ABD daha geniş savaşa hazırlanırken, Britanya ve Fransa güçleri Suriye’de

Dün, Britanya Başbakanı Theresa May ve Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron, Suriye’de, ABD ile olası bir askeri saldırı dahil olmak üzere eşgüdümlü eyleme hazır olduklarını belirtti.

May, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetine karşı eylemi “onun Rusya’yı kapsayan destekleyicileri”ne yönelik kınamalarla birleştirdi.

Macron, 7 Nisan’da Suriye’de bulunan Doğu Guta’da kimyasal silah kullanıldığı konusunda anlaşmak için ABD Başkanı Donald Trump’ı aradı ve “Bu bölgedeki tüm sorumluluklar açıkça saptanmalı.” şerhi düşerek bir açıklama yayınladı.

Macron, daha önce, kimyasal silah kullanımının Fransa’nın eylemine yol açacak bir “kırmızı çizgi” olduğunu ilan etmişti.

Washington’ın sözcüsü olarak konuşan Britanya Dışişleri Bakanı Boris Johnson, daha öncesinde, Fransız mevkidaşı Jean-Yves Le Drian’a, askeri hedeflere karşı hava saldırını kapsayan “tüm seçenekler masada olmalı” demişti.

Doğu Guta’da gerçekleştiği iddia edilen kimyasal silah saldırısı, her iki ülkeye de, bugüne kadar resmi olarak reddettikleri olası bir kara savaşına katılmak dahil, Suriye’deki mevcut operasyonlarını derinleştirmeleri için son derece uygun bir bahane sağlıyor.

Aslında, Fransa ve Britanya, Suriye’de, her ne kadar şu ana kadar özel kuvvetler ile sınırlanmış olsa da, zaten askerlere sahip.

6 Nisan’da, ABD destekli Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) ve kendi kendisini ilan etmiş Kuzey Suriye (Rojava) Demokratik Federasyonu’nun temsilcileri, Rusya’nın Sputnik haber ajansına, Fransa ve Britanya askerlerinin bölgede konuşlanmış olduğunu söylediler.

Rojava’daki Cezire kantonunun savunma bakanı Rezan Gulo, şunları belirtti: “ABD’nin, Britanya’nın ve Fransa’nın askeri birlikleri, [ABD önderliğindeki] koalisyonun [SDG’ye] yardımı çerçevesinde, sadece Menbiç’te değil ama aynı zamanda Tel Abyad’da, Deyrizor’da, Rakka’da ve Tabka’da bulunuyorlar. Koalisyon güçleri, Kuzey Suriye genelindeki varlıklarını arttırıyor.”

5 Nisan’da, devlete ait Anadolu Ajansı Fransa’nın 100 özel kuvvet askerinin Suriye’de YPG denetiminde bulunan beş üste konuşlandığını belirtirken, AKP hükümeti yanlısı Yeni Şafak gazetesi Fransa’nın YPG’yi desteklemek için Menbiç’e 50 asker yerleştirdiğini bildirdi.

Daha önce, 3 Nisan’da, Amerika’daki Defense Post, ABD ve Fransız askerlerinin Suriye’nin kuzeyinde operasyon yürüttüğünü bildirmişti. Defense Post, Gulo’nun Kürt kanalı Kurdistan 24 ile röportajından şu sözlerini aktarmıştı: “Bazen NATO devletleri herhangi bir gerilimden kaçınmak için bölgedeki güçlerinin varlığını inkar ediyorlar ama aslında Fransız ve ABD askerleri bölgemizde karada operasyon yapıyorlar.”

30 Mart’ta, Anadolu Ajansı, Suriye’nin kuzeyindeki Fransız özel kuvvetlerinin yerlerini gösteren bir harita yayınlamıştı.

Fransa’nın Suriye’deki askeri konuşlanmasına ilişkin çok sayıda haber, 29 Mart’ta Macron ile SDG’den bir heyet arasında Paris’te yapılan görüşmenin ardından geldi.

Toplantının ardından, hem Kürt yetkililer hem medya, Paris’in, ABD askerlerine eşlik etmek için, SDG’nin elinde bulunan “Menbiç’e fazladan Fransız askeri” göndermeyi planladığını bildirmişti. Fransız gazetesi Le Parisien’e göre, konuşlanmanın amacı Türk ordusunun doğuya doğru ilerlemesini engellemekti.

“Paris’in asker gönderip göndermediği hakkında yorum yapmayı” reddeden Macron’un devlet başkanlığı makamı, Suriye’nin kuzeyinde herhangi bir yeni askeri operasyon planlamadığını belirtti ve Ankara ile SDG arasında arabuluculuk yapmayı teklif etti.

Ankara ise, Fransa’nın “yanlış duruş”unu sert biçimde eleştirdi ve Macron’un teklifini kesin olarak reddetti. Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, hükümetinin “arabuluculuğa ihtiyacı yok… Siz terör örgütleriyle masaya oturabilirsiniz ama Türkiye, terör örgütleriyle mücadelesini Afrin'de olduğu gibi yapar.” dedi.

