Suriye hükümeti askerleri Menbiç kentine konuşlandı

Cuma günü, Suriye hükümeti, Türkiye’nin YPG milislerini çıkarmak amacıyla gerçekleştireceği bir istilanın önüne geçmek üzere, askerlerinin ülkenin kuzeydoğusundaki Menbiç kentine girdiğini duyurdu.

Pentagon’un Suriye topraklarının Türkiye sınırı yakınlarındaki yaklaşık üçte birini kontrol etmedeki başlıca vekil kara gücü işlevi gören YPG, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti tarafından PKK’nin bir kolu olarak görülüyor.

Erdoğan, bu ayında başında, Türk ordusunun YPG’yi sınırdan geri püskürtmek için müdahale edeceğini ilan etmişti. ABD Başkanı Donald Trump’ın, 19 Aralık’ta, Suriye’deki 2.000’i aşkın askerin tamamının geri çekilmesi emri verdiğini ve IŞİD’e karşı harekatı Ankara’ya bıraktığını duyurması, Türkiye’nin müdahalesine ve Suriye’nin kuzeydoğusunun kontrolü uğruna daha geniş bir kapışmaya kapı aralamış görünüyordu. Ülkenin bu bölümü, büyük ölçüde seyrek nüfuslu çöllerden oluşsa da, başlıca petrol ve doğalgaz rezervlerini de içeriyor.

YPG, Twitter’dan yaptığı açıklamada, Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad hükümetini, “bu mevzileri devralmak ve Türk tehditleri karşısında Menbiç’i korumak için silahlı kuvvetlerini göndermeye” davet etmiş olduğunu belirtti. Sabah saatlerinde atılan tweet, ardından silindi ve sonra gün içinde yeniden yayınlandı. Bu, büyük olasılıkla, Trump’ın duyurusunun ardından YPG ile onun ABD’li askeri efendileri arasında yaşanan gerilimleri yansıtıyordu.

Suriye hükümeti, askerlerinin yaklaşık 100.000 nüfuslu Menbiç kentine girdiğini ve ulusal bayrağı çektiğini belirten bir açıklama yapsa da, hem kent yakınlarında hala özel harekat birlikleri bulunan ABD ordusu hem de Batı medyasına konuşan kimi kent sakinleri, Suriye ordusunun kente konuşlandırıldığını yalanladı.

Başka haberler, Suriye ordusunun, kentin dış mahallelerindeki mevzileri zaten almış olan askerlerinin sayısını ikiye katladığını ve onları, Türk ve Kürt güçleri arasında konuşlandırdığını belirtiyor.

Menbiç, 2012’de, El Kaide bağlantılı El Nusra Cephesi de dahil, ABD ve Türkiye destekli “asiler”in eline geçmiş ve daha sonra, 2014’te, IŞİD tarafından istila edilmişti. 2016 yazında, YPG’nin hakimiyetindeki ABD vekili kara gücü Suriye Demokratik Güçleri (SDG), kenti ele geçirdi.

Türk ordusu, son günlerde, sınıra, askerler, tanklar ve zırhlı personel taşıyıcılar yığmış durumda. Reuters, Türkiye’nin desteklediği başlıca “asi” grubu olan “Özgür Suriye Ordusu”nun (ÖSO), Cuma günü, kenti “kurtarmak için askeri operasyonlara başlamaya ... tamamen hazır” olarak, Türk kuvvetleri ile birlikte, Menbiç cephe hatlarına konvoylar gönderdiği açıklamasını aktardı. Bir ÖSO komutanı, 15.000 savaşçıdan oluşan grubun kente saldırmaya hazır olduğunu söylüyordu.

Türkiye, bu yılın Mart ayında, Fırat Nehri’nin batısında bulunan çoğunluğu Kürt Afrin kentine karşı benzer bir operasyon düzenlemiş ve 200.000’i aşkın insan evlerini terk etmek zorunda kalmıştı. İnsan hakları gruplarına göre, Ankara, o zamandan beri, sözde “asiler”i, yağmalama, keyfi tutuklama, işkence ve cinayet gerçekleştirme konusunda başıboş bıraktı.

Erdoğan, Suriye hükümeti kuvvetlerinin Menbiç’e hareketine ilişkin haberlere, “orada kendi bayrağını dalgalandırma”ya varan bir “psikolojik eylem” olarak niteleyerek tepki verdi. Türkiye cumhurbaşkanı, Şam’ın, Türkiye’nin harekatından önce Afrin’de de benzer bir eylem gerçekleştirmiş olduğunu söyledi.

