Perspektif

ABD nükleer savaşın eşiğinde mi?

ABD, Kuzey Kore’nin, Kuzey Amerika’nın büyük kısmına ulaşabilen kıtalararası bir balistik füze denemesi yapmasından bu yana geçen on üç günde, savaş tehditlerini daha da tırmandırdı.

• Perşembe günü, ABD’nin Birleşmiş Milletler temsilcisi Niki Haley, savaş durumunda güvenliklerini garanti edemediği için, ülkesinin Güney Kore’de düzenlenecek olan 2018 Kış Olimpiyatları’na sporcu göndermeyebileceği uyarısında bulundu.

• Geçtiğimiz Pazar günü, ABD Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster, ABD ile Kuzey Kore arasında savaş tehlikesi “her geçen gün artıyor” uyarısında bulundu.

• Aynı gün, Güney Carolina’dan Cumhuriyetçi Senatör Lindsey Graham, ABD Kuzey Kore ile “bir askeri çatışmaya giderek yaklaşıyor” uyarısında bulundu ve orduyu, ABD askerlerinin ailelerini Güney Kore’den çekmeye çağırdı.

Bu gelişmeler, hem ABD dış politika kurumu içinden hem de uluslararası kuruluşlardan gelen telaşlı uyarılarla karşılaştı.

• Cuma günü, Washington Post, Middlebury Uluslararası Araştırmalar Enstitüsü’nden öğretim üyesi Jeffrey Lewis’ın, “Kuzey Kore ile nükleer savaş nasıl gelişecek” başlıklı ürpertici bir varsayımsal açıklamasını yayınladı. Lewis, “2019’daki bütünüyle önlenebilir bir nükleer savaşta yaklaşık 2 milyon Amerikalının, Güney Korelinin ve Japon’un öldüğü” tüyler ürpertici bir senaryoyu ayrıntılı bir şekilde açıklıyordu.

• Cumartesi günü, New York Times, Trump yönetiminin Kuzey Kore’ye yönelik söyleminin, giderek artan biçimde Bush yönetiminin Irak istilası öncesindeki söylemini hatırlattığı uyarısında bulundu. Gazete, şunu ekliyordu: “Dışarıdaki uzmanlar, gitgide, Trump yönetiminin tehditlerinin içi boş olmayabileceği ve yetkililerin Kuzey Kore’ye, onun nükleer silahlarına ve füze cephaneliğine saldırmayı ciddi bir şekilde düşünüp taşınıyor olduğu sonucuna varıyor.”

• Aynı gün, BM temsilcisi Jeffrey Feltman bir açıklama yayınladı. Açıklamada, Kuzey Kore önderleri ile yapılan tartışmanın ardından, hem BM’nin hem de Kuzey Kore’nin, “mevcut durumun, günümüz dünyasındaki en gergin ve tehlikeli barış ve güvenlik sorunu” olduğu sonucuna vardığı belirtiliyor ve “Zaman kritik öneme sahip” uyarısında bulunuluyordu.

• Pazar günü, Nükleer Silahların Ortadan Kaldırılması İçin Uluslararası Kampanya’ya Nobel Barış Ödülü’nün verildiği törende, grubun temsilcileri, ABD ile Kuzey Kore arasında “karşılıklı imha”nın “yalnızca ani bir öfke nöbeti uzaklıkta” olduğu uyarısında bulundu.

• Pazar günü, muhafazakar köşe yazarı George Will, “barışa karşı suçlar”ın Nazilerin savaş suçlarına ilişkin Nürnberg mahkemesi temelinde oluşturulduğunu belirterek, ABD’nin Kuzey Kore’ye saldırmasının uluslararası hukukun ihlali anlamına geleceğini güçlü bir şekilde ima etti. Will, yazısını, “1946 Nürnberg duruşmalarındaki suçlamalarda ilk iki madde, ‘saldırı savaşı’ yürütmekle ilgiliydi.” diye bitiriyordu.

Bu tür açıklamalar, ABD’nin ve uluslararası dış politika kurumunun geniş kesimlerinin Kuzey Kore ile olası bir savaş üzerine derin tedirginlik ve kaygı ile düşündüğünü vurgulamaktadır. ABD, Irak’a, Afganistan’a, Libya’ya ve Suriye’ye karşı birbiri ardına açılan savaşların tersine, Kuzey Kore’ye karşı olası bir savaşta hiçbir uluslararası destekçiye sahip değil. O, Birleşmiş Milletler’in talimatlarına ve eski müttefiklerinin görüş birliğine pervasız bir kayıtsızlıkla, giderek artan oranda uluslararası hukuk çerçevesinin dışında hareket ediyor.

Yönetimin ABD siyaset kurumu içindeki eleştirmenleri, Kuzey Kore’ye karşı bir savaşın, Kuzey Kore sınırının her iki tarafında en az yüz binlerce sivilin ölümünü kapsayan olası her senaryoda, ABD için tam bir felaket olacağından korkuyorlar. Böyle bir savaş, ABD’yi dışlanmış bir devlet haline getirecek şekilde, Washington’ın uluslararası arenadaki konumundan geriye ne kaldıysa paramparça edecektir.

