Parlamentoyu atlayan Britanya hükümeti Suriye’ye karşı “eylem” konusunda anlaştı

Britanya bakanlar kurulu, Perşembe akşamı, Şam’ın kenar mahallesi Duma’da 7 Nisan günü düzenlendiği iddia edilen kimyasal silah saldırısından Esad hükümetinin sorumlu olduğuna ilişkin düzmece iddialar temelinde, Suriye’ye karşı “harekete geçme” konusunda oybirliğiyle anlaştı.

Başbakan Theresa May, önde gelen bakanlarını, ABD önderliğinde Suriye’de sürdürülen yedi yıllık rejim değişikliği savaşında önemli bir tırmanmayı onaylama amacıyla toplantıya çağırmıştı. Suçlu bir grup şeklinde toplanan bakanlar, iki saatlik toplantının ardından, bekleyen gazetecileri atlattılar. Neyin tartışıldığı hakkında hiç kimse bir şey söylemedi. Bizzat May, bir açıklama yapmayı reddetti.

Akşam saat 9’dan hemen önce formalite gereği bir açıklama yapma işi, bir hükümet sözcüsüne bırakıldı. O, Ortadoğu’daki zaten feci olan durumu daha da kötüleştirecek olan ve en az dört nükleer silahlı gücün (ABD, Britanya, Fransa ve Rusya) dahil olduğu bir askeri çatışma tehlikesi oluşturan bir kararı açıkladı.

Irak’taki, Afganistan’daki ve Libya’daki saldırı savaşlarını gerekçelendirmekte kullanılmış olan eski “insani” müdahale yalanı bir kez daha ileri sürüldü. Hükümet sözcüsü, bakanlar kurulunun “kimyasal silah kullanımının karşılıksız bırakılmaması çok önemli” kararını, “insani” mağduriyeti azaltma gereksiniminin belirlediğini söyledi.

O, Esad’ın “kimyasal silah kullanma sabıkası” olduğunu ileri sürdü ve bakanlar kurulunun, “Cumartesi günkü saldırıdan büyük ihtimalle rejimin sorumlu olduğu” konusunda hemfikir olduğunu belirtti.

“Büyük ihtimalle” ifadesine, Britanya tarafından, ikili ajan Sergei Skripal ile kızı Yulia Skripal’in sözde sinir gazıyla zehirlenmesinden Rusya’nın sorumlu olduğunu ileri sürerken başvurulmuştu. Bu ifade, o durumda olduğu gibi, hükümetin savaş gündemine uygun kanıt üretiyor ve gerçekleri gizliyor olduğunun işaretidir.

Hükümet sözcüsü, “Bakanlar kurulu, başbakanın, uluslararası bir yanıtı ABD’deki ve Fransa’daki müttefikler ile koordine etmeye devam etmesi konusunda anlaştı.” dedi.

Bu yanıtın ne olacağı ya da ne zaman verileceği konusunda hiçbir ayrıntı belirtilmedi. Financial Times, “bir tanesi ‘yoğun bir hafta sonu’ öngören bazı Britanyalı yetkililer, batı ittifakının birkaç gün içinde saldırabileceğine inanıyorlar” diye yazdı.

Gazete, sekiz Tornado uçağı ile altı Typhoon avcı uçağının, Kraliyet Hava Kuvvetleri’nin (RAF), “500 kilometreden uzun erimi olan Storm Shadow füzelerini ateşlemek üzere harekete geçirilebilecekleri” Kıbrıs’taki Akrotini üssünde beklemede olduğunu belirtti.

Eski bir Britanyalı komutan, Kraliyet Donanması’nın güdümlü füze taşıyan denizaltılarının Suriye’deki hedefleri vurmak için kullanılmasının “oldukça mümkün olduğunu söylemiş.”

Gazetenin bildirdiğine göre, “Bir hafta sonu saldırısı, askeri harekat başlamadan önce bir Parlamento oylamasını olanaksız kılacak” ki bu May için çok önemli. Parlamento şu anda tatilde ve Pazartesi gününden önce toplanmayacak.

Britanya’nın Avrupa Birliği’nden çıkması konusunda krize saplanmış May hükümeti, olası sonuçtan korktuğu için, demokratik hesap verebilirliğin görüntüsünü bile göze alamıyor.

Hiçbir saygınlığı ve meşruiyeti olmayan bir azınlık hükümeti, Kuzey İrlanda’daki Demokratik Birlikçi Parti (DUP) tarafından iktidarda tutulmaktadır.

Ağustos 2013’te, Britanya’nın Suriye’ye yapılmak istenen bir saldırıya katılmasına yönelik halk muhalefetinden korkan o zamanki başbakan David Cameron, yenilgiyle sonuçlanacak bir Parlamento oylamasına izin vermişti.

May’in bakanlar kurulu toplantısını Parlamento’yu atlatmayı gerekçelendirmek için kullanmaya çalışmasının nedeni, benzeri bir bozgunu önlemektir.

May, muhtemelen, kendi partisinin çoğunluğunun desteğini sağlama almış durumda. DUP’a gelince, o, her ne kadar 2013’te Suriye’ye saldırıya karşı oy kullanmışsa da, Irak’ta ve Suriye’de IŞİD’e karşı sonraki askeri harekatları desteklemişti. Bu partinin şimdiki tavrı bilinmiyor.

Bununla birlikte, İşçi Partisi, Liberal Demokratlar ve İskoçya Ulusal Partisi Parlamento’da oylama yapılmasını talep ediyorlar.

