Sri Lanka devlet başkanlığı seçiminde SEP adayı Pani Wijesiriwardena’ya oy verin

Emperyalist savaşa, kemer sıkmaya ve diktatörlüğe karşı sosyalist bir hareket inşa edin

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) Sri Lanka şubesi Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), işçileri, gençleri, kır yoksullarını ve aydınları, 16 Kasım’daki devlet başkanlığı seçiminde partinin devlet başkanı adayı Pani Wijesiriwardena’yı desteklemeye çağırır.

Wijesiriwardena, seçime katılan tek sosyalist adaydır. SEP’in Siyasi Komitesi’nin üyesi olan ve Dünya Sosyalist Web Sitesi’nin Colombo yayın kurulunda görev alan Wijesiriwardena, sosyalist enternasyonalizm temelinde işçilerin, gençlerin ve kır yoksullarının sosyal ve demokratik hakları uğruna 40 yıllık bir mücadele siciline sahiptir.

SEP, Birleşik Ulusal Parti (UNP), Sri Lanka Podujana Peramuna (SLPP) ve Janatha Vimukthi Peramuna (JVP) dahil bütün burjuva partilerine ve onların Nava Sama Samaja Partisi (NSSP), Birleşik Sosyalist Parti (USP) ve Öncü Sosyalist Parti (FSP) gibi sahte solcu izleyicilerine karşı sosyalist bir program ileri sürüyor.

SEP, işçilere ve gençlere gerçeği söyleyen tek partidir. Sri Lanka’daki ve dünya genelindeki işçilerin karşı karşıya olduğu devasa tehlikelere –savaş, kemer sıkma ve diktatörlük ve faşizm tehlikesi– kapitalizm ve onun zamanını doldurmuş ulus devlet sistemi çerçevesinde hiçbir çözüm bulunmamaktadır.

Tek çözüm, toplumu bir avuç aşırı zenginin kârları için değil, insanlığın ezici çoğunluğunun yakıcı ihtiyaçlarını karşılamak için yeniden biçimlendirmek üzere Güney Asya ve dünya genelindeki işçileri birleştirerek kriz içindeki kâr sistemini ortadan kaldırmaktan geçmektedir.

Perspektifimiz, işçi sınıfının tüm dünya yaşanan canlanması ile kesişiyor. ABD’deki öğretmenlerin grevini, General Motors’un Meksika, Kanada ve Güney Kore fabrikalarında çalışan işçilerin desteğine kazan 48.000 General Motors işçisinin grevi izliyor.

Fransa, Macron hükümetinin kemer sıkma önlemlerine ve demokratik haklara yönelik saldırılarına karşı “Sarı Yelek” adlı işçi ve gençlik hareketiyle sarsılıyor. Hong Kong’da, milyonlarca kişinin katıldığı ve temel demokratik hakların talep edildiği kitlesel protestolar aylardır devam ediyor.

Hindistan’da, Ocak ayında 180 milyon işçinin düzenlediği iki günlük genel grev, daha geniş bir grev hareketinin parçasını oluşturuyor. Tamil Nadu’daki on binlerce öğretmen aynı ay iş bırakırken, Maruti Suzuki’de ve Motherson Motors’da çalışan işçiler işlerine, ücretlerine ve koşullarına yönelik saldırılara karşı mücadeleye giriyor.

Sri Lanka’daki işçi sınıfı bu küresel hareketin parçasıdır. Geçtiğimiz yıldan bu yana, işçilerin çeşitli kesimleri hükümetin kemer sıkma programına karşı harekete geçti. Geçtiğimiz Aralık ayında, on binlerce plantasyon işçisi, sendikaların muhalefetine rağmen, düzgün ücretler uğruna mücadele etmek için iş bıraktı. Sadece geçtiğimiz iki ay içinde, yüz binlerce öğretmeni, üniversite çalışanlarının süresiz grevini, demiryolu işçilerini ve başka çalışanları kapsayan mücadeleler patlak verdi ve hepsi sendikaların ihanetine uğradı.

