Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (Avustralya) Dördüncü Ulusal Kongre Kararları

Uluslararası Bir Savaş Karşıtı Hareket İçin!

Aşağıdaki metin, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (Avustralya) 30 Mart – 2 Nisan 2018 tarihleri arasında Sidney’de düzenlenen Dördüncü Ulusal Kongre’sinde kabul edilen dört karardan ikincisidir. ABD’deki, Avrupa’daki ve Sri Lanka’daki Sosyalist Eşitlik Partilerinden ve Yeni Zelanda’daki Sosyalist Eşitlik Grubu’ndan delegeler kongreye yönelik kutlama konuşmaları yaptılar. Göreve gelen ulusal komite, James Cogan’ı SEP ulusal sekreterliğine, Cheryl Crisp’i ulusal sekreter yardımcılığına ve Peter Symonds’u Dünya Sosyalist Web Sitesi ulusal editörlüğüne yeniden seçti.

1. Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SEP) çalışmasının merkezinde, yaklaşan bir dünya savaşı tehlikesine karşı mücadele bulunmaktadır. Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK), işçi sınıfını küresel bir felakete sürüklenmeye karşı harekete geçirmek için gerekli devrimci önderliği sağlama kapasitesine sahip tek siyasi örgüttür. Savaşı önlemenin tek yolu, kapitalizmin ve onun rakip ulus devletler sisteminin yerini birleşik bir dünya sosyalist federasyonunun alması; yani sosyalist devrimdir.

2. DEUK, 2014 ve 2016 kararlarında, küresel kapitalizmin derinleşen krizinin ve onun altında yatan çelişkilerin, dünya savaşı yönünde artan bir tehdit yarattığı uyarısında bulunmuş ve uluslararası bir savaş karşıtı işçi sınıfı hareketinin inşa edilmesi çağrısı yapmıştı.

3. ABD emperyalizmi, dünya politikasındaki başlıca istikrarsızlaştırıcı etmen haline gelmiştir. Tarihsel gerilemesini Ortadoğu ile Orta Asya’daki yirmi yılı aşkın sürelik canice savaşlar yoluyla durdurmakta başarısız olan ABD, başlıca rakipleri olan Çin’e ve Rusya’ya karşı savaşa hazırlanmaya başlamıştı. Bu, artık yeni bir aşamaya ulaşmıştır. Obama yönetiminin 2011’de Pekin’e karşı “Asya’ya dönüş”ünde ve 2014’te Ukrayna’da Moskova’ya karşı müdahalesinde örtük olan şey, Trump yönetiminin Ocak 2018’deki Ulusal Savunma Stratejisi (NDS) ile artık açık hale getirilmiştir. NDS, “artık başlıca kaygı” “terörle mücadele” değil, “devletler arası stratejik rekabettir” ve ABD, “değişim yanlısı güçler”e, başlıca “stratejik rakipler”ine, yani Çin’e ve Rusya’ya karşı “savaş hazırlığına öncelik vermelidir” diye ilan ediyor. Washington’ın pervasızlığı ve saldırganlığı ile karşı karşıya bulunan yalnızca Çin’deki ve Rusya’daki kapitalist yönetimler değil; büyük Avrupalı ve Japon emperyalist güçler de, bu ABD ile çatışma anlamına gelse bile, yaşamsal çıkarlarını savunmak için silahlanmaları gerektiği sonucuna varmış durumdalar. Trump yönetiminin Çin’e ve diğer ülkelere karşı büyük ticaret savaşı önlemleri tehdidi, artan uzlaşmazlıklara ilişkin açık bir işarettir.

