Brüksel’deki NATO zirvesi öncesinde ABD-Avrupa anlaşmazlıkları patlak verdi

NATO zirvesi, bugün, Brüksel’de, Washington ile Avrupa Birliği (AB) arasında görülmemiş gerilimlerin ortasında başlıyor. 10 Haziran’daki G7 zirvesinin, AB önderleri ABD Başkanı Donald Trump’ın AB’ye, Kanada’ya, Meksika’ya ve Çin’e karşı ticaret savaşı önlemlerini eleştirdiği için çökmesinden bir ay sonra, NATO güçleri başlattıkları büyük askeri takviyeyi eşgüdümlemeye çalışırken, bölünmeler yeniden patlak veriyor.

Trump’ın son günlerde AB devletlerini, özellikle de Almanya’yı orduya yeterince harcama yapmama gerekçesiyle tekrar tekrar azarlamasının ardından, anlaşmazlıklar NATO üyesi ülkelerin devlet başkanları daha Brüksel’e varmadan önce patlak verdi.

Brüksel’den Britanya’ya ve oradan da, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile bir araya geleceği Finlandiya’ya geçecek olan Trump, Washington’dan ayrılırken AB’ye bir kez daha saldırdı. NATO zirvesi ve Britanya’daki hükümet krizi nedeniyle Avrupa turuyla ilişkili zorlu sorunlardan yakınan Trump, basına şunları söyledi: “Elimde NATO var. Biraz kargaşa içinde olan Britanya var. Putin var. Açıkçası, Putin hepsinin en kolayı olabilir. Kim beklerdi ki?”

Amerikan başkanı, Avrupalı sözde müttefiklerini, Washington’ın zaman zaman askeri eylem ile tehdit ettiği Rusya’ya ya da Çin’e zorunlu olarak tercih edilebilir görmediğini açıkça ortaya koydu. O, Rusya ve Çin ile “iyi geçinme”nin “iyi bir şey” olduğunu söyler ve Putin’i bir “rakip” olarak adlandırmak yerine bir “düşman” olarak adlandırmayı reddederken, Avrupa’ya yönelik farklı bir yol izledi. “Biz Avrupa Birliği tarafından kötüye kullanılıyoruz” diyen Trump, ABD’nin NATO’ya yaptığı harcamanın “bizden çok onlara yardımı oluyor.” diye ekledi.

AB Konseyi Başkanı Donald Tusk, dünkü bir AB-NATO toplantısının ardından, görünür bir şekilde gergin olan NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in önünde, Trump’a sert biçimde tepki gösterdi.

Tusk, şunları söyledi: “Burada, Brüksel’deki NATO zirvesinin öngününde konuşurken, çoktandır Avrupa’yı, ortak savunma becerilerine yetersiz katkı yapma ve ABD’nin parasıyla geçinme gerekçesiyle kendine göre eleştiren Başkan Trump’a doğrudan seslenmek istiyorum. Sevgili Başkan Trump: Amerika, Avrupa’dan daha iyi bir müttefike sahip değil ve sahip olmayacak da. Bugün Avrupalılar savunmaya Rusya’dan kat kat fazla ve en az Çin kadar harcama yapıyor.” O, anlamlı bir şekilde, “Müttefiklerinizin kıymetini bilin. Ne de olsa çok fazla yok.” diye ekledi.

AB’nin askeri harcamalarını “ortak Amerikan ve Avrupa savunmasına ve güvenliğine bir yatırım” olarak adlandıran Tusk, Avrupa’nın, ABD önderliğindeki NATO’nun kanlı Afganistan işgalindeki rolünü övdü. O, sözlerini şöyle noktaladı: “Sevgili Bay Trump, şunu lütfen yarın, NATO zirvesinde buluştuğumuzda ama özellikle Devlet Başkanı Putin ile Helsinki’de buluştuğunda unutma. Her zaman bilmeye değer: Senin stratejik dostun kim? Stratejik sorunun kim?”

Washington ve AB birbirlerinin mallarına yönelik on milyarlarca dolarlık gümrük vergileri ile bir ticaret savaşına girişirken, dünyanın en güçlü emperyalist blokları arasındaki ilişkilerin temel yapısı çöküyor. NATO, II. Dünya Savaşı’nın ardından, 1949’da kurulan bir Avrupa-Amerika askeri ittifakıydı ve her şeyden önce Sovyetler Birliği’ni hedef alıyordu. Ancak NATO, dünya kapitalizmi yeni bir küresel savaşa doğru yönelirken, parçalanıyor.

NATO içindeki anlaşmazlıklar, bir AB askeri harcaması yokluğundan kaynaklanmıyor. Gerçekte, ABD’nin AB savunma harcamaları hakkındaki şikayetleri Obama döneminde başlamış olmasına karşın, NATO emperyalistlerinin hemfikir oldukları tek şey, savaş makinelerini güçlendirmek için, işçilerden ve temel sosyal programlardan yüz milyarlarca doların ve avronun yağmalanması gerektiğidir. Onlar, bu bağlamda, büyük bir rol oynamak için, askeri harcamaları arttırma çağrısı yapmayı planlıyorlar.

Almanya, Fransa, İspanya ve hatta Belçika; hepsi, bu yıl, askeri harcamaları on milyarlarca avro arttırma sözü verdiler. Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron, Pazartesi günkü ulusal sesleniş konuşmasında, bir kez daha, Fransa’nın, temel sosyal programlarda derin kesintiler yapma temelinde zorunlu askerliğe geri dönmesi çağrısında bulundu. İsveç de, bu yıl, 1999’da doğan gençlerin bir kısmını zorunlu askerliğe başlattı.

