Uluslararası Sosyalist Birlik’in Rusya’ya karşı ABD/NATO savaş yönelimini desteklemesinin arkasında ne yatıyor? – I. Bölüm

Marksistler verili bir savaşa yönelik tutumlarını, onu doğuran ve çatışmanın gelişimi içinde kendini dışa vuran derin tarihsel ve maddi güçleri analiz ederek tarif ederler. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin hükümetinin Ukrayna’yı istilasına karşı çıkarken, mevcut savaşı 20. yüzyılın tamamına ilişkin, özellikle de Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasıyla tetiklenen tarihsel süreçlere ve ABD/NATO tarafından otuz yıldır yürütülen emperyalist savaşa ilişkin daha kapsamlı bir Marksist analiz bağlamına yerleştirmektedir.

Küçük burjuva oportünistleri ise taban tabana zıt bir tutum alırlar. Olaylara yüzeysel bir şekilde yaklaşırlar; kapitalizm ve ulus devlet sistemi ile olan uyumları görüşlerinin sınırlarını belirler.

Uluslararası Sosyalist Birlik (ISL) adlı Morenocu-Shachtmancı oluşum, bu tutumun en çarpıcı ifadelerinden birine örnek oluşturmaktadır. Geçtiğimiz aylarda ISL, şu başlıkları taşıyan açıklamalar yaptı: “Ukrayna’ya karşı Rus emperyalist saldırganlığına hayır! NATO ve ABD Doğu Avrupa’dan defol! Emperyalistlerin çıkarları için daha fazla savaşa hayır!” ve “Rus emperyalizmi Ukrayna’dan defol! Ukrayna işçileri ve halkıyla dayanışmaya! Emperyalistler tarafından desteklenen savaşlara hayır!”

Bu sahte solcular, ABD-NATO’nun emperyalist politikalarına verdikleri desteği sahte “anti-emperyalist” sloganlarla kamufle etmeye çalışmaktadır. NATO tarafından desteklenmesine ve büyük ölçüde aşırı sağcı karakterine bakmaksızın “Ukrayna direnişi”ni yüceltme konusunda Batılı şirket medyasının coşkulu savaş propagandasına katılan ISL, savaşın patlak vermesinde belirleyici faktör olarak sözde “Rus emperyalizmi”nin saldırgan yayılmacılığını gösteriyor. NATO’nun müdahalesinden bahsettiğinde ise, onun varlığının “barış için bir garanti olmadığını” ve “Putin’e bahane sağladığını” iddia ediyor.

ISL, “Rus saldırganlığına karşı” Almanya ve diğer Avrupa ülkelerinde düzenlenen protestoları, onları burjuva önderliklerin rolünü gizleyerek coşkuyla destekledi. Söz konusu önderlikler, kendi emperyalist devletlerinden askeri gerilimi tırmandırmalarını talep ediyor, Rus halkına karşı nefret saçıyor ve Ukrayna şovenizmini teşvik ediyorlar.

Arjantin’in başkenti Buenos Aires’teki Rusya Büyükelçiliği önünde düzenlenen MST/ISL protestosu (Fotoğraf: Twitter)

Ulusal burjuvazilerin Ukrayna’daki çatışmaya ilişkin daha suskun bir tavır takındığı Latin Amerika’da, bizzat ISL, varlıklı orta sınıf içindeki gerici düşüncelere hitap eden bu tür gösteriler düzenledi. Arjantin’de, ISL’nin önde gelen partisi Movimiento Socialista de los Trabajadores (Sosyalist İşçi Hareketi, MST), Buenos Aires’teki Rusya Büyükelçiliği önünde ISL bayraklarının Putin’i Hitler olarak tasvir eden ve “Slava Ukraini” (Şan olsun Ukrayna’ya) sloganını içeren sağcı pankartlarla karıştığı bir protesto düzenledi.

4 Mart’ta ISL, Ukrayna’daki şubesi olan Ukrayna Sosyalist Birliği’nin (USL) lideri Oleg Vernik’in savaşla ilgili yorumlarını içeren “Kiev Günlükleri”ni yayımladı. Bir küçük burjuva şovenistinin diliyle konuşan Vernik şunları ilan ediyordu: “Ukrayna ordusu çok daha küçük bir yapıya sahip ve daha az hazırlıklı. Biz emperyalist bir devlet değiliz. Ama dün bizim çocuklar kahramanca mucizeler ortaya koydular. Ve direniyorlar! ... Yaşasın Ukrayna!”

ISL’nin NATO yanlısı konferansı

Bu görüşler, 9 Mart’ta ISL tarafından düzenlenen ve Vernik’in ana konuşmacı olarak yer aldığı “Kiev’den Uluslararası Konferans” başlıklı çevrimiçi etkinlikte daha da ileriye taşındı. Konferans, ISL’nin sözde NATO karşıtlığının bir aldatmaca olduğunu tamamen doğruladı.

