Erzincan’daki altın madeni felaketi uluslararası bir halk sağlığı tehdidi oluşturuyor

Türkiye’nin doğusundaki Erzincan ilinin İliç ilçesinde ABD merkezli Kanadalı SRR Mining’e ait Anagold şirketinin Çöpler Madeni’nde Salı günü öğlen saatlerinde devasa bir toprak kayması meydana geldi.

9 işçinin göçük altında kaldığını belirten İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya topak kaymasının boyutunu şöyle açıkladı: “Kayan kütlenin toplam hacminin -şimdilik- 10 milyon metreküp olduğu ve bu kütlenin 800 metre hareket ettiği ve hareket hızının saniyede 10 metre olduğu öngörülüyor.” 800’den fazla arama kurtarma görevlisi ve gönüllülerin katılımıyla işçileri arama çalışmaları sürüyor.

Loading Tweet ...
Tweet not loading? See it directly on Twitter

Siyanür ve sülfürik asit gibi çok sayıda toksik maddeyi içerdiği belirtilen bu atık toprağın sadece birkaç yüz metre ötedeki Fırat Nehri’ne ulaşması, Türkiye’nin doğu ve güneydoğusu dışında savaştan harap olmuş Suriye ve Irak’ı da içine alacak devasa bir alanda, onlarca yıl sürecek uluslararası bir çevresel felakete yol açabilir.

Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı faciaya dair ilk açıklamasında, “Toprak kayması sırasında akan malzemenin Fırat Nehri’ne ulaşmasının engellenmesi amacıyla Sabırlı Deresi’nin Fırat Nehri’ne ulaştığı menfezin kapaklarını kapattırdık,” dedi.

Buna karşın uzmanlar atık toprağın doğrudan Fırat Nehri’ne karışması engellense bile bu boyutta bir toprağın kaldırılmasının mümkün olmaması nedeniyle yağmur ve yeraltı sularının kaçınılmaz bir çevresel felakete yol açacağını belirtiyor.

Gıda mühendisi ve akademisyen Dr. Bülent Şık X/Twitter’da yaptığı açıklamada bakanlığın yaptığı “Bu açıklama gerçeği yansıtmıyor. Kimyasal kirliliğin yayılmasını önlemek olanaksız. Asitlik artışı toksik elementlerin çözünmesini ve yeraltı-yerüstü sulara bulaşmasını/karışmasını kolaylaştıracaktır. Yaşanan on yıllar boyunca sürecek bir çevre kirliliği felaketidir,” dedi.

Metalürji Mühendisi Cemalettin Küçük de Gazete Duvar’a yaptığı açıklamada benzer ifadeler kullandı: “Atık, membranın üzerinde bulunuyordu. Şu anda aşağıda doğaya kaydı. Yeraltına da sızıyor. Aldığı yağmurla kimyasalın yapısı değişirse, yaşanan siyanür buharlaşmasıyla insanları zehirleyebilir. Halka doğruları anlatsınlar. İlla Fırat Nehri’ne akması şart değil, yeraltı sularına da sızıyordur. Yeraltı sularıyla birlikte Fırat Nehri boyunca büyük bir facia meydana gelir.”

Felaketin ardından başlatılan soruşturmada şirkette yönetici ve idareci pozisyonunda çalıştığı söylenen dört kişi gözaltına alındı. Bu, daha önceki benzer örneklerde olduğu gibi, en tepedeki Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’dan dönemin eski Çevre, Şehircilik ve İklim Bakanı Murat Kurum’a ve daha alt kademelere kadar siyaset kurumunu ve şirket-finans çıkarlarını aklamaya yönelik bir girişimdir.

Söz konusu madenin tehlikelerine yönelik uzmanların uyarılarına ve çevre sakinleri ve aktivistlerinin yıllardır süren mücadelelerine rağmen göz göre göre gelen bu felaketin kaynağı, halk sağlığının ve çevreninin korunması yerine özel kâra öncelik veren kapitalist sistemde yatmaktadır.

En ucuz, en kârlı, en riskli yöntemleri kullanan ve işlediği alanı yok eden sömürgeci tarzda bir madenciliği dünya çapında sürdüren Kanada emperyalizmi bu suçta başlıca faildir. Onun prosedürleri aşmasını kolaylaştıran küçük ortağı Lidya Madencilik (Çalık Holding) ile çıkarılan madenlerden pay alan ve çevresel değerlendirme süreçlerini gevşetip hızlandıran hükümet ve devlet kurumları da başlıca suç ortağıdır.

Toprak kaymasının doğrudan sebebine ilişkin belirsizlikler sürerken Bağımsız Maden İşçileri Sendikası Örgütlenme Uzmanı Başaran Aksu şunları söyledi: “Sabah işçi arkadaşlar çatlakları görmüş amirlerini uyarmışlar. Birkaç küçük taşeron çalışanlarını çekmiş bölgeden. Ama çalışma devam etmiş. 12 gibi dinamit patlatmalarının da etkisiyle siyanürlü liç sahası çöküyor.”

Çöpler Madeni’nin inşaatına 2009 yılında başlandı ve 2010 yılının sonunda liç yöntemi ile altın çıkarılmaya başlandı. Türkiye’nin en büyük ikinci altın madeni olduğu belirtilen saha, aktif bir fay olan Bingöl-Yedisu Fay Hattı’nın da etki alanında bulunuyor.