SEP’in devlet başkanlığı kampanyasının başlıca odak noktası, DEUK üyesi kardeş partilerimizle işbirliği içinde, işçi sınıfının Sri Lanka’da, Güney Asya’da ve dünya çapında yaklaşan mücadeleleri için gerekli devrimci önderliğin inşa edilmesidir.

Savaş yönelimini durdurun!

Tüm dünyadaki egemen sınıfların, kötüleşen mali krize ve ekonomik durgunluğa, ticaret savaşına ve rakiplerine karşı savaşa ve işçi sınıfına yeni yükler dayatmak için sınıf savaşına başvurmaktan başka bir çözümü yoktur.

Günümüzde dünya politikasındaki başlıca istikrarsızlaştırıcı etmen, Başkan Trump yönetimi altında zayıflayan küresel egemenliğini can havliyle desteklemeye çalışırken daha saldırgan ve daha pervasız hale gelmiş olan ABD emperyalizmidir.

Trump, Başkan Obama döneminde başlatılan ABD’nin Çin ile cepheleşmesini bir ekonomik savaşa doğru geliştirmiş durumda. Bu, 1930’larda olduğu gibi, Asya’yı ve dünyayı bu kez nükleer silahların kullanılacağı topyekun bir savaşa sürükleme tehlikesi yaratıyor. Trump, aynı zamanda, ABD’nin ekonomik ve stratejik çıkarlarını tehdit eden, sözde Avrupalı müttefikleri dahil bütün ülkeleri hedef alıyor.

Washington, savaşa hazırlık olarak, bölge genelinde ittifaklarını, stratejik ortaklıklarını ve üs anlaşmalarını sağlamlaştırıyor. Pentagon’un 2019 Hint-Pasifik Stratejisi’nde şunları belirtiyor: “Güney Asya’da, Sri Lanka, Maldivler, Bangladeş ve Nepal ile gelişen ortaklıkları gözetirken, Hindistan ile Büyük Savunma Ortaklığı’nı işler hale getirmeye çalışıyoruz.”

Hindistan’daki aşırı sağcı Hindu hükümeti, önceki Kongre Partisi önderliğindeki hükümet döneminde oluşturulan “Hindistan-ABD küresel stratejik ortaklığı”nı geliştiriyor. Yeni Delhi, geçtiğimiz yıl, Hindistan’ın limanlarını ve askeri üslerini ABD ordusuna açan anlaşmalar imzaladı.

2015’te Başbakan Ranil Wickremesinghe’nin de destek verdiği, ABD tarafından organize edilen bir yönetim değişikliği operasyonuyla iktidara gelmiş olan Sri Lanka Devlet Başkanı Maithripala Sirisena, dış politikayı hızla ABD ve Hindistan lehine değiştirdi. Colombo, ülkenin silahlı kuvvetlerini ABD ordusu ile sıkıca bütünleştirdi ve Mahinda Rajapakse’nin önceki yönetimi tarafından Washington ile imzalanan erişim ve çapraz hizmet anlaşmasını yeniledi.

Sri Lanka işçi sınıfı, ülkenin, yalnızca nükleer savaş barbarlığı ile sonuçlanabilecek olan jeopolitik gerilim ve rekabet girdabına çekilmesine izin veremez. Savaş yönelimini durdurmanın tek yolu, çatışmanın temel nedeni olan kapitalizmi ve onun zamanını doldurmuş rakip ulus devletler sistemini yıkmak üzere savaş karşıtı birleşik uluslararası bir işçi sınıfı hareketi inşa etmekten geçmektedir. İşçileri ve gençleri, böyle bir hareketi inşa etme mücadelesinde SEP’e ve DEUK’a katılmaya çağırıyoruz.

Faşizme ve diktatörlüğe karşı çıkın!

Dünya genelinde egemen sınıfın sınıf mücadelesinin yeniden canlanmasına yanıtı, keskin bir şekilde aşırı sağa, faşizme ve diktatörlüğe yönelmek olmuştur. ABD’de, Trump’ın demokratik haklara ve anayasal kurallara yönelik küçümsemesi, Önce Amerika yurtseverliği ve göçmen karşıtı yabancı düşmanlığı ve ırkçılığı, Amerika’da faşizm tehlikesini gitgide arttırıyor.

