ABD Suriye’ye Deniz Piyadeleri konuşlandırıyor

100’den fazla ABD Deniz Piyadesi, Suriye savaşında yaklaşan tırmanmanın bir işareti olarak, Cuma gecesi, gerçek mühimmatlı tatbikatlara katılmak için ülkeye uçtu. Hava saldırılarını ve topçu atışını kapsayan tatbikat, Moskova Suriye hükümetinin İdlib vilayetindeki İslamcı milislere yönelik saldırısını desteklemeye hazırlanırken, Rusya’ya yönelik bir uyarı ateşi olarak tasarlandı.

Pentagon’dan iki yetkiliye göre, Deniz Piyadeleri, saldırı helikopteriyle, Suriye’nin güneydoğusunda Irak sınırı yakınlarındaki El Tanf askeri üssüne uçtular. ABD ordusunun yasadışı olarak işgal ettiği bölge, Amerikan askeri tarafından, Esad karşıtı İslamcı milisleri eğitmek ve doğu Suriye’de bulunan azımsanmayacak petrol rezervleri nedeniyle stratejik açıdan önem taşıyan bir mevziyi kontrol etmek amacıyla kullanılıyor.

Yetkililer, askeri tatbikatın, Rusya’nın, geçtiğimiz hafta, ABD üssü etrafında tek taraflı olarak uygulanan 60 kilometrelik yasak bölgede faaliyet gösteren IŞİD teröristlerine saldırma yetkisi talep etmek için çatışmayı önleme hattı üzerinden ABD güçleri ile iki kez bağlantı kurmasının ardından başlatıldığını söylediler.

ABD Genelkurmay Başkanı Joseph Dunford, bu kışkırtıcı adımın “bakan herkese” bir mesaj vermek için tasarlandığını söyledi ve şunları ekledi: “Hem tatbikatlar için oraya giden güçler, hem de El Tanf’taki güçlerimizin gereksinim duyması durumunda hava desteği sağlamak için kayda değer bir takviye kapasitesi var.”

Dunford, ayrıca, ABD üst düzey komutanlarının, Suriye hükümet güçlerinin İdlib vilayetinde bir kimyasal silah saldırısı düzenlemesi durumunda Amerika’nın yapacağı bir askeri saldırı için hazırlıklar konusunda bilgi vermek amacıyla ABD Başkanı Donald Trump ile düzenli temas halinde oldukları uyarısında bulundu. Dunford, İdlib’de bulunan ve El Kaide’ye bağlı olan en az 10.000 İslamcıyı bir Amerikan müdahalesini tetiklemek amacıyla kimyasal silah saldırısı tezgahlamaya açıkça davet eder şekilde, “Başkan, bizden, kimyasal silahların kullanılması durumunda askeri seçeneklere sahip olmamızı bekliyor.” dedi.

Kimyasal silah suçlamaları, her durumda, son yıllarda Suriye’de yaşanan ABD önderliğindeki emperyalist saldırganlığı gerekçelendirmek için kullanılmıştır. Trump, Nisan 2017’de ve Nisan 2018’de, hükümet güçlerinin sorumlu tutulduğu uydurma kimyasal silah olaylarının ardından, güdümlü füze ve hava saldırıları düzenlemişti.

Kimyasal silah iddiaları, aynı zamanda, Washington’ın jeostratejik emellerine “insani” bir kılıf sağlamak için tasarlanıyor. Perşembe günü, Washington Post, Trump’ın, Suriye’de, ABD askerlerinin orada “süresiz olarak” konuşlandırılacağı yeni bir askeri stratejiyi kabul ettiğini bildirdi. Trump yönetiminin, IŞİD’e karşı mücadelenin ABD müdahalesi için bir bahaneden başka bir şey olmadığını vurgulayan yeni hedefleri, “İran’ın tüm askeri ve vekil güçlerinin Suriye’den çıkması ve istikrarlı, tüm Suriyeliler ve uluslararası toplum için kabul edilebilir, tehdit oluşturmayan bir hükümetin kurulması”nı içeriyor.

Başka bir ifadeyle, ABD askerleri, uluslararası hukuka göre yasadışı olan Suriye’deki operasyonlarına, jeostratejik rakiplerini geri püskürtülüp Şam’da daha uysal bir rejim kurulana kadar devam edecekler.

ABD siyaset ve ordu kurumu, enerji zengini ve stratejik açıdan önemli Ortadoğu üzerindeki egemenliğini sağlamlaştırmaya yönelik pervasız gündeminin parçası olarak, Suriye’de ve Irak’ta süresiz olarak kalmaya son derece kararlıdır. Trump yönetimi, bu amaca ulaşmak için, İran’ın etkisini geri püskürtmek amacıyla Yemen’deki soykırımsal savaşlarında Suudi rejimi ve Körfez’deki müttefikleri ile işbirliğini yoğunlaştırdı. Buna ek olarak, Trump, Tahran ile yapılan anlaşmayı bu yılın başında ıskartaya çıkardı ve İran ile askeri çatışma yönünde bir adımla, acımasız ekonomik yaptırımları yeniden uygulamaya koydu.

