Perspektif

I. Dünya Savaşı ateşkesinin 100. yıldönümünde, ABD ile Avrupa arasında sert gerilimler

Bu hafta sonu, 70 ülkeden devlet ve hükümet başkanları, büyük güçler arasında artan çatışmaların ve büyüyen halk öfkesinin ortasında, I. Dünya Savaşı’nın sona ermesinin 100. yıldönümünü anmak üzere Paris’te bir araya geldi. Törensel milliyetçilik eleştirilerine ve barış çağrılarına karşın, Paris’teki hiçbir “dünya önderi”nin, büyük güçler arasındaki uluslararası ilişkilerin hızlanan çöküşünü durdurmak için bir plana sahip olmadığı açıktır.

Cumhuriyet Meydanı’nda binlerce kişinin protestosu sırasında Paris’e varan Donald Trump, Avrupa Birliği’nin ABD’yi, Rusya’yı ve Çin’i hedef alan bir ordu kurma planlarını Twitter’da kınama yağmuruna tuttu. Trump, “Fransa Devlet Başkanı Macron, Avrupa’nın, kendisini ABD’den, Çin’den ve Rusya’dan korumak için kendi ordusunu kurmasını önerdi. Çok onur kırıcı ama Avrupa belki de önce, ABD’nin fazlasıyla finanse ettiği NATO’daki adil payını ödemeli!” diye yazdı.

Macron’un, geçtiğimiz hafta, Avrupalıların “kendilerini Çin’den, Rusya’dan ve hatta ABD’den koruyabilmeleri” için “gerçek bir Avrupa ordusu” kurma çağrısı yapması, ABD-AB ilişkilerinin ciddi bir şekilde çöküşünü yansıtıyordu. ABD’nin NATO Temsilcisi Kay Bailey Hutchinson’ın Avrupa’da Rus füzelerini “imha etme” tehdidinden ve Trump’ın Orta Menzilli Nükleer Güçler (INF) antlaşmasını iptal etme çağrısından sonra, onun ara seçimlerde ABD Senatosu’ndaki çoğunluğunu koruma becerisi, Avrupalı egemen çevreleri şok etti.

Onlar, ABD’nin Rusya’yı hedef alan büyük bir nükleer silah takviyesi yapma olasılığı ve Beyaz Saray’ın yüz milyarlarca dolarlık Avrupa ve Çin malına karşı ticaret savaşını tırmandırma tehdidi karşısında, AB’yi askerileştirme çağrılarını arttırıyorlar.

Trump, Cumartesi günü, savaşta ölen ABD’li askerlerin Paris’ten 85 kilometre uzaktaki Belleau Wood’da bulunan askeri mezarlığındaki törenlere katılmayı reddederek misilleme yaptı. Paris bölgesinde hafif bir yağmur yağdığı için, Beyaz Saray, bu kararı, komik bir şekilde, “programlama ve hava durumunun neden olduğu lojistik güçlükler”den söz ederek gerekçelendirdi.

Pazar günü, aralarında Trump’ın, Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin’in ve Almanya Başbakanı Angela Merkel’in bulunduğu devlet önderleri, Macron’un konuşmasını dinlemek üzere Paris’teki Zafer Takı’nda bir araya geldiler. Uluslararası medya, Macron’un konuşmasını, büyük ölçüde, bir milliyetçilik eleştirisi ve dolayısıyla, ima yoluyla, Trump’ın “Önce Amerika” milliyetçiliğinin bir eleştirisi olarak sundu.

Gerçekte ise, Macron’un konuşmasının kendisi, cahil ve milliyetçi bir savaş şarkısıydı. Macron, geride bıraktığı 10 milyon ölüyü, 6 milyon sakatı, 3 milyon dulu, 6 milyon yetimi ve milyonlarca sivil kaybı bir kenara atarak, güya Fransa’nın sınıfsal bölünmelerinin üstesinden gelmede yurtseverliğe olanak sağladığı gerekçesiyle savaşı övdü. O, savaşın, “rahiplerin ve ruhbaniyet karşıtlarının yan yana acı çektiği ve onun kahramanlığının ve acısının bizi yarattığı, her renkten, kırsal ve kentli; burjuva, aristokrat ve halk; birleşik bir Fransa” inşa ettiğini söyledi.

Trump’ın kısa süre önce kendisinin bir milliyetçi olmasıyla böbürlenmesine dolaylı olarak sitem eden Macron, beceriksizce, kendisinin savaşa başvurusunun milliyetçi değil ama yurtsever olduğunu savunmaya çalıştı. O, yurtseverlik, “milliyetçiliğin tam karşıtıdır: milliyetçilik yurtseverliğe ihanet eder. ‘Önce bizim çıkarlarımız, diğerlerini boş ver’ diyerek, bir Ulus’un sahip olduğu en değerli şey; onu canlı kılan ve büyük olmak için cesaretlendiren şey imha edilir. En önemli şey, onun ahlaki değerleridir.” diye konuştu.

Macron’un ahlaki yönden değerlendirmesi, yalnızca aşağılanmayı hak etmektedir. Onun milliyetçiliği kullanmasının gerici karakteri, geçtiğimiz hafta ifşa olmuştu. Macron, Fransa’nın II. Dünya Savaşı sırasındaki Nazi işbirlikçisi Vichy rejiminin faşist diktatörü Philippe Pétain’in büyük bir general olarak onurlandırılmasının meşru olduğunda ısrar ederek, Fransa genelinde şoka ve sert tepkiye yol açtı.