Avrupa’da, egemen seçkinler, işçi sınıfına karşı polis devleti önlemelerini uygulamaya koymak için aşırı sağcı ve faşist partilere başvuruyorlar. Faşizan Almanya İçin Alternatif kasıtlı olarak ana muhalefet partisi konumuna yükseltilirken, neo-Nazi grupları göçmenlere ve başka insanlara karşı terör saldırıları düzenliyor. Bu aşırı sağcı partiler kitlesel destekten yoksun olmakla birlikte, işçi sınıfına yönelik ciddi bir tehdidi temsil ediyorlar.

Hindistan’da, Başbakan Narendra Modi hükümeti, anayasayı çiğnedi ve Cemmu ve Keşmir’in özel statüsünü kaldırdı. Söz konusu eyalette 5 Ağustos’tan bu yana çok sayıda askerin konuşlandırılmasının ve dış dünyayla iletişimin kesilmesinin eşlik ettiği sıkıyönetim, bir bütün olarak işçi sınıfına karşı yapılan hazırlıklara ilişkin bir uyarıdır.

Sri Lanka da bundan muaf değildir. Sirisena ve Wickremesinghe, 2015’te, sahte sol grupların, sendikaların ve STÖ’lerin desteğiyle, yolsuzluğa son verme, yaşam standartlarını arttırma, demokratik hakları geri getirme ve “iyi yönetim” sağlama sözü verdikleri hileli bir kampanyayla iktidara geldiler.

IMF’nin kemer sıkma gündemini uygulamaya koyan, işçilerin, gençlerin ve kır yoksullarının mücadelelerini bastırmak için polise ve orduya başvuran ve diktatörlük yönetimine hazırlık yapan hükümet, sözlerinin tam tersini gerçekleştirdi.

Devlet Başkanı Sirisena, geçtiğimiz yılın Ekim ayında, artan halk muhalefeti karşısında, Wickremesinghe ile “birlik hükümeti”nden ayrıldı ve Mahinda Rajapakse’yi anayasaya aykırı bir şekilde başbakan olarak atadı. Bu siyasi darbe, ABD’nin Rajapakse’yi Pekin yanlısı olarak görmesi ve Yüksek Mahkeme’nin parlamentonun feshedilmesini iptal etmesi nedeniyle başarısız oldu. SEP’in açıklamış olduğu gibi, bu darbe, işçilere karşı kullanılacak polis devleti önlemleri konusunda bir uyarıydı.

Nisan ayında, hükümet, olağanüstü hal ilan etmek ve çok sert antidemokratik önlemler hayata geçirmek için İslamcı militanların düzenlediği bombalı terör saldırılarına sarıldı. İktidaradaki Birleşik Ulusal Parti (UNP), muhalefetteki Sri Lanka Podujana Peramuna (SLPP) ve Janatha Vimukthi Peramuna (JVP) ile çeşitli Tamil ve Müslüman partileri ve sendikalar dahil olmak üzere tüm siyaset kurumu, Sirisena’nın orduyu geniş çaplı konuşlandırmasına ve olağanüstü yetkiler kullanmasına arka çıktı.

Onların katıksız ikiyüzlülükleri, savunma yetkililerinin yanı sıra hükümet ve muhalefet önderlerinin yaklaşan saldırıyı bildikleri ve hiçbir şey yapmadıkları gerçeğiyle vurgulandı. Onlar, trajediyi kendi gerici siyasi hedefleri yararına kullanmak amacıyla yüzlerce masum insanın katledilmesine izin verdiler. Müslüman karşıtı bir yabancı düşmanı kampanyanın eşlik ettiği polis devleti önlemlerinin asıl hedefi terörizm değil, işçi sınıfıydı.

İşçi sınıfı karşıtı adaylar safı

Devlet başkanlığı seçiminde tüm düzen partileri, “güçlü bir hükümet” yani otokratik bir yönetim için kampanya yürütüyor.

