Alman koalisyon anlaşmasını reddedin! Tüm gizli anlaşmalar açıklansın!

Hristiyan Demokrat Birlik/Hristiyan Sosyal Birlik (CDU/CSU) ile Sosyal Demokrat Parti arasında 7 Şubat’ta varılan koalisyon anlaşması, Nazi rejiminin çöküşünden beri Almanya’daki en sağcı hükümetin kurulmasının zeminini oluşturuyor. Gelen hükümet, bankaların, büyük şirketlerin ve süper zenginlerin çıkarlarını temsil etmektedir. O, işçi sınıfına yönelik saldırıları sürdürecek; içeride ve dışarıda büyük çaplı bir askeri güçlenmeye girişecek.

Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP), bu tür bir hükümete karşı çıkmakta ve yeni seçim çağrısı yapmaktadır. Büyük koalisyonun hiçbir demokratik meşruiyeti yoktur. O, 24 Eylül 2017 seçimlerinde reddedildi ve şu anda, seçmenlerin üçten birinden daha azının desteğine sahip. Büyük koalisyon, bankaları, işveren birliklerini, orduyu, istihbarat kurumlarını ve burjuva partilerini kapsayan bir komplonun ürünüdür. Onun halktan soyutlanmış temsilcileri, sağcı bir hükümeti iktidara getirmek için görüşmeye ve dolap çevirmeye dört buçuk ay harcadılar.

İşçi sınıfı, büyük koalisyonun nereye doğru yöneldiğini bilme hakkına sahiptir. Bu, yalnızca medya ve siyasi partiler tarafından gizlenen, ballandırılan ve çarpıtılan koalisyon anlaşması için değil; kapsamlı gizli anlaşmalar ve perde arkasında düzenlenmiş görüşmelerin içeriği için de geçerlidir. SGP, tüm gizli protokollerin ve koalisyon görüşmelerine katılanların listesinin yayınlanmasını talep eder.

Önümüzdeki haftalarda koalisyon hükümetini oylayacak olan 450.000 SPD üyesi, gerçekte ne üzerinde anlaşıldığını bilme hakkına sahiptir. Onlar, koalisyon görüşmeleri ile ilgili tüm ayrıntıların masaya konmasını talep etmeliler. Tersi durumda, bilgilendirilmedikleri ya da değerlendirme olanağı verilmemiş politikaları imzalayan, aldatılmış insanlar işlevi görecekler.

Koalisyon anlaşmasına ilişkin kısa bir inceleme, güçlü bir muhalefetle karşılaşacak birçok anlaşmaya sadece üstü kapalı bir şekilde değinildiğini göstermektedir. Örneğin, belge, Almanya’nın, nükleer silahlar hakkında stratejik tartışmaların ve yöntemsel planlamanın parçası olmakta çıkarı olduğunu belirtiyor. Bu, yalın bir dille, yalnızca, büyük koalisyonun nükleer silahlara sahip olmak istediği anlamına gelir.

Bu konuda ne kabul edildi? Bir Alman atom bombası yapma planları mı söz konusu? Fransa Başkanı Emmanuel Macron ile Almanya’nın “Force de frappe”ye [“Fransa’nın nükleer silahları”] katılmasını güvenceye alma konusunda bir anlaşmaya varıldı mı? Macron’un önceli, Nicolas Sarkozy 2007’de Almanya’ya böyle bir teklifte bulunmuş ama o dönemde Başbakan Angela Merkel bunu reddetmişti.

Bunun yanı sıra, koalisyon anlaşması, hükümeti “NATO’nun kapasite hedefleri üzerine anlaşması”na bağlıyor ve askerler için “olası en iyi donanım” taahhüt ediyor. Diğer her bir harcama için bütçe dikkatli bir şekilde ölçülüp hesaplanırken, çok daha büyük miktarlar söz konusu olmasına rağmen ordu bütçesi için hiçbir rakam verilmiyor.

