Savaşa karşı mücadele ve PSG’nin görevleri

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin Almanya şubesi Toplumsal Eşitlik Partisi (Partei für Soziale Gleichheit, PSG), 31 Ekim ile 2 Kasım tarihleri arasında, Berlin’de, olağan parti kongresini topladı. Kongreden altı hafta önce, PSG’nin özel bir kongresi, “Alman Militarizminin dönüşü ve Toplumsal Eşitlik Partisi’nin görevleri” üzerine ayrıntılı bir kararı benimsemişti. Olağan kongre bu kararı ve burada yayımladığımız, aradan geçen sürede yaşanan gelişmelerden çıkarılan sonuçları özetleyen ek kararları yeniden onayladı.

1. Alman egemen seçkinleri, dünya kapitalizminin krizine ve Avrupa Birliği’nin eli kulağındaki başarısızlığına, militarizme dönüş ile yanıt veriyor. Toplumsal Eşitlik Partisi’nin 13-14 Eylül 2014’teki Özel Konferansı, bu gelişmeyi çözümlemiş ve savaşa karşı mücadeleyi parti faaliyetinin merkezine yerleştirme kararı almıştı. Kararda, “Tarih büyük bir şiddetle geri dönüyor” deniyor ve ekleniyordu: “Alman egemen sınıfı, Nazilerin suçlarından ve II. Dünya Savaşı’ndaki yenilgisinden neredeyse 70 yıl sonra, bir kez daha, Alman İmparatorluğu’nun ve Hitler’in büyük güç politikalarını benimsiyor.”

2. O zamandan bu yana, Almanya’nın militaristleşmesi devam etmekle kalmamış, hızlanmıştır. Üst düzey hükümet çevreleri, bütün siyasi partiler (CDU/CSU, SPD, Yeşiller ve Sol Parti), medya ve önde gelen akademisyenler bunun içinde yer alıyor. Medyanın Rusya’ya karşı ajitasyon ya da Bundeswehr’in (Alman ordusu) büyük çapta geliştirilmesi çağrısı yapmadığı, Ortadoğu’da büyük bir askeri müdahale talep etmediği tek bir gün bile geçmiyor. Onların kampanyası, halkın gözünü korkutmayı ve savaş karşıtı tüm muhalefeti susturmayı amaçlamaktadır.

3. Örneğin, Berlin Özgür Üniversitesi’nde bir siyaset bilimci olan Klaus Segbers, 27 Ekim tarihli Spiegel Online’da, Almanya’nın, Rusya’nın Kırım’ı ilhakına bugüne kadar “asıl olarak konuşmalarla” ve “ikircikli, geç, gönülsüz yaptırımlarla” tepki vermiş olmasından yakındı. Segbers, “Bizim mantığımız artık temel bir tehdide, gereğinde öz savunmacı şiddetle yanıt verme seçeneğini içermemektedir” diye yazıyor ve “uygun olan durumlarda, demokratik olmayan barış bozuculara karşı, kararlılıkla, uyarıda bulunmaksızın ve kalıcı bir şekilde” güç kullanma çağrısı yapıyordu.

4. Yeşiller Partisi’nden eski Dışişleri Bakanı Joschka Fischer, Avrupa Başarısız Olacak mı? adlı son kitabında, Doğu Avrupa’ya ve Balkanlar’a yayılma peşinde koşmakla suçladığı Rusya ile daha sert bir cepheleşmeyi savunuyor. Fischer, “Avrupalılar, her zaman olduğu gibi kavgalı, askeri olarak güçsüz ve umursamaz; kendi barışçıl hayal dünyalarında, Avrupa-Rusya işbirliğinin, Rus parasının ve ticaretinin nimetleri konusunda kendi yurtlarında üretilmiş hayallerle uyutulmuş durumda.” diye yazıyor.

5. Bu militarist kampanyada özellikle tehlikeli bir rol, Sol Parti ile onun saflarındaki sahte sol gruplar tarafından oynanıyor. Onlar, nüfusun geniş kesimleri içindeki militarizm karşıtı duyguları zayıflatmak ve hükümetin savaş politikalarına destek sağlamak için her şeyi yapıyorlar. Sol Parti’nin 14 önde gelen üyesi, Irak’ta ve Suriye’de yeniden canlanan askeri saldırıya, federal hükümete, Birleşmiş Milletler’de Almanya’nın da katılacağı emperyalist askeri müdahaleyi meşrulaştırmaya yönelik bir kararı destekleme çağrısı yaparak yanıt verdi. Sol Parti içindeki sahte solcular, ABD’nin bombalama görevlerini etkisiz olduğu için reddediyor ve bunun yerine, Kürt milisler ile diğer etnik azınlıkları silahlandırarak, karada bir vekil savaşı için çağrı yapıyorlar.

