Perspektif

Pandemi şiddetlenirken Sri Lanka hükümeti kamu işçilerinin grevlerini yasa dışı ilan ediyor

Güney Asya’daki ada devleti Sri Lanka’da, dünya çapındaki işçilerin farkında olması ve aktif olarak karşı çıkması gereken kritik gelişmeler yaşanıyor.

Son iki hafta içinde, Sri Lanka Devlet Başkanı Gotabaya Rajapakse, yaklaşık bir milyon kamu işçisini yasal grev hakkından yoksun bırakmak için ülke yasalarını keyfi olarak yeniden yazan iki kararname yayınladı.

Bu işçiler şimdi, hükümetin pandemi karşısında izlediği ölüm saçan politikaya ve işçi sınıfının sömürüsünü yoğunlaştırıp kamu hizmetlerini kesme yönelimine karşı grev yaparlarsa, toplu işten çıkarmalar ve uzun hapis cezaları da dahil olmak üzere sert cezalarla karşı karşıya kalacaklar. Kararnameler ayrıca grev yapmayı savunan herhangi bir kişi veya kuruluşu suçlu ilan ediyor.

Sri Lanka Devlet Başkanı Gotabaya Rajapakse (ortada). (AP Photo/Eranga Jayawardena)

27 Mayıs’ta yayınlanan ilk kararnamenin doğrudan hedefi, COVID-19 aşısı talep eden 12.000 köy kamu emekçisinin grev tehdidiydi; ancak yüz binlerce diğer kamu işçisini temel haklarından yoksun bıraktı. Köy emekçilerini temsil eden sendika, yaklaşan iş bırakmayı derhal iptal etti.

Beş gün sonra, 2 Haziran’da Rajapakse, birçok büyük hastanede çalışan emekçilerin iş bırakma tehdidi hayata geçmeden önce ikinci bir kararname yayınladı. Grev yasağını sağlık ve diğer kamu emekçilerini de kapsayacak şekilde genişletti.

İki kararname şu işçileri kapsıyor: liman, demiryolu, otobüs taşımacılığı, petrol, gaz, devlet bankası ve sigorta çalışanları; hemşireler, doktorlar ve diğer sağlık emekçileri; devlet idaresi çalışanları, devlete ait gıda dağıtım şirketlerinde çalışanlar ve Sri Lanka’nın dokuz eyalet konseyinin çalışanları.

Grev yasağına karşı gelen işçiler kovulabilir. Ayrıca 2.000 ila 5.000 rupi arasında para cezası, iki ila beş yıl arasında “ağır hapis”, “taşınır ve taşınmaz mallarına” el konulması ve mesleki kimliklerinin iptal edilmesi ile karşı karşıya kalabilirler.

Grev yasağına tabi bir kişiyi, “fiziksel bir eylem veya herhangi bir konuşma ya da yazı yoluyla” işe gitmemesi için “kışkırtmaya, ikna veya teşvik etmeye” çalışan herhangi bir kişi, aynı şekilde para cezasına, mülke el konulmasına ve beş yıla kadar hapis cezasına çarptırılabilir.

Bırakın herhangi bir kamuoyu tartışmasını, hiçbir uyarı yapılmaksızın, Sri Lanka anayasasında güvence altına alınan ifade özgürlüğü ve grev hakları da dahil olmak üzere temel demokratik haklar bir kalem darbesiyle yürürlükten kaldırıldı.

İlk kararname, grev yasağı altındaki devlet hizmetleri ve dairelerinin “COVID-19 pandemisi karşısında” “zorunlu” olduğunu iddia ederek pandemiye kısaca değiniyor. Gerçekte ise, hayat kurtarmak yerine kâr çıkarlarına öncelik vererek pandemiye bilime dayalı bir yanıt verilmesini sabote eden, hükümet ve Sri Lanka egemen sınıfıdır.

Nisan ayından beri pandemi adada yükseliştedir. Resmi ölü sayısı sadece son beş hafta içinde iki katından fazla artarak 1.656’ya ulaştı. Hükümetin rakamlarına göre yeni vakalar şu anda günde ortalama 3.000’den fazla ki bu oldukça eksik bir sayıdır. Ancak Rajapakse hükümeti, muhalefet partilerinin tam desteğiyle, “ekonomi”nin ve özellikle hazır giyim sektörü, çay ve kauçuk plantasyonları gibi büyük ihracat sektörlerinin çalışmaya devam etmesi gerektiğinde ısrarcıdır.