NATO içindeki ağız dalaşlarında bir bütçe tartışmasından çok daha kapsamlı anlaşmazlıkların söz konusu olduğu her zamankinden daha açıktır. Trump’ın, seçim kampanyası sırasında NATO’yu “köhne” ve Almanya’nın ABD’ye otomotiv ihracatını “kötü” olarak kınaması, onun kişisel aceleciliğinin bir ürünü değil; ABD emperyalizminin devam eden uzun süreli ekonomik gerilemesinin ortasında, emperyalistler arasındaki, pazarların, karların ve stratejik üstünlüğün paylaşımı üzerine şiddetli mücadelenin bir ifadesiydi. Bu, şimdi, gelişmekte olan bir ticaret savaşı ve NATO içindeki açık bölünmeler halini alıyor.

20. yüzyılın başındaki Marksistler tarafından çok iyi bilinen bu çatışmalar, iki kez dünya savaşı biçiminde patladı. Aslında, Lenin, I. Dünya Savaşı sırasında 1916’da yazılan klasik eseri Emperyalizm’de, kapitalizm altında ekonomik ve askeri çatışmanın kaçınılmazlığını çözümlerken, NATO gibi emperyalistler arası ittifakların işçilerin önüne getirdiği asli meseleleri kısa ve öz bir şekilde özetlemişti. O, “Barışçıl ittifaklar savaşlara zemin hazırlar ve savaşlardan kaynaklanırlar.” uyarısında bulunmuştu.

II. Dünya Savaşı’ndan doğan NATO’nun farklı rakip hizipleri, hep birlikte, çeşitli yollarla, yeni, küresel bir çatışmaya zemin hazırlıyorlar. Bu hiziplerin hiçbirinin işçi sınıfına sunacak bir şeyi yok. Şu anda, tüm dünyadaki işçilerin önündeki sorun, Ekim 1917 Rus Devrimi sırasında olduğu gibi, bizzat uluslararası kapitalizmin yapısından kaynaklanan savaşlara karşı mücadeledir.

Bununla birlikte, Atlantik’in her iki tarafındaki egemen sınıfların önemli kesimleri, hala, NATO’yu, işçi sınıfına yönelik acımasız saldırılar ve Rusya’ya karşı savaş yönelimi temelinde bir arada tutmayı amaçlıyor. NATO’nun Doğu Avrupa’ya doğru pervasız genişlemesi devam ediyor. Dün Letonya’yı ziyaret eden Kanada Başbakanı Justin Trudeau, Kanada birliklerinin, yetkilerinin 2019’da sona ermesinin ardından, dört yıl boyunca, Letonya’nın Rusya sınırlarında kalmayı sürdüreceğini duyurdu.

Stoltenberg, Brüksel zirvesinin öngörünümünü sunan dünkü basın toplantısında, Suudilerin Afganistan’da Taliban ile görüşmesini övdü ve eski Sovyet cumhuriyetleri Gürcistan ile Ukrayna’yı NATO’ya katma planlarını ele aldı. Bu pervasız adım, çok büyük sonuçlara sahiptir. Bu, aşırı sağcı Gürcistan ya da Ukrayna yönetimlerinin (sırasıyla, 2008’de ve 2014’te yaptıkları gibi) Rusya ile savaşa başlamaları veya Rusya sınırlarına saldırmaları durumunda, NATO’nun tamamının, kendisini, antlaşma nedeniyle, onları savunmak için nükleer silahlı bir güç olan Rusya ile savaşa girmekle yükümlü bulması tehlikesini gündeme getirir.

Aynı zamanda, egemen sınıfın Trump’ın çok daha ilerisine giden diğer kesimleri, ABD-AB ilişkilerine yönelik daha cepheleşmeci bir politika izliyor. Pazartesi günü, NATO zirvesi başlamadan hemen önce, Almanya Başbakanı Angela Merkel, Trump’ın hem AB’ye hem Çin mallarına karşı gümrük vergilerine yönelik artan eleştirilerin ortasında, Çin Başbakanı Li Keçiang ile bir araya geldi. AB-Çin arasında artan gerilimlere ve AB’nin Çin’nin metal ihracatına karşı ticari yaptırım tehditlerine karşın, Pekin ile Berlin ABD’nin ticaret savaşı önlemlerini açıkça eleştirme konusunda birleştiler.

Çin’in AB temsilcisi Zhang Ming, Alman finans gazetesi Handelsblatt’a, “Çin, ABD ile ticaret çatışmasının bir ticaret savaşına dönüşmesini durdurmak için kapsamlı şekilde uğraşıyor ama bunun için iki taraf gerek. … Çinliler barışçıl insanlardır ve bence Avrupalılar da öyle ama bizim ticaret savaşının başlatıcısına, eyleminin yanlış olduğunu göstermemiz gerekiyor.” diye konuştu.

Berlin’deki Küresel Kamu Politikası Enstitüsü’nden Garima Mohan, South China Morning Post’a, ABD-Almanya ticaret çatışmasının, her ne kadar Çin-Almanya işbirliğinin “çok zayıf” ve kırılgan olacağı uyarısında bulunsa da, “Çin ile Almanya’nın” Washington’a karşı “bir araya gelmesi için bir fırsat” olduğunu söyledi.

NATO zirvesinde önümüzdeki günlerde büyük ihtimalle patlak verecek gerilimlerin altında bu kontrol edilemeyen bölünmelerin olacağını söylemek mümkün görünüyor.

Loading