SLPP, eski devlet başkanı Mahinda Rajapakse’nin kardeşi, eski savunma bakanı Gotabhaya Rajapakse’yi aday gösteriyor. Her iki kardeş de, ayrılıkçı Tamil Eelam Kurtuluş Kaplanları’na (LTTE) karşı yürütülen topluluksal savaşta ordu tarafından işlenen savaş suçlarının ve gerçekleştirilen vahşetlerin başlıca sorumlularıydı. Birleşmiş Milletler’e göre, savaşın sadece son aylarında 40.000 sivil katledildi.

Sri Lanka Özgürlük Partisi’nden (SLFP) kopmuş olan SLPP, kampanyasına militarist bir görünüm vermek ve Bodu Bala Sena ile Sihala Ravaya gibi Sinhala şovenist güçleri etrafında toplamak için eski savunma bakanını aday gösteriyor. Gotabhaya Rajapakse, ilk seçim mitinginde, savaşla bağlantılı suçlardan hapiste olan tüm askerleri serbest bırakacağını ve ordu-istihbarat aygıtını daha da güçlendireceğini ilan etti.

Eski ordu komutanı Sarath Fonseka’yı savunma bakanı olarak atayacağını ve “her türden terörizmi ezmek için onun deneyimini” kullanacağını açıklayan UNP adayı Sajith Premadasa da SLPP’den aşağı kalmıyor. Savaşın son yıllarında orduyu önderlik eden Fonseka, Rajapakse kardeşlerle birlikte savaş suçlardan doğrudan sorumludur.

Sajith Premadasa, Sinhala aşırılıkçılarını harekete geçirmek amacıyla Budist egemen çevrelerine sözler veriyor ve eski devlet başkanı olan babası R. Premadasa’nın izinden gidiyor. Baba Premadasa, 1988-1990 yıllarında kırda yaşanan çalkantıyı ezmek üzere bir terör dönemi başlatan ve 60.000 genci katleden ordu bağlantılı ölüm mangalarını harekete geçirmişti.

Daha önce büyük partileri (UNP ve SLFP) destekleyen JVP, 20 yıldır ilk kez devlet başkanlığı seçiminde aday çıkarıyor. 2015’te sahte “iyi yönetim”e arka çıkan akademisyenler ve STÖ’ler, kapitalizme yönelik artan halk muhalefetini güvenli parlamenter kanallara yönlendirmek amacıyla, JVP’yi ilerici bir alternatif olarak göstermeye uğraşıyorlar.

JVP’nin adayı Anura Kumara Dissanayake, seçmenleri, yolsuzluğa karşı 2015’teki kampanyanın tekrarlanmasıyla aldatmaya çalışıyor ama aynı zaman “yasa ve disiplin” düzeni (otokratik yönetim sloganı) çağırısı yapıyor. İşçiler ve gençler, JVP’nin sicilini unutmamalıdır. 2004’te Devlet Başkanı Chandrika Kumaratunga hükümetinin koalisyon ortağı olan JVP, IMF’nin piyasa yanlısı gündeminin uygulanmasına yardımcı olmuştu. Tamil karşıtı şovenist savaşın ön safında yer almasının ve Kuzey’in ve Doğu’nun işgal edilmesini desteklemesinin ardından, şimdi de ulusal birlik çağrısı yaparak Tamillerin ve Müslümanların desteğini kazanmaya çalışıyor.

Müslüman Kongresi, Tamil Ulusal İttifakı (TNA) ve çeşitli başka gruplar, yalnızca işçi sınıfını bölmeye hizmet eden topluluk politikası temelinde kampanya yürütüyor. Onların tamamı, ABD emperyalizmine desteklerini gösterecek şekilde, 2015’teki yönetim değişikliği operasyonunu desteklemişti. TNA’nın perspektifi, Tamil seçkinlerinin ayrıcalıklarını ve Tamil işçilerini sömürme “haklarını” güvenceye almak üzere bir yetki devri paketine Washington’ın desteğini kazanmak biçimindedir.

