Alman CEO’lar koronavirüs krizinden nasıl kâr ediyor?

Büyük Alman şirketlerinin yöneticileri koronavirus krizinden milyonlar kazanıyor. Bu, 15 Nisan’da Süddeutsche Zeitung’un ekonomi bölümünde yayımladığı bir makalede ortaya çıktı.

Gazete haberi, üst düzey yöneticilerin –bir şirketteki hisse senetlerinin o şirketin yöneticileri tarafından alım satımı şeklindeki– işlemleri ile ilgili verilere dayanıyor. Bu tür işlemler, hisse geri alımlarıyla, yani hisselerin şirketin kendisi tarafından geri alınmasıyla aynı değildir. İkinci durumda, yönetim kurulu üyeleri şirketlerinde ancak kendi hisselerine sahip olmaları halinde bundan yararlanırlar—geri alım toplam hisse sayısını azaltır ve böylece ellerindeki hisselerin değeri artar.

Üst düzey yöneticiler her zaman şirketin gelecekteki gelişimiyle ilgili içeriden bilgiye sahip olduğu ve aldıkları kararlar da şirketin hisse değerini doğrudan etkilediği için, onların bu tür işlemlerinin, içeriden bilgi ticaretinin bir biçimi olarak yasaklanması gerekirdi. Yine de yöneticilerin sadece belirli kurallara uyması ve işlemleri rapor etmesi durunda bu tür ticarete izin veriliyor.

Süddeutsche Zeitung’daki makale, Almanya’da borsalara (ör. Dax, M-Dax ve S-Dax) kayıtlı önde gelen firmalardan birçok yöneticinin, koronavirüs krizi nedeniyle hisse senedi fiyatlarının düşmesinden sonra kendi şirketlerinin hisselerini satın aldığını bildiriyor. Makalede özellikle Carsten Spohr (CEO, Lufthansa), Stephan Sturm (Fresenius), Martin Brudermüller (BASF), Saori Dubourg (BASF), Rudolf Staudigl (Wacker Chemie) ve neredeyse Lanxess’in tüm yönetim kurulundan bahsediliyor.

Üst düzey yöneticiler, hisseleri satın alırken, federal hükümetin büyük Alman şirketlerini desteklemek için 600 milyar avroluk bir paket planlandığından ve hisse fiyatlarının yakında tekrar yükseleceğinden ya haberdarlardı ya da bundan şüphe duymuyorlardı. Şirketler o dönemde hükümetle yakın temas halindeydiler.

Sonuçta işe yaradı. Dax 18 Mart’ta 8.500 puanın altına düştükten sonra o zamandan beri dik bir şekilde yükseldi ve şu anda 10.000 puanın üzerine demir attı. Hatta dört hafta içinde yüzde 25’lik bir artışla 14 Nisan’da 10.700 puana kadar ulaştı. Bu durum, çoğu işçi kısa süreli çalışma ödeneği altında maaşının yüzde 60’ını almak zorunda kalır ve işleri için endişelenirken önde gelen yöneticilerin vurgun yaptığı anlamına gelmektedir.

Süddeutsche Zeitung’un, Frankfurt Finans ve Yönetim Okulu’nda çalışan ve yılardır bu konuda araştırma yapan Olaf Stotz’a dayanarak verdiği habere göre, yöneticiler 2008 mali krizi sırasında da aynı stratejiden yararlanmışlardı.

Makalede, “Eylül 2008 ortalarında ABD yatırım bankası Lehman Brothers’ın iflasından önce, yönetim kurulları, denetleme kurulları ve onlara yakın kişiler hisselerini büyük ölçekte satmıştı,” diye belirtiliyor. Ayrıca, “Daha sonra, 2009’da, kendi şirketlerinden hisse almak için bu düşük fiyatları kullandılar. Sadece iki hafta içinde içeriden yapılan 200’e yakın hisse alımı, o zaman için bir rekoru temsil ediyordu,” deniyor. Süddeutsche Zeitung’un makalesi, Alman şirketlerinin denetim kurullarında bulunan sözde işçi temsilcilerinin kaçının bu işlemlerden para kazandığını açığa vurmuyor.

Hatırlatmak gerekirse, 2008-2009 mali krizinin doruğunda Dax 3.666 puanla rekor bir düşüşe imza atmıştı. Dax, bu yılın Şubat ayında 13.580 puanla tarihi bir zirveye ulaştı. Doğru zamanda alım ve satım yapanlar sadece 11 yıl içinde varlıklarını neredeyse dört katına çıkarabildiler.

2008 krizinden sonra Alman hükümeti bankaları ve şirketleri “kurtarmak” için yüz milyarlarca avro ile müdahale etmişti. O zamandan beri bu kaynaklar, sıfır borçlanma ve sosyal harcamalarda büyük kesintiler politikası ile yerine kondu. Bu kesintiler, Alman sağlık sisteminde büyük kesintilerin yapıldığı bir dönemde vuran COVID-19’un yıkıcı etkilerinin de bir nedenidir.

Bu zenginleştirme aleminin yararlanıcılarından birinin Fresenius CEO’su Sturm olması dikkate değerdir. Sturm, 16 Mart’ta kendi şirketinden 57.000 avroluk hisse satın aldı. Fresenius, uluslararası bir sağlık şirketi ve 30 milyar dolarlık piyasa değeri ile Almanya’nın en büyük özel hastane işletmecilerinden biri.

Sturm, İspanyol hükümetinin ülkedeki hastaneleri ulusallaştırmayı planladığı bildirildiğinde hisse satın aldı. Bu, Fresenius’u sert biçimde etkileyecek bir önlemdi. İki gün sonra Fresenius, ulusallaştırmaya dair spekülasyonların herhangi bir dayanağı olmadığını açıkladı ve şirketin hisse senedi fiyatı yüzde 14 yükseldi.

Sturm, BASF CEO’su Brudermüller ile karşılaştırıldığında sadece küçük bir balıktır. 9 Mart’ta Brudermüller kendi şirketinden yaklaşık yarım milyon avroluk hisse satın aldı. İki hafta sonra Bundestag (Federal Meclis), büyük şirketlere 600 milyar avro para akıtılmasını kabul etti. Süddeutsche Zeitung, “Brudermüller veya diğer şirket yöneticileri anlaşmanın hazırlanmasında rol almış mıydı?” diye soruyor ve şöyle devam ediyor: “BASF’nin yanıtı kaçamak oldu: Yönetim, ‘özellikle kriz zamanlarında, federal ve eyalet düzeyinde birçok siyasetçiyle daima düzenli temas halindedir.’”

Kimya şirketi Lanxess’in yönetim kurulu da piyasalara yoğun bir müdahalede bulundu. Yönetim kurulu üyeleri, şirketin hisse geri alım programını açıklamasından kısa bir süre sonra, 11 Mart’ta 784.000 avro değerinde hisse satın aldı.

Dax borsası patronlarının zenginleştirilmesi, koronavirüs krizinin kapitalist toplumdaki sınıf çatışmasını ne kadar büyük ölçekte şiddetlendirdiğinin sadece bir örneğidir. Hastanelerde, mağazalarda ve fabrikalarda çalışan milyonlarca işçi açlık ücretleri için hayatlarını riske atar, işlerini kaybeder, borca batar ya da COVID-19’dan ölürken, en zengin toplumsal tabaka kendini daha da zenginleştirmek için krizden faydalanıyor.

Loading