Küba’nın yeni anayasası özel mülkiyeti tanıyor

Küba hükümeti, Pazar günü düzenlenen ve sonucu belirsiz olmayan bir referandumla onaylanan yeni bir anayasayı kabul etti. Yeni anayasa, açıkça özel mülkiyete izin veriyor; ülkeyi küresel ekonomiyle daha derin bir şekilde bütünleştirme ve daha önceki dönemde alınmış radikal ekonomik önlemlerden geriye kalanları ortadan kaldırma yönündeki önceki girişimleri güvence altına alıyor.

En önemlisi, yeni anayasa, Küba işçi sınıfına ve onun yaşam standartlarını diğer Latin Amerika ve Karayip uluslarından ayırt eden sosyal refah önlemlerine yönelik topyekün bir saldırı için hazırlığın işaretini veriyor.

Ulusal Seçim Komisyonu’na göre, anayasa referandumu, seçmenlerin yüzde 86,9’unun belgeyi onaylamasıyla sonuçlandı. Resmi haber ajanslarına göre, hükümetin oy verme ve anayasayı onaylama yönünde yürüttüğü yoğun kampanyanın ardından, referanduma katılım, en az 7,8 milyon kişi ya da oy verme hakkına sahip olanların yüzde 84,4’ü seviyesinde oldu. Bu, 1976’da önceki anayasa için oy veren yüzde 97,8 oranından daha az. Daha düşük katılım, her ne kadar çarpık da olsa, Küba hükümetinden hoşnutsuzluğun bir ifadesidir.

Anayasadaki en önemli değişiklik, “belirli” üretim araçlarında, “doğal ya da yasal Kübalıların veya yabancıların” özel mülkiyetinin açıkça tanınmasıdır. Başka bir ifadeyle, bu anayasa hükmü, çoğu “serbest meslek sahibi”nin (cuentapropista) ufak çaplı faaliyetlerinin onaylanmasının ötesine geçiyor. Bu önlem, devlet şirketlerinin ve mülkiyetinin ileride özelleştirilmesine ve yabancı şirketlerin adadaki faaliyetinin genişlemesine zemin hazırlıyor.

Anayasa, sosyalizmin “vazgeçilmez” olduğunu; “sosyalist ekonomi”nin “piyasayı düzenleyip kontrol edeceği”ni ve özel mülkiyetin “ekonomide tamamlayıcı bir rol” oynayacağını ileri süren bir dil kullanıyor. Küba Devrimi’nin sosyalist bir devrim olmadığı ve hiçbir zaman sosyalizmi kurmadığı gerçeği bir yana, Stalinist bürokrasiler de, yaklaşık otuz yıl önce Doğu Avrupa ekonomilerinde kapitalist mülkiyet ve piyasa ilişkilerini yeniden uygulamaya koymaya hazırlanırken, benzer iddialarda bulunmuşlardı.

Eski Sovyetler Birliği’nde perestroykanın (yeniden yapılanma) baş ideologlarından biri olan Vadim Medvedev, şunu ileri sürmüştü: “sosyalist mülkiyetin, onu esnek kılan ve farklı sektörlerdeki ve bölgelerdeki farklı ekonomik koşullara yanıt verebilir hale getiren birçok farklı biçimi vardır.” Bugün bile, Çinli Stalinistler, Çin kapitalizminden, “Çin’e özgü sosyalizm” olarak bahsetmekte ısrar ediyorlar. Ne var ki Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının işçi sınıfı üzerindeki etkisi yıkıcı oldu; 1989-91’i izleyen yıllarda beklenen yaşam süresi düştü ve toplumsal sefalet belirtileri hızla arttı.

Anayasadaki yeni hükümlerin çoğu, Küba’nın gelişmekte olan orta sınıfının desteğini kazanmayı amaçlıyor. Bu sınıf, son yıllarda, servetinin ticari girişimler için sağlam para ya da mal sağlayabilen yurtdışındaki bağlantılarla büyüdüğünü ve çıkarlarının gitgide yabancı sermayenin çıkarları ile örtüştüğünü görüyor.

