Güney Asya’da Sürekli Devrim uğruna mücadele

Dünya Sosyalist Web Sitesi (WSWS) ve Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi (DEUK) tarafından 1 Mayıs’ta düzenlenen Uluslararası Çevrimiçi 1 Mayıs Toplantısı’nda Sri Lanka’daki Sosyalist Eşitlik Partisi’nin Ulusal Sekreter Yardımcısı Deepal Jayasekera tarafından yapılan konuşma.

Deepal Jayasekera’nın konuşması

Sevgili yoldaşlar ve arkadaşlar,

COVID-19 pandemisi Güney Asya’da yükselişte ve bölgedeki yaklaşık 1,9 milyar kişi için ölümcül sonuçlar doğuruyor. Geçtiğimiz yılın 1 Mayıs’ına kadar Güney Asya’da yaklaşık 50.000 koronavirüs vakası ve 2.000 pandemi kaynaklı ölüm meydana gelmişti. Bir yıl içinde vakalar 380 kat artarak 19 milyonun, ölümler ise 115 kat artarak 230 binin üzerine çıktı.

Koronavirüs vaka ve ölümlerindeki bu artış, dünya genelinde büyük şirketlerin çıkarlarını insan hayatının önüne koyan egemen seçkinlerin, suç oluşturan politikalarının bir sonucudur. COVID-19 pandemisi küresel bir sorundur ve tek bir ülkede, hatta tek bir bölgede üstesinden gelinemez. Uluslararası işçi sınıfı, ölümcül pandemiye karşı mücadelede mevcut küresel kaynakları seferber etmek için ipleri kendi eline almalıdır.

Geçen yılın başlarında yaklaşan salgın tehlikesini önce görmezden gelen Güney Asya’daki hükümetler –özellikle Hindistan, Pakistan, Bangladeş ve Sri Lanka– Mart 2020’de kapanma ilan etmek zorunda kaldılar. Bununla birlikte, bu kapanmalar pandemiyi kontrol altına alma açısından kritik önem taşıyan önlemlerle, yani yaygın test, temas takibi ve hepsinden önemlisi, zaten yeterince kaynak ayrılamayan halk sağlığı sistemlerini geliştirmeye kaynak ayrılmasıyla bir arada yürütülmedi.

Dahası, işletmelerin ve sanayilerin kapatılması nedeniyle gelirlerini kaybeden milyonlarca işçiye sosyal destek sağlamadılar ve ilan edilen hedeflere ulaşmada sefil bir şekilde başarısız oldular.

Üstelik burjuva yöneticiler, kapitalistlerin kâr çıkarlarını savunmak için kısa bir süre içinde işletmeleri yeniden açmaya yöneldiler. Pandeminin şu anki hızlı yayılması sırasında bile, Güney Asyalı egemen seçkinler, dünya çapındaki benzerleri gibi ekonomiyi açık tutma ve sürü bağışıklığı biçimindeki acımasız resmi politikayı sürdürüyorlar.

Hindistan yine pandeminin merkez üssü haline geldi ve dünyadaki en yüksek günlük vaka sayısını bildirdi. 22 Nisan’dan bu yana günde 300.000’den fazla vaka kaydediliyor ve toplam COVID-19 vaka sayısı 18 milyona yaklaştı. Bu, dünyadaki en yüksek ikinci vaka sayısıdır. İlk sırada ABD yer alıyor. Ayrıca 21 Nisan’dan bu yana günde iki binden fazla ölüm bildiren Hindistan’ın toplam ölü sayısı 200.000’in üzerine çıktı.

Mevcut felaket durumunda bile, Modi hükümeti, pandemiyi kontrol altına almak için ulusal bir kapanma uygulamayı reddetmeye devam ediyor ve kapitalistlerin kâr çıkarlarını yüz milyonlarca insanın hayatının karşısına koyuyor.

Geçtiğimiz yıl kapanmayı en son uygulayan ve ilk kaldıran Pakistan Başbakanı İmran Han hükümeti, şimdi pandeminin ölümcül koşulları altında başka bir ulusal kapanma uygulamayı reddediyor. Ülkede 800.000’den fazla vaka ve 17.000’den fazla ölüm kaydedildi.

Toplam 750.000’den fazla COVID-19 vakası ve 11.000’den fazla ölümle, Bangladeş’in Başbakan Şeyh Hasina hükümeti, 5 Mayıs’a kadar uzatılan bir kapanma ilan etmek zorunda kaldı. Ancak hükümetinin büyük işletmelerin kâr çıkarlarına olan bağlılığını vurgulayacak şekilde, hazır giyim sektörü de dahil olmak üzere sanayinin çalışmasına izin verildi.

Sri Lanka’da hükümetin pandemiyi kontrol altına almakla övünmesi, virüsün hızlı ikinci dalgasıyla sona erdi. Ülkede toplamda 100.000’den fazla vaka ve 650’den fazla ölüm kaydedildi. İkinci dalgaya rağmen, Modi’yi takip eden Devlet Başkanı Gotabhaya Rajapakse hükümeti, kapanmaya gitmeyi reddediyor. Bunun yerine hükümet, virüsle beraber yaşarken sadece sağlık kurallarına göre hareket etmeleri gerektiğini söyleyerek insanları suçluyor.

