Perspektif

Hawaii’deki “yanlış alarm” ve Kuzey Kore’ye karşı ilerlemiş savaş hazırlıkları

13 Ocak Cumartesi sabahı ABD’nin Pasifik’teki adası Hawaii’de 1,5 milyon insana gönderilen “yanlış alarm”, bir nükleer savaş yönündeki güncel tehlikeyi açıkça ortaya koymuştur.

Cep telefonlarına, “HAWAII’YE DOĞRU GELEN BALİSTİK FÜZE TEHDİDİ. DERHAL SIĞINAK ARAYIN. BU BİR TATBİKAT DEĞİLDİR.” mesajı geldi. Televizyon ve radyo kanalları, “Bir füze birkaç dakika içinde denize ya da karaya düşebilir. Bu bir tatbikat değildir.” biçimindeki tüyler ürpertici anonsla kesildi.

Hawaii sakinleri ve ziyaretçileri, 38 dakika boyunca nükleer bir mahşer ile karşı karşıya kaldılar. Anne-babalar telaş içinde çocuklarını bulmaya ve korumaya çalıştılar, aileler birbirlerine veda ettiler ve insanlar büyük bir nükleer patlamanın gerçekleşebileceği düşüncesiyle, çaresizce, genellikle olmayan bir barınak aradılar.

Bu olayın gazetelerin baş sayfalarından bu kadar hızlı bir şekilde kaybolması ve televizyon haberlerinde önemsiz bir hikayeye indirgenmesi, Hawaii balistik füze uyarısının halka söylenenlerden çok daha fazlasını içerdiğinin tedirgin edici bir belirtisidir.

ABD hükümeti ile sıkı işbirliği içinde çalışan şirket medyası, tam bir koruma modunda. Pazartesi gecesi, ABD’deki her üç televizyon ağı da, kaosa yalnızca tek bir çalışanın dikkatsizlikten kaynaklanan hatasının neden olduğu biçimindeki resmi hikayeyi desteklemek için Hawaii’deki Acil Durum Yönetimi Sistemi yeraltı sığınağına girmeleri üzerine kurulu, neredeyse tıpatıp aynı haberler yayınladı.

Halkın tamamına karşı işlenmiş toplumsal bir suç oluşturan bu olaya yönelik resmi tepki, iyi bilinen bir modele göre gelişiyor. Olay ve sonuçları küçümseniyor. Hiç kimse bir soruşturma yürütmeyecek ve bulguları halka sunmayacak. ABD Kongresi’nde, televizyondan yayınlanan açık oturumlar söz konusu olmayacak.

Eyalet ve federal yönetim yetkililerin yaptığı ve medyanın papağan gibi tekrarladığı açıklama, nükleer savaş uyarısını, Hawaii’nin Acil Durum Yönetim Sistemi’ndeki dikkatsiz bir çalışanın neden olduğu önemsiz bir kaza olarak yutturmaya çalışmaktadır. Söylendiğine göre, ismi açıklanmayan kişi, “Deneme Füzesi Alarmı” yerine “Füze Alarmı”nı tuşlayarak bilgisayardan yanlış menü seçeneğini seçmiş.

Bu resmi açıklamayı körü körüne doğru kabul etmek için hiçbir neden yoktur. ABD hükümetinin yalanlara dayalı provokasyonlar ve savaşlar sicili, yalnızca keskin bir şüpheci yaklaşım değil ama tam bir kuşkuyu gerektirmektedir.

Böyle bir olay nasıl olabildi? Bir kez daha, büyük bir kamusal olay gizlilik örtüsüyle kaplanıyor. Sözümona “kaza”dan sorumlu olan kişinin adı neden açıklanmıyor? Şahsın öfkeli yurttaşların intikamına karşı korumaya alındığı iddiası inandırıcı değildir. En azından, devasa hatadan sorumlu tutulan kişinin hikayeyi kendi açısından anlatma hakkı olmalıdır. Olaya tek bir hatalı tuşlama yol açmış olsa bile, bu, yetkililerin uyarının “yanlış alarm” olduğunu duyuran bir tekzip mesajı göndermelerinin neden eziyet dolu tam 38 dakika sürdüğünü açıklamamaktadır.