Erdoğan, “Olay sadece Münbiç değil, Münbiç'le birlikte bizim oradaki terör örgütlerini yok etmeye yönelik çalışmamızdır. Bizim bütün hedefimiz burada YPG'nin gerekli dersi almasıdır,” diye ekledi.

Trump’ın Beyaz Saray’ı, Ankara ile bağları onarma yararına eski Kürt vekil gücünü kurban etmeye hazırlanmış gibi görünüyor. İki NATO müttefiki arasındaki ilişkiler, 15 Temmuz 2016’da Erdoğan’a karşı ABD’nin desteğini alarak gerçekleşen başarısız askeri darbeden bu yana gerilmiş ve Pentagon’un YPG ile ittifakı üzerine daha da kötüleşmiş durumdaydı.

Washington’ın hedefleri arasında, kuşkusuz, Washington ile Ankara arasındaki ilişkiler bozuldukça daha sıkı bağlar kurmuş olan Türkiye ile Rusya’nın arasını açmak var. Türkiye, ABD destekli Cenevre görüşmelerini gölgede bırakmış olan Astana barış sürecinde Rusya ve İran ile işbirliği yapıyor.

Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’nu ve Savunma Bakanı Hulusi Akar’ı içeren bir Türk heyeti, 29 Aralık Cumartesi günü, ABD askerlerinin çekilmesinin olası sonuçlarını Rus mevkidaşları ile ele almak için Moskova’da olacak.

ABD askerlerinin çekilmesinin tam süresi ve koşulları açık olmaktan uzak. 23 Aralık’ta, Trump, Twitter’da, Erdoğan’la, “ABD askerlerinin [Suriye’nin kuzeydoğusundaki] bölgeden yavaş ve son derece koordineli bir şekilde çekilmesini” ele aldıklarını yazdı.

Bununla birlikte, ABD başkanı, Pentagon’un Irak’ın batısında bulunan Ayn El Esad hava üssüne 26 Aralık’ta yaptığı kısa ziyarette, Irak halkının buna yönelik ezici düşmanlığına rağmen, Amerikan askerlerinin Irak’ta kalacağını ve üssün Suriye’ye sınır ötesi baskınlar düzenlemek için kullanılabileceğini açıklamıştı.

Buradaki açık ima, ABD özel harekat birliklerinin Suriye’nin kuzeydoğusunda operasyon yürütmeye devam edeceği idi. Onların operasyonlarının IŞİD’i bastırmayı mı yoksa Suriye hükümetine karşı kullanmak için yeniden canlandırmayı mı hedefleyeceği görülecek.

Bu arada, ABD Dışişleri Bakanlığı, Cuma günü, İsrail’in Suriye içinde sözde İran bağlantılı hedeflere karşı hava saldırıları düzenlediğini doğruladı. İsrail ordusu, 2017’den beri bu türde 200’ü aşkın hava saldırısı gerçekleştirdiğini kabul ediyor.

ABD Dışişleri Bakanlığı, yaptığı açıklamada, “İran’ın, Suriye’de ve bölge genelinde, İsrail’i vurma açık niyetine ve kabiliyetine sahip terörist gruplara desteği ve onları beslemesi kabul edilemez,” diyor ve ekliyordu: “Amerika Birleşik Devletleri, İsrail’in, İran rejiminin saldırgan maceracılığına karşı kendini savunma hakkını bütünüyle desteklemektedir ve bizler, İsrail’in bunu kararlı bir biçimde yapmak için gerekli askeri kapasitesinin bulunduğundan emin olmaya devam edeceğiz.”

Bu açıklama, İsrail’in Suriye’deki hedefleri vurmasından sadece üç gün sonra geldi. Moskova, ayrıca iki sivil yolcu uçağını tehlikeye atan bu hava saldırılarını, “Suriye’nin egemenliğinin apaçık bir ihlali” olarak kınamıştı.

Trump yönetiminin ABD askerlerinin Suriye’de konuşlanması konusunda gerçekleştirdiği taktiksel değişiklik ne olursa olsun, Washington’ın, Suriye’de ve petrol zengini tüm Ortadoğu’da ABD egemenliğini ileri sürmeyi ve İran ile Rusya’nın etkisini zayıflatmayı amaçlayan askeri saldırganlık stratejisini sürdürdüğü açıktır. Bu çabaların bölge çapında bir savaşa ve hatta bir dünya savaşına doğru yayılması tehlikesi, hiçbir şekilde azalmamıştır.

Loading