Washington’ın Suriye’deki yağmacı emperyalist amaçları, New York Times’ın (NYT) dünkü sayısındaki bir başyazıda coşkuyla onaylandı. NYT, “İdlib’e yönelik bir topyekün saldırının” durdurulması “yakın hedef” olmakla birlikte “Suriye’nin daha istikrarlı bir geleceğe sahip olmasını sağlamak için yardım edilmesi de, Amerika’nın çıkarınadır.” diye yazdı. Gazete, bu “istikrarlı geleceğe” ulaşmak için, Trump yönetiminin “baskı gücü”nün, “büyük kısmı doğu Suriye’de İslam Devleti ile savaşmış olan 2.200 Amerikan askerini yerinde tutmayı; Bay Esad’ın bu bölgenin petrol ve doğalgaz kaynaklarının denetimini alma tavrını değiştirmek zorunda kalacağını açıkça ortaya koymayı ve diplomatik olarak daha fazla devreye girmeyi kapsıyor.” olduğunu belirtti.

NYT ve diğer medya kuruluşları, Suriye hükümetinin İdlib’de yaklaşan saldırısını, Amerikan emperyalizminin Suriye’deki savaş hedeflerini gerçekleştirmenin en son bahanesi olarak değerlendiriyorlar.

Rus uçakları, üç günlü bir duraklamanın ardından, Perşembe günü, İdlib’deki İslamcı mevzilerini yeniden bombalamaya başladılar. Haberlere göre, Cumartesi ve Pazar günleri asıl olarak kırsal alandaki hedeflere düzenlenen hava saldırılarında, altı sivil öldürülmüş ve İdlib’in güneyindeki bir hastane yıkılmış.

Hükümetin denetimindeki bölgelerde de, asi gruplarının top ateşi nedeniyle en az 10 sivil ölmüş.

Birleşmiş Milletler yetkilileri ve yardım kuruluşlarının temsilcileri, İslamcıları kentten çıkarmaya yönelik Suriye hükümetinin kara saldırısı ile birleşmiş uzun süreli bir Rus hava saldırısı harekatının başlatılması durumunda, 3 milyon sivilin yaşadığı İdlib’in azımsanmayacak sivil kayıplara sahne olabileceği uyarısında bulundular. İdlib nüfusunun yaklaşık yarısı, ülke içinde yerinden edilmiş insanlardan oluşuyor ve 1,7 milyon kişi gıda yardımına bel bağlıyor.

Bununla birlikte, ABD’deki ve diğer Batılı devletlerdeki siyaset kurumunun ve şirket medyasının böylesi vahim koşulları daha da büyük bir katliamı meşrulaştırmak için kendi çıkarına kullanması, son derece ikiyüzlücedir. Suriye savaşının tüm tarafları içinde, ülke genelinde ve daha geniş olarak Ortadoğu’da yaşanan ölümlerin ve yıkımın başlıca sorumluluğunu taşıyanlar, ABD emperyalizmi ile onun Avrupalı müttefikleridir. Washington’ın ellerinde, Afganistan’daki, Irak’taki ve Libya’daki saldırı savaşlarının sonucunda ölmüş, eğer milyonlar değilse, yüz binlerce insanın kanı var. Geçtiğimiz iki yılda, Irak’taki Musul ve Suriye’deki Rakka kentlerine yönelik şiddetli saldırılar, on binlerce masum sivilin yaşamına mal oldu.

Esad hükümetinin saldırısının ne zaman başlatılacağı belirsizliğini koruyor. Cuma günü Tahran’da düzenlenen zirvede, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, İran Cumhurbaşkanı Hasan Ruhani ve Türkiye Devlet Başkanı Recep Tayyip Erdoğan, İdlib konusunda ortak bir tavır konusunda anlaşamadı. Türkiye sınırındaki bir bölgenin istikrarsızlaşmasından ve yüz binlerce sığınmacının Türkiye’ye akmasından korkan Erdoğan bir ateşkes çağrısı yaparken, Putin ile Ruhani bunu reddetti. İdlib saldırısının başlaması durumunda, bu, Suriye’nin geleceği üzerine bir dizi zirveden ABD’yi büyük ölçüde dışlamış olan üç ülke arasındaki uzlaşmanın sonuna yol açabilir.

Rusya, 2015’te, bölgedeki tek askeri üssüne ev sahipliği yapan Ortadoğu’daki tek müttefikinin desteklemek amacıyla Suriye’ye müdahale ederken, İran, Tahran ile Şam arasında bir kara köprüsü kurma ve İsrail karşısındaki konumunu kuvvetlendirme amacıyla çatışmaya müdahale etmişti. Moskova ile Tahran’ın tersine, Türkiye, Esad’ın devrilmesi peşinde koştu ama ABD’nin Türkiye’de yasaklı PKK ile bağlantılı Kürt milislere bel bağlaması nedeniyle, kendisini Washington ile giderek büyüyen bir anlaşmazlık içinde buldu.

Erdoğan, Putin ile Ruhani’nin ateşkes çağrısını reddetmesine, Cuma akşamı Twitter’da şu mesajı yazarak tepki gösterdi: “Rejimin çıkarları uğruna on binlerce masum insanın öldürülmesine göz yumulması durumunda, böyle bir oyunun ortağı da seyircisi de olamayız."

Loading