Savunma Bakanı Nurettin Canikli, bölgedeki herhangi bir Fransız askeri konuşlanmasını “meşru olmayan, uluslararası hukuk açısından meşruiyeti olmayan bir adım olur ve işgal olur aslında.” şeklinde tanımladı.

Paris, Suriye’de karada özel kuvvetlerinin bulunduğunu, ilk kez, Dışişleri Bakanı Le Drian’ın Fransa’nın Menbiç’in IŞİD’den geri alınması sırasında SDG’ye silah, hava desteği ve danışmanlık sağladığını doğruladığı Haziran 2016’da kabul etmişti. Yine de, kaç askerin olduğu ve yürüttükleri görevler hakkında hiçbir resmi bilgi yok.

Aynısı, Britanya askerleri için de geçerli. Britanya hükümeti, ABD hükümetinin Suriye’deki yağmacı rejim değişikliği savaşındaki başlıca koalisyon ortaklarından biri olmakla birlikte, kara faaliyetleri için yetkiye sahip değil ve Suriye’deki kirli operasyonları hakkında hiçbir bilgi vermiyor.

Ancak onların varlığı, 30 Mart’ta Menbiç’te yola döşenmiş bir bombayla iki koalisyon askerinin (bir Amerikalı ve bir Britanyalı) öldürüldüğüne ilişkin haberlerin ardından, artık inkar edilemezdi.

31 Mart’ta, Daily Mirror, kaybın, Manchester’dan 33 yaşındaki SAS komandosu ve keskin nişancı Sergeant Matt Tonroe olduğunu bildirdi. Tonroe, ABD Delta Gücü’nden Başçavuş Jonathan Dunbar ile yan yana ölmüş.

8 Nisan’da, Sun, Tonroe’nun intikamı için “acımasız” SAS’ın 12 “cihatçı”yı nasıl öldürmüş olduğunu ayrıntılı olarak anlatan kana susamış bir makale yayınladı. Aktarıldığına göre, bir Özel Kuvvetler kaynağı, “Saldırılar amansız; hiç durmadan yürütülüyor… Bunlar ‘ele geçirme ama öldür’ görevleridir… Eğer savaşırlarsa, ölürler.” diyordu.

Neredeyse iki yıl önce, Ağustos 2016’da, BBC, Suriye’de karada operasyon yürüten Britanya Özel Kuvvetleri’ni ilk kez gösteren özel görüntüler ele geçirmişti. Savunma Bakanlığı konu hakkında yorum yapmayı reddetti. Britanya Savunma Bakanı Sör Michael Fallon’un, söylediğine göre, “İslam Devleti’ne karşı savaşa giren ılımlı Suriyeli asileri eğitmeye yardım etmek için” Irak, Suriye ve Kürt bölgelerindeki 500 kadar Britanya piyadesine ilave olarak 20 “ek” eğitmenin konuşlandırılmasını duyurması birkaç ay almıştı.

Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, daha 18 Mart’ta, Britanya ve Fransa askerlerinin konuşlanmasını, açıkça, “yasadışı” ve “savaşa doğrudan bir müdahale” olarak kınamıştı.

Lavrov, Kazak devlet televizyonu ile röportajında şunları söylemişti: “Suriye’de karada ABD’den (onlar artık inkar etmiyor), Britanya’dan, Fransa’dan ve başka birkaç ülkeden özel kuvvetler var… Dolayısıyla, artık bu pek de bir ‘vekil savaşı’ savaşı değil; daha çok, savaşa doğrudan bir müdahale.”

O, ABD önderliğindeki koalisyonun, uluslararası hukuk ve Birleşmiş Milletler Sözleşmesi açısından “gayrimeşru” olduğunu söylemiş ve eklemişti: “Ama biz gerçekçiyiz ve onlarla savaşmayacağımızı biliyoruz. Yani, en azından kasıtsız çatışmaları önlemek için eylemleri koordine ediyoruz. Ordumuz, her zaman, Suriye topraklarındaki operasyona önderlik eden Amerikalı komutanlarla iletişim halinde.”

Lavrov, Moskova’nın, “karadaki operasyona fiilen önderlik eden” ABD Genelkurmay yetkilileri ile “sürekli bir diyalog” içinde olduğunu açıklamıştı.

Suriye’nin Humus’taki hava üssüne yönelik, aralarında İranlıların da olduğu en az 14 görevliyi öldüren dün sabahki hava saldırısı öncesinde bu tür bir diyalog gerçekleşmedi. Bu, ABD’nin ve müttefiklerinin, Doğu Guta için bir misilleme bahanesiyle yapmayı planladıkları harekat hakkında da hiçbir uyarıda bulunmayacaklarını gösteriyor. O durumda, Britanya ve Fransa, tam da Menbiç’te karşı koyduklarını iddia ettiklerini “cihatçılar” ile ittifak içinde, Rusya ile olası doğrudan bir çatışmada Washington’ın yanında yer alacaklar.

Loading