İtalya: Protestolar ve grevler hükümete artan muhalefete işaret ediyor

Ekim ayında İtalya genelinde gerçekleşen grev ve protesto dalgası, Beş Yıldız Hareketi-Lega koalisyon hükümetine yönelik yaygın ve giderek büyüyen muhalefeti ve İtalyanların ezici çoğunluğu için hızla kötüleşen yaşam standartları konusunda artan kaygıları yansıtıyor.

Geçtiğimiz Cumartesi günü, 10.000 dolayında Romalı, İtalya’nın başkentinin çok kötü durumdaki altyapısını protesto etmek üzere yürüyüş yaptı. Roma Dice Basta’yı (Roma Yeter Diyor) kuran bir grup kadın tarafından örgütlenen protesto, Roma’nın, “kucaklayıcı, yaşanabilir, misafirperver ve ilerici düşünceli” bir kent haline geri dönmesi yönünde talepler ileri sürdü.

Roma’nın Beş Yıldız Hareketi’nden Belediye Başkanı Virginia Raggi’den yaygın bir tiksinme söz konusu. Raggi, kenti temizleme ve altyapısını önemli ölçüde iyileştirme vaatleriyle birlikte düzen karşıtı bir kampanyayla seçilmişti ama göreve geldiğinden beri skandallarla başı belada ve seçim sözlerinin hiçbirini yerine getirmedi. Raggi, geçtiğimiz ay, Renato Marra’nın Roma’nın turizm bölümü müdürü olarak atanması konusunda doğru olmayan açıklamalar yapmakla suçlandı.

Kent sakinleri ve ziyaretçiler, yığılıp bırakılmış olan çöp ve sıçanlar ile yaban domuzlarının düzenli olarak kokuşmuş pislikten beslenmesi karşısında haklı olarak şok oluyorlar. Ulaşım hizmetlerinin bakımı ve iyileştirilmesi hemen hemen bırakıldı. Otobüslerin ve tramvayların yüzde 35’i kullanılamaz durumda ve kentin yıpranmış otobüs filosundan en az 30 otobüs, 2017 ile 2018 arasında alev aldı.

Bununla birlikte, Roma’nın sorunları yıllar önce başlamıştı ve 2008 dünya mali krizinin başlamasından bu yana, yöneticilerin ya kısa vadeli çözümler bulmaya çalışması ya da Ebedi Kent’in bütçe krizini daha da derinleştiren şüpheli türev finansal araçlara bulaşmaları nedeniyle, kent, giderek artan güçlükler ile karşı karşıya bulunuyor.

Köle ruhlu medyanın, Roma’nın bütçe dengesizliklerinin ana nedeninin hem işçiler hem de beceriksiz yöneticiler olduğu biçimindeki ortak iddiasının tersine, Roma’daki ve İtalya’daki krizin sorumluluğu, büyük ölçüde, mali sermayenin ve türev araç dolaplarının oynadığı roldedir. Reggi, bu eğilimin sadece bir devamıdır.

Roma’daki protesto, İtalya genelinde taşımacılık sektöründe, hastanelerde ve okullarda çalışan kamu emekçilerinin 24 saatlik “Kara Cuma” genel grevinden hemen sonra gerçekleşti. Kamu emekçileri, “maaş, sosyal refah, işyerinde temsil, genel haklar” için ve “özelleştirmeye ve liberalleştirmeye karşı, eşitsizliklerin ortadan kaldırılması, sağlık ve iş güvenliği için” iş bırakmışlardı.

Üyeleri arasındaki huzursuzluğu sezen en büyük dört sendika (USI, CUB, SGB, COBAS), işçilerin, “ücretlerde gerçek artışlar, çalışanlara erzak, çalışanların onuruna saygı ve 60 yaşında ya da 35 yıllık primle emeklilik hakkı” taleplerini ileri sürdüler.

Demokratik Parti’nin 2012’de geçirdiği İş Kanunu’ndan beri, kamu emekçileri, gitgide daha ağır koşullarla karşılaşıyorlar. Yerel medya organlarının grev günü röportaj yaptığı yurttaşlar, hizmet kesintilerinden duydukları yılgınlığı ifade ederken bile, büyük bir çoğunlukla grevcileri destekliyorlardı.

Geçtiğimiz ayki protestolar ve grevler, koalisyon hükümeti göçe yönelik baskısını sürdürür ve en son ulusal kemer sıkma bütçesini Avrupa Birliği’nin (AB) onayına sunarken gerçekleşti.

İtalyanlar arasında göç konusunda yaygın bir kaygı olmakla birlikte, göçmenlerin kötü durumuna yönelik büyük bir duygudaşlık ve göçteki ciddi artışın yurtdışındaki bitmek bilmeyen savaşlardan ve ekonomik yıkımdan kaynaklandığına ilişkin bir kavrayış da söz konusu.

Geçtiğimiz hafta, Roma’da, genç bir kadının iddiaya göre bir grup İtalyan ve göçmen erkek tarafından öldürüldüğü yeri ziyaret eden Lega Partisi önderi Matteo Salvini, bu insani trajediyi göçmenleri daha fazla kötülemek amacıyla kullandığı için onu “çakal” sloganlarıyla yuhalayan yüzlerce protestocuyla karşılaştı.

Ekim ayının başında, güney İtalya’da bulunan Riace’ta, Roma’da ve Milano’da 6.000 dolayında insan, Riace’ın göçmen dostu belediye başkanının gözaltına alınmasını ve koalisyon hükümetinin göçmen karşıtı “faşist” politikalarını protesto etmek için gösteri yaptı. Hükümetin, Riace’taki göçmenlerin İtalya’ya yönelik bir tehdidi temsil ettiği suçlamasının tersine, kasabanın göç politikaları, yaygın biçimde, göçmenlerin toplumla nasıl bütünleştirilebileceğinin bir rol modeli olarak görülüyor.

İtalya hükümeti, yüz binlerce göçmeni topluca sınır dışı etmek için büyük bir polis devleti aygıtı oluştururken, orduya ve polise milyarlarca avro sözü veren en son ulusal bütçe üzerinden daha fazla kemer sıkma ve şirketler için vergi muafiyetleri uyguluyor. Bunlara, İtalya yurttaşları için, onu almaya hak kazanmayı neredeyse olanaksız hale getirecek çok sayıda şartla birlikte getirilen aylık 780 avroluk yetersiz bir “temel gelir” sözü eşlik ediyor.

WSWS, 24 Ekim’de, hem AB yanlısı hem de aşırı sağcı popülist güçler, bir yandan İtalya’da ve dünyada bir piyasa çöküşünü kışkırtabilecek bir mali paniği önlemeye çalışır ve diğer yandan kendi kemer sıkma modellerini uygulama mücadelesi verirken, Avrupa burjuva politikasının zirvelerinde sert bir mücadele yaşandığını belirtmişti. Merkezi sorun, İtalya’da ve Avrupa genelinde kemer sıkmaya karşı işçi mücadelelerini birleştiren, işçi sınıfının bağımsız siyasi perspektifinin geliştirilmesidir.

Loading