Kişisel koruyucu donanıma (KKD) ve ön saflardaki işçilerin aşılanmasına yönelik talepler, büyüyen bir kamu işçileri mücadelesi dalgasında geniş bir rol oynadı. Hükümet, bunun, plantasyon ve diğer özel sektör çalışanları arasında artan huzursuzlukla kesişeceğinden korkuyor.

Rajapakse hükümeti aynı zamanda Hindistan’ın güney eyaleti Tamil Nadu’ya Palk Boğazı üzerinden endişeyle bakıyor. Pandemideki felaketin ortasında COVID-19 önlemlerinin eksikliğine karşı Hyundai, Renault-Nissan ve diğer otomotiv işçilerinin bir grev ve protesto dalgası yaşanıyor.

Rajapakse hükümetinin sürü bağışıklığı politikası, bir sonraki acımasız IMF kemer sıkma önlemleri de dahil olmak üzere, işçi sınıfından çıkarılan kârı artırma dürtüsünün en uç noktasıdır.

“Muhalefet” partileri, şirket medyası, sendikalar ve sahte sol grupların tümü kararnameler konusunda suç ortaklığı yaparak sessiz kaldıkları için, uluslararası işçi sınıfını bu gelişmeler hakkında uyarmak daha da gereklidir. Posta, öğretmen ve sağlık sendikaları ittifakının geçtiğimiz Perşembe günü kararnamelerden “üzüntü” duyduğunu dile getiren bir açıklaması dışında, devlet başkanlığı kararının temel demokratik hakları keyfi olarak iptal etmesi tamamen göz ardı edildi.

Hükümet, henüz, bu sert yetkilerini kamu işçilerine karşı kullanmaya çalışmadı. İşçi sınıfının kitlesel huzursuzluğunu körüklemekten korkan hükümet, geçtiğimiz Perşembe günü önceden planlanmış beş saatlik bir iş bırakma eylemini yapan 20.000’den fazla hemşire, doktor, laboratuvar teknisyeni ve diğer sağlık emekçilerine karşı yaptırım başlatmadı.

Ancak bir yanda Sri Lanka egemen sınıfı ve onun devlet aygıtı ile diğer yanda işçi sınıfı ve ezilen kır emekçileri arasında amansız bir çatışma gündemdedir.

Rajapakse, işçi sınıfıyla yüzleşmeye hazırlık olarak, devlet aygıtına adanın Tamil azınlığına karşı 30 yıllık savaşta pişmiş subayları yığıyor; aşırı sağcı Sinhala-Budist örgütleri besliyor ve devlet başkanının keyfi yetkilerini artırmak için anayasayı değiştirmeyi planlıyor. Kısa süre önce, Rajapakse’nin bakanlarından biri, devlet başkanının daha çok “Hitler gibi” olması gerektiğini ilan etti.

Sri Lanka’daki gelişmeler, dünyanın dört bir yanındaki işçiler için hayati önem taşıyor. Sri Lankalı işçilere karşı uygulanan diktatörce yöntemler her yerdeki işçilere karşı kullanılacaktır.

Egemen seçkinler, her yerde, küresel kapitalizmin pandemi tarafından aşırı derecede şiddetlenen krizinin bedelini işçilere ödetmeye kararlılar. Pandeminin feci etkisi -dünya çapında 3,5 milyondan fazla ölü- hükümetlerin hayatlar karşısında şirket kârlarına öncelik verme kararının doğrudan sonucudur. Üstelik zenginlerin kurtarılmasını kamu hizmetlerinin yok edilmesi ve sömürünün artması takip edecek.

Ancak bu sınıf savaşı programı, ABD’deki Volvo Kamyon işçileri, Kanada’daki Vale Inco madencileri, Brezilya’daki öğretmenler ve otobüs şoförleri, Hindistan’daki otomobil işçileri ve Şili’deki BHP bakır madencileri de dahil olmak üzere artan bir işçi direnişiyle karşılaşıyor. Direniş, işçi sınıfı mücadelesinin korporatist sendikalar ve düzenin “sol” partileri tarafından onlarca yıldır bastırılmasını giderek yarıp geçiyor.

