İsrail’in Suriye’ye saldırısı Ortadoğu savaşı tehlikesini arttırıyor

İsrail’in Suriye’deki askeri mevzilere 10 Şubat Cumartesi günü düzenlediği hava saldırılarının yol açtığı kayıplar arasında, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümeti ile birlikte çalışan İranlı askerlerin de yer aldığı iddia edildi. İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, hükümetinin saldırılarda İranlı askerleri kasten hedeflediğini açıkça ortaya koydu.

Netanyahu, hava saldırılarının gerekçesinin, İran’ın, Suriye’den gelerek İsrail hava sahasını ihlal ettiği iddia edilen insansız bir hava aracının imha edilmesi olduğunu belirtti.

Suriye ordusu, İsrail’in saldırılarına karşılık olarak, 20’den fazla uçaksavar füzesi fırlatmasının ardından, İsrail’in bir F-16 jetini vurup düşürdü. Pilotlar paraşütle atladı.

Tel Aviv, İsrail Silahlı Kuvvetleri’nin (IDF) “İran hedefleri” olarak tanımladığı Suriye’nin başlıca hava savunma mevzilerden 12’sine saldırdı. IDF, 1982’deki Lübnan savaşından beri Suriye’ye yönelik bu “en önemli saldırı”da büyük hasar oluşturduğunu ve ilk kez İranlıların ölümüne yol açtığını söyledi.

IDF kaynakları, İran ordusunun, bir süredir, “İsrail’e karşı kullanılacak silahların aktarılması amacıyla” Palmira yakındaki Tiyas (T4) Hava Üssü’nü kullandığını söylediler.

Bunun bu türdeki son saldırı olmayacağını belirten Jerusalem Post, Pazar günü, IDF’nin “Kuzey’de savaşa hazırlandığı”nı bildirdi. Gazete, görgü tanıkları “İsrail’in Arap kenti Baqa el-Garbiyeh yakınına kuzeye doğru giden bir füze savunma bataryaları konvoyu gördüklerini bildirdiler. Başka görgü tanıkları, İsrail’in kuzeyindeki başlıca otoyollarda bataryalar taşıyan birkaç kamyonun fotoğraflarını yayınladılar.” diye yazdı.

İran ise İsrail’in tüm iddialarını reddetti. İran Dışişleri Bakanı Behram Kasımi, “İsrail üzerinde uçan bir İran insansız hava aracının düşürüldüğü ve İran’ın bir İsrail jetine yönelik saldırıya katıldığı haberleri son derece gülünç.” dedi.

İsrail’in eylemlerine Trump yönetimi tarafından tam destek verildi; söz konusu eylemler Washington ile görüşmelerin ardından gerçekleşebildiler. Cumartesi günü, Pentagon sözcüsü Adrian Rankine-Galloway, ABD Savunma Bakanlığı “bu askeri operasyona katılmadı” iddiasında bulundu ama ardından ekledi: “Bölge genelindeki birçok devletin, İran’ın istikrarsızlaştırıcı faaliyetlerinin uluslararası barışı ve güvenliği tehdit ettiğine ilişkin kaygılarını paylaşıyor ve İran’ın kötücül faaliyetlerine karşı koymada daha büyük uluslararası kararlılık istiyoruz.”

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Heather Nauert, “İran’ın hesaplı bir şekilde tehdit tırmandırmasını ve Yemen’den Lübnan’a kadar tüm bölge halkını riske atacak şekilde güç ve egemenlik kurma emelini” kınadı.

Pazar günü, Beyaz Saray, “sadık müttefikimiz İsrail”e ve onun “Suriye’nin güneyindeki İran destekli Suriye ve milis güçlerine karşı kendini savunma” hakkına desteğini ilan etti.