Yetkililerin olaylara ilişkin anlatımı geçerli kabul edilse bile, böyle bir “kaza”, ABD egemen çevrelerinin Amerikan halkının canına ve güvenliğine yönelik canice umursamazlığına ilişkin ezici bir suçlama oluşturmaktadır. Sözde ilk savunma hattı olarak saçmalık derecesinde ilkel bir yazılım ve teknoloji kullanan böylesine köhne bir sistemin varlığı, yalnızca, egemen sınıfın nükleer savaşın milyonlarca insanın ölümü anlamına geleceğini ve insanları korumaya yönelik ciddi bir planının olmadığını kabul ettiğini açıklar. Hawaii’deki olay, bütün doğal ve başka türlü felaketlerde olduğu gibi, gerekli altyapıdan ve toplumsal planlamadan tamamen yoksun olunduğunu gözler önüne sermektedir.

Bu olayların, Amerikan bilgisinin “utanç içinde yaşayacağı tarih” olan 7 Aralık 1941’deki “sinsi saldırı”nın [Pearl Harbor baskını kastediliyor –ç.n.] gerçekleştiği Hawaii’de meydana gelmesi, onları daha da çarpıcı kılmaktadır. ABD Pasifik Komutanlığı’nın karargahı Hawaii, ABD ordusunun tüm kollarından birlikler içeren 11 ayrı askeri üs ile övünmektedir.

Cumartesi günkü nükleer alarmın önemi, yalnızca, ABD’nin nükleer silahlı Kuzey Kore’ye yönelik bir saldırı savaşı yönündeki ileri hazırlık durumu bağlamında netlik kazanmaktadır.

New York Times’ın (NYT) Pazartesi günkü ön sayfasında yayınlanan bir makale, bu hazırlıkların kapsamına kısa bir bakış sağlıyor. Yazı, saçma bir şekilde, “Ordu genelinde, subaylar ve askerler gelmeyeceğini umdukları bir savaşa hazırlanıyorlar.” diye başlıyor. Yine de, yazının içeriği, hazırlanmakta olan şeyin bir Kuzey Kore saldırısına karşı savunma değil; tersine, bu Doğu Asya ülkesinin istila edilip ele geçirilmesi olduğunu ortaya koyuyor.

Makale, geçtiğimiz ay yapılan, “saldırı hedeflerine yönelik gerçek topçu ateşi altında hareketli birlikler ve donanım” çalışması yapan 48 Apache savaş helikopterini ve Chinook kargo helikopterini kapsayan bir tatbikatı betimliyor. Yazı, 82. Hava İndirme Bölüğü’nden paraşütçülerin iki gün sonra “bir istilayı sahneleyecek şekilde” Nevada’ya atladığını bildiriyor.

NYT, çok daha kaygı verici bir şekilde, yıllardır ilk kez, 1.000’den fazla ABD Ordusu yedeğinin, deniz ötesi birliklerin hızlı hareketi için kullanılan “seferberlik merkezleri”ne asker toplamak üzere aktif göreve çağrıldığını haber veriyor.

Hazırlıklar, çok sayıda Özel Harekat askerini, önümüzdeki ay yapılacak Kış Olimpiyatları’nın güvenliğini sağlama örtüsü altında Kore Yarımadası’na konuşlandırma yönünde bir planı da içeriyor.

Bu adımlar, giderek daha fazla, ABD’nin 2003’te Irak’a karşı saldırı savaşına giden süreci hatırlatmaya başlıyor. Ancak bu kez, ABD halkına, ABD başkomutanının abuk sabuk tweetleri dışında, yaklaşan kitlesel kıyım hakkında hiçbir uyarı yapılmıyor.

