Perspektif

İnternet sansürüne karşı çıkın!

Temmuz 2017’de, Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS), Google’ın arama algoritmalarındaki değişikliklerin solcu, savaş karşıtı ve sosyalist yayınlara olan trafiği ciddi şekilde azaltmış olduğu gerçeğini teşhir eden yazılar yayınlamıştı. Bizler, düzinelerce makalenin yazıldığı o süreçte, Google’ın, diğer teknoloji tekelleri ile birlikte, ABD istihbarat aygıtı ile sıkı işbirliği içinde, muhalif görüşlere yönelik bir sansür harekatına girdiğini tespit etmiştik.

Bunu izleyen yıl, WSWS’nin ileri sürdüğü ve teknoloji devlerinin başlangıçta inkar ettiği her iddianın doğru olduğu kanıtlanmış durumda. Google, Facebook ve Twitter; hepsi, “alternatif” bilgi kaynaklarının yayılmasını kısıtlarken, “güvenilir” haber kaynaklarını yükselttiklerini kabul etti. Facebook'un CEO’su CEO Mark Zuckerberg, Facebook’un, “yoğun izleyiciye sahip olan” ama sözde “çekirdek izleyicileri dışında yaygın biçimde güvenilmeyen siteler”in derecesini indirip onları engellerken, New York Times ve Wall Street Journal gibi yayınları yükselttiğini belirtti.

Giderek artan toplumsal ve siyasal muhalefet koşullarında, sansür, her zamankinden daha açık biçimler ediniyor. Daha geçtiğimiz hafta, Facebook, geçen yıl Charlottesville’de düzenlenen Nazi mitinginin yıldönümü olan 12 Nisan’da Washington’da yapılması planlanan neo-faşist gösteri “Unite the Right 2”a [“Sağ 2’yi Birleştir]”e yönelik solcu bir karşı protestonun resmi etkinlik sayfasını kapattığını duyurdu.

Washington polisi, bu haftaki miting sırasında faşistlere eşlik etmeyi ve onları faşizm karşıtı göstericilerden “koruma”yı planlıyor. Dahası, Washington D.C.’nin ulaşım yetkilileri, mitinge giden faşist göstericilere ayrı metro vagonları sağlamaya yönelik bir planı kabul ettirmeye çalışıyordu. Ancak, toplu taşıma işçilerinin kitlesel muhalefeti karşısında bundan vazgeçildi.

Tam da aşırı sağın devlet desteği ve teşviki elde ettiği sırada, büyük teknoloji şirketleri, kapitalizme, savaşa ve eşitsizliğe yönelik solcu muhalefeti susturma hedeflerinin bir kılıfı olarak, aşırı sağcı örgütleri sansürlemeye başlıyorlar.

Bu hafta, Apple, Facebook, Youtube ve Spotify, aşırı sağcı komplo teorisyeni Alex Jones’un, paylaşımlarını, videolarını ve canlı yayınlarını sansürleyerek, onun içeriğini ya kaldırdı ya da engelledi. Şirketler, bu eylemlerini, Jones’un, onların “nefret söylemi” ve “taciz karşıtı politikalarını ihlal etmiş olduğu iddiasıyla gerekçelendirdiler.

Bu şirketlerin eylemleri, baştan sona ikiyüzlü ve art niyetlidir. Onların gerekçesi ne olursa olsun, bu, böylesi bir sansürün ifade özgürlüğüne yönelik temel bir ihlal olduğu gerçeğini değiştirmiyor.

Uzun deneyim, devletin ve şirketlerin siyasi sansürünün faşist sağa zarar vermediğini; onun devlete ve siyaset kurumuna karşı çıktığı yönündeki saçma iddialarını cilalayarak onu güçlendirdiğini göstermektedir. Jones’un teknoloji devleri tarafından sansürlenmesi, solcu haber organlarına yönelik sansürü büyük ölçüde görmezden gelen tüm büyük gazetelerde ve TV kanallarında geniş yer buldu. Dahası, aşırı sağ, ordunun, polisin ve devletin üst kademelerinde desteğe sahip.

Aşırı sağın sansürlenmesi, asıl hedef olan solcu siyasi hareketlerin sansürlenmesi için siyasi bir örnek oluşturmaktadır. Bu, faşizm ile kapitalizme yönelik solcu muhalefet arasında, her ikisinin de siyasi “aşırılıkçılık” biçimlerini temsil ettiğini iddia eden sahte ahlaki denkliği meşrulaştırmaktadır. Bu tür gerici karıştırmalar, Avrupa genelinde ve Avustralya’da, demokratik haklara yönelik kapsamlı saldırılar gerçekleştirmek için kullanılıyor.

Sansür kampanyasının merkezi hedefi olan WSWS, ifade özgürlüğüne yönelik saldırıya karşı mücadeleye önderlik etmiştir. WSWS, Google’a yönelik yaklaşık bir yıl önce yayınlanan bir mektupta, Google’ın “WSWS’yi kara listeye almaya son vermesini ve bütün solcu, sosyalist, savaş karşıtı ve ilerici web sitelerine yönelik sansürden vazgeçme”sini talep ediyor ve ekliyordu: “Bu ölçekte bir sansür, siyasi kara listeye almadır. Google’ın sansür algoritmasının apaçık amacı, şirketinizin yapılmasını istemediği haberleri engellemek ve sizin katılmadığınız görüşleri bastırmaktır.”