6. PSG, Almanya’da militarizme gerçekten karşı çıkan tek siyasi örgütlenmedir. PSG, Eylül ayındaki Özel Kongre’nin hemen ardından, “Alman seçkinleri neden bir kez daha savaş istiyor?” başlıklı bir dizi toplantı düzenleyerek, militarizme karşı bir saldırı başlattı. IYSSE (Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler) tarafından düzenlenen en önemli toplantı, savaşın ideolojik hazırlıklarının merkezi haline getirilmiş olan Berlin’deki Humboldt Üniversitesi’nde gerçekleşti.

7. IYSSE, toplantı için bir oda sağlamayı, “Üniversite üyelerine, toplantı öncesinde, sırasında ve sonrasında, bir kez daha iftira atılmayacak; örneğin onlara, bildirilerde, afişlerde, internette ya da başka yollarla militaristler ve savaş kışkırtıcıları diye hakaret edilmeyecek” koşuluna bağlamaya kalkışmış olan üniversite yönetiminin, etkinliği siyasi olarak sansürleme girişimini başarılı bir şekilde boşa çıkardı. Üniversite yönetiminin bu koşulu, militarizm yanlısı ideolojik saldırıda önemli rol oynayan profesörler Jörg Baberowski ile Herfried Münkler’e yönelik eleştiriye yapılmış bir göndermeydi.

8. IYSSE, bu koşulları kabul etmedi ve sansür girişiminin ayrıntılarını yayınladı. IYSSE, “Biz, Humboldt Üniversitesi’ndeki bir öğrenci grubu olarak, bu tür düşüncelere karşı çıkmanın, yalnızca hakkımız değil aynı zamanda görevimiz olduğunu düşünüyoruz. Bu, mektubunuzda belirttiğiniz gibi, ‘tartışmalı konuların bütünüyle bilimsel temelde’ tartışılması ile hiçbir şekilde çelişmemekte; tersine, onun özünü oluşturmaktadır.” açıklamasını yaptı. Sonuçta, üniversite yönetimi geri adım attı.

9. Bu toplantı, büyük bir siyasi başarıydı. Toplantıya tahminen, çoğu öğrenci 200 kişi katıldı ve semineri dikkatli bir şekilde izledi. Katılımcıların çoğunun savaşın ve militarizmin nedenlerine ilişkin devrimci bir kavrayışı yokken, bu toplantı, öğrenciler ve işçiler arasında var olan yaygın savaş karşıtlığını açığa çıkardı. PSG’nin militarizme karşı kampanyası, bu muhalefeti yüzeye çıkartmış ve ona bir yönelim sağlamıştır.

10. Bu, Marksist yöntem ve partinin görevleri açısından son derece önemlidir. Marx, Feuerbach Üzerine Tezler’inde, “şimdiye kadar var olan tüm maddeciliğin başlıca kusuru, şeyin, gerçekliğin ve duyusallığın, duyusal insan faaliyeti ve pratik olarak, öznel olarak değil ama yalnızca nesne ya da sezgi biçiminde kavranmasıdır.” demişti. Dolayısıyla, o maddecilik, “‘devrimci’, ‘pratik eleştirel’ faaliyetin önemini kavramaz.” Marx, “Pratikten yalıtılmış düşüncenin gerçekliği ya da gerçek olmaması konusundaki tartışma, bütünüyle skolastik bir sorundur.” sonucuna varmıştı.

11. Nesnel gerçekliği belirlemek, yalnızca pratikte mümkündür. Buradan, partinin, mevcut ekonomik kriz, toplumsal gerilimler ve askeri çatışmalar döneminde, siyasi ve teorik faaliyetini sistematik olarak genişletmek ve geliştirmek zorunda olduğu sonucu çıkar.

12. Savaşa karşı mücadelenin merkezinde, siyasi gelişmelerin Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) aracılığıyla süregelen çözümlenmesi ve sergilenmesi; sistematik olarak işçi sınıfına ve öğrenci gençliğe yönelme ve PSG ile bütün sahte sol eğilimler arasına kalıcı siyasi ve teorik sınırlar çizilmesi yer almaktadır. Bu burjuva, emperyalizm yanlısı [sahte sol] eğilimlerin işçi sınıfı içindeki etkisi sistematik olarak zayıflatılmalıdır.

13. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin 3 Temmuz 2014 tarihli açıklamasında, “Savaşa karşı mücadele olmaksızın sosyalizm uğruna; sosyalizm uğruna mücadele olmaksızın da savaşa karşı mücadele edilemez” yazılı. Savaşa karşı mücadele, uluslararası işçi sınıfının sosyalist bir program temelinde birleşmesini gerektirir. DEUK’un diğer şubeleri ile özellikle de Avrupa’dakiler ile sıkı işbirliği ve yeni şubelerin inşası, PSG’nin savaşa karşı siyasi saldırısının merkezi bileşenidir.