Ukrayna savaşının ortasında AB Komisyonu Avrupa savaş ekonomisi planını kabul etti

Delegeler 6 Mart 2024 Çarşamba günü Romanya'nın Bükreş kentinde düzenlenen Avrupa Halk Partisi (EPP) Kongresi'nde yerlerini alıyor. [AP Photo/Vadim Ghirda]

5 Mart’ta Avrupa Birliği (AB) Komisyonu, AB ekonomisini savaşa hazır hale getirecek ve silah endüstrisine büyük kaynaklar aktaracak geniş kapsamlı bir planı kabul etti. Plan, üretimin ordunun istekleri doğrultusunda yeniden yapılandırılması için geniş yetkiler öngörüyor: “Yeni kapasitelere yatırım yapan ve ihtiyaç duyulduğunda ‘savaş zamanı’ ekonomik modeline geçmeye hazır bir endüstri elzemdir.”

Bu plan, Avrupalı güçlerin NATO destekli Ukrayna ordusunun kanlı yenilgisine Rusya’yı ucu açık bir askeri tırmanışla tehdit ederek karşılık verdiği sırada ortaya çıktı. Bu tırmanışa uzun menzilli füze saldırıları ve Rusya’ya karşı savaşmak üzere Ukrayna’ya açıktan Avrupa birlikleri göndermek de dahildir. AB planı, nükleer silahlarla Rus Ruleti oynayan bu pervasız tırmanışın, burjuvazinin Avrupa çapında sınıf savaşını tırmandırmasıyla ayrılmaz bir şekilde bağlantılı olduğunu göstermektedir.

Plan, AB ülkelerinin askeri harcamalarını barış zamanında Gayri Safi Yurt İçi Hasıla’nın (GSYİH) yüzde 2’sine yükseltmelerini öngörüyor. Plana göre AB, on yıl içinde silah sistemlerine “yaklaşık 270 milyar avrosu yatırım olmak üzere, savunma için yaklaşık 1,1 trilyon avro daha” harcayabilecek. Ayrıca plan önümüzdeki beş yıl içinde 100 milyar avroya çıkarılmak üzere 1,5 milyar avroluk bir acil durum fonu oluşturmakta ve özel yatırım çağrısında bulunmaktadır: “AB sürdürülebilir finans çerçevesi kapsamında, hiçbir AB kuralı ya da AB tarafından tasarlanan herhangi bir kural, savunma sanayine özel yatırım yapılmasını engellememektedir.”

AB, orduya trilyonlarca Avro daha fazla harcamak için sosyal programlara ve yaşam standartlarına sert saldırılara hazırlanıyor. Geçtiğimiz yıl Macron, 2030 yılına kadar Fransız askeri harcamalarındaki 100 milyar avroluk artışı finanse etmek için, milyonlarca işçinin kitlesel grev ve protestolarına neden olan ve büyük ölçüde halk tarafından kabul görmeyen bir emeklilik kesintisi dayattı. Ancak bu meblağlar sadece bir ön ödeme niteliğindedir; zira AB, orduya çok daha geniş kaynaklar harcamak için acil durum yetkilerine başvurmaya hazırlanmaktadır.

Plan, AB Komisyonu’nu, AB silah üreticilerinin tedarik zincirlerini ve üretimlerini denetleyen bir koordinasyon organına dönüştürmeyi öneriyor. Plana göre “Komisyon... AB silah üreticileri tarafından geliştirilen savunma ürünlerinin tek, merkezi ve güncel bir kataloğunun oluşturulması için çalışacaktır.” Ayrıca “elektronik bileşenler ve hammaddeler gibi temel bileşenlerin endüstri tarafından stratejik olarak stoklanması için” fon sağlanmasına yardımcı olacaktır.

Planın en sert hükümleri, Avrupa Komisyonu ve Konseyi’ne, uluslararası kriz anlarında, Avrupa ekonomik üretimini kontrol edip savaşa yönlendirmek ve sivil üretimi askıya almak için geniş acil durum yetkileri veren maddeleridir. Avrupa Konseyi, AB ülkelerinin devlet başkanlarından oluşan bir meclis, Komisyon ise AB’nin ana yürütme organıdır.