İsrail’in eylemleri, her zaman, onun ABD ile siyasi ve askeri ittifakı temelinde hesaplanır. İsrail’in eski Washington büyükelçisi ve şimdi Netanyahu’nun kamu diplomasisinden sorumlu başbakan yardımcısı olan Michael Oren, CNN’de, “ABD’nin Ortadoğu’daki güvenilirliği nasıl yeniden kurulur?” başlıklı bir yazı yazdı. O, bu görevin, “Amerika’nın İran ile gizlice ittifak kurduğu”na inanarak yanılgıya düşen “Mısır’dan, Ürdün’den ve Körfez devletlerinden Arap diplomatları, bakanları, gazetecileri ve iş insanlarını” ikna etmeye odaklandığını söylüyordu.

Bu, ABD için “bir güven açığı yaratmış” ve “istikrarsızlaştırıcı aktörleri, en başta da bir bölgesel güce dönüşmüş olan İran”ı ama aynı zamanda Rusya’yı güçlendirmiş olan Barack Obama dönemi ile ilişkili İran nükleer anlaşmasını ve diğer girişimleri reddetme anlamına geliyordu.

Bu konuyu açan İsrail Evimiz Partili Eğitim Bakanı ve Netanyahu’nun güvenlik kabinesi üyesi Naftali Bennett, Pazar günü, İsrail’in şimdiye kadar “yeteneklerinin sadece hafif ucunu kullandığı”nı söyledi. O, İsrail’in “bizi Lübnan’da, Suriye’de ve Gazze’de sıkıştırmak için dokunaçlarını gönderen bir İran ahtapotu” ile mücadele ettiğini ekledi. Buna karşı koymanın anahtarı, Tahran’a karşı uluslararası bir koalisyon oluşturmaktı.

ABD Dışişleri Bakanı Rex Tillerson ve Ulusal Güvenlik Danışmanı H.R. McMaster, Trump’ın Ortadoğu stratejisini ele almak üzere bu hafta Mısır’ı, Kuveyt’i, Ürdün’ü, Türkiye’yi ve Lübnan’ı ziyaret ediyor. ABD, Körfez devletleri ve Mısır ile İran karşıtı bir ittifakı sağlamlaştırmaya aylar harcadı ve Türkiye’nin İran ve Rusya ile bir ittifaka sürüklenmesini önlemek istiyor.

İran’a karşı bir sonraki adımın Hizbullah’a karşı atılabileceğine inanmak için geçerli bir neden olduğu göz önünde bulundurulduğunda, Tillerson’ın Lübnan ziyareti önemlidir. İsrail’in, 2012’den beri iddia edilen silah konvoylarına yönelik 100 saldırısını kapsayan Suriye’deki faaliyetinin alışıldık gerekçesi, İran’ın Lübnan’daki Hizbullah güçleri için bir kara koridoru oluşturmaya çalışıyor olduğu korkusuna gönderme yapmaktır.

Cuma günü, ABD, Hizbullah ile bağlara sahip olmakla suçladığı iş dünyası kişiliklerine ve firmalara ek yaptırımlar getirdi. Yaptırım uygulananlar arasında beş Lübnanlı ve bir Iraklı var.

Katı bir şekilde İran karşıtı olan Baria Alamuddin, Arab News’te, İsrail’in, “İranlı vekillere Golan Tepeleri’nden sadece 5 km uzakta üslenme olanağı sağlayan” Suriye’deki son güçler statüsü anlaşmalarını ve “Lübnan’ın, İsrail tarafından hak iddia edilen alanlarda açık deniz petrol çıkarımı için bir Fransız-İtalyan-Rus konsorsiyumu ile son anlaşmasını” engellemekle ilgilendiğini yazdı.

Rusya’nın, Tahran’ın bölgesel emellerini gemlemek için İsrail’in Suriye’deki İran güçlerine yönelik saldırısına izin vermeye karar verdiği yönünde belirtiler söz konusu. Bu, Jerusalem Post’a konuşan Hayfa Üniversitesi’nden Ortadoğu uzmanı Gabriel Ben-Dor’un vardığı sonuçtu: “Ruslar İran’ı savaştaki müttefikleri olarak kullanışlı bulmuştu ama onu Suriye’yi kontrol eden çok büyük bir bölgesel güç olarak görmek istemiyorlar.”