Liç yöntemi, çözücü özellik gösteren sıvı kimyasalları kullanarak kıymetli metalleri elde etme işlemidir. Zenginleştirilmek istenilen metal, kimyasallarla (genelde asit veya baz) çözündürülerek çözeltiye alınıyor. Altın elde etmede bu süreç devasa açık havuzlarda yapılıyor.

Çöpler Madeni’nin yıllardır siyanür ve sülfürik asit yaydığı ve bölgede ekolojik yıkıma neden olduğu belirtiliyor. 200 futbol sahası büyüklüğünde, 1280 metre derinlikteki maden sahasının kapasitesi 640 futbol sahasına çıkarılmak isteniyordu.

Proje 2008’de Çevresel Etki Değerlendirmesi’nden (ÇED) olumlu rapor alarak başlamıştı. 2014 ve 2021’deki yeni ÇED raporlarıyla iki kez kapasite artışı yapıldı. Kapasitenin 2,5 kat artırıldığı son ÇED raporunda toprak kayması riski bulunmadığı belirtiliyordu. Gerek bölge sakinleri gerekse çevre aktivistleri, ÇED raporlarının iptali istemiyle birçok dava açtı ancak bunlar sonuçsuz kaldı.

T24’e konuşan TMMOB Metalurji ve Malzeme Mühendisleri Odası Başkanı İrfan Türkkolu, konu hakkında şunları söyledi: “Sadece şimdi değil, açıldığı zamandan bu yana bölge sağlığını tehdit eden bir madendi. Kaç kere kapatılması gerektiğini söylesek de yetkili kişiler maalesef madenin kapasitesini artırarak bize cevap verdiler.”

Bu, Anagold’un ilk çevre felaketi değildir. Söz konusu madende 2022 Haziran ayında siyanür taşıyan boru patladı ve zehirli atıklar Fırat Nehri üzerindeki İliç Barajı’na karıştı. Yapılan soruşturmada firma kusurlu bulundu ve en üst sınır olan 16 milyon 441 bin TL (ilgili dönemde yaklaşık 1 milyon ABD doları) idari para cezası uygulandı.

Ruhsatı iptal edilmeyen şirketin, felaketten sadece 3 ay sonra yeniden açılarak madendeki faaliyetlerine devam etmesi ve sonrasında 7,2 milyon ABD doları tutarında vergi borcunun silinmesi, firmanın resmi makamlarca kollandığının ve hükümetin felaketteki suç ortaklığını ortaya koymaktadır.

Finansal tablolara göre firma, bu madenden 2023 yılının ilk dokuz ayında 322,8 milyon dolar gelir ve 46,5 milyon dolar kâr elde etti. Şirket ayrıca, bu madenden 2020’den bu yana da, yaklaşık 1,5 milyar dolar gelir ve 334,6 milyon dolar kâr elde etti. Doğanın ve işçilerin sömürülmesi ile elde edilen bu kârlar hükümet, yargı ve ÇED raporunu hazırlayanlar dahil bütün kapıların açılmasının nedenidir.

Uluslararası ölçekte devasa bir çevresel alanı ve on milyonlarca insanın sağlığını tehdit eden bu önlenebilir felaket, Ekim 2022’de Amasra’da meydana gelen maden faciasının üzerinden bir buçuk yıl geçmeden ve 6 Şubat 2023’te resmi olarak 60 binden fazla ölüme yol açan Türkiye-Suriye depreminden neredeyse tam bir yıl sonra meydana gelmiştir.

İnsan hayatının ve çevrenin hiçe sayılması, kapitalist sistemden kaynaklanan uluslararası bir olgudur.

Brezilya’da 2019 yılında çok uluslu madencilik şirketi Vale’ye ait bir baraj çökmüş, 13 milyon metreküp demir cevheri atığı çiftliklere, köylere ve çevreye yayılmış ve yüzlerce insan ölmüş veya kaybolmuştu.

2015’te Kanadalı Barrick Gold firmasının Arjantin’de işlettiği Veladero altın madeninde siyanür sızıntısı gerçekleştiği ve bin metreküpten fazla siyanürlü atığın beş nehre ulaştığı tespit edilmişti.

Romanya’da 2000 yılının Ocak ayında Avustralyalı bir firmaya ait olan Baia Mare altın madeninde aşırı yağışlar sonucunda baraj taşıp yıkılınca yaklaşık 100.000 m³ siyanürlü çözelti Tizsa ve Tuna Nehirleri’ne boşalmıştı. Macaristan ve Karadeniz’e kadar uzanan felakette su kaynakları zehirlenmişti. Binlerce ton balık ölürken etkisi on yıllara yayılacak şekilde tarım alanları zarar görmüştü.

Dünya çapında egemen sınıfların izlediği bu “hayatlardan önce kâr” politikasının en çarpıcı örneklerinden biri COVID-19 pandemisine verdikleri yanıttır. Kapitalist hükümetler pandemiye karşı gerekli halk sağlığı önlemlerini almayı reddettiği için 27 milyon insan öldü ve kitlesel ölümler devam ediyor. Ayrıca sayısız insan ise Uzun Covid’den muzdariptir.

Bu, çevrenin tahribatıyla, iklim değişikliğiyle ve pandemilerle mücadelenin kapitalizme karşı bir mücadele olduğunu ortaya koymaktadır. Ulusal bir çözümü olmayan bu sorunlara karşı sosyalist bir program temelinde harekete geçirilmesi gereken toplumsal güç, uluslararası işçi sınıfıdır.

Loading