4. Dünya, tehlikeli bir taşma noktasına ulaşmış durumda. İşçi sınıfının müdahalesinin olmaması halinde, soru, savaşın patlayıp patlamayacağı değil, ne zaman patlayacağıdır. ABD ordusu, zaten, Rus ordusu ile Suriye’deki vekil savaşında karşıt saflarda karşı karşıya. Asya’da, Trump, gerekmesi durumunda askeri araçlarla, Kuzey Kore’nin ABD’yi vurma kapasitesine sahip bir nükleer füze (ABD’li yetkililerin sadece birkaç ay uzakta olduğunu söylediği bir kapasite) geliştirmesini önlemeye yemin etti. Bunların ve dünya genelinde diğer birçok parlama noktasının doğurduğu tehlike, bizzat Amerika Birleşik Devletleri içindeki yoğun toplumsal ve siyasal kriz eliyle şiddetlendiriliyor. Siyaset kurumu içinde önce Rusya’nın mı yoksa Çin’in mi hedef alınacağı üzerine şiddetli iç çatışmayla, egemen çevrelerdeki, güçlü Amerikan işçi sınıfının yeniden mücadelede ortaya çıkmasına ilişkin korkular iç içe geçiyor. Tüm taraflardan kuşatılmış olan Trump yönetiminin, devasa iç gerilimleri yabancı bir dış düşmana doğru dışarıya saptırmanın bir aracı olarak savaşa başvurması tehlikesi var.

5. Önümüzdeki dönemde kuşkusuz artacak olan savaş sarsıntıları, önceki ABD savaşlarının canice karakterinden zaten sonuçlar çıkarmış olan milyonlarca işçi ve genç arasında güçlü bir savaş karşıtı tepkiye neden olacaktır. Dahası, savaş yönelimi, egemen sınıf devasa askeri harcamalarının bedelini işçi sınıfına ödetmeye çalıştıkça, yalnızca sınıf mücadelesini yoğunlaştıracaktır. Dolayısıyla, işçi sınıfının toplumsal meseleler üzerine ortaya çıkan kitlesel mücadeleleri, savaşa karşı mücadeleyle ayrışmaz bir şekilde bağlantılıdır. Sosyalist Eşitlik Partisi, bu harekete, sosyalist ve enternasyonalist perspektifi temelinde atılgan bir şekilde müdahale edecektir.

6. DEUK, 2016’daki “Sosyalizm ve Savaşa Karşı Mücadele” kararında, geliştirilmesi gereken bir savaş karşıtı hareketin temel ilkelerini sergilemişti. Savaş karşıtı hareket işçi sınıfına dayanmalıdır; kapitalizm karşıtı ve sosyalist olmalıdır; kapitalist sistemi savunan tüm siyasi partilerden ve örgütlerden bağımsız ve onlara düşman olmalıdır ve en önemlisi, işçi sınıfının muazzam gücünü kapitalizme ve onun ulus devlet bölünmüşlüğüne son vermek ve dünya sosyalizmini kurmak üzere birleşik bir küresel mücadelede birleştirip harekete geçirecek şekilde uluslararası olmalıdır.

7. SEP, Avustralya’da savaş yönünde hızlanan hazırlıkları ve onu gerekçelendirmek için kullanılan yalanları ve propagandayı teşhir edecektir. Mevcut Koalisyon hükümeti ve önceki İşçi Partisi hükümeti Avustralya’yı ABD’nin Çin’e karşı savaş yönelimiyle tamamen bütünleştirmiş olsa da, Canberra basit bir şekilde Washington’ın bir kuklası değildir. Avustralya emperyalizmi, Asya-Pasifik’te kendi ekonomik ve stratejik çıkarlarına sahiptir ve Çin’in, kendi arka bahçesi olarak gördüğü Güney Pasifik’te artan etkisine düşmandır. Avustralya egemen seçkinlerinin baskın kesimleri, ülkenin ABD ile uzun süreli askeri ittifakını ve Wall Street ile sıkı ekonomik bağlarını, bu en büyük ticaret ortağı Çin ile savaş anlamına gelse bile, Avustralya’nın Asya’daki ve dünya çapındaki çıkarlarını korumada asli olarak görmektedir.

8. “Terörle mücadele”ye Müslümanlara yönelik iftiranın eşlik etmesinde olduğu gibi, medyanın ve siyaset kurumunun güçlü kesimleri, ordu-istihbarat kurumlarının desteğiyle, Çin “müdahalesi”ne karşı, Çin’i tehditkar bir düşman güç olarak resmetmeyi amaçlayan ırkçı bir kampanya başlatmış durumda. Turnbull hükümeti, İşçi Partisi’nin ve Yeşillerin desteğiyle, vatana ihanet, ayaklanma ve casusluk gibi mevcut suçların kapsamını ve cezalarını çarpıcı biçimde arttıran ve “yabancı siyasi müdahale”ye suçlu muamelesi yapan aşırı sert yeni yasayı geçirme sürecinde. Bu polis devleti önlemleri, Birinci ve İkinci Dünya Savaşları sırasında Avustralya’da olduğu gibi, savaş karşıtı protestoları bastırmak, partileri ve örgütleri yasadışı ilan etmek ve “düşman uyruklar”ı topluca hapsetmek için kullanılacaktır.