Tam olarak ne üzerinde anlaşıldı? Büyük koalisyon, yıllık askeri bütçeyi ikiye katlayarak 70-80 milyar avroya çıkarmaya karşılık gelen, NATO’nun GSYİH’nin yüzde 2’sini savunmaya harcama hedefine ulaşmaya açıkça isteklidir.

Denk bütçe sözü ve zenginlerin vergilerini arttırmanın reddedilmesi göz önünde bulundurulduğunda, bu hangi harcama kesintilerine yol açacak? Tüm yasama dönemi boyunca 46 milyar avro ya da yılda 12 milyar avro dolayında olacak olan sosyal harcamalar ve teklif edilen ek harcamaların durumu ne olacak? Gündem 2010 maliyet düşürme programını model alan yeni bir “gündem” politikası konusunda bir anlaşmaya varıldı mı?

Metinde, belirsiz olan ya da okuru bilgilendirmemek için tasarlanmış onlarca benzer paragraf gösterilebilir.

Anlaşmanın gerici karakterini gizlemek için medyanın ve SPD önderliğinin başını çektiği bir kampanya sürdürülüyor. Anlaşmada belirtilen askeri ve dış politika hedefleri üzerine, bunlar anlaşmanın merkezi meselesi olmasına rağmen, neredeyse hiçbir haber söz konusu değil. Bunun yerine, ikincil konular tümüyle abartılıyor ve çocuk parasında dört yıl için 25 avroluk bir artış gibi geçici yardım önlemleri büyük toplumsal reformlar olarak övülüyor.

177 sayfalık belgenin her satırı, yıllardır Alman militarizminin yeniden canlanması ve bir Avrupa büyük güç politikası çağrısı yapan ordunun, istihbarat kurumlarının ve düşünce kuruluşlarının ruhuyla dolu. Bunun merkezinde, Almanya’nın saldırgan ve militarist bir dış politikaya dönmesi ve Avrupa Birliği’nin, Fransa ile işbirliği içinde, dişlerine kadar silahlanmış bir askeri ittifaka dönüştürülmesi bulunuyor.

Belge, Batı Balkanlar’dan Rusya’ya, Ukrayna’ya, Türkiye’ye, Afganistan’a, Ortadoğu’ya, Basra Körfezi’ne ve Afrika’nın geri kalanına, Latin Amerika’ya ve Asya’ya kadar, bir kez daha Alman emperyalizminin etki alanına ait olarak görülen ülkeleri, bölgeleri ve tüm kıtaları saptıyor.

CDU/CSU ile SPD, ordunun mevcut askeri müdahalelerini genişletme, “bir ‘Avrupalılar ordusu’ yönünde ileri adımlar” atma ve “ordunun zaten başlamış olan yenilenmesini, modernizasyonunu ve büyütülmesini” hızlandırma konusunda anlaşmış durumda.

Önceki hükümetlerin milyonlarca işçiyi yoksulluğa ve işsizliğe sürüklemiş olan kemer sıkma politikaları, Almanya’da ve Avrupa genelinde devam edecek. Anlaşma, bir denk bütçeyi sürdürme ve Avrupa istikrar ve büyüme anlaşmasına bağlı kalma sözü veriyor.

Büyük koalisyon, ülke içinde, işçiler ve gençler arasında toplumsal saldırılara, militarizme ve savaşa yönelik artan muhalefeti bastıracak bir polis devleti inşa etmeyi planlıyor. Talep edilen önlemler kataloğu, eyaletsel ve federal düzeyde istihbarat kurumlarına yaklaşık 15.000 ve yargıya 2.000 yeni çalışan alınmasını içeriyor. Belge, ayrıca, polisin askerileştirilmesi, video gözetlemesinin yaygınlaştırılması, istihbarat servislerinin güçlendirilmesi ve internet gözetimini genişletme çağrısı yapıyor. CSU’nun önderi Horst Seehofer’in Anayurt (Heimat) Bakanlığı olarak yeniden adlandırılan İçişleri Bakanlığı’nın başına atanmasıyla, içeride sert bir “yasa ve düzen” politikası sağlama bağlanacak.

