İtalya’da salgın sırasında fabrikaların kapatılması talebiyle fiili grevler patlak verdi

Küresel koronavirüs salgınından dolayı İtalya’daki ölü sayısı geçtiğimiz hafta hızla artarken, bu ölümcül hastalığın yayılmasını durdurmak için ülke genelinde fiili grevler patlak verdi. Başbakan Giuseppe Conte hükümeti beyaz yakalı işçilerin dışarı çıkmayıp evden çalışmasını isterken, fabrika işçileri, faaliyetleri virüsle mücadele açısından gerekli olmayan sanayi tesislerinin kapatılması yoluyla salgının sınırlanmasını talep ediyorlar.

İşçiler, hastalığın milyonlarca yaşama mal olma tehlikesine rağmen işe gelip çalışmaya devam etmelerini isteyen bankalarla ve Conte hükümetiyle işbirliği yapan çürümüş sendika bürokrasisine başkaldırıyorlar. Bu grevler, mali aristokrasinin koronavirüs salgınına gösterdiği canice kayıtsızlığa karşı giderek büyüyen uluslararası bir grev dalgasının bir parçası. Londra’daki posta işçileri, Paris’teki otobüs şoförleri ve Kanada’daki Fiat-Chrysler işçileri daha önce iş bıraktılar.

Fiat-Chrysler’in Napoli, Pomigliano tesisi (Fotoğraf: Ra Boe)

Görünen o ki, İtalya’daki grev dalgası, Fiat-Chrysler’in (FCA) Napoli, Pomigliano’da bulunan ve 6.000 işçinin çalıştığı fabrikasında başladı. Süper zenginler için lüks Alfa-Romeo arabalarını üretmek üzere çalıştırılan otomotiv işçileri, Salı günü öğlen 2 vardiyasının başlangıcında güvencesiz koşulları protesto ederek kendiliğinden iş bıraktılar.

Çarşamba günü FCA, Pomigliano fabrikasının yanı sıra Melfi, Atessa ve Cassino’da bulunan tesisleri de Cumartesi gününe kadar kapattığını duyurdu. Ancak FCA yönetimi, işçileri işbaşı yapmaya zorlayabilmek için, tesislerinin “sterilize edilmiş” olacağını iddia etti. Bu tavır, hastalığın fabrikalardaki işçiler ve diğer çalışanlar arasında yayılması tehlikesi karşısında yöneticilerin sergilediği canice kayıtsızlığı gözler önüne serdi.

Aynı akşam Başbakan Conte, bulaşıcı hastalıkla mücadele etme yönünde acil durum önlemlerinin arttırıldığını duyurmak zorunda kaldı. Tüm restoranların, müzelerin, gereksiz mağazaların kapatılması, dışarıda toplanmanın yasaklanması, seyahat kısıtlamalarının arttırılması ve tüm yurttaşların mümkün oldukça evden çıkmamalarının istenmesi bu önlemler arasındaydı.

Ne var ki, sırtlarından kâr elde etmeyi sürdürmek için dar montaj hatlarında çalışmaya devam etme emri verdikleri işçilere ve ailelerine tedavisi olmayan, potansiyel olarak öldürücü bir hastalık bulaştıran büyük şirketlerin faaliyetlerine hiçbir kısıtlama getirilmedi.

Grev dalgası, Çarşamba’dan Cuma’ya kadar tüm büyük sanayiyi vurarak İtalya geneline yayıldı. Corriere della Sera, “İşçiler; koronavirüse karşı, daha doğrusu koronavirüse rağmen fabrikaları açık tutan hükümete karşı greve gidiyor,” diye yazdı.

Grev dalgası, uluslararası şirket medyasında neredeyse tamamen sansürlendi: egemen sınıf, aynı patlayıcı öfkenin her yerde tırmanmasından ve dünya genelinde İtalya işçilerin örneğinin takip edilme olasılığından dehşete kapılıyor.

Secolo d’Italia, Perşembe günkü haberinde, hastalıktan en kötü etkilenen yerler arasındaki Lombardiya bölgesinde bulunan Brescia’da “bazı fabrikalardan işçiler birden fazla fiili grev başlattılar. [Güneydeki] Taranto iline bağlı Grottaglie’de de bir isyan meydana geliyor.”

Liguria’ya bağlı Fincantieri’deki tersane işçileri, bir işçinin koronavirüs testinin pozitif çıkmasının ardından iş bıraktılar ve grev hızla Liguria yarımadasındaki diğer tersanelere yayıldı.

Stalinist sendika yayın organı Rassegna Sindicale’ye göre, Pogliano Milanese’de bulunan soğutma sistemleri üreticisi Scotsman Ice’da ve Cormano’daki Bitron araç parçası tesisinde çalışan işçiler Perşembe günü iş bıraktılar.

Cuma günü Solaro’daki Electrolux’te çalışan çoğunluğu kadın en az 700 işçi işe gitmeyi reddetti. Cornaredo’daki Lobo ve Lainate’deki Tecnomagnete işçileri greve gitti. Mantua’daki Corneliani’da çalışan 450 giyim işçisi, Voice of Montova gazetesinin ifadesiyle, “hükümetin virüsle mücadeleyle alakası olmayan şirketlerin kapatılması talimatı vermemesini” protesto etmek için iş bıraktılar. Toskana’ya bağlı Pistoia’da Hitachi ray fabrikasında çalışan işçiler de Cuma gününden itibaren 21 Mart’a kadar grev başlattılar.