Her ne kadar anayasa Küba Komünist Partisi’nin (KKP) ülkedeki “temel sütun” ve “öncülük eden siyasi güç” olmayı sürdüreceği konusunda net olsa da, hükümet, açıkça, hafif bir demokratik cilanın ve ticari faaliyetler ile yatırım kaynaklarının yasallaştırılmasının bu tabakaları cezbedeceğini umuyor.

Bu hükümler arasında, başbakanlık makamının yürürlüğe konması ve şu anda 5 yıllık iki döneme izin verilen Küba devlet başkanlığında dönem sınırlaması uygulanması var (Fidel Castro’nun 49 yıllık hükümet başkanlığı ile dağlar kadar farklı). Ayrıca, bölgesel meclisler dağıtılacak ve bunların yerini, sorumlulukların belediyelere devri ile birlikte, devlet başkanı tarafından atanmış valiler ve vali yardımcıları sistemi alacak.

Şu anda, kağıt üstünde, masumiyet karinesini ve ceza davalarında hakim önüne çıkarma emrini tanıyan ve zarar ve ihmal gerekçesiyle devlete karşı dava açma izni veren hukuk sisteminde de reformlar yapılıyor.

Yeni anayasa, küçük burjuvazi arasında kimlik politikasının gelişmesine ilişkin değerlendirmeleri dikkate alarak, cinsel yönelim üzerinden ayrımcılığı yasaklıyor. Eşcinsel evliliğe izin verme yönündeki önceki planlar, Katolik Kilisesi’nden ve bir dizi evangelist kilisesinden gelen basıncın ardından son taslaktan çıkarıldı.

“Komünist bir topluma doğru ilerleme” ifadesi, anayasa taslağından çıkarıldıktan sonra, görünen o ki halktan gelen çok yoğun tepkiler nedeniyle, son versiyona geri kondu. Bu, kuşkusuz, Kübalı işçilerin son on yıllarda eşitsizliğin devasa büyümesine yönelik muhalefetinin bir ifadesidir.

Hükümet, yeni anayasaya yönelik eleştiriler konusunda hassas davrandı ve evet oyu çıkması için yoğun bir kampanya yürüttü. Destek toplamak için, bunun, şu anda Küba’nın başlıca müttefiki olan Venezuela’da rejim değişikliği gerçekleştirme amacıyla bir provokasyon düzenleyen Amerikan emperyalizmine Latin Amerika’da bir darbe indirmeye eşdeğer olduğu bile ileri sürüldü.

Doğrusu, Küba hükümetinin yeni anayasasına ve sanayiyi devlet mülkiyetinden çıkarıp ülke genelinde piyasa ilişkilerini genişletme yönelimine, Venezuela’dan gelen yoğun devlet yardımlarına daha fazla bel bağlayamayacağı ya da bir toplumsal altüst oluş olmadan yeni bir “Özel Dönem”den sağ çıkamayacağı kabulü yön veriyor. Kendisini uluslararası işçi sınıfına dayandırmayan Küba yönetimi, bürokrasinin ayrıcalıklarını koruma umuduyla uluslararası sermayeden destek arıyor.

Küba’daki gelişmeler, özellikle Castro’yu “doğal Marksist” olarak göklere çıkaran ve Latin Amerika ve sömürge dünyası genelinde Dördüncü Enternasyonal’in inşası uğruna mücadeleyi terk eden Pablocu revizyonistlerin ileri sürdüğü, Castro yönetiminin Küba’da sosyalizmi uygulamaya koymuş olduğu biçimindeki iddiaları reddeden Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) perspektifinin doğruluğunu bütünüyle kanıtlamıştır.

Küba’nın sosyal refah sisteminden geriye kalanların ortadan kaldırılmasına ve toplumsal eşitsizliğin büyümesine karşı mücadele, yalnızca, kendisini Lev Troçki’nin sürekli devrim teorisine dayandıran devrimci sosyalist bir partinin önderliği altında verilebilir. Bu yüzden, Küba’da sosyalizmi inşa etme mücadelesi, DEUK’un şubesinin inşa edilmesini gerektirmektedir.

Yazar ayrıca şunu öneriyor:

Castroculuk ve küçük burjuva ulusalcı politikalar

[7 Ocak 1998]

Loading