Naftali Bennett, Rusya’nın İsrail’e karşı bir tavır alıp almayacağı sorusuna yanıt olarak ayrıntı vermeyeceği söyledi ama ardından şunu ekledi: “Sadece, sözün özü, hem askeri hem de diplomatik olarak tam eylem yapma özgürlüğüne sahip olduğumuzu söyleyeceğim.”

Rusya Dışişleri Bakanlığı, Putin’in Netanyahu ile telefon görüşmesinde yaptığı gibi, Suriye ile İsrail arasındaki çatışmanın herhangi bir şekilde tırmanmasından duyduğu kaygıyı ifade etti. Ancak İsraillilerin açıklamalarına göre, Putin ile Netanyahu, on gün önce, İran’ın Suriye’ye sızmasını tartışmak için yüz yüze görüşmüş. İsrail’deki iş dünyası dergisi Globes, İsrail’in Rus kuvvetlerine yakın yerlere gerçekleştirdiği hava saldırılarının büyük kısmı hakkında önceden Moskova’ya düzenli olarak bilgi verdiğini belirtti.

Netanyahu, Putin ile konuşmasının ardından, “Ordularımız arasındaki koordinasyonun devam etmesi konusunda anlaştık.” demişti.

Bununla birlikte, Moskova ile Tel Aviv arasındaki manevralar ne olursa olsun, İsrail’in Şam ile tırmanan çatışması, Suriye savaşında, Ortadoğu’da daha büyük bir çatışma tehdidi yaratan tehlikeli bir yeni aşamaya işaret etmektedir.

Amos Harel’in Haaretz’te yazdığı gibi, “İsrail ve İran, Suriye topraklarında şimdi ilk kez tam bir cepheleşmeye girmiş durumda… Şimdiki tur hızla sona erse bile, uzun vadede stratejik durum değişmiştir.”

Birkaç gün önce, Salı günü, ABD güçlerinin doğudaki Deyrizor vilayetindeki büyük çaplı bir saldırısında 100’den fazla Suriye hükümeti savaşçısı öldürülmüştü. Çok sayıda habere göre, ölenler arasında Rus askeri danışmaları da vardı.

Bu arada, Türkiye ile ABD arasında, Ankara’nın Afrin istilası ve Washington’ın müttefiki Kürt güçlerine karşı süregiden saldırısı üzerine, iki NATO müttefikini karşı karşıya getirme tehdidi yaratan anlaşmazlığın çözümlenmesi yönünde hiçbir işaret yok.

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Cumartesi günü bir Türk askeri helikopterinin düşürülmesine karşılık olarak, Kürt güçleri bunun “bedelini ödeyecek” dedi. Ondan bir gün önce, Türk ordusu, Suriye hükümeti yanlısı güçler ile İslamcı asiler arasında çatışmayı azaltmak için Moskova ile varılan bir anlaşma doğrultusunda İdlib bölgesinde beşinci bir askeri mevzi kurduğunu duyurmuştu.

ABD, Rusya’nın konumunun herhangi bir şekilde daha fazla güçlenmesini ne pahasına olursa olsun engellemeye kararlı.

Cumartesi günü, Birleşmiş Milletler’in İnsan Hakları Yüksek Komisyonu üyesi Zeid Ra’ad el-Hüseyin, Rusya’ya ve müttefiki Suriye’ye karşı tırmanan bir askeri harekat için olası bir zemin ileri sürdü. Geçtiğimiz hafta Rusya hava saldırıları ile desteklenen bir hükümet saldırısında 230 sivilin öldürüldüğünü ilan eden el-Hüseyin, bu tür eylemlerin savaş suçu oluşturabileceği uyarısında bulundu. O, “zehirli maddeler”in, Sarakib kentine yönelik en az bir saldırının ardından bırakılmış olabileceğini kanıtlayan video görüntüleri olduğunu iddia etti.

Loading