Ocak ayında, “sosyalist, savaş karşıtı, solcu ve ilerici web sitelerini, örgütleri ve aktivistleri” “internet sansürü ile mücadele etmek için uluslararası bir güç birliği”ne katılmaya çağıran bir açık mektup yayınladık.

Bu çağrı, binlerce işçi ve genç ile birlikte, aralarında WikiLeaks’in editörü Julian Assange’ın, John Pilger’ın ve Chris Hedges’in olduğu birçok ilkeli gazetecinin desteğini aldı. İnterneti sansürleme kampanyası, Assange’ı, Londra'daki Ekvador büyükelçiliğindeki zorunlu sığınmasından mahrum etme girişimiyle kesişiyor. Haziran ayında, Avustralya’daki Sosyalist Eşitlik Partisi, Assange’ı savunmak için, Avustralya hükümetinden onun ülkesine güvenli bir şekilde geri dönmesini sağlamasını talep eden güçlü bir gösteri düzenledi.

Teknoloji devleri interneti sansürleme çabalarını yoğunlaştırırken, Dünya Sosyalist Web Sitesi, açık mektupta özetlenen şu talepler temelinde, internet sansürüne karşı kampanyasını genişletip yoğunlaştırıyor:

* İnternete erişimin bir hak ve herkes için serbest ve eşit ölçüde yararlanılabilir olduğu ilkesinin yol göstericiliğinde, internetin siyasi örgütlenme ve bilginin, kültürün ve çeşitli görüşlerin serbestçe paylaşımı için bir platform olarak korunması.

* İnternetin hükümetlerin ve özel şirketlerin denetiminden tam bağımsızlığı konusunda uzlaşmaz ısrar.

* Ağ tarafsızlığının ve internete özgür, kontrolsüz ve eşit erişimin koşulsuz savunusu.

* Halkın web sitelerini görme imkanını sınırlayıp engelleyen, insan değerlendiricileri de kapsayan arama algoritmalarının ve prosedürlerinin hükümetler ve şirketler tarafından manipüle edilmesinin yasaklanması ve yasadışılaştırılması.

* İnternetin ve yapay zeka teknolojilerinin web kullanıcılarını gözetlemek için kullanılmasına uzlaşmaz muhalefet.

* Julian Assange ile Edward Snowden’a yönelik zulme son verilmesinin ve onların kişisel özgürlüklerinin bütünüyle geri verilmesinin talep edilmesi.

* Özel kar değil en yüksek hizmet kalitesi sağlamak için, internet şirketi tekellerinin uluslararası ölçekte koordine edilen demokratik denetim altında kamu hizmeti kurumlarına dönüştürülmesinin savunulması.

* İnternet sansürüne karşı mücadele ve demokratik hakların savunusu, kapitalist hükümetlere ve onların çıkarlarına hizmet eden partilere ve politikacılara çağrı yaparak değil; yalnızca onlara karşı uzlaşmaz şekilde mücadele ederek yürütülebilir. Dahası, bu mücadele, uluslararası kapsamdadır ve ulusal şovenizmin, ırkçılığın ve emperyalist militarizmin tüm biçimlerine ve dışavurumlarına tamamen karşıdır. Bu yüzden, demokratik hakların savunusunu gerçekten üstlenenler, çabalarını, bütün ülkelerin işçi sınıfını harekete geçirmeye yönlendirmelidir.

Dünya egemen sınıflarının interneti sansürleme kampanyasının merkezinde yer alan Amerika Birleşik Devletleri’nde, Demokratlar, istihbarat kurumlarının iç muhalefeti ezmeye yönelik taleplerine önayak oldular. Demokratlar, Trump yönetimine yönelik eleştirilerini, onun göçmenlere yönelik faşizan saldırılarına, savaş kışkırtıcılığına, ağ tarafsızlığının kaldırmasına ya da zenginler için vergi indirimlerine değil; Rusya’nın “bölünme tohumları ektiği” yönündeki sağcı, yeni McCarthyci iddiaya odaklanmışlardır. Bu kampanya, 2018 ara seçimlerine giderken yoğunlaştırılıyor.

Bu arada, Demokratik Parti’nin yörüngesinde faaliyet yürüten ve orta sınıfın ayrıcalıklı kesimlerini temsil eden sahte sol örgütler yelpazesi, sansür yönelimini görmezden geliyor ve bunun kapsamlı sonuçlarını gizliyorlar.

Bu, internet sansürüne karşı mücadelenin, halkın ezici çoğunluğunu oluşturan işçi sınıfına dayanması gerektiğini göstermektedir. İnternette ifade özgürlüğünün savunusu, sosyal haklarını savunma ve eşitsizliğe, savaşa ve kapitalist sisteme karşı çıkma mücadelesine girerken, işçi sınıfı için olmazsa olmazdır.

Tüm okurlarımızı, bizimle bağlantıya geçerek internet sansürüne karşı mücadeleye girişmeye çağırıyoruz.

Loading