Dünya Ekonomik Forumu krizin ve savaşın gölgesinde Davos’ta toplandı

Dünya Ekonomik Forumu (DEF), Salı günü, 3.000 dolayında şirket yetkilisinin, hükümet görevlisinin ve ünlünün görünüşte bu yılki “Parçalanmış Bir Dünyada Ortak Gelecek Yaratılması” konusunu tartışma amacıyla toplanmasıyla, İsviçre Alpleri’ndeki seçkin tatil yeri Davos’ta başladı.

Ancak toplantı, küresel kapitalist düzenin, her ülkede görülmemiş toplumsal eşitsizlik düzeylerinde, ticaret savaşındaki kesin artışta ve büyük güçler arasında nükleer savaş dahil silahlı bir çatışmanın patlaması yönünde her zamankinden daha yakın tehditte dışavuran hızlanan parçalanmasının gölgesinde kalıyor.

Davos’a katılmak için 55.000’er dolar ödeyen zengin kalabalık, 4.000 İsviçre askerinden ve 1.000 polisten oluşan küçük bir ordu tarafından korunuyor ve bölgede uçuşa yasak bölge uygulanıyor. Kasabadaki protestolar, çok fazla kar olduğu bahanesiyle yasaklandı ama Salı günü, binlerce kişi İsviçre’nin finans başkenti Zürih’te DEF’e, özellikle de ABD Başkanı Donald Trump’ın katılmasına karşı gösterdi yaptı. Yürüyüşçüler, üzerlerinde “Trump – Hoşgelmedin”, “Sen Bir Bok Çukurusun” ve “DEF’i Dağıtın” yazılı dövizler taşıdılar.

Milyarder CEO’ların, bankerlerin ve serbest yatırım fonu yöneticilerinin küresel toplantısı, tam da Davos organizatörlerinin üzerine eğiliyormuş gibi yaptığı toplumsal “parçalanma”yı somutlaştırmaktadır. Zirve, yardım grubu Oxfam’ın toplumsal eşitsizlik üzerine yıllık raporunu yayınlamasından sadece iki gün sonra başladı. Rapor, 2017’deki toplam küresel servet artışının yüzde 82’sinin tepedeki yüzde 1’e gittiğini; dünya nüfusunun alttaki yarısını oluşturan yaklaşık 3,8 milyar insanın ise bu artıştan hiçbir şey almadığını gözler önüne seriyordu.

2000 yılından bu yana küresel zirveye katılan ilk ABD başkanı olan Trump, bu krizin canlı örneği olacak. Trump, Perşembe akşamı küresel CEO’lar ile bir araya gelecek ve forumun Cuma günkü kapanış oturumunda “Önce Amerika” gündemini sunacak.

Yerli üreticileri “ciddi hasar”dan korumak için nadiren kullanılan bir yasaya başvuran Trump, toplantıda bulunmasının zeminini, Çinli ve Güney Koreli üreticilere çamaşır makinelerinde yüzde 50 ve güneş panellerinde yüzde 30 miktarında gümrük vergisi uygulayarak hazırlamıştı. Yönetim yetkilileri, bu adımı, tam da güneş enerjisi sektörü bunun kesin sonucunun 23.000’den fazla iş kaybı olacağını tahmin ettiği sırada, “Amerikalı işçileri” koruma yönündeki seçim kampanyası sözlerinin yerine getirilmesi olarak betimlediler.

Çin Ticaret Bakanlığı, buna, Pekin’in gümrük vergilerinden “şiddetli memnuniyetsizliği”ni dile getiren ve Çin’in “meşru çıkarlarını kararlılıkla savunacağı” uyarısında bulunan sert bir açıklamayla karşılık verdi. Trump’ın ilk gümrük vergilerini, küresel ekonomi için öngörülemez sonuçlara sahip topyekün bir ticaret savaşını kışkırtacak şekilde, çelikte ve alüminyumda çok daha önemli gümrük vergilerinin izleyebileceği yönünde artan spekülasyonlar söz konusu.

Hindistan Başbakanı Narendra Modi, DEF’teki açılış konuşmasını yaptı ve “Korumacılık yanlısı güçler küreselleşmeye karşı başlarını kaldırıyorlar. Sanki küreselleşmenin tersi yaşanıyor.” uyarısında bulundu.

Modi’nin açıklamalarının, Trump’ın adını anmasa da, asıl olarak ABD yönetimini hedef aldığı açıktı. Modi, “Bu tür zihniyetin olumsuz etkisi, iklim değişikliğinden ya da terörizmden daha az tehlikeli görülemez.” dedi.

ABD başkanı ile Avrupalı mevkidaşları, özellikle de Almanya Başbakanı Angela Merkel ve Fransa Başkanı Emmanuel Macron arasında bir tür restleşme olacağına ilişkin beklentilerin ortasında, Trump’ın sağcı ekonomik ulusalcılığı ile Davos’un sözümona küreselci değerler sistemi arasındaki sözde keskin çelişkiye ilişkin çok sayıda haber yapıldı.

Gerçekte ise, hem Merkel hem de Macron, Trump daha oraya varmadan Davos'tan ayrılacaktı. Dahası, o zamanlar tartışmasız olan ABD emperyalizminin himayesi altında kurulmuş II. Dünya Savaşı sonrası tüm ticari ilişkiler sisteminin çökmekte olduğu koşullarda, onların hükümetleri de ulusal çıkarlar peşinde koşuyorlar.

Bu çöküşün kaynağı, Donald Trump’ın demagojik atıp tutmalarında değil; tersine, kapitalist sistemin, bütün ülkeleri kar ve pazarlar uğruna amansız mücadelede savaşa sürükleyen çözümsüz çelişkilerindedir. Bu, İkinci Dünya Savaşı’na yol açmış olanlarla aynı türde küresel gerilimler ve çatışmalar yaratıyor.