Kemer sıkma ve sınıf savaşı gündemi

Hiç kimse, Sajith Premadasa’nın herkes için müreffeh bir gelecek sözlerine ya da Gotabhaya Rajapakse’nin çiftçilere ücretsiz un ve gübre vaatlerine kanmamalıdır. Kim seçilirse seçilsin, yeni devlet başkanı, işçilerin ve yoksulların yaşam koşullarında daha derin gedikler açacaktır.

Derinleşen küresel ekonomik krizin ortasında, Sri Lanka kapitalist sınıfı çok büyük bir borçla karşı karşıya bulunuyor ve 2021’e kadar idare etmek için 15 milyar dolara ihtiyaç duyuyor. Uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s, kısa süre önce, Sri Lanka’nın temerrüdün eşiğinde olduğu uyarısında bulundu. Ekonomik büyüme bu yıl yüzde 2,7'ye geriledi.

IMF, 2020’de, bütçe açığının, geçtiğimiz yıldakinden yüzde 5,3 daha azaltılarak GSYİH’nin yüzde 3,5’ine indirilmesini talep ediyor. IMF, bu kesintilerin uygulanması için, devlete ait işletmelerin özelleştirilmesini, fiyat sübvansiyonlarının kaldırılmasını, elektrik ve su vergilerinin arttırılmasını ve emekçilere daha kapsamlı vergiler getirilmesini istiyor. Bu önlemlerin hayata geçirilmesi, kaçınılmaz olarak patlayacak olan muhalefeti bastırmak için diktatörlük yönetimini gerektirmektedir.

İşçi sınıfı, bu karşıdevrimci hazırlıklara karşı koymak için kendi stratejisini geliştirmelidir. Bu, dünya sosyalizmi uğruna mücadelenin parçası olarak sosyalist politikalar uygulamak için, kır yoksullarının desteğiyle bir işçi-köylü hükümeti uğruna mücadele demektir.

SEP, önümüzdeki seçimde aşağıdaki sosyalist programı ileri sürüyor:

İşçi sınıfının uluslararası birliği için

Uluslararası sınıf mücadelesinin canlanması, işçi sınıfının nesnel birliğini kanıtlamaktadır. Küresel ölçekte örgütlenmiş ulusötesi şirketler, işçileri dibe doğru hiç bitmeyen bir yarışta karşı karşıya getiriyor. İşçi sınıfı, ancak küresel ekonomiyi sosyalist bir temelde (yani şirket kârı için değil, yakıcı toplumsal gereksinimleri karşılamak için) yeniden örgütleme mücadelesiyle haklarını savunulabilir.

SEP, işçi sınıfını birleştirmek için, işçileri her türden ırkçılığa ve milliyetçiliğe karşı çıkmaya çağırır. Sri Lanka egemen sınıfı, 1948’teki biçimsel bağımsızlıktan beri, emekçileri bölmek ve egemenliğini sağlamlaştırmak için Tamil ve Müslüman karşıtı şovenizmi kışkırtmıştır. Otuz yıllık iç savaşa yol açan topluluksal politikalar, Sinhalalar, Tamiller ve Müslümanlar için bir felaketle sonuçlanmıştır.

Toplumsal eşitlik için

Kapitalizm, küresel ölçekte, görülmemiş düzeyde toplumsal eşitsizlik yaratmış durumda. Oxfam’a göre, 26 milyarder, 3,8 milyar insandan, yani dünya nüfusunun yarısından daha fazla servet biriktirmiş durumda. Sri Lanka’da, hükümetin manipüle ettiği istatistiklere göre bile, en zengin yüzde 20, toplam hanehalkı gelirinin yüzde 51’ini elde ederken, en yoksul yüzde 20 bunun sadece yüzde 5’ini alıyor.

İşçiler, yaşam ve çalışma koşullarında aralıksız bir kötüleşme ile karşı karşıyalar. Kamu emekçilerinin gerçek ücretleri 2017’de yüzde 7,2 ve 2018’de yüzde 2 azalırken, özel sektördeki ücretler aynı yıllarda sırasıyla yüzde 5,9 ve yüzde 3,5 düştü. Geçici ve sözleşmeli işlerin yanı sıra işçi kiralama kurumlarının mantar gibi çoğalması nedeniyle, işsizlik ve eksik istihdam artıyor.

