Irak’ın güney illerinde kitlesel protestolar

Hafta sonunda, Saddam Hüseyin yönetimini deviren ve Irak devletini çökerten ABD’nin önderlik ettiği rejim değişikliği savaşından 15 yıl sonra hüküm süren katlanılmaz ekonomik koşullara karşı Irak’ın güneyinde düzenlenen kitlesel gösterilere binlerce kişi katıldı. Iraklı yetkililer, can havliyle, yatıştırıcı söylem ve devlet baskısı bileşimiyle, görülmemiş protestoları bastırmaya çalışıyorlar. Güvenlik güçleri, ilk hafta boyunca onlarca kişiyi yaralayıp üç göstericiyi katlettiler.

Protestolar, güvenlik güçlerinin işsizliği ve su ve elektrik gibi temel hizmetlerin yokluğunu protesto eden bir gençlik gösterisine ateş açtığı 8 Temmuz’da, Basra kentinde başlamıştı. Irak güvenlik güçleri, halk içindeki yaygın öfkeyi harekete geçirecek şekilde, göstericilerden birini öldürmüşlerdi.

Gösteriler, yüzlerce protestocudan oluşan kalabalıkların trafiği bloke etmesi, petrol sahalarını ele geçirmeye çalışması ve hem hükümet binalarını hem de çoğu Baas rejiminin çökmesinden bu yana yaşam standartlarında hiçbir kayda değer ilerleme olmamasından sorumlu tutulan Şii siyasi partilerine ait binaları basıp ateşe vermesiyle, o zamandan beri her gün devam etti.

Ağırlıklı olarak Şii olan güneyde patlak veren protestolar, Şiilerin hakim olduğu, ABD destekli hükümeti hedef alıyor. Protestolara, mezhepsel duygular değil sınıfsal meseleler yön veriyor.

Protestocular, her biri ABD işgalinden beri Irak toplumunu tanımlayan özellikler haline gelen her tarafa yayılmış yolsuzluğun, işsizliğin ve son derece yetersiz kamu hizmetlerinin sona ermesi çağrısı yapıyorlar. Özellikle düzenli elektrik kesintileri ve temiz içme suyu yokluğu, bunaltıcı yaz ayları sırasında, kentin büyük kısmı işçi sınıfından oluşan sakinleri için yaşamı berbat hale getiriyor. Irak’ın güneyindeki elektrik sıkıntısı, bu yıl, ülkenin hidroelektrik barajlarındaki enerji üretimini ciddi ölçüde düşüren bir kuraklık ve İran’ın, ödeme konusundaki bir anlaşmazlık sonucunda Irak’a sağladığı elektrik miktarında büyük bir kesinti yapması eliyle kötüleştirildi.

Basra vilayeti, açık ara farkla ülkenin en zengin petrol bölgesi. Bölgenin petrol ihracatı, Irak hükümetinin yıllık gelirlerinin yüzde 95’ine denk düşüyor ve onun güvenliğini yönetim için son derece önemli bir öncelik haline getiriyor.

Bu nedenle, protestolar, Başbakan Haydar El İbadi’de ciddi kaygıya yol açtı. İbadi, gösterilere, hükümetin varlığına bir tehdit oluşturmadan önce protestoları bastırmak için bir dizi baskıcı önlemin eşlik ettiği su ve elektrik hizmetlerini iyileştirme yönündeki sahte sözlerle karşılık verdi.

Devlet medyası, İbadi’nin, hem Irak Ordusu’nun Dokuzuncu Bölüğü’ne hem de kötü ünlü Terörle Mücadele Gücü komandolarına, Basra’daki petrol sahalarını savunma emri verdiğini bildirdi. Hükümet, ayrıca, ilerideki gösterilerin koordine edilmesini engellemek amacıyla internet erişimini ciddi bir şekilde kısıtlamış durumda.

Bütün bunlara rağmen, gösteriler hafta sonunda daha da ivme kazandı. Cuma günü, protestolar Amara’ya, Nasıriye’ye ve birkaç yüz protestocunun havaalanını basıp hava trafiğini durma noktasına getirdiği Necef’e yayılırken, göstericiler malların Um Kasr limanına erişimini engellediler. Havaalanına konuşlandırılan güvenlik güçleri iki göstericiyi daha vurup öldürdü ve ilk hafta boyunca öldürülen protestocuların toplam sayısını en az üçe çıkardı. Hafta sonunda, Bağdat’da ve kutsal Kerbela kentinde de protestolar düzenlendi.

Bu protestolar, geçtiğimiz yıl milliyetçi Şii din adamı Muktada el Sadr’ın çağrısını yaptığı ve Bağdat’ın merkezinde bulunan hükümet binalarını ve diplomatik temsilcilikleri çevreleyen, ağır biçimde takviye edilmiş “Yeşil Bölge”nin basılıp işgal edilmesiyle sonuçlanan yolsuzluk karşıtı protestolar gibi geçmişteki birçok protestodan farklı olarak, özünde, mezhepsel olmaktan çok sınıfsal bir karakter taşıyor.

Güney illerindeki işçiler, burjuva Şii partilerinden bağımsız ve onlara karşı bir şekilde mücadeleye giriyor ve kendi sınıfsal taleplerini (iş, yolsuzluğa son verilmesi ve temel insani gereksinimlerin karşılanması) ileri sürüyorlar. Onlar, Amerika Birleşik Devletleri’nin eskimiş “böl ve yönet” taktiği üzerinden Irak halkını etkisizleştirme amacıyla teşvik ettiği bölücü mezhepsel çerçeveyi kırmaya uğraşıyorlar.

Bu hareketin işçi sınıfı karakteri, Ocak ayında İranlı işçilerin Cumhurbaşkanı Ruhani’nin kemer sıkma bütçesine karşı yürüttüğü mücadele ile süreklilik içindedir. O hareket, İran’ın burjuva dini yönetimini hazırlıksız yakalayan bir dizi grev ve kitlesel gösteri gerçekleştirmiş; yönetim, ancak büyük çaplı devlet baskısı ve çeşitli monarşist ve gerici güçlerin yorulmak bilmez çabaları sayesinde o mücadeleyi kontrol altına alıp sona erdirebilmişti.

Loading