Kriz eliyle bölünen Alman hükümeti aşırı sağcı sığınmacı politikasını benimsiyor

Almanya Başbakanı Angela Merkel (CDU-Hristiyan Demokratik Birlik) ve İçişleri Bakanı Horst Seehofer (CSU-Hristiyan Sosyal Birlik), Pazartesi günü öğleden sonra, Berlin’de, hükümet krizi üzerine iki ayrı basın toplantısı düzenledi. İki birlik partisinin genel başkanlarının açıklamaları, CDU ile CSU arasında sığınmacı politikası konusunda temel bir farklılık bulunmadığını; bir bütün olarak büyük koalisyonun aşırı sağcı AfD’nin politikalarını benimsiyor olduğunu açıkça ortaya koydu.

Merkel, Berlin’deki gazetecilere, sığınmacı meselesine ilişkin kendi sözde “Avrupa çözümü”nün, özünde Seehofer’in “ulusal çözüm”ü ile aynı amacı güttüğünün güvencesini verdi. O, bunu şöyle açıkladı: “Bizler, CDU ile CSU’nun, ülkemize göçü daha iyi organize ve kontrol etme ve 2015’teki gibi bir durumun tekrarlanmaması için, buraya gelen insanların sayısını ciddi ölçüde azaltma ortak hedefine sahip olduğuna inanıyoruz”

Merkel, ardından, partisinin Seehofer’in “temel göç planı”nı da desteklediğini açıkladı. Dün, bu gerici ve yabancı düşmanı tasarıya ilişkin daha fazla ayrıntı açığa çıktı. Sözde “destek merkezleri”ne (sığınmacıların topluca sınır dışı edilmesi için fiili toplama kampları) ek olarak, sığınmacılara nakit yardımı hızla kesilecek ve ayni yardıma dönüştürülecek. Bunun yanı sıra, sığınma isteyenlere sosyal yardımlara hak kazanmadan önce sadece basit gereksinimler için ödeme yapılacak süre 15 aydan 36 aya uzatılacak.

Merkel, Seehofer’in, ileride Federal Polis’in Avrupa Birliği’nin başka bir ülkesinde daha önce kayıt olmuş sığınmacıları doğrudan Almanya sınırında durdurması çağrısını bile reddetmedi. O, bir gazetecinin “Eğer gerekirse, Seehofer’in planının uygulanması anlamına gelen bir politikayı da destekleyecek misiniz?” sorusunu, kendini beğenmiş bir şekilde, “Herhangi bir 'eğer-ise' türü sorulara yanıt vermiyorum.” diye cevapladı. Merkel, Seehofer ile “1 Temmuz’da yeniden” bir araya geleceklerini söyledi ve “o zaman, size ne olacağını söyleyebilirim.” dedi.

Merkel’in Seehofer ile “Avrupa çözümü”nü gerçekleştirme anlaşması için belirlenen 14 günlük süre, Haziran sonundaki Avrupa Konseyi toplantısının ardından sona erecek. Merkel, daha önce başka bir ülkede kayıt edilmiş olan sığınmacıların Almanya’ya seyahat etmesini, diğer Avrupa hükümetleri ile ikili anlaşmalar yoluyla engellemeyi hedefliyor.

Merkel, basın toplantısında, bir model olarak, Berlin’in Türkiye ile yaptığı sığınmacı anlaşmasına işaret etti. Alman hükümetinin AB adına Ankara ile üç yıl önce yaptığı bu kirli anlaşma, Erdoğan yönetimini, Suriye’deki, Irak’taki ve Afganistan’daki savaş alanlarından gelen sığınmacıların Avrupa'ya ulaşmamalarını sağlamakla yükümlü kılıyor. Merkel, şimdi de, Yunanistan ve İtalya gibi “köken ülkeler” ile benzer bir anlaşma peşinde koşuyor. Merkel, geçtiğimiz akşam, sağcı içişleri bakanı Matteo Salvini’nin “600.000” göçmenin “tamamını” ülkeden sınır dışı etme planlarını duyurduğu İtalya'nın Başbakanı Giuseppe Conte ile görüştü.

Seehofer’in rotasının Avrupa çapında bir zincirleme reaksiyonu tetikleyebileceğinden ve Avrupa Birliği’nin parçalanmasını hızlandırabileceğinden korkan Merkel, kendi “iki yönlü” sığınmacı stratejisinde ısrar ediyor. Merkel, “Bizler, Dublin Yönetmeliği’ne göre, ilgili ülkeyle anlaşarak, daha önce ilk kez kayıt edildikleri ülkeye geri dönmüş olan sığınmacılara artık izin vermeyeceğiz.” diye ekledi.

“Avrupalı komşularımızla iyi ortaklık içinde düzeni sağlamak ve göçü denetlemek Almanya'nın yararına” olacak diyen Merkel, sözlerini şöyle sürdürdü: “Dolayısıyla, Avrupa’nın kalbindeki bir ülke olarak, sınırlarımızdaki koordine edilmemiş retlerin, Almanya’nın da zararına olacak ve nihayetinde Avrupa çözümünü tartışmaya yol açabilecek olumsuz domino etkilerine yol açabileceğine inanıyoruz.”

Büyük koalisyonu bozma tehdidinde bulunarak Merkel’in büyük bir sağa kayma gerçekleştirmesinin koşullarını yaratmış olan Seehofer, CDU’nun şimdi kendisinin “temel plan”ının “63 maddesinden 62,5’i”ni desteklemesiyle övündü.