Kır nüfusu, büyük ölçüde geçimlik tarımla varlığını sürdüyor. Köylüler, zirai ilaçların, gübrenin ve üretimin fiyatını belirleyen endüstriyel tarım şirketlerinin kurbanları haline geldiler. Tüm yaşamları boyunca borç içinde yaşayan köylüler, borç katlanılmaz hale gelince intihar ediyorlar. Birbirini izleyen hükümetler, IMF’nin talimatı doğrultusunda gübre sübvansiyonlarında kesinti yaptılar.

SEP, aşağıdaki politikalara fon sağlamak için, büyük şirketlerin kamulaştırılmasını ve servetin kapsamlı bir şekilde yeniden bölüştürülmesini önerir:

* Herhangi bir ücret kaybı olmadan çalışma haftasını 30 saate indirerek işsizlere iş sağlanması. İstihdam yaratmak üzere sosyal konutlar, okullar ve hastaneler inşa etmek için büyük çaplı bir bayındırlık işleri programı.

* Bütün işçiler, güvenceli, iyi maaşlı işlere sahip olma biçimindeki temel sosyal hakka sahip olmalıdır. Geçinmeye yetecek ücretler enflasyona endekslenmelidir.

* Herkese ücretsiz, yüksek nitelikli hizmetler sağlamak için kamusal eğitimin ve sağlık hizmetlerinin genişletilmesi. Düzgün, ekonomik barınma sağlamak için sosyal konut sisteminin düzenlenmesi.

* Devlet topraklarının tüm topraksız çiftçilere dağıtılması ve bütün yoksul çiftçilerin ve balıkçıların borçlarının iptal edilmesi. Ucuz kredinin, teknik danışmanlığın ve diğer yardımların elde edilebilir kılınması. Düzgün bir yaşam standardını güvence altına alacak üretim fiyatlarının sağlanması.

Demokratik hakları savunun

Bütün ülkelerde demokratik haklar saldırı altında. Bu, dünyaya ABD emperyalizminin suçları hakkındaki gerçekleri söylediği için, WikiLeaks kurucusu Julian Assange’a karşı yürütülen kan davasında en keskin ifadesini buluyor. ABD, Britanya ve Avustralya hükümetleri, onu Britanya’da hapsetmek için gizlice anlaşmış durumdalar. Assange, ABD’ye iade edilmek ve 175 yıla kadar hapis cezası almakla karşı karşıya bulunuyor. SEP, işçileri, Julian Assange’ın ve ona aleyhine tanıklık etmeyi reddettiği için hapse atılan ifşaatçı Chelsea Manning’in özgürlüğü uğruna mücadele etmeye çağırır.

Sri Lanka’daki hükümetler, olağanüstü hal uygulama ve temel demokratik hakları ihlal etme konusunda uzun bir sicile sahiptir. Mevcut hükümet, Kuzey’de ve Doğu’da askeri işgale ve Tamil halkının haklarını hiçe saymaya devam ediyor. Kiliselere ve otellere Paskalya’da düzenlenen bombalı saldırılar, son derece sert Terörle Mücadele Kanunu’nun yeniden uygulamaya konmasının ve çok sayıda tutuklama gerçekleştirmenin bahanesi oldu. Hükümet, grevleri ve protestoları yasaklamak için sürekli Temel Hizmet Düzenlemeleri’ne başvuruyor.

Ödüllü yazar Shakthika Sathkumara’nın Budist rahipler sınıfının düzmece şikayeti üzerine 1 Nisan’dan itibaren dört ay tutuklanması, egemen sınıf içinde demokratik hakları savunan hiçbir kesim olmadığının bir başka kanıtıdır. Demokratik hakları savunma mücadelesi, tamamen, sosyalist bir programa dayanarak temel sosyal hakların savunulmasına ve kapitalizme karşı mücadeleye bağlıdır.