Plan, acil durum yetkilerinin kullanılacağı iki tür kriz tanımlamaktadır. Bunlardan ilki, mikroçipler gibi önemli hammadde ya da bileşenlerin tedarikinde yaşanan sıkıntılar nedeniyle askeri üretimde meydana gelen krizlerdir. Plana göre bu koşullar altında “Konsey’in bir ‘kriz durumu’nu harekete geçirmesi... savunma tedarik zincirleri için ilgili bileşenlerin ve/veya hammaddelerin tedarikini, gerekli olduğu ve genel kamu yararı tarafından gerekçelendirildiği hallerde, bazı veya tüm sivil tedariklere göre öncelik tanınması da dahil olmak üzere, güvence altına alacaktır.”

Plana göre, “güvenlik krizlerinde” askeri üretimin sivil üretime göre daha keskin bir şekilde önceliklendirilmesi söz konusu olacaktır: “Bu tür senaryolarla başa çıkabilmek için Konsey’e, krizin çözümü için gerekli ve orantılı tedbirlere başvurmak üzere (çoğunlukla askeri kullanım için özel olarak tasarlanmış ürünlerin tedarikine odaklanarak) kriz durumunun ikinci bir üst düzeyini devreye sokma imkanı verilmelidir.”

Plan, savaş üretimi için “sivil üretim hatlarının olası yeniden kullanımının” hazırlanması ve sanayinin “AB yapımı savunma ürünlerinin teslimat süresini hızlandırması” çağrısında bulunuyor. Kısacası bu, askeri harcamaları büyük ölçüde arttırma, üretimi sivil ihtiyaçlardan uzaklaştırma, işçilere hızlandırılmış ve yoğunlaştırılmış sömürü dayatma ve ekonominin kontrolünü subaylara devretme planıdır.

Bu, geniş emekçi kitlelerin yaşam standartlarında bir çöküşün ve tam bir askeri diktatörlüğün dayatılmasının reçetesidir. AB Komisyonu planı, Ukrayna’daki NATO-Rusya savaşını öne sürerek bu tür politikaları sinik bir şekilde meşrulaştırmaya çalışmaktadır.

Plan, Ukrayna’daki NATO kuklası rejimi “savunma sanayi sektöründe Birliğin önemli bir ortağı” olarak alkışlıyor. Plana göre Ukrayna’nın silah sanayii, “savaşın sonunda ülkenin ekonomik toparlanmasının motorlarından biri ve savunma sanayii hazırlığının bir test sahası olarak ortaya çıkacaktır. AB ile Ukrayna savunma sanayi sektörleri arasında daha yakın bir işbirliği, AB’nin Ukrayna’ya yönelik gelecekteki güvenlik taahhütlerinin bir parçası olacaktır.”

AB planı, sonuç bölümünde, AB’nin askerileşmesinin, 2022’de Rusya’nın Ukrayna’yı güya kışkırtılmamış istilasına bir yanıt olduğu şeklindeki bayat yalanı ileri sürmektedir. “On yıllar boyunca Birlik vatandaşları eşi benzeri görülmemiş bir barış döneminin tadını çıkarmıştır. Ancak Rusya’nın Ukrayna’ya karşı başlattığı saldırı savaşı ve AB’nin yanı başında yükselen tansiyon, AB ve Üye Devletlerinin stratejik sorumluluk üstlenmesini ve AB savunma sanayisini güçlendirmesini gerektirmektedir.”

Bu bir sürü yalandan ibarettir. Gerçekte, Stalinistlerin Sovyetler Birliği’ni 1991’de dağıtmasının ardından geçen on yıllar, emperyalist savaşın ve sosyal kemer sıkmanın arttığı yıllar olmuştur. NATO Irak, Yugoslavya, Afganistan, Libya, Suriye, Mali ve başka yerlerde yağma savaşları yürütürken, Avrupa’daki NATO ülkeleri de silahlı kuvvetlerinde büyük bir artışa gittiler. Rusya’nın 2022’de Ukrayna’yı istila etmesi, Avrupa’nın yıllık askeri harcamalarını yaklaşık 100 milyar avro arttırdığı ve Ukrayna’yı Rusya’ya saldırmak için askeri bir üs olarak güçlendirdiği yaklaşık on yılın ardından geldi.

Kapitalizm bir Üçüncü Dünya Savaşı’na sürüklenirken, emperyalist güçler kendilerini Rusya’dan korumayı amaçlamıyor, dünya ekonomisinden alabildikleri kadar çok yağma için yarışıyorlar. Bu nedenle, ABD ve AB ülkelerinin çoğu görünürde NATO müttefiki olsalar da, AB askeri planı Washington ile rekabeti hedefleyen bir dizi önlem içermektedir.