O, kendisinin de bir “Avrupa çözümü”nden yana olduğunu söyledi ve “Başbakanın ikili anlaşmalar yönündeki çabaları”na ve “Avusturya’nın gelecekteki devlet başkanının çabaları”na desteğini ifade etti. Eğer “sınırda ret dolayımıyla elde edilen etki Avrupa düzeyinde veya ikili anlaşmalar yoluyla elde edilebilirse, bundan memnun oluruz.” diyen Seehofer, bunda başarılı olunamaması durumunda, CSU “bu redlerin hemen sınırda gerçekleştirilmesi yönündeki görüşümüzde ısrar eder” dedi.

Merkel ile Seehofer arasındaki anlaşmazlık, sığınmacı politikasındaki farklı stratejilerin çok daha ötesindedir. Geçtiğimiz hafta sonu G7 zirvesinin çökmesinin ve ABD ile ticaret savaşının gelişmesinin ardından, egemen sınıf, Avrupa’daki egemen rolünü zorla kabul ettirmenin ve Alman emperyalizminin jeostratejik ve ekonomik çıkarlarını dünya çapında kovalamanın en iyi yollarını arıyor.

Bizzat Seehofer, Frankfurter Allgemeine Zeitung’un Pazartesi günkü sayısının konuk köşesinde, bunu açıkça ortaya koydu. O, “Hepimizin bildiği ve sevdiği mevcut düzen sona eriyor ve bir yenisi oluşuyor.” dedi ve ardından, sağcı muhafazakar tarihçi ve gazeteci Michael Stürmer’den şu alıntıyı yaptı: “Amerika yüzyılı henüz bitmedi, Çin’in yüzyılı daha başlamadı. Bir ara dönemin eli kulağında. Tüm deneyimler gösteriyor ki, bu tür dönemler tehlike, dram ve çatışma doludur. Uygun, dostça güç aktarımı, dünya tarihinde bir yenilik olacaktır.”

Seehofer “yeni düzen”i hazırlamak için İtalya’daki, Avusturya’daki ve Doğu Avrupa’daki aşırı sağcı hükümetlerle sıkı işbirliği içinde çalışmak isterken, Merkel ve CDU’nun büyük bir kısmı Fransa ile yakın işbirliğinden yana. Onların hedefi, AB’yi ABD’ye, Rusya’ya ve Çin’e karşı bir askeri bloğa dönüştürmektir.

G7 zirvesinin çökmesinden sadece saatler sonra bir televizyon programında konuşan Merkel, “Fransa Devlet Başkanı Emmanuel Macron’un önerdiği müdahale gücü”nü desteklediğini söyledi. Ona göre “asıl soru” şuydu: “Avrupa Birliği ortak bir dış politikayı savunabilecek mi? Yoksa her zaman ABD, Çin ve belki de bir üçüncü ülke ile ayrı ayrı görüşmeler mi yapacak?” Merkel, Avrupa'nın “sadakatle bağlanmış güçlü bir kutup” haline gelmekte başarısız olması durumunda, “çok güçlü kutupların (Çin, Rusya ve Amerika) olduğu bir dünyada ezilecek.” olduğunu ekledi.

Politika, iş dünyası ve medya alanlarındaki etkili sesler, son birkaç gündür, CDU ile CSU’yu, Almanya’nın büyük güç emellerini tehlikeye sokabilecek bir hükümet krizini kışkırtmamaları konusunda uyarıyor. Sosyal Demokrat Partili eski Dışişleri Bakanı Sigmar Gabriel, Tagesspiegel’de yayınlanan yorumunda, Seehofer’in tavrını anladığını ifade etti ama Birlik’i (CSU) “muhalefet partileri gibi davranma”ya karşı uyardı: “Avrupa’nın büyük bir krizin ortasında ve görülmemiş zorluklar (Batı’nın şimdiye kadar bildiğimiz haliyle sonu… ve bize ekonomik, siyasi ve askeri olarak meydan okuyan yeni güçler) ile karşı karşıya olduğu şu anda, Almanya’yı bir hükümet krizine sürüklemek inanılmaz bir sorumsuzluk olur.”

Sol Parti ve Yeşiller Partisi yetkilileri de kendilerini benzer bir şekilde ifade ettiler. Yeşiller Partisi Genel Başkanı Robert Habeck şunları söyledi: “Bu, daha önce tanık olmadığımız türde bir sorumsuzluktur. Bir parti, bir ülkeyi ve dolayısıyla Avrupa’daki istikrarı kendi çıkarlarının oyuncağı haline getirmektedir. Bu, Federal Hükümet’in hareket etme becerisini zayıflatmaktadır [ve bu] Alman politikasının çok çarpıcı bir zayıflamasıdır.” Sol Parti’nin önderi Dietmar Bartsch ise CSU içindeki “kaos”tan yakındı: “CSU’nun büyük resmi değil de yalnızca Bavyera’daki kendi seçim hedeflerini düşünmesi çok kötü.”

Sosyalist Eşitlik Partisi (Sozialistische Gleichheitspartei, SGP), büyük koalisyonun sağcı saldırısına soldan karşı çıkan ve işçiler ile gençler arasında militarist politikalara, sığınmacı karşıtı yabancı düşmanlığına, demokratik haklara yönelik saldırılara ve kemer sıkmaya karşı yükselen muhalefeti siyasi olarak geliştiren tek partidir. Geçtiğimiz yüzyılda Avrupa’yı ve dünyayı iki korkunç dünya savaşına saplayan kapitalist barbarlığa verilmesi gereken yanıt, sosyalist bir programa dayalı güçlü bir uluslararası işçi sınıfı hareketinin inşa edilmesidir.

Loading