Ülkenin antidemokratik, topluluk temelli anayasasını ve onun baskıcı yasalarını lağvedin. Tamillerin ve Müslümanların demokratik haklarını savunun. Demokratik olarak seçilmiş bir kurucu meclis dolayımıyla yeni bir anayasa hazırlayın. Bu konuda yalnızca kır yoksullarının ve ezilenlerin desteğini arkasına alan işçi sınıfı inisiyatif alarak demokratik hakların tesis edilmesi uğruna gerçek bir mücadeleye önderlik edebilir.

İşçi sınıfının siyasi bağımsızlığı uğruna mücadele

Kapitalist hükümetlere ve partilere yapılan boş çağrılarla emekçilerin hiçbir demokratik ve sosyal hakkı kazanılamaz. İşçi sınıfı, egemen seçkinlerin tüm hiziplerinden, özellikle de bu iflas etmiş kâr sistemini savunan Nava Sama Samaja Partisi (NSSP) ve Birleşik Sosyalist Parti (USP) gibi sahte sol partilerden siyasi bağımsızlığını geliştirmek zorundadır.

NSSP, yıllarca UNP’yi destekledikten sonra, 2015’teki yönetim değişikliğine doğrudan yardım etti ve utanç verici bir biçimde, bu büyük sermaye hükümetine “sol” bir görünüm sağlamaya çalıştı. İşçilerin mücadelelerini sağcı komplolar olarak yaftalayan NSSP, hükümetin kemer sıkma programını “ekonomik kalkınma”nın yolu olarak haklı göstermeye çalıştı. NSSP’nin devlet başkanı adayının temel görevi, UNP için kampanya yürütmektir!

USP de, son döneme kadar, NSSP ile birlikte UNP’yi destekleyen cephenin parçasıydı. 2015 devlet başkanlığı seçiminde, USP, Öncü Sosyalist Parti (FSP) ile birlikte, gür bir sesle “Rajapakse diktatörlüğü”ne karşı demokratik hakları savunma çağrısı yapmış ama Sirisena’nın daha birkaç ay önce aynı diktatörlüğün bakanı olması konusunda tamamen sessiz kalmıştı.

USP ve FSP, artan grevlerin ve protestoların ortasında, işçileri ve gençleri, hükümetin basınca boyun eğeceğine ve sendikaların onların hakları için mücadele edeceğine ikna etmek için çırpınıyorlar.

Gerçekte ise, sendikaların çoğu doğrudan düzen partileri ve “sol” gruplar tarafından kontrol edilmektedir ve her türlü işçi eylemine derinden düşmandır. Sendikalar, grev çağrısı yapmak zorunda kaldıklarında, üyelerini kasten yalıtmakta, eylemleri sınırlamakta ve sonunda, bakanların ve şirket yetkililerinin sahte vaatlerine dayanarak mücadeleleri sona erdirmektedir.

İşçiler dizginleri ele almaya koyulmalı ve sendikaların deli gömeliğinden kurtulmalıdır. SEP, işyerlerinde ve mahallelerde bizzat işçiler tarafından demokratik olarak seçilmiş bağımsız eylem komiteleri kurulması çağrısı yapar. Bu komiteler Sri Lanka’nın diğer sektörlerindeki ve dünya genelindeki işçilerle temas kurmalı ve gençleri ve kır yoksullarını harekete geçirmeye çalışmalıdır.

SEP, aktif bir şekilde, eylem komitelerinin inşası için kampanya yürütmektedir. Geçtiğimiz Aralık ayında 100.000’den fazla plantasyon işçisi iş bıraktığında, Abbotsleigh arazisinde çalışan işçiler SEP’in çağrısına kulak vermişlerdi. Bu işçilerin eylem komitesi, bütün işçi sınıfına örnek olmalıdır.

Bu tür eylem komiteleri, kır kitlelerinin öncülüğünü alan işçi sınıfının, kapitalizmi yıkmak ve sosyalist politikalar uygulamaya koyacak bir işçi-köylü hükümeti kurmak üzere bağımsız siyasi seferberliğinin temelini oluşturabilir.

