İran’ın Irak’taki ABD üslerini vurmasının ardından Erdoğan ile Putin TürkAkım boru hattını açtı

Türkiye Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan ile Rus mevkidaşı Vladimir Putin, Çarşamba günü, TürkAkım boru hattının resmi açılış törenine katıldılar. Tören, ABD’nin İslami Devrim Muhafızları’na (IRGC) bağlı Kudüs Gücü’nün komutanı General Kasım Süleymani’yi öldürmesinin ve Tahran’ın Irak’taki ABD üslerine füze saldırısı düzenleyerek misilleme yapmasının ardından bölgede artan savaş gerilimlerinin ortasında düzenlendi. Erdoğan ve Putin, basına kapalı düzenlenen toplantılarda, Suriye ile Libya’da artan savaş gerilimleri dahil bir dizi konuyu ele aldı.

Recep Tayyip Erdoğan ve Vladimir Putin [Kaynak: http://en.kremlin.ru]

Putin, Suriye başkenti Şam’a yaptığı ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad ile İdlib dahil olmak üzere ülkenin kuzeyindeki durumu ele aldıkları ziyaretinin ardından Salı akşamı İstanbul’a geldi. Türkiye, İdlib’e asker konuşlandırmış durumda ve Esad hükümetine karşı İslamcı milislere destek sağlıyor.

Resmi açıklamaya göre, 930 kilometre uzunluğundaki TürkAkım projesi, yıllık toplam kapasitesi 31,5 milyar metreküp (bcm) olan iki hattı içeriyor. Bunlardan ilki, her yıl Karadeniz üzerinden Türkiye’ye 15,75 bcm doğalgaz taşıyacakken, ikincisi, Rusya-Avrupa arasında aynı miktarda doğalgazı Türkiye üzerinden taşıyacak. Bulgaristan’a, Sırbistan’a ve Macaristan’a doğalgaz tedarik edecek olan ikinci hattın da bu yıl açılması planlanıyor. TürkAkım, Rusya’yı Baltık Denizi üzerinden doğrudan Almanya’ya bağlayan denizaltı boru hattı Kuzey Akım 2 gibi, Ukrayna üzerinden gelen mevcut boru hattını es geçecek.

Bu stratejik boru hattının açılması, Washington’ın tehditlerine rağmen, Türkiye ile Rusya arasında gelişen ilişkileri yansıtıyor. TürkAkım anlaşması, Washington ve Berlin destekli 15 Temmuz darbe girişiminin başarısızlığa uğramasından sadece üç ay sonra, Ekim 2016’da, İstanbul’da yapıldı. Darbe, Moskova tarafından uyarılan Erdoğan’ın darbeye karşı sokağa çıkma çağrısı yapmasının ardından başarısızlığa uğradı.

Erdoğan hükümeti, Rusya’dan S-400 füze savunma sistemi satın alma görüşmelerini darbe girişiminden sonra başlattı. ABD Kongresi’nin geçtiğimiz ay kabul ettiği 2020 Mali Yılı Ulusal Savunma Yetkisi Yasası, S-400 ve TürkAkım nedeniyle Türkiye’ye yaptırımlar getiriyor. Washington, S-400 ile TürkAkım boru hattını, Türkiye’yi ABD zararına Rusya’ya yaklaştıran iki önemli ve kabul edilemez stratejik adım olarak görüyor.

Türk yetkililer boru hattını Türkiye’yi “yeni bir enerji merkezi” haline getirdiğini iddia ederek övseler de, Türkiye’de yaşayanlar aynı gaz için hâlâ Avrupalılardan daha fazla para ödeyecek. Al-Monitor, konuyla ilgili olarak, Moskova merkezli uzman Kerim Has’ın şunları söylediğini aktardı: “AB piyasalarında 1.000 metre küp Rus doğalgazının ortalama fiyatı yaklaşık 220 dolarken, Türkiye piyasası TürkAkım kanalıyla aynı miktarda gaza yaklaşık 305 dolar ödeyecek.”

Rusya, Kasım 2015’te Suriye üzerindeki bir Rus savaş uçağını düşürmesinin ardından Türkiye’ye ekonomik yaptırımlar getirmişti. Darbe girişiminden sonra iki ülke arasındaki ilişkiler yeniden kurulup geliştirilse de, Moskova şimdiye kadar ikili anlaşmalardaki sert tavrını tamamen yumuşatmış değil.

Törende konuşan Rusya Devlet Başkanı Putin, TürkAkım’ı, “işbirliğini daha da arttırmaya yardımcı olacak olan son derece önemli ve benzersiz bir doğalgaz aktarım sistemi” olarak tarif ederek şunları ekledi: “TürkAkım’ın başarıyla hayata geçirilmesi, Türk-Rus stratejik ortaklığının dikkat çekici sonucunu göstermektedir.”

Putin, ABD’nin İran’a karşı saldırganlığına atıfla, şunları söyledi: “Zorlu bir dünyada yaşıyoruz. Ne yazık ki, bölgemizde gerilimi tırmandırmayı amaçlayan bazı eylemler var. Ama Türkiye ve Rusya oldukça farklı bir örnek sergiliyor.” Putin, ABD’nin saldırganlığını açıkça kınamaktan kaçınırken, İran’ın Irak’taki ABD üslerine yönelik saldırısı hakkında da yorum yapmamayı tercih etti.

