Yeni seçimler ve Almanya’daki büyük koalisyona sosyalist bir alternatif için

Sosyal Demokrat Parti’nin (SPD) olağanüstü kongresinde Almanya’nın muhafazakar partileri ile koalisyon görüşmelerini başlatma kararı almasının ardından, Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP), yeni seçim talebini pekiştirmektedir. Egemen seçkinlere, işçilerin ve gençlerin güçlü muhalefeti karşısında Nazi rejiminin çöküşünden beri en sağcı hükümeti iktidara getirme izni verilemez.

SPD önderliğinin Bonn kongresindeki performansı, kurulacak yeni bir büyük koalisyonun sadece mevcut hükümetin politikalarını sürdürmeyeceğini şimdiden ortaya koymuştur. Bu hükümet, tırmanan halk muhalefeti karşısında, nefret edilen militarizm, polis devleti inşası ve toplumsal karşıdevrim politikaları uygulayacaktır.

SPD Genel Sekreteri Andrea Nahles, büyük koalisyonun devamından yana histerik açıklamasında, yeni seçimleri, “aptalca” olarak niteledi. Parti önderi Martin Schulz, delegelere, SPD'nin, geçmişte “bazı partiler bize tavsiye ettiğinde” bile var olmayan “yurttaşlık görevi”ni üstlenmiş olduğunu hatırlattı. Schulz, SPD’nin 1914’te savaş kredileri lehine oy vermesine ve neredeyse yüzyıl önceki Spartaküs ayaklanmasının vahşice bastırılmasına gönderme yapıyordu.

Büyük koalisyonun muhalifleri tarafından yapılan konuşmalar, SPD’nin halk içinde karşı karşıya olduğu muhalefetin derinliğini açıkça ortaya koydu. SPD’nin gençlik örgütü Jusos’un önderi Kevin Kühnert, bu muhalefetin, partinin genel merkezi Willy Brandt Evi’nden uzaklaştıkça, giderek daha uzlaşmaz hale geldiğini söyledi. Diğerleri, SPD’nin Fransa’daki Sosyalist Parti ya da Yunanistan’daki PASOK ile aynı yazgıyı paylaşabileceğinden duyulan korkuyu dile getirdi. SPD, Eylül 2017’de, İkinci Dünya Savaşı’ndan bu yana en kötü seçim sonucunu almıştı. Parti, Pazartesi günü yayınlanan son seçim anketinde sadece yüzde 17 desteğe sahipti.

Üyeleri SPD içinde büyük koalisyona muhalefet eden Jusos’un, partinin savaş ve sosyal kesinti politikaları ile hiç bir anlaşmazlığı yoktur. Kühnert, konuşmasında, “Belgede, kuşkusuz, görüşme başarıları var ve biz elbette bu yüzden politika yapıyoruz” diye vurguladı. Kühnert’in neoliberal Handelsblatt gazetesini, “cesareti kırık” büyük koalisyon anlaşmasını ve sözde “çıkmazı”nı bozmaya yönelik bir “isyan”ın olası bir kolaylaştırıcısı olarak övmesi rastlantı değildi.

Egemen seçkinler, resmi koalisyon görüşmeleri başlamadan önce, yeni hükümetten ne bekledikleri konusunda kuşkuyu yer bırakmadılar. Ön görüşmelerin sonucunu özetleyen 28 sayfalık belge her ne kadar militarist politikaların devamı ve yoğunlaştırılması, içeride devlet aygıtının güçlendirilmesi ve sosyal kesintilerin arttırılması çağrısı yapsa ve aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif’in (AfD) göç politikasını benimsese de, burjuva basının yazı işlerindeki yazar bozuntuları ona sağdan saldırdılar.

Klaus Dieter Frankenberger, Frankfurter Allgemeine Zeitung’da yayınlanan “Dış politikadaki kör nokta” başlıklı bir yorumda, belgedeki “dış gelişmeler ve Alman ordusu” bölümü o kadar “zayıf” ki, “insanın nutku tutuluyor ve şaşırıp kalıyor.” diye yakınıyordu. Frankenberger, ordu “daha iyi donatılacak” olsa da, “NATO’nun yüzde 2 hedefi”nden, yani GSYİH’nin yüzde 2’sinin savunmaya harcanmasından “söz edilmiyor” diye yazdı.

Yazara göre, “özenti koalisyon ortakları”nın yanıtlaması gereken en önemli sorular şunlardı: “Almanya’nın, çarpıcı bir şekilde değişen bir dünyadaki rolü ve çıkarları nasıl tanımlanacak? Amerikan ulusal güvenlik stratejisinin en azından başlıca meydan okumalar olarak gördüğü otoriter güçlere, Rusya’ya ve Çin’e karşı politikalarımız neye benzeyecek? Trump ile ya da Trump’sız, Amerika ile ilişkiye ne kadar önem verilecek?”

Başka bir ifadeyle, Almanya’nın, önceki büyük koalisyonun 2014 Münih Güvenlik Konferansı’nda açıkladığı saldırgan büyük güç politikasına dönüşü hızlandırılacak. Handelsblatt, Berlin’e “belki de daha önce hiç olmadığı kadar başvuruluyor” diye yazdı ve “Almanya’dan eylem yeteneği” talep etti. Gazeteye göre, geçici Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, “dış politikanın yönünü belirleyecek önemli kararların artık ertelenemez” olduğunu biliyor.