New York Times’ın baş savaş muhabiri ve Pentagon ile CIA’in güvenilir bir aracısı olan Eric Schmitt’in imzasını taşıyan makalenin yayınlanmış olması, askeri hazırlıkların, onları yaygın biçimde bilinir hale getirecek ve bu “yüksek tirajlı saygın gazete”nin haberleri düzenlemeye kalkışmasını gerektirecek boyutta olduğunu ortaya koymaktadır.

Makale, Kuzey Kore ile yaklaşan savaş konusunda Beyaz Saray ile Pentagon arasında ve bizzat ABD ordu komutanlığı içinde var olan fikir ayrılıklarına da dikkat çekiyor. Söylentilere göre, Trump ve yardımcıları, Pyongyang’ın misilleme yapmayacağı varsayımına dayanarak, Kuzey Kore’nin nükleer silahlarını hedef alacak, “kanlı burun” diye adlandırılan bir saldırıda bulunup bulunmama üzerine düşünüyorlar.

Bu bağlamda, Hawaii’deki “yanlışlıkla verilen” nükleer alarm, yıkıcı bir savaş hazırlıkları zincirinde gerekli bir halka olarak ortaya çıkmaktadır. “Yanlış alarm”ın kendisi de bir askeri tatbikat mıydı? Hawaii halkı, Kuzey Kore’ye yönelik bir ABD istilasının Kim Jong Un hükümetini imha edilemeden önce füzelerini ateşlemeye kışkırtması durumundaki kamuoyu tepkisini ölçmek için denek olarak mı kullanıldı?

Yanlış alarmın ve onun iptal edilmesi için uzun süre beklenilmesinin başka bir olası açıklaması daha var. NYT, ayrıca, bir nükleer savaşın istemeden nasıl patlak verebileceğinin bir örneği olarak, 1983’deki KAL 007 olayına değinen bir makale yayınladı. Ancak yazı, Korean Airlines (KAL) yolcu uçağının, ABD istihbarat kurumları ile eşgüdümlü bir operasyonun parçası olarak, çok sayıda Sovyet gizli askeri üssünün bulunduğu Sahalin üzerinden kasten uçmasının ardından Sovyet hava kuvvetleri uçakları tarafından vurulup düşürülmesini açıklamıyor. KAL uçağını gizlice takip eden bir ABD casus uçağı, Sovyet nükleer tesislerinin, radar istasyonlarının ve hava üslerinin tepkisini gözlemlemek üzere, paralel bir rotada uçuyordu.

Yaklaşan füze alarmı Hawaii’de yayınlanır yayınlanmaz, yalnızca Kuzey Kore’deki değil ama aynı zamanda Çin’deki ve Rusya’daki yönetimlerin ve orduların, bunun ne anlama geldiği ve nasıl yanıt vermeleri gerektiği konusunda hızlı tahminler yapmak zorunda kaldığından hiç kuşkunuz olmasın. Mantıksal sonuç, Washington’ın topyekün savaş için düzmece bir bahane tezgahladığı olacaktır.

Kuşkusuz, hepsi Kuzey Kore’ye yönelik planlanmış bir ABD istilasına yaşamsal istihbarat sağlayan ABD casus uydularının tetikteki gözlerinin önünde, askeri birlikler alarma geçirilmiş, silahlar hazırlanmış ya da taşınmış ve olası nükleer çatışma için diğer hazırlıklar yapılmıştı.

Cumartesi günkü nükleer paniğin nedeni ne olursa olsun, bir şey kesindir. Hawaii’de sahneye konan füze alarmı, son derece ciddi bir uyarı oluşturmaktadır. Bu olay, nükleer savaşa ilişkin gerçek tehlikeyi milyonlarca kişinin önünde açığa vurmuştur.

Loading