Koalisyon anlaşması, sığınmacı politikasında, aşırı sağcı Almanya İçin Alternatif’in (AfD) taleplerini benimsiyor. Yıllık göç 180.000 ile 220.000 arasında insanla sınırlandırılacak; sığınma isteyenler merkezileştirilmiş kamplarda tutulacak; yasaya göre ülkeden ayrılması gerekenler acımasızca sınır dışı edilecek ve AB’nin iç ve dış sınırları kapatılacak.

Almanya’da uzun ve yıkıcı bir komplolar ve gizli anlaşmalar geleneği vardır. Weimar Cumhuriyeti’nin sonunu, bu tür entrikalar belirlemişti. Daha Hitler iktidara gelmeden üç yıl önce, birbirini izleyen hükümetler artık parlamentoya değil, kararnamelere ve başkanlık emirlerine dayanıyordu. Carl von Ossietzky gibi, yeniden silahlanmayı eleştiren herkes hapsi boyluyordu.

Daha sonra, 30 Ocak 1933’te, büyük sanayiciler, ordu ve diğer gerici güçler tarafından desteklenen Cumhurbaşkanı Paul von Hindenburg’un etrafındaki bir klik, partisi iki ay önce ağır bir seçim yenilgisine uğramış olmasına rağmen, Adolf Hitler’i başbakan olarak atadı.

Kapitalizmin derinleşen küresel krizi; ABD, Çin ve Rusya ile artan anlaşmazlıklar ve Ortadoğu’da ve Doğu Asya’da daha geniş bir savaş tehlikesi koşullarında, Alman emperyalizmi geçmişin canice yöntemlerine başvuruyor. Bu, şu cümlenin yer aldığı koalisyon anlaşmasında açıkça ortaya konuyor: “ABD’nin yeni stratejik öncelikleri, Çin’in yükselişi ve Rusya’nın politikası, Avrupa’nın yazgısını daha önce hiç olmadığı kadar kendi ellerine alması gerektiğini ortaya koymaktadır.”

Önümüzdeki günlerde koalisyon anlaşması üzerine oy kullanacak olan tüm SPD üyelerini, ona karşı çıkmaya çağırıyoruz. Savaşa hazırlıktan ve yeni sosyal saldırılardan yana bir büyük koalisyonun devam etmesine izin verilemez.

Ancak, parlamentodaki tüm partiler ve Avrupa burjuvazisinin geniş kesimleri tarafından desteklenen bu sağcı komplo, yalnızca, işçi sınıfının, sosyalist bir programa dayanan bağımsız siyasi seferberliğiyle durdurulabilir. Son haftalarda otomotiv ve elektronik sektörlerinde yaşanan grevler, işçi sınıfı içinde var olan militan potansiyeli göstermiştir.

Fakat IG Metall sendikası, koalisyon anlaşmasının yayınlanmasının öngününde, grevleri sona erdirmek için elinden gelen her şeyi yaptı. Alman Sendikalar Konfederasyonu (DGB) ve onun üyesi olan sendikalar, bir büyük koalisyonun ve onun sağcı politikalarının en güçlü savunucuları arasındadır.

Sosyalist Eşitlik Partisi, önümüzdeki haftalarda, işçi sınıfı içinde, okullarda ve üniversitelerde, egemen sınıfın gerici entrikalarını teşhir etmeye yönelik yoğun bir kampanya yürütecek. SGP, Fransa ile Britanya’daki kardeş partileri ile birlikte, savaşa, diktatörlüğe ve kapitalizme karşı Avrupa genelinde güçlü bir sosyalist hareket inşa edecek. Tüm gizli anlaşmaların yayınlanması ve yeni seçimler talebi, bu süreçteki önemli adımlardır.

Loading