İkinci Dünya Savaşı’ndaki yıkıcı yenilgiden 75 yıl sonra, Almanya’daki egemen seçkinlerin ne kadar “büyük” düşündüğü, Frankfurter Allgemeine Zeitung’daki “Nükleer cehennemde” başlıklı bir başka yazıda vurgulandı. Makale, bir sonraki hükümeti, ABD’nin yeni nükleer stratejisine yanıt olarak, ciddi bir şekilde “nükleer politika konusunda net bir bakış açısı” geliştirmeye çağırdı.

Makalenin yazarı, Federal Güvenlik Politikası Akademisi’nin başkan yardımcısı Wolfgang Riedischhäuser, basitçe, çılgın biri değildir. Aralık ayında, Berlin’deki düşünce kuruluşu Küresel Kamu Politikası Enstitüsü’nün müdürü Torsten Benner, Almanya’nın 2018’de “kaçınılmaz olarak, nükleer silahlar üzerine bir tartışma” ile karşılaşacağını öngörmüş ve Gabriel’in o zaman “‘siyasi-stratejik düşünme’ hakkında gerçekten ciddi” olup olmadığını göstermesi gerekeceğini eklemişti.

Yeni hükümetin, ekonomik ve sosyal politika alanlarında da bütünüyle farklı bir telden çalması gerekecek. Almanya her ne kadar toplumsal olarak Avrupa’daki en eşitsiz ülkelerden biri olsa da (Salı günü, en zengin 45 hanehalkının, nüfusun alttaki yarısından daha fazla servete sahip olduğu gözler önüne serildi), egemen sınıf daha fazla toplu işten çıkarma ve sosyal saldırı talep ediyor.

Handelsblatt'ın ekonomisti Bert Rürup, yeni federal hükümetin “ekonomi politikasında acil bir tavsiyeye ihtiyacı” olacağını yazdı. Rürup, ön görüşme sonuçları üzerine Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik/SPD belgesinde, “en son Gerhard Schröder’in Gündem 2010 ile sahip olduğu” türde “kavramsal bir yol gösterici ilke”nin eksik olduğunu belirtiyordu.

Egemen seçkinler, toplum karşıtı, militarist politikalarını dayatmak için, 1930’larda yaptıkları gibi, aşırı sağa ve faşist güçlere başvuruyorlar. Bu, Salı günü, AfD’nin, parlamentodaki en büyük muhalefet partisi olarak, Meclis Bütçe Komisyonu Başkanlığı makamını alacak olmasıyla doğrulandı. AfD, bu göreve Peter Boehringer’i aday göstermişti. Boehringer, bir dizi blog paylaşımında İslam’ın doğurduğu tehdit ve bir “umvölkung”a (Nazilerin, yabancılar tarafından asimile edildikleri için Almanlar arasında Alman kimliğinin kaybolmasını tanımlamak için geliştirdiği bir terim) yol açan göç tehlikesi hakkında uyarıda bulunan neoliberal bir ırkçıdır.

Berlin’deki siyasi komplo SPD’nin koalisyon görüşmelerine başlama oyuyla yeni bir aşamaya girerken, SGP yeni seçim talebini tekrarlıyor. Mevcut koşullarda, işçi sınıfının sağcı bir hükümetin kurulmasını önlemek için siyasi gelişmelere müdahale etmesinin tek yolu budur. SGP, seçim kampanyasında, kapitalizme, savaşa ve otoriter yönetime karşı sosyalist bir alternatifi inşa etmek ve burjuva partilerin gerçek hedeflerini teşhir etmek için tüm kaynaklarını seferber edecektir.

Bu teşhir, önderleri perde arkasındaki gerici entrikaların parçası olan Sol Parti ve Yeşiller için de geçerlidir. Yeşillerin meclisteki önderi Katrin Göring-Eckhardt, büyük koalisyonun Yeşiller için önemli konularla ilgilenmesi durumunda, partisinin “görüşmeler yapma”ya ve hükümete geçici destek vermeyi düşünmeye hazır olacağını söyledi. Onun Sol Partili mevkidaşı Sara Wagenknecht, Pazartesi günü, Almanya ile Fransa arasındaki Elysée antlaşmasının 55. yıldönümünü kutlama törenlerinin parçası olarak, “bağımsız bir Avrupa dış politikası” çağrısı yaptı. O, bir model olarak, otoriter bir militarist ve milliyetçi olan eski Fransa Başkanı General de Gaulle’ün adını verdi.

SGP, bu sağcı komploya soldan karşı çıkan, yeni seçim çağrısı yapan ve işçi sınıfı içinde sosyalist bir program uğruna mücadele eden tek partidir. Bu kampanyanın merkezinde, aşağıdaki talepler yer almaktadır:

* Savaşa hayır! Almanya’nın saldırgan büyük güç politikasına dönüşünü durdurun!

* Süper zenginleri, bankaları ve şirketleri mülksüzleştirin! Yoksulluğa ve sömürüye son; toplumsal eşitlik için!

* Demokratik hakları ve sığınma hakkını savunun! Devlet gücünün ve gözetlemenin arttırılmasına hayır!

* Milliyetçiliğe ve Avrupa Birliği’ne hayır! Avrupa Birleşik Sosyalist Devletleri için!

Bu taleplerin gerçekleşmesinin en önemli ön koşulu, yeni bir kitlesel sosyalist partinin inşasıdır. İşlere ve ücretlere yönelik saldırılara karşı çıkan ve savaşa karşı mücadele etmek isteyen tüm işçileri ve gençleri SGP ile bağlantıya geçmeye ve sosyalizm mücadelesine katılmaya çağırıyoruz.

Loading