SEP, bir Güney Asya ve dünya sosyalist cumhuriyetler birliğinin parçası olarak, bir Sri Lanka-Eelam Sosyalist Cumhuriyeti’nin kurulması çağrısı yapar. Böyle bir hükümet, büyük yabancı ve yerli şirketleri ve büyük mülkleri ve bankaları işçi denetimi altında ulusallaştıracak, dış borçaları reddedecek ve üretimi ve dağıtımı sosyalist temelde yeniden örgütleyecektir.

SEP’i kitlesel devrimci bir parti olarak inşa edin

Sınıf mücadelesinin canlanmasının gösterdiği gibi, devrimci mücadeleler gündemdedir. Bununla birlikte, işçi sınıfının geçtiğimiz yüzyıldaki stratejik deneyimleri, temel bir siyasi gerçeğin altını çizmektedir: Marksizm bilimi temelinde önceden inşa edilmiş ve mücadele içinde çelikleşmiş bir devrimci parti olmadan, iktidarın devrimci yoldan ele geçirilmesi olanaksızdır.

Yeryüzünde böyle bir görevi yerine getirebilecek tek bir siyasi örgüt bulunmaktadır: Lev Troçki’nin Stalinizme karşı siyasi mücadelesinin sürekliliğini temsil eden Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK).

DEUK’un Sri Lanka şubesi olan SEP, 51 yıl önce, Lanka Sama Samaja Partisi’nin (LSSP) ihanetine karşı DEUK’un verdiği mücadele temelinde, Devrimci Komünist Birlik (RCL) adıyla kuruldu. LSSP, 1964’te Sirimavo Bandaranaike’nin kapitalist hükümetine katılarak sosyalist enternasyonalizmin ilkelerine ihanet etti.

SEP’in perspektifi, Troçki’nin Sürekli Devrim Teorisi’ne dayanmaktadır. Bu teori, Sri Lanka gibi geç kapitalist gelişmeye sahip ülkelerde, kapitalist sınıfın temel demokratik görevleri yerine getirmekten aciz olduğunu göstermişti. Bu görevler, sosyalizm uğruna mücadele eden işçi sınıfına düşmektedir.

SEP, emperyalist entrikaları teşhir etme, Tamil halkına karşı topluluksal savaşa karşı çıkma ve ordunun Kuzey’den ve Doğu’da koşulsuz olarak çekilmesini talep etme konusunda uzun ve gurur verici bir sicile sahiptir. SEP, kır kitlelerini devlet terörüne karşı savunmuş ve yorulmak bilmez bir şekilde, işçi sınıfının sosyalist bir program temelinde siyasi bağımsızlığı uğruna mücadele etmiştir. Partimizin gençlik hareketi, Toplumsal Eşitlik İçin Uluslararası Gençlik ve Öğrenciler’dir (IYSSE).

1991’de Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasına, tüm dünyadaki kapitalist sınıfların kapitalist piyasanın zaferi ve sosyalizmin sonu iddiası üzerinde yükselen zafer sarhoşluğu eşlik etmişti. Başarısız olanın sosyalizm değil Stalinizm olduğunu ortaya koyan tek örgüt DEUK’tu. Aradan geçen otuz yıldan sonra, yeni bir barış ve refah dönemi vaadinin bir hayal ürünü olduğu kanıtlanmıştır. Kapitalizm bir krizden diğerine savrulurken, sınıf mücadelesi yeniden patlak veriyor ve genç nesil çözüm için sosyalizme yöneliyor.

Sri Lanka’daki, Güney Asya’daki ve dünya genelindeki işçileri, gençleri ve aydınları, seçim kampanyamızı mümkün olan her yolla desteklemeye çağırıyoruz. Oy kullanma hakkına sahipseniz, adayımız Pani Wijesiriwardena’ya oy verin, kampanyamıza katılın ve seçim fonumuza bağışta bulunun. En önemlisi, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin programını ve tarihini inceleyin, partimize katılma başvurusu yapın ve SEP’i önümüzdeki devrimci mücadeleler için işçi sınıfının devrimci önderliği olarak inşa edin.

25 Ekim 2019

Loading