9. SEP, yalnızca işçi sınıfını bölmeye ve savaşı ve demokratik haklara yönelik saldırıları gerekçelendirmeye hizmet eden milliyetçiliğin, ırkçılığın ve yabancı düşmanlığının tüm biçimlerine karşıdır. Avustralya işçi sınıfının baş düşmanı, sınıf mücadelesini bastırmaya çalışmak ve ulusu savunma adına durmadan daha fazla özveri talep etmek için savaş yöneliminden yararlanan içerideki egemen sınıftır.

10. DEUK ve SEP, dünya sosyalist devriminin ayrılmaz bir parçası olarak, Çin’deki ve Rusya’daki işçi sınıfının sosyalist ve enternasyonalist bir hareketinin inşası için mücadele eder. Pekin ya da Moskova hükümetlerinin hiçbir politikasına destek verilemez. Stalinist aygıtların her iki ülkede de kapitalist ilişkileri yeniden kurması sırasında ortaya çıkmış olan yozlaşmış mali sektör ve şirket oligarşisinin çıkarlarını temsil eden bu yönetimler, işçi sınıfının acımasızca sömürülmesine ve bastırılmasına başkanlık etmektedir. Onların emperyalist tehditlere ve entrikalara yönelik milliyetçi ve militarist tepkisi, dünya savaşı tehlikesini yalnızca arttırmaktadır.

11. Güçlü bir savaş karşıtı hareketin inşası, SEP’in, işçi sınıfının burjuvazinin tüm hiziplerinden siyasi bağımsızlığı uğruna mücadelesiyle ayrışmaz biçimde bağlantılıdır. Yeşilleri, çeşitli pasifist oluşumları ve ABD ile ittifakın burjuva eleştirmenlerini kapsayan bütün düzen partileri, farklılıkları ne olursa olsun, Avustralya emperyalizmini savunmaktadır. Siyaset kurumu içinde, Avustralya’nın ABD’nin Çin’e karşı yoğunlaşan savaş yönelimine desteği üzerine ifade edilen kaygılar, tamamen taktiksel bir karakter taşımaktadır. İşçi Partili eski başbakan Kevin Rudd gibi daha “bağımsız” bir dış politika savunucuları, Avustralya için, ABD ile Çin arasında bir uzlaşmaya aracılık etmenin ve dolayısıyla savaşın sonuçlarından kaçınmanın mümkün olabileceğini ileri sürüyorlar. Ancak Rudd’un 2009’da ABD’de güvence verdiği gibi, bu tür bir diplomasiye “aynı zamanda güç konuşlandırmaya hazırlanma” eşlik edecektir. ABD’nin küresel egemenliğini sürdürebileceğinden kuşku duyan eski ordu generali Senatör Jim Molan gibi diğerleri ise, zorunlu olarak Washington’a bel bağlamaksızın kendi çıkarlarını ileri sürebilmesi için bir “Avustralya kalesi” kurmak üzere askeri harcamada büyük bir artış çağrısında bulunuyor. Başkaları daha da ileri gidiyor ve nükleer silah edinilmesini destekliyor.

12. “Bağımsız bir dış politika”yı savunanlar, orta düzey bir güç olan Avustralya’nın, her zaman, büyük emperyalist bölgesel güce (önce Britanya’ya, sonra, Singapur’un 1942’de düşmesinin ardından ABD’ye) yardımcı işlevi görerek çıkarlarının peşinden koştuğu gerçeğini görmezden geliyorlar. Onlar, Avustralya ordusunun, istihbarat kurumlarının ve devlet aygıtının ABD’ninkilerle tamamen bütünleşmiş olduğunu da gözardı ediyorlar. Avustralya, Başkan Obama ve şimdi de Trump yönetimi altında, Çin’e karşı savaş için büyük bir artçı üse dönüştürülmektedir. Pine Gap’taki son derece önemli iletişim, istihbarat ve hedef saptama üssü gibi mevcut altyapılar, kuzey Avustralya üslerinin ABD Deniz Piyadeleri’ne, savaş gemilerine ve savaş uçaklarına açılmasıyla takviye edilmiştir.