Salı günü, hem Wall Street Journal hem de CNN, kısa süre önce ABD şirketleri ve zenginleri için kapsamlı vergi indirimlerini yürürlüğe koyduğu ve büyük şirketlere yönelik düzenlemeleri görülmedik ölçüde kaldırdığı için Trump’ı öven Davos’taki önde gelen şirket ve mali sektör CEO’ları ile yapılan röportajlar yayınladı.

Citigroup'un CEO’su Michael Corbat, CNN’e, vergi indirimlerinin işlerin büyümesine yol açacağını söylüyordu. “Bu, belki de bizi iyimserlikten güvene götüren katalizördür.”

Reklam grubu WPP PLC’nin başkanı Sör Michael Sorrell, Wall Street Journal’a, “Aşırı iyimserlik var.” diyor ve ekliyordu: “Trump hakkında ne düşünürseniz düşünün, onun neden olduğu psikolojik farklılık dikkate değer… Bu, (yöneticilerin) zaten olumlu olan psikolojisini iyileştiriyor.”

Bu tabakanın “iyimserliği”ni ve “olumlu psikolojisi”ni, onların kişisel servetlerinde 2008 çöküşünden beri yaşanan, küresel merkez bankalarından gelen bedelsiz para ve dünya halklarına dayatılan geniş kapsamlı kemer sıkma önlemleri eliyle körüklenmiş devasa büyümenin şimdi daha da hız kazanacağı yönündeki beklentiler yönlendirmektedir.

Bununla birlikte, açılış gününde dile getirilen daha az iyimser görüşler de vardı. İsviçreli bankacılık devi UBS Group AG’nin yönetim kurulu başkanı ve Almanya merkez bankasının eski başkanı Axel Weber, şu uyarıda bulundu: “Enflasyon basıncının büyük ölçüde görmezden gelindiğini görüyoruz. Daha sıkı çalışma koşulları ve ücret basıncı ile birlikte, çıktı açıklarının kapanmaya başladığını görüyoruz… Enflasyon, bu yıl bir sürpriz olarak geri gelebilir.”

“Ücret basıncı” korkusu sağlam bir nedene dayanıyor. Kapitalist egemen sınıf içindeki daha bilinçli unsurların ufukta gördüğü şey, sınıf mücadelesinde patlayıcı bir artıştır. Bu, ifadesini, şimdiden, bu yılın başında İran ile Tunus’ta yaşanan kitlesel çalkantılarda, Romanyalı Ford işçilerinin yasadışı ve beklenmedik grevinde ve Almanya’daki işçilerin grevlerinde bulmuş durumda.

Bu arada, Davos zirvesinin ilk gününde CEO’lar arasında yapılan bir televizyon tartışmasında, benzer kaygı ifadeleri işitildi.

Bir sonraki çöküşün bankalarla başlamayacağında ısrar eden Barclays CEO’su Jes Staley, “Sanki yeniden 2006 gibi.” diyordu.

Washington merkezli bir küresel özel sermaye yatırım şirketi olan Carlyle Group’ın eş kurucusu David Rubenstein, “Genelde, insanlar ne zaman mutlu ve iyimser olursa, o zaman kötü bir şeyler olur.” diyerek, borsa yükselişine yönelik coşkuya karşı uyarıda bulundu. Rubenstein, “kara kuğular”ın, yani küresel jeopolitik çatışmaları kapsayan öngörülmez olayların dünyayı krize sürükleyebileceğine dikkat çekti.

Davos’ta konferanslar ve savurgan partiler düzenlenirken, “kara kuğular” sorun yaratıyor.

Suriye’de, Türkiye’nin Afrin saldırısı, Ankara ABD emperyalizminin ülkedeki müdahalesinin başlıca vekil kara gücü işlevi gören Suriyeli Kürt güçlerini ezmeyi amaçladığı için, iki NATO müttefiki arasında silahlı bir çatışma olasılığını gündeme getirmiş durumda.

New York Times, Salı günü, saldırının, ABD’nin ve Türkiye’nin “çıkarlarını savaş alanında doğrudan çatışmaya” soktuğu uyarısında bulundu. Gazete, Washington “Suriye’de ve Irak’ta ABD’ye sürekli olarak destek veren ve yardımcı olan birkaç gruba yönelik yeni bir ABD ihaneti ile dost bir NATO üyesi Türkiye ile dolaylı ve hatta doğrudan çatışma riski” arasında tercih yapmak zorunda kalacağını belirten bir güvenlik uzmanının sözlerini aktardı.

Suriye’deki karşı karşıya geliş, Washington’ın, ABD emperyalizminin hem Rusya hem de Çin ile nükleer savaşı da kapsayan askeri meydan okumalara doğru açık hazırlık yönünde stratejik bir değişikliği planlayan bir dizi belgeyi (Ulusal Güvenlik Stratejisi, Nükleer Tutum İncelemesi ve Ulusal Savunma Stratejisi) yayınlamasının ardından gerçekleşiyor.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson, Salı günü, Rusya’yı, Suriye’de gerçekleştiği iddia edilen bir kimyasal saldırıdan sorumlu tutan bir açıklama yayınladı. Bu, Washington’ın, Türkiye ile karşı karşıya gelme krizini, hem Washington’ın hem de Moskova’nın askeri güçlerinin bulunduğu bir ülkede, Rusya ile bir cepheleşmeye kaydırma niyetine işaret ediyor.

Davos’ta toplanan milyarderlerin ve milyonerlerin sözde “iyimserliği”ni gölgeleyen acı gerçek budur.

Loading