Macron’un Pazar günkü açıklamaları, Pétain’e destek açıklamasının yanlışlıkla yapılmadığını ama bunun, onun politikasından kaynaklandığını vurgulamaktadır. Doğrusu, Macron’un savaşı ulusal birliğin çimentosu olarak övmesi, dünya savaşları arası dönemde Pétain’i destekleyen ve sonradan Vichy’nin toplumsal temeli haline gelen faşizan grupların görüşlerini tekrarlamaktadır.

Gerçekte, Avrupa genelinde ve uluslararası ölçekte, dünya savaşı, uluslararası kapitalizmin, sınıfsal gerilimleri devrim noktasına kadar tırmandıran bir krizi idi. Rus işçi sınıfı, Vladimir Lenin ile Lev Troçki’nin Bolşevik Partisi’nin önderliği altında, Ekim 1917’de iktidarı ele geçirmiş ve Rusya’yı savaştan çekmişti. Bu, Avrupa genelinde, Alman ve Avusturya imparatorluklarını yıkan bir devrimci mücadeleler dalgasına ve Fransa da dahil tüm dünyadaki ülkelerde işçi sınıfı içinde kitlesel komünist partilerin ortaya çıkmasına yol açmıştı.

Yüzyıl sonra, kapitalizmin savaşa ve toplumsal devrime yol açan çelişkilerinden hiçbiri, özellikle de küresel ekonomi ile ulus devlet sistemi arasındaki çelişki çözülmüş değil. Büyük güçler arasında ticaret savaşlarının ve silahlanma yarışının yayılması ile birlikte, 20. yüzyılda iki dünya savaşına neden olan kar ve stratejik üstünlük uğruna emperyalistler arası aynı mücadelelerin hızla tırmanıyor olduğu açıktır. Haziran ayında başlıca NATO güçleri ile Japonya’nın katıldığı G7 zirvesinin çökmesinden sonra, Avrupa-Amerika ilişkileri parçalanmanın eşiğindedir.

Trump Pazar öğleden sonra, Macron ve Almanya Başbakanı Angela Merkel tarafından düzenlenen bir “Barış Forumu”na katılmadı ve onun yerine, konuşmak için Suresnes Amerikan Mezarlığı’na gitti. Trump, yaptığı konuşmada, şunları söyledi: “Bu kutsal dinlenme yerinde, bu zorlu mücadelede son nefeslerini vermiş olan cesur Amerikalıları takdirle anmak için toplandık. Savundukları uygarlığı sürdürmek ve yüzyıl önce korumak için canlarını mertçe verdikleri barışı korumak, bizim görevimiz.”

Trump’ın barışı korumaktan söz etmesi, budalaca ve saçmadır. Stalinistlerin 1991’de Sovyetler Birliği’ni dağıtmasından bu yana geçen çeyrek yüzyılı aşkın süredir birbirini izleyen Cumhuriyetçi ve Demokratik Parti yönetimleri altındaki ABD politikası, Ortadoğu genelinde aralıksız yeni sömürgeci savaşlar yürütmek olmuştur. Bunun, artık, Washington’ı, Avrupa’da Rusya’ya ve Asya’da Çin’e karşı nükleer tehditleri arttırmak amacıyla tüm nükleer silah denetimi antlaşmalarını reddetme noktasına getirmesi, emperyalizmin işçi sınıfı ve aslında tüm insanlık için doğurduğu devasa tehlikelere ilişkin bir uyarıdır.

Merkel ile Macron’un katıldığı “Barış Forumu” da, bir o kadar batkındır. Merkel, Berlin’deki kendi büyük koalisyon hükümeti durmaksızın Alman dış politikasını askerileştirme ve savaşa hazırlanma baskısı yaparak milliyetçiliğin ve aşırı sağcı politikanın kışkırtılmasında büyük bir rol oynarken, I. Dünya Savaşı’nın dersleri üzerine bir uyarıda bulundu: “Yüz yıl sonra, bu savaşa dönüp baktığımızda, bizi, iletişim kopukluğunun ve politikada ve diplomaside taviz verme isteksizliğinin yol açabileceği yıkıcı sonuçlar hakkında bilinçlendiriyor.”

Bununla birlikte, Merkel, Washington ile AB arasında sayıları giderek artan anlaşmazlıklarda kabul edilebilir bir uzlaşmaya varma yönünde yinelenen başarısızlığın nasıl üstesinden gelmeyi planladığını söylemedi.

Gerçekte, Avrupalı hükümetlerin milliyetçiliği, göçmen karşıtı yabancı düşmanlığını ve militarizmi amansızca kışkırtması, Avrupa genelinde aşırı sağcıları terör saldırıları ve suikastlar hazırlamaya teşvik etmektedir.

Pazar günü, Alman polisinin, sığınmacıların üstüne yıkmak için terör saldırıları planlamış bir aşırı sağcı olan Franco A.’yı soruştururken, çok daha geniş, aşırı sağcı bir komployu açığa çıkarmış olduğu ortaya çıktı. Özel Kuvvetler Komutanlığı’na (KSK) bağlı 200 dolayında asker, solcu politikacıları öldürmek için bir “X Günü” planı hazırlamıştı. İddiaya göre, hedefler arasında, Sol Partili politikacı Dietmar Bartsch, Yeşiller Partisi önderi Claudia Roth, Dışişleri Bakanı Heiko Maas ve eski cumhurbaşkanı Joachim Gauck vardı. Franco A., geçtiğimiz yıl serbest bırakılmıştı.

Bu tür komplolar Avrupa genelinde yayılıyor. 6 Kasım’da, altı aşırılık yanlısı, Macron’a karşı “şiddet eylemi” planlama gerekçesiyle gözaltına alındı. Benzer şekilde, İspanya’daki 63 yaşındaki bir eski asker, sosyal demokrat Başbakan Pedro Sanchez’e saldırı hazırlama gerekçesiyle, 16 silahıyla gözaltına alındı.

Loading