13. Avustralya emperyalizmi, ABD ile ittifakı çerçevesi içinde, aynı zamanda, bölge genelinde kendi ilişkilerini sağlamlaştırıyor. Bunlar, ABD ile kurulan “Dört kenarlı” gruplaşmanın diğer üyeleri olan Japonya ve Hindistan ile anlaşmaları; Pasifik’te Yeni Zelanda ve Fransa ile sıkı askeri bütünleşmeyi ve operasyonları ve Singapur’la ve diğer ASEAN devletleriyle daha sıkı bağları kapsamaktadır.

14. Avustralya’nın ABD emperyalizmi ve onun Hint-Pasifik stratejisi için merkezi önemi, Çin karşıtı bir şahin ve ABD Pasifik Komutanlığı’nın başındaki Amiral Harry Harris’in kısa süre önce Canberra’ya Amerikan büyükelçisi olarak atanmasıyla vurgulanmıştır. Canberra’nın ABD ile işbirliğinden geri adım atma yönündeki herhangi bir girişimi, hem Avustralya egemen çevreleri içindeki ABD yanlısı hizipten hem de geçmişte, 1975’te Gough Whitlam ve 2010’da Kevin Rudd dahil olmak üzere başbakanları görevden uzaklaştırmak için mareşal desteği vermekten çekinmeyen Washington’dan saldırgan bir tepkiyi kışkırtacaktır.

15. SEP, Sosyalist Alternatif ve Sosyalist İttifak gibi sahte sol örgütlerin savaş ve emperyalizm yanlısı tehlikeli gündemini teşhir etmeyi sürdürecektir. ABD Dışişleri Bakanlığı’nın dikte ettiği çizgiyi yineleyen bu gruplar, kapitalizmin krizi derinleştikçe sağa kayan ayrıcalıklı bir üst orta sınıf tabaka adına konuşuyorlar. Onlar, Suriye’de, Washington’ın sağcı vekillerini “devrimciler” olarak resmederek, ABD öncülüğündeki askeri müdahaleyi destekliyorlar. Onlar, Çin’i yayılmacı ve “emperyalist” olarak damgalayarak, şimdiden ABD’nin Pekin’e karşı savaş yönelimine desteklerinin işaretini vermiş durumdalar. En önemlisi de, bu gruplar, işçi sınıfının siyasi bağımsızlığı uğruna mücadeleye derinlemesine düşmanlar ve işçileri ve gençleri egemen sınıfın partilerine (özellikle, İşçi Partisi’ne ve Yeşillere) ve sendikalara tabi kılmaya çalışıyorlar.

16. SEP’in dünya sosyalizmi uğruna mücadelenin parçası olan perspektifi, geniş kapsamlı sosyalist önlemler uygulamaya koyacak bir işçi hükümetini iktidara getirmektir. Bir işçi hükümeti, tüm üs ve erişim anlaşmaları ile birlikte ABD ile ittifakı tanımayacak; terörle mücadele ve “yabancı müdahalesi” yasası dahil bütün antidemokratik yasaları yürürlükten kaldıracak ve tüm ordu-polis-istihbarat aygıtını dağıtacaktır. O, Avustralya emperyalizminin Papua Yeni Gine, Doğu Timor ve Güney Pasifik ada devletleri halklarını ezmesine son verecek ve Asya’daki ve dünyadaki işçi sınıfına kar sistemine son vermek için etkin şekilde yardım edecektir.

17. SEP, işçilerin ve gençlerin, ABD askeri ittifakına, silahlı kuvvetlerin Avustralya’da üslenmesine ve Avustralya’nın askeri müdahalelerine ve savaşlarına karşı en geniş siyasi muhalefetini teşvik edip buna öncülük edecektir. SEP, Asya işçilerinin siyasi eğitimi ve seferberliği konusunda özel bir sorumluluğa sahiptir. Parti, önümüzdeki dönemde, DEUK’un Asya ve Pasifik genelindeki etkisini genişletme ve bölgede Sosyalist Devrimin Dünya Partisi’nin yeni şubelerinin inşası için siyasi temelleri atma çabalarını yoğunlaştıracaktır.

Loading