İşçi Partisi’nin önderi Jeremy Corbyn, “daha fazla bombalama, öldürme ve savaş can kurtarmayacak” diyerek, Suriye’ye karşı her türlü askeri eyleme karşı olduğunu söyledi. “Daha uygun bir danışma süreci olmalı” diyen Corbyn, sözlerini, “Bakanlar kurulu kendi adına bu kararı almamalı” diyerek sürdürdü.

Corbyn şöyle devam etti:

“Rusya, Amerika, Avrupa Birliği, bütün komşu ülkeler, İran, Suudi Arabistan, Suriye halkına gelecekte umut veren gerçek bir ateşkesin ve siyasi süreci güvence altına alınmasına dahil olmalı. Şimdi bombalamanın tehlikesi, çatışmayı inanılmaz ölçüde tırmandırabilecek olmasıdır… Amerikan füzelerinin bir Rus uçağını vurduğunu ya da tersinin olduğunu hayal edin. Oradan nereye varacağız?”

Corbyn’in açıklamaları, onun, başkalarının yanı sıra Muhafazakar Partili bakan Sajid Javid tarafından Moskova’nın yardakçısı olmakla suçlanmasına yol açtı.

May, İşçi Partisi’nin, Corbyn’e düşmanlıklarını gizlemeyen 30-50 arası milletvekilinden oluşan sağ kanadının desteğine ve savaş yanlısı gündemine güvenebilir. Tony Blair, daha bakanlar kurulu toplanmadan önce, Britanya’nın Suriye’de askeri eyleme girişmesini talep etmiş ve ABD’yi desteklememenin “sonuçları olacak bir politika” olduğunu savunmuştu. 2003’te Irak’a karşı öncelikli savaşı gerekçelendirmekte kullanılmış “uyduruk dosyalar”dan sorumlu olan Blair, May’e, böylesi bir yol izlemek için Parlamento’nun onayını almaya ihtiyacı olmadığı tavsiyesinde bulundu.

Liberal demokratların önderi Vince Cable, hükümet “önerilen her eylemin hedeflerini Parlamento’ya sunmak zorunda. Herhangi bir ülkenin, daha geniş bir strateji dışında, müttefikler olmaksızın vereceği tek yanlı bir yanıt ileriye giden yol değildir” dedi.

Ancak Cable, üstü kapalı bir şekilde, kendilerine bu tür bir “strateji”nin sunulması durumunda, Liberal Demokrat milletvekillerinin hükümeti destekleyeceklerini belirtti. Liberal Demokratlar, 2010-2015 yılları arasındaki Muhafazakar Parti önderliğindeki koalisyonun bir parçası iken, Libya’ya (2011) ve Suriye’ye (2013) yönelik askeri müdahaleleri desteklemişlerdi.

Ancak bu, May’e bir çoğunluk kazandırsa bile, onun başlıca kaygısı parlamenter aritmetik değil. Parlamento’da verilecek karşı oylar ne olursa olsun, kamuoyundaki savaşa karşı varolan ve bütün partilerin bildiği yaygın muhalefetin açık bir ifadesi olacaktır.

Bu savaş karşıtı düşünceler, 2003’ten ve 2013’ten bu yana artmaktadır. Kamuoyunun Suriye’ye askeri bir saldırı karşısındaki tavrına ilişkin ilk YouGov anketi, Britanyalıların ezici çoğunluğunun buna karşı olduğunu gösterdi. Ankete katılan 1.600 kişiden yalnızca yüzde 22’si (Cameron’un 2013’te arzuladığı müdahaleyi destekleyen yüzde 25’ten daha azı) hava saldırılarını destekliyordu. Katılımcıların yüzde 43 kadarı karşı olduğunu, yüzde 34’ü ise en iyi hareket tarzının ne olduğundan emin olmadığını belirtti.

Bu arada, aralarında akademisyenlerin, sanatçıların ve aktörlerin yer aldığı 40 tanınmış kişi, Guardian gazetesine, savaşa karşı olduklarını yazdılar. Askeri müdahalenin “Trump, May ve Macron tarafından önerildiği haliyle, çözüm değil ve Suriye halkının korkunç eziyeti yalnızca arttıracak” denilen mektupta, Ortadoğu savaşı riski oluşturmanın yanı sıra, “nükleer silahlı güçler arasında doğrudan bir çatışma olasılığı” olduğunu da belirtiliyor.

Aktörler Mark Rylance ile Francesca Martinez’in, müzisyen Brian Eno’nun, üç İşçi Partili milletvekilinin ve savaşı Durdur Koalisyonu’nun temsilcilerinin de yer aldığı imzacılar “Tony Blair’in yaptığı gibi bu saldırıların müdahale etmemenin bedeli olduğunu ileri sürmek bütünüyle yanlıştır. Britanya hükümetinden gelenler de dahil, nereden gelirse gelsin, dış askeri müdahaleler, yalnızca Suriye savaşını ağırlaştırmaya ve uzatmaya hizmet etmiştir.” diyorlar.

Eski Suriye büyükelçisi ve Britanya-Suriye Topluluğu’nun müdürü Peter Ford, “İslamcı militanlar” tarafından sağlanmış “tartışmaya açık kanıtlar” temelinde hızla “tehlikeli bir çatışma”ya girişme olarak betimlediği şeye karşı çıkarken sözünü esirgemiyor.

Ford, hükümetin bir askeri müdahaleden önce Parlamento’nun oylamasına izin vermemesi durumunda ne olacağı sorusunu yanıtlarken, bu durumda May’in “saldırılar için sunulan kanıtların onları doğrulamadığının açığa çıkması durumunda avantaj elde edebilecek olan Jeremy Corbyn’i sevindirecek” olduğu uyarısında bulunuyor.

Loading