AB planı, AB ülkelerinin bugün hâlâ büyük silah sistemlerini büyük oranda ABD’den satın aldığından yakınıyor. Plana göre, “Rusya’nın saldırı savaşının başlangıcından Haziran 2023’e kadar AB Üye Devletleri tarafından yapılan savunma alımlarının yüzde 78’i AB dışından yapılmış olup, ABD tek başına bu alımların yüzde 63’ünü temsil etmektedir.”

AB askeri planının kritik bir bileşeni, AB ordularının ekipmanlarının büyük bir kısmını AB şirketlerinden satın almasını sağlamaktır. Plana göre, “Üye Devletler, savunma yatırımlarının 2030 yılına kadar en az yüzde 50’sini, 2035 yılına kadar ise yüzde 60’ını AB içinden tedarik etme yolunda istikrarlı bir ilerleme kaydetmeye çağrılmaktadır.” Bu aslında ABD’li silah üreticilerini -ya da Britanya AB’den ayrıldığından beri Britanyalı silah üreticilerini- Avrupa savunma pazarının büyük bir kısmından dışlama politikasıdır.

Bu politika, özellikle de bu yılki ABD seçimleri üzerindeki belirsizlik sürerken, ABD ile Avrupa emperyalizmi arasındaki derin ve nesnel olarak kökleşmiş çatışmaları yansıtmaktadır. Eski Başkan Donald Trump ön seçimleri kazanmaya devam ederken, Avrupa’daki iktidar çevrelerinde Trump’ın seçimleri kazanıp kazanmayacağı ve ikinci kez göreve gelmesi halinde, ilk döneminde yaptığı gibi Avrupa’ya ticari yaptırımlar uygulamaya devam edip etmeyeceğine dair soru işaretleri artıyor.

Bu durum, Avrupa’nın Washington’dan daha bağımsız bir askeri politikaya sahip olması yönünde AB’deki iktidar çevrelerinde yapılan çağrıları hızlandırdı. Çarşamba günü Almanya Maliye Bakanı Christian Lindner, Trump’ın seçim zaferine şu sözlerle tepki gösterdi: “Savunma konusunda daha iyi olmalıyız. ... Beyaz Saray’da kimin oturduğundan bağımsız olarak, NATO bağlamında savunma kabiliyetlerimize yatırım yapmalıyız.”

Fransız ekonomi gazetesi Les Echos, Britanya’nın Standard Chartered bankası tarafından hazırlanan bir rapora atıfta bulunarak, Trump’ın gümrük vergisi tehditleri karşısında AB’nin kırılganlığına işaret etti. 2008 Wall Street çöküşünden bu yana ABD’nin AB ile olan ticaret açığı sürekli arttı; 2023 yılına gelindiğinde iki kattan fazla artmış olarak 215 milyar avroya ulaştı. AB’nin Ukrayna savaşına Rus doğalgaz alımını durdurarak tepki vermesinin ardından Washington, kriz koşullarında ABD sıvılaştırılmış doğalgazı için Avrupa’ya on milyarlarca avroluk çok yüksek fiyatlar uygulayamamış olsaydı, bu miktar daha da yüksek olabilirdi.

Les Echos, “Donald Trump görevdeki ilk döneminde ABD’nin ticaret açığını azaltmayı bir öncelik ve Avrupa’yı da kilit bir hedef haline getirdi,” diye yazdı. ABD’nin Avrupa ile ticaret açığı artmaya devam ederken, Trump’ın özellikle Almanya’nın ABD’ye ihracatını hedef alan gümrük vergileriyle “bu dengesizliği yeniden düzeltmek istemesi muhtemel görünüyor,” diye ekledi.

Avrupa burjuvazisinin buna, her yöne savaş açmaya hazır militarist bir rejim kurmaya hazırlanarak tepki vermesi ise tamamen gericidir. Avrupa güçleri, insanlığın nükleer savaşın eşiğine gelmesinde kilit bir rol oynamaktadır. Avrupa’nın Üçüncü Dünya Savaşı’na ve asker-polis devleti rejimine doğru hızla gidişine karşı çıkmak için protestolarda ve grevlerde mümkün olan en geniş muhalefet seferber edilmelidir.

Loading