İş bırakma eylemleri İtalya’nın tüm çelik sanayisini vuruyor. Çoğu metal fabrikası 22 Mart’a kadar faaliyetlerini durdurdu. Cuma günü, en büyük metal işçileri sendikası, tabandaki işçiler arasında büyüyen isyan karşısında, şirketlerin faaliyetlerini durdurmaması halinde grevlerin 22 Mart’a kadar tüm sektörü etkileyeceği uyarısında bulunan bir açıklama yapmak zorunda kaldı.

Il Riformista’ya göre sendika, belirsiz şekilde, ücretlerin “esasen sözleşmeye dayalı araçlarla ya da yasaların gerektirdiği şekilde bir sosyal güvenlik ağıyla karşılanması” çağrısı yaptı. Bu, işçilerin salgın nedeniyle tam maaş alacaklarına dair inandırıcı bir güvence almadıkları anlamına geliyor.

Grevler patlak verene kadar işçileri işyerinde tutmaya yardımcı olan ve ancak işçiler iş bırakırken grev çağrısı yapan sendika yöneticileri de grevler konusunda en az hükümet ve şirketler kadar kaygılılar ve grevleri sonlandırmak istiyorlar. Stalinist İtalyan Metal İşçileri Sendikası (FIOM) Genel Sekreteri Francesca Re David, sendikalardan bağımsız fiili grevlerin daha fazla yayılmasını önlemek amacıyla hükümeti olağanüstü “istişare” toplantısı düzenlemeye çağırdı.

Başbakan Conte, Cuma günü, sendikalar ve işveren dernekleri ile video konferans yoluyla bir acil durum toplantısı düzenledi. Hükümetin toplantı üzerine yayımladığı bildiri, “ortak bir çözüme ulaşmak için en yüksek düzeyde işbirliği” sergiledikleri için sendika ve şirket temsilcilerini kutluyordu. Conte, “tüm tarafların sorumluluk üstlenmesini fazlasıyla takdir etti ve toplantıyı karakterize eden oldukça yapıcı atmosferi vurguladı.” Cuma akşamı düzenlenen bir sonraki toplantıda “herkes işi en kısa sürede halletmeye hazır olacağından emindi.”

Hükümet, sendikalar ve şirketler, işçileri salgın sırasında fabrikalara dönerek yaşamlarını riske atmaya zorlamak için “yapıcı bir şekilde” çalışacaklar. Böylece, salgın sırasında servetlerini herhangi bir şekilde tehlikeye atabilecek hiçbir şey yapılmayacağı konusunda süper zenginleri tatmin edecekler. WSWS’nin Cuma günkü perspektif yazısında belirttiği gibi, “Kapitalist oligarşinin ilkesi şudur: ‘Eğer milyarlar biriktirmemiz milyonların ölmesini gerektiriyorsa, ölsünler.’”

İşçiler, bu kirli manevralara karşı uyanık olmalılar. Halkın sağlığı ve can güvenliği için, Conte hükümetine karşı patlak veren işçi sınıfı mücadelelerinin önderliği, hükümetin sendika uşaklarının elinden alınmalıdır. İtalya’da ve dünya genelinde, hangi koşullarda hangi fabrikaların çalışacağına karar vermesi gereken, mali oligarşi ve onun siyasi-sendikal temsilcileri değil, işçi sınıfıdır.

Bu ise sendikalardan bağımsız ve tabanın denetimi altında olan işçi komitelerinin inşasını gerektirmektedir. Bu komiteler, işçi sınıfı mücadelelerini koordine edebilir, işçileri işbaşı yapmaya zorlama girişimlerine karşı koyabilir, fabrikaların kapatılmasını denetleyebilir, kendilerini tecrit eden işçilerin tam maaş almasını sağlayabilir ve nihayetinde salgın sona erdikten sonra tesislerin yeniden açılıp güvenli bir şekilde işlemesini denetleyebilirler.

Taban komiteleri, sendikaların ve egemen sınıfın muhalefetine rağmen bu faaliyeti sürdürmek için, Conte hükümetine ve onun hem uluslararası mali piyasalar hem de Avrupa Birliği (AB) içindeki destekleyicilerine karşı devrimci bir perspektife gerek duymaktadır.

Koronavirüs salgını, kapitalist sınıfın yönetemediğinin unutulmayacak kanıtıdır. Cumartesi sabahı, paniklemiş durumdaki Conte, işçiler işbaşı yapmaya zorlanabilsin diye, “tüm işçilere maske dahil ücretsiz kişisel koruyucu donanım” sağlama sözü verdi. Başbakan, salgından etkilenen fabrikalardan olup da kendisinin, ailesinin, arkadaşlarının ve sevdiklerinin yaşamını riske atarak çalışmaya gidenleri, “büyük bir ulusal sorumluluk eylemi” gerçekleştirmekle övdü.

Ne boş laf ama! Bu “büyük bir ulusal sorumluluk eylemi”, yalnızca bankaların kârlarını, sendika bürokratlarının kabarık maaşlarını, işçilerin ise ölen yakınlarını saymasını garanti edecektir.

Artık devrim zamanı. Avrupa’da ve dünya genelinde sağlık harcamalarını kesen, ücretleri ve yaşam standartlarını düşüren kemer sıkma politikaları ortadan kaldırılmalı ve gerekli altyapı, mali aristokrasinin haksız servetine el konularak inşa edilmelidir. İtalya’da ve dünya genelinde milyonlarca insanın hayatı, işçi sınıfın siyasi iktidarı almasına ve kapitalizmin yerini sosyalizme bırakmasına bağlıdır.

Loading