Onu Irak’ın istilasından bile çok daha yıkıcı bir savaşın içine çekme tehdidi yaratan Kuzey Kore’ye yönelik giderek daha savaşçı duruş, Beyaz Saray’da bir saray darbesi olasılığı üzerine spekülasyonun önemli bir etmenidir.

Scott D. Sagan, Foreign Affairs’ın son sayısında yayınlanan bir makalede, Kuzey Kore ile olası yıkıcı bir savaşın önlenmesinin, Trump’ın ordunun bazı kesimleri tarafından görevden uzaklaştırılması için azımsanmayacak bir itki sağlayabileceği uyarısında bulunuyor.

Sagan, ABD’nin Kuzey Kore ile geriliminin, bazı açılardan, “güçlü sivil önderlerin ABD ordusunun tehlikeli bir şekilde savaş yanlısı içgüdülerine karşı koyduğu” Küba füze krizinden çok daha tehlikeli olduğunu belirtiyor. Ama şimdi, “pervasız tehditlerde bulunan, ABD’deki üst düzey siyasi önderliktir ve sağduyunun sesi işlevi görmek Savunma Bakanı James Mattis’e (eski bir general) ve üst düzey ordu subaylarına düşmüş durumda.”

Sagan, şunları ekliyor: “Eğer üst düzey ordu komutanları herhangi bir anda Trump’ın özürlü olduğuna inanırlarsa, Trump’ın ‘makamının yetkilerini ve görevlerini yerine getirmekten aciz’ olup olmadığına ve dolayısıyla anayasanın 25. Değişiklik’ine başvurup başvurmamaya karar vermek üzere acil bir bakanlar kurulu toplantısı çağrısı yapması gereken Mattis ile bağlantıya geçmekle görevli olurlar.”

Hiç kimsenin bu tür bir askeri darbe tehlikesini küçümsememesi gerekmekle birlikte, ABD ordusu önderliğinin Trump yönetiminin Pasifik’teki savaş yönelimini bir şekilde frenlemeye hizmet edeceği düşüncesi hüsnükuruntudan ibarettir. Savunma Bakanı “Kuduz Köpek” Mattis, savaşın “[Kuzey Kore] halkının imhası”na yol açabileceği uyarısında bulunarak, Kuzey Kore’ye karşı soykırım tehdidinde bulunmuştur. Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster da, ABD’nin Kuzey Kore’ye karşı “önleyici”, yani kışkırtılmamış bir savaş başlatmaya hazır olduğunu belirtmiştir.

ABD II. Dünya Savaşı sonrası egemenliğinin çöküşünde görülmemiş bir hızlanmayla karşı karşıya olduğu için, basitçe Trump yönetiminin tehditlerini yerine getirmek üzere savaşa girme olasılığı vardır.

Bu arada, Trump’ın görevi kötüye kullanma suçlamasıyla, istifaya zorlanarak ya da 25. Değişiklik’e başvurulması üzerinden görevden uzaklaştırılması konusunda artan söylentiler, yönetimin üzerindeki, ABD’yi saran iç siyasi krize savaş yoluyla bir çözüm bulma basıncını arttırıyor.

Tüm bunlar, ABD’nin nükleer cepheleşmesinin ortaya çıkardığı çok büyük tehlikeyi vurgulamaktadır. ABD egemen seçkinleri içinde Kuzey Kore ile bir savaşın uygunluğu konusunda hizipsel farklılıklar olsa da, egemen seçkinler içinde savaş karşıtı bir hizip bulunmuyor. Trump’a karşı çıkan hiziplerin talep ettiği politika (yani, Rusya ile çatışmanın tırmandırılması), topyekün bir dünya savaşı tehlikesi yaratmaktadır.

Demokratik Parti, artan savaş tehlikesi hakkında uyarıda bulunmak şöyle dursun, geçtiğimiz iki haftayı, Trump yönetiminin Rusya ile sözde gizli anlaşması üzerine kampanyasını yoğunlaştırmaya ayırdı. O, eşzamanlı olarak, Trump yönetimi ile anlaşmazlığına üst orta sınıf bir taban toplamayı amaçlayan Holywood’daki ve Capitol Hill’deki “cinsel suistimal”e karşı cadı avı ile toplum bilincini saptırmaya çalışıyor.

Yıkıcı bir üçüncü dünya savaşını önleyebilecek tek toplumsal güç, uluslararası işçi sınıfıdır. Bu toplumsal güç, savaşa ve onu doğuran kapitalist sisteme son vermeyi amaçlayan sosyalist bir program temelinde, uluslararası kitlesel bir savaş karşıtı hareket biçiminde harekete geçirilmelidir.

Loading