Buna karşılık, egemen sınıf, toplumsal muhalefeti suç sayarak ve aşırı sağcı güçleri besleyerek, otoriter yönetim biçimlerine yöneliyor. Kolombiya’da ABD destekli Duque rejimi, vergi artışlarına, ezici yoksulluğa ve durmadan artan toplumsal eşitsizliğe yönelik kitlesel protestolara karşı kanlı bir polis şiddetiyle yanıt veriyor.

Küresel kapitalizmin merkezi ABD’de, Trump, Cumhuriyetçi Parti liderliğinin ve ordu-güvenlik aygıtının önemli kesimlerinin desteğiyle, 6 Ocak’ta Kongre binasının basılmasıyla doruk noktasına ulaşan açık bir darbe girişiminde bulundu.

Sri Lanka burjuvazisi borca batmış durumda, giderek daha isyankâr bir işçi sınıfıyla karşı karşıya ve Güney Asya, ABD’nin Çin’e karşı saldırısında merkezi bir arena olarak ortaya çıkarken jeopolitik yönelimi konusunda şiddetli bir şekilde bölünmüş durumda. Dahası, Sri Lanka’nın 30 yıllık iç savaşına yol açan sorunların hiçbiri çözülmüş değil.

Her kapitalist egemen sınıf, özgün koşullar dikkate alınmak kaydıyla, benzer zorlu sorunlarla karşı karşıyadır ve bunlara verdiği yanıt işçi sömürüsünün yoğunlaştırılması, gericilik, militarizm ve savaştır.

Dünya Sosyalist Web Sitesi, dünyanın dört bir yanındaki işçileri, Sri Lanka’daki sınıf kardeşlerini savunmaya çağırır. İlk olarak bu, Rajapakse’nin sınıf savaşı kararnamelerinin anlamını ve önemini her yerde duyurmak, saldırıya uğrayan her işçiyi desteklemek için dayanışma eylemleri hazırlamak ve uluslararası işçi sınıfının birbirine bağlı toplumsal gücünü harekete geçirmek için mücadeleyi yoğunlaştırmak anlamına gelmektedir.

Bu, korporatist sendikalardan bağımsız ve onlara karşı yeni mücadele örgütleri, yani tabandan işyeri komiteleri inşa etmeyi gerektirir. Sınıf mücadelesinin gelişimi, milliyet, etnik köken, ırk veya cinsiyet farklılıkları ne olursa olsun işçilerin nesnel birliğini gösteriyor. Ancak bu birlik, işçi sınıfını bölmeye yönelik tüm girişimlerin bilinçli bir şekilde reddedilmesiyle mayalanmalıdır.

Sri Lanka’da Sinhala, Tamil ve Müslüman işçileri birleştirme mücadelesi, devlet destekli “önce Sinhala” politikasına ve Tamil burjuvazisinin faaliyetlerine karşı çıkmak anlamına gelmektedir. Tamil burjuvazisi, Tamil milliyetçiliğini teşvik etmek için, Sri Lanka’nın, Washington’ın Çin’e karşı savaş yönelimine tabi kılınmasının en ateşli savunucusu olarak ortaya çıkmış durumda.

Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi, işçileri birleştirme amacıyla, 1 Mayıs’taki çevrimiçi toplantısında, Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı’nın (TK-Uİİ) kuruluşunu başlattı.

Pandemi ve yaygın toplumsal eşitsizlikten savaş ve diktatörlük tehlikesine kadar işçi sınıfının karşı karşıya olduğu temel sorunlar, küresel niteliktedir ve bunlarla ancak işçi sınıfının eşgüdümlü küresel eylemiyle mücadele edilebilir. Rajapakse rejimi ve onun arkasında duran Sri Lanka burjuvazisi ile siyasi olarak karşı karşıya gelme hazırlıklarının çok önemli bir unsuru olarak, Sri Lanka’daki işçiler, mücadelelerini Hindistan, Ortadoğu, Avrupa, Kuzey Amerika ve dünyanın her yerindeki işçilerle birleştirmeye ve koordine etmeye çalışmalılar.

İşçi sınıfının, ezilenlerin tüm kesimlerini arkasında toplayacağı güçlü bir karşı saldırısının geliştirilmesi, devrimci sosyalist bir önderlik inşa etme mücadelesinden ayrılamaz. Tüm sektörlerdeki ve bütün ülkelerdeki işçiler, iktidarı almak, egemen sınıfı mülksüzleştirmek ve özel kâra değil, toplumsal ihtiyaca dayalı sosyalist bir toplum kurmak için ortak bir siyasi hücumda birleşmelidir.

Loading