, “Türkiye, ikili ve uluslararası anlaşmalardan doğan haklarını mahfuz tutar” diye ilan etmiş; TBMM ise, tezkereyi, Kemalist Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) ve faşist Milliyetçi Hareket Partisi’nin (MHP) desteğiyle, büyük bir çoğunlukla kabul etmişti. Halkların Demokratik Partisi (HDP) ise, beklendiği üzere, tezkereye karşı oy vermişti.

Türkiye egemenlerinin KBY’deki bağımsızlık referandumuna karşı çıkışının arkasında, Türkiye’nin güney sınırında bir Kürt devletinin kurulmasının, Ankara’ya ekonomik bağımlılığı ne olursa olsun, “kendi” Kürtleri için bir örnek oluşturacağı ve Türkiye’deki ayrılıkçı düşünceleri güçlendireceği korkusu yatmaktadır.

İran egemen sınıfı da aynı endişeyi paylaşıyor. Dün, Washington Post, İranlı Kürtlerin batı İran’daki kentlerde KBY referandumuna destek için gösteri yaptığını bildirdi.

Kürt milliyetçiliğine muhalefet, Türk ve İranlı yetkililer arasında son aylarda gerçekleşen çok sayıda toplantının başlıca nedenlerinden biridir. İran Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Behram Kasımi, KBY’nin referandum düzenleme kararına AKP hükümeti ile benzer ifadelerle tepki göstermiş ve “İran’ın bu konuya yönelik açık tutumu, Irak’ın toprak bütünlüğüyle birlikte ulusal birliğinin korunmasını desteklemektir.” demişti.

İran Genelkurmay Başkanı Mohammad Bakiri Ağustos ayındaki Ankara ziyareti sırasında, Tahran’ın Irak Kürdistanı’ndaki referandumda AKP hükümetinin görüşünü paylaştığını belirtmiş ve bağımsızlık durumunda, Irak’ın, İran’ın ve Türkiye’nin birlikte müdahale edeceğini söylemişti.

Irak hükümeti de ilk günden itibaren referandumu tanımayacağını açıkladı. Irak Başbakanı Haydar el-İbadi, en son açıklamasında, hükümetinin askeri müdahaleye hazırlandığını duyurdu ve “Referandumu şimdi de, gelecekte de reddediyoruz… Sınırlarda tek taraflı ve zorla herhangi bir değişiklik, kan dökmeye kapı açar.” dedi.

İbadi, KBY’ye, Kürdistan’ın tüm havaalanlarını Bağdat’ın denetimine vermesi için üç günlük bir ültimatom verdi. Tersi durumda bir hava ambargosu uygulanacak. Irak başbakanı, ayrıca, güvenlik güçlerinin KBY toprakları ile İran, Türkiye ve Suriye arasındaki sınırlara yerleştirilmesini talep etti.

Türkiye ile Bağdat’ın pek de gizli olmayan “askeri müdahale” hazırlıkları, hızla bölge genelinde bir çatışmayı tetikleyebilir. Ankara Irak’taki, özellikle de Kerkük’teki Türkmenlerin hedef alınması durumunda askeri olarak müdahale edeceğini vurguladı.

Eli kulağında yaptırımlarla ve bir askeri müdahale olasılığıyla karşı karşıya bulunan ve kısa süre önce Ankara’yı ziyaret etmek isteyip Türkiye’ye girmesine izin verilmeyen Neçirvan Barzani, Erbil, “Türkiye için hiçbir zaman bir tehdit olmamıştır ve olmamaya devam edecektir.” diye konuştu.

KBY’deki politikacılar ile onların Ankara, Bağdat ve Tahran’daki meslektaşlarının öznel niyetleri ne olursa olsun, bölgedeki son derece patlayıcı durum, hızla tırmanabilecek ve büyük emperyalist devletleri yıkıcı sonuçlarıyla birlikte bölge genelinde bir savaşa sürükleyebilecek bir çatışmayı ateşleme tehlikesi yaratıyor.

Yazar ayrıca şu makaleyi öneriyor:

KBY referandumu Ortadoğu’daki savaş gerilimini arttırıyor

[25 Eylül 2017]

Loading