Güney Asya’daki işçiler ve ezilen kitleler, işçi sınıfının uluslararası kabarışının bir parçası olarak, hükümetlerin ve şirketlerin işlerine, ücretlerine, çalışma ve yaşam koşullarına yönelik saldırılarına karşı grev ve protestolar da dahil olmak üzere mücadelelere giriyor. Ekonomik krizin ağır yükü pandemiyle oldukça yoğunlaşmış durumda. Sri Lanka’da geçtiğimiz aylarda sağlık, posta, elektrik, su ve kanalizasyon, bankalar ve demiryolları, plantasyonlar, turizm ve giyim sektörlerindeki işçileri ve öğretmenleri içeren, hem kamu hem de özel sektörde protestolar ve grevler patlak verdi.

Egemen sınıf, bu gelişmeye, bir ordu-polis diktatörlüğü yönetimine yönelik hazırlıklarını hızlandırarak, işçi sınıfını bölmek ve zayıflatmak için toplulukçuluğu kışkırtarak ve büyüyen işçi sınıfı muhalefetini ezme amacıyla faşizan güçleri harekete geçirerek yanıt verdi. Sri Lanka Ulaştırma Bakanı Dilum Amunumga’nın Devlet Başkanı Rajapakse’yi “bir Hitler gibi” davranmaya çağırdığı yakın tarihli bir açıklaması, Sri Lanka egemen seçkinlerinin bazı kesimlerinin işçi sınıfının büyüyen muhalefetini ezmek için bir başkanlık diktatörlüğü kurulması yönünde yürüttüğü kampanyaya işaret ediyor.

Sri Lanka’daki Sosyalist Eşitlik Partisi (SEP), egemen seçkinlerin bu gerici önlemlerine karşı koymak için, işçi sınıfını Sinhala, Tamil ve Müslüman topluluk ayrımlarını aşan sosyalist bir program temelinde birleşik bağımsız bir hareket biçiminde seferber etmek üzere mücadele ediyor. SEP, DEUK’un perspektifleri doğrultusunda, emperyalist savaş hazırlıklarına ve burjuva egemenliğine karşı bağımsız bir siyasi strateji temelinde Güney Asya’da geniş bir işçi sınıfı hareketi inşa etmek için öne çıkıyor.

Stalinist Hindistan Komünist Partisi (Marksist) / CPM veya Hindistan Komünist Partisi / CPI dahil olmak üzere çeşitli sözde sol partilerin ve sendikaların hain rolleri nedeniyle işçi sınıfının böylesi bir bağımsız siyasi hareket oluşturması engellendi.

Sri Lanka’da, plantasyonlardaki CWC sendikası ile Serbest Ticaret Bölgeleri ve Genel Hizmet Çalışanları Sendikası dahil olmak üzere tüm sendikalar, işçileri gözaltına alıp hapse atma konusunda polislerle; işçilerin işlerine, ücretlerine ve çalışma koşullarına saldırıları dayatma konusunda da hükümet ve şirketlerle açık bir şekilde işbirliği yapıyorlar.

Biz, Güney Asya’daki işçileri, sosyal ve demokratik haklarını savunma mücadelelerini birleştirmeleri için bu hain parti ve sendikalardan siyasi ve örgütsel olarak kopmaya ve burada eylem komiteleri olarak da bilinen kendi taban komitelerini oluşturmaya çağırıyoruz. SEP hâlihazırda sağlık, eğitim, hazır giyim ve plantasyon sektörlerinde işçi eylem komiteleri kurma ve ayrıca sanatçıları ifade özgürlüğünü savunmak üzere bir araya getirme girişiminde bulundu. SEP, bu girişimi daha da geliştirerek, işçi sınıfını DEUK’un, Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın kurulması çağrısına destek vermek üzere bir araya getirme mücadelesi veriyor.

Her şeyden önce, bölgedeki işçi sınıfı, yoksul çiftçileri ve diğer ezilenleri kendi tarafına kazanarak kapitalist egemenliği yıkmayı amaçlayan bir devrimci sosyalist strateji benimsemelidir. Bunun için işçiler, Lev Troçki’nin, Güney Asya’daki gibi geç kapitalistleşmiş ülkelerde demokratik devrim görevlerinin ancak işçi sınıfının önderliğinde yerine getirilebileceğini açıkladığı Sürekli Devrim Teorisi’ni temel almalılar.

İşçi sınıfının böyle bir bağımsız siyasi hareketi, Güney Asya’da ve uluslararası ölçekte bir Sosyalist Cumhuriyetler Birliği kurmayı hedeflemelidir. SEP, işçi sınıfına devrimci önderlik sağlamak için, DEUK ile yakın işbirliği içinde çalışıp merkezi yayın organı olan Dünya Sosyalist Web Sitesi’ni kullanarak Güney Asya’da, özellikle de Hindistan’da DEUK şubeleri inşa etmek için mücadele ediyor.

Loading