ISL adına Vernik, Ukrayna devletini ve “çok olumlu kişisel özellikler gösterdiğini” söylediği Volodimir Zelenskiy’nin sağcı hükümetini övdü. Ukrayna devlet aygıtı ve ordusu içinde aşırı sağcı ve faşizan güçlerin varlığının bir “efsane” olduğunu söyleyen Vernik, pratikte ABD/NATO’nun –büyük olasılıkla bir nükleer savaş çıkaracak şekilde– Rusya ile doğrudan askeri çatışmaya girmesini talep etti. Vernik’in sözleriyle:

Birçok sol örgüt “iki emperyalizm arasında bir çatışma var ama biz iki tarafı da desteklemek istemiyoruz,” diyor. Ancak gerçek duruma bakmalıyız: savaşı kim kime karşı başlattı? Rus emperyalizmi. … Savaştan önce ABD Ukrayna’ya sadece yüz tanksavar silahı göndermişti ancak sanki çok fazla silah göndermiş gibi büyük bir skandal yaşandı. İki haftadır Devlet Başkanımız Zelenskiy NATO’dan Ukrayna hava sahasını kapatmasını ve Ukrayna halkını savunmasını istiyor. Peki, NATO bize ne cevap veriyor? “Sevgili dostlar, bu sizin çatışmanız ve biz bu çatışmada yer almak istemiyoruz.”

ISL’nin yanıltıcı bir şekilde iddia ettiğinin aksine, ABD’nin (ve Avrupalı emperyalist güçlerin) Ukrayna’da Rusya'ya karşı savaşa katılımı birkaç silahın konuşlandırılmasının çok ötesine geçmektedir. İstiladan önce ve sonra ülkeye akıtılan Amerikan ve Avrupa silahlarının miktarı aslında çok büyüktür ve giderek artmaktadır. Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin bildirdiği üzere, Biden yönetimi Ukrayna’ya 40 milyar dolarlık bir askeri ve mali yardım paketini onaylıyor ki bu “üç aydan kısa bir süre içinde Ukrayna’daki savaşa tahsis edilen toplam miktarı sarsıcı bir şekilde 53 milyar dolara çıkarıyor.” Dahası, Finlandiya ve İsveç’in NATO’ya katılma hamleleri, DEUK’un analizini tamamen doğrulamaktadır; bunlar, Rusya’ya karşı en son emperyalist provokasyonlar ve doğrudan savaş hazırlıklarıdır.

Fakat bunlar, Sovyetler Birliği’nin 1991’de Stalinistler tarafından dağıtılmasından bu yana ABD ve NATO’nun Doğu Avrupa'daki sistematik ilerleyişinin yalnızca en son bölümleridir. Amaç Rusya’yı kuşatmak ve nihayetinde sömürgeleştirmektir.

Bu çabalar, 2014 yılında Kiev’de düzenlenen ve Ukrayna’yı NATO’nun emperyalist emelleri doğrultusunda fiili bir askeri üsse dönüştüren ABD destekli aşırı sağcı darbe ile önemli ölçüde artırılmıştır. O zamandan beri NATO güçleri, Ukrayna ordusuyla ortak askeri tatbikatlar ve Moskova’yı doğrudan savaşla tehdit eden ABD-Ukrayna Stratejik Ortaklığı gibi diplomatik antlaşmalarla Rusya’ya karşı giderek daha savaşçı provokasyonlara giriştiler.

ISL’nin pozisyonunun sözde hareket noktası –“savaşı kim kime karşı başlattı”– özünde anti-Marksisttir. Devrimci enternasyonalistler için belirleyici soru “ilk kurşunu kimin sıktığı” değil, verili bir savaşın genel karakterinin ve arkasındaki toplumsal güçlerin ne olduğudur. Birinci emperyalist savaşla ilgili yazılarında Lenin, Clausewitz’in ünlü “Savaş, politikanın başka araçlarla devamıdır” sözünü sık sık hatırlatmış ve “Marksistler bu tezi her zaman haklı olarak herhangi bir savaşın önemine ilişkin görüşlerin teorik temeli olarak görmüşlerdir,” diye belirtmiştir.

Lenin’in uyardığı üzere, “eğer –tesadüfî faktörlerden ve rastgele örneklerden alıntı yapmaktan kaçınmak için– savaşan her iki grubun politikalarını on yılları kapsayan bir dönem üzerinden incelemediyseniz, eğer bu savaşın önceki politikalarla ne ilgisi olduğunu göstermediyseniz, o zaman bu savaşın neyle ilgili olduğunu anlamıyorsunuz demektir.” [“Savaş ve Devrim”, Mayıs 1917]. ISL’nin savaşa verdiği tepkiye rehberlik eden, tam da Lenin tarafından eleştirilen ve sistematik bir siyasi örtbas yöntemine dönüşen bu tutumdur.

Devam edecek…

Loading