Projeyi “tarihi” olarak nitelendiren Erdoğan ise, “Türkiye ve Rusya olarak bu işbirliğinin zemini üzerinde yeni projelere, yeni başarılara imza atmaya devam edeceğiz,” diye konuştu.

Ülke içinde ekonomik kriz ve artan sınıfsal gerilimler ile karşı karşıya bulunan Türk egemen seçkinlerinin gelişmelere yönelik korkusunun açık bir işareti olarak, Erdoğan, Ortadoğu’daki tehlikeli durumu ele almaya daha fazla zaman ayırdı ve “Hiç kimsenin sadece kendi çıkarları uğruna Irak başta olmak üzere tüm bölgeyi yeni bir ateş çemberine atmaya hakkı yoktur,” dedi.

Erdoğan, Stalinistlerin 1991’de SSCB’yi dağıtmasından bu yana Ortadoğu’da ABD önderliğinde neredeyse kesintisiz devam eden emperyalist savaşlar ve müdahalelerden sonra, “gerilimi düşürme” çağrısı yaparak şunları söyledi: “Türkiye olarak ne Irak’ın ne Suriye’nin ne Lübnan’ın ne de deniz yoluyla enerji ticaretinin yüzde 30’undan fazlasının yapıldığı Körfez bölgesinin vesayet savaşlarının sahnesi haline gelmesini istemiyoruz.” Ne var ki, Türkiye, ABD’nin Irak istilasını destekledi, Suriye’deki rejim değişikliği savaşına doğrudan katıldı ve hem Irak’ta hem de Suriye’de ABD destekli Kürt milliyetçisi güçlere karşı harekatlar düzenledi.

IRGC, yaptığı açıklamada, tüm ABD müttefiklerini uyardı ve ülkelerindeki üslerden İran’a saldırı düzenlenmesi halinde askeri misilleme hedefi olacakları uyarısında bulundu. Bu, ABD’nin NATO müttefiki olarak stratejik İncirlik hava üssünde ABD askerlerine ve nükleer silahlarına ev sahipliği yapan Türkiye’yi de açıkça kapsamaktadır. Aralık ayında, Erdoğan, ABD’nin Türkiye’ye yönelik yaptırımlarına İncirlik’i kapatma tehdidiyle karşılık vermişti. Washington’ın İran’a saldırmak için Türkiye’deki üsleri kullanmak istemesi ya da İran’ın yeni ABD saldırılarını önlemek amacıyla bu üsleri vurması durumunda, Ankara’nın tepkisinin ne olacağı belirsiz.

Erdoğan, konuşmasında, Doğu Akdeniz enerji rezervleri üzerine yaşanan çatışmayı da gündeme getirdi ve bir önceki Perşembe günü İsrail, Kıbrıs Rum yönetimi ve Yunanistan arasında imzalanan rakip bölgesel enerji anlaşmasına atıfla, “Doğu Akdeniz’de ülkemizin dışlandığı hiçbir projenin ekonomik, hukuki, diplomatik bakımdan hayata geçme şansı yoktur,” dedi.

Üç ülke arasındaki anlaşma, Kasım ayının sonunda Türkiye ile Libya’nın başkenti Trablus’ta bulunan Fayiz es-Serrac’ın başkanlık ettiği Ulusal Mutabakat Hükümeti (GNA) arasında imzalanan, askeri yardımı ve deniz sınırlarının belirlenmesini kapsayan anlaşmanın ardından geldi. Ankara, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti (KKTC) ve Libya üzerinden Doğu Akdeniz’deki hidrokarbon rezervleri üzerinde hak iddia ederken, neredeyse tüm büyük bölgesel güçler Türkiye’nin hak iddialarına karşı çıkıyor.

Türk ve Rus hükümetleri, Suriye’nin İdlib ilinde olduğu gibi, Libya çatışmasında da karşıt tarafları destekliyor. Ankara Trablus’ta bulunan ve Birleşmiş Milletler tarafından tanınan GNA rejimine arka çıkarken, Moskova, Libya’nın doğu liman kenti Tobruk’taki rakip hükümete bağlı General Halife Hafter’in Libya Ulusal Ordusu’nu destekliyor ve TBMM’nin geçtiğimiz hafta kabul ettiği Libya’ya asker gönderme tezkeresine karşı çıkıyor.

Erdoğan, Türk askerlerinin Libya’daki İslamcı savaşçılarla beraber savaşmayacağını ve orada bir harekat merkezi kurulacağını açıklamıştı. Haberlere göre, şimdiye kadar Libya’ya 35 Türk askeri gönderildi.

TürkAkım töreninden sonra Erdoğan ile Putin arasında yapılan görüşmenin ardından, Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Rus mevkidaşı Sergey Lavrov ile beraber düzenlediği basın toplantısında, iki devlet başkanının “Libya’da, 12 Ocak gece yarısı 00.00’da ateşkes sağlanması için” çağrıda bulunduklarını açıkladı. Haberlere göre, Trablus’taki yönetim çağrıyı kabul ederken, Hafter’in önderlik ettiği Libya Ulusal Ordusu ateşkesi reddetti.

Loading