NATO zirvesi ABD’nin isteğiyle Çin’i tehdit ediyor

30 ülkeden oluşan NATO ittifakının üyeleri, Pazartesi günkü zirveyi, askeri ittifaka “sistemsel zorluklar” oluşturduğunu belirttikleri Çin’i hedef alan bir bildiriyle sonlandırdı.

Belgedeki ifadeler, ABD Başkanı Biden’ın sözleriyle, Washington’ın Pekin’e karşı gerilimi büyük ölçüde tırmandırmasının bir parçası olarak, ABD’nin “dünyayı Çin’le boy ölçüşecek şekilde organize etme” çabalarında önemli ve yeni bir aşamaya işaret ediyordu.

Atlantic Resolve askeri tatbikatlarına katılmak üzere Belçika’nın Antwerp kentine indirilen ABD tankları. (AP Photo/Francisco Seco)

79 maddelik NATO bildirisi, önceki bildirilerden belirgin bir şekilde farklı olarak, Çin’e onlarca atıfta bulunuyor. İlk olarak 2010 yılında yayımlanan NATO strateji dokümanı Çin’e bir kez bile değinmezken 2019 bildirisi yalnızca bir kez atıfta bulunuyordu.

Financial Times (FT), “Bildirinin kuvveti, Batılı güçler ile Pekin arasındaki ilişkilerin, NATO ülkelerinin son görüşmesinden bu yana geçen 18 ay içerisinde ne kadar kötüleştiğini gösteriyor,” diye belirtti. Alman Der Spiegel ise, “Şimdi, sadece bir buçuk yıl sonra, Çin sistemsel bir rakip haline gelmiş durumda” yorumunu yaptı.

NATO belgesi, “Çin’in artan nüfuzu ve uluslararası politikaları, bir ittifak olarak birlikte ele almamız gereken zorluklar ortaya çıkarabilir,” diyor ve şöyle devam ediyor: “Çin’e, ittifakın güvenlik çıkarlarını savunan bir bakış açısıyla yaklaşacağız.”

Bildiri, Çin’in askeri güçlerini genişlettiğini ve Rusya ile işbirliği yapmaya çalıştığını iddia ederek, Çin’in “kurallara dayalı uluslararası düzene sistemsel meydan okumalar” oluşturduğunu söylüyor.

Biden’ın Çin’e karşı Washington’ın NATO müttefiklerini toplama çabaları, ABD’nin Çin’in ekonomik gelişimini boğma, dünya nüfusunun gözünde Çin’i şeytanlaştırma ve askeri çatışmaya hazırlanma çabalarının diplomatik yönüdür.

Çarşamba günü, ABD Savunma Bakanı Lloyd Austin, Çin’in ABD ordusunun “bir numaralı” odak noktası olduğunu ilan eden bir direktif yayımladı. Foreign Policy (FP), yeni direktifin “Pentagon’u ve aslen tüm ABD hükümetini, Çin ile uzun vadeli stratejik rekabete hazırlamak için kapsayıcı bir hedefle aşılamayı” amaçladığını belirtti.

FP’nin belirttiği gibi: “Bu, Biden’ın resmi göreve başlamasından önce bile sürekli tekrarlanan bir nakarattı. Çin’in yükselişi ABD için yüzyılın temel meydan okuması olarak ifade ediliyordu. Biden, ABD rekabet ve teknolojik üstünlüğünü yeniden kazanmadıkça Çin ‘rızkımızı yiyecek’ uyarısında bulundu.”

Geçtiğimiz hafta, ABD Senatosu, New York Times’ın “on yıllardır sanayi politikasına yapılmış en önemli devlet müdahalesi” olarak nitelendirdiği 250 milyar dolarlık devasa bir şirket yardımı ve yatırım paketi olan “Çin’le rekabet edebilirlik paketi”ni onayladı.

NATO zirvesi, geçtiğimiz hafta sonu düzenlenen ve FT’nin sözleriyle “Çin’i insan hakları, ticaret ve koronavirüs pandemisinin kökenleri konusunda şeffaflık eksikliği için eleştiren” G7 zirvesinin yolundan gitti.

NATO zirvesinin ardından Biden, Çarşamba günü Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ile görüşmek üzere Cenevre’ye uçacak. Zirve öncesinde Biden, “Başkan Putin’e ileteceğim şey, Rusya ile çatışma aramadığım olacak,” dedi. Biden, Rusya devlet başkanını “zeki”, “sert” ve “değerli bir rakip” olarak nitelendirdi.

Zirve öncesinde Biden, Ukrayna’nın NATO’ya katılımını desteklemeyi reddederek, “Bu, gündem dışı. … [Ukrayna’nın] Yapacakları daha çok şey var,” dedi.

NATO bildirisi, ABD’nin Çin’e yönelik tehditlerdeki ısrarına rağmen Rusya’ya karşı saldırgan bir tavır almayı sürdürerek, 60 kez Rusya’ya atıfta bulundu.

ABD’nin NATO müttefikleri, bildirgede Çin’e karşı daha saldırgan bir dil kullanılması taleplerini kabul etse de, müttefikler arasında Washington’ın Çin’e karşı diplomatik saldırısı konusunda önemli fikir ayrılıkları mevcut.

Britanya Başbakanı Boris Johnson, “Bugün bu masanın etrafındaki hiç kimsenin Çin ile yeni bir Soğuk Savaş’a girmek istediğini düşünmüyorum,” dedi.

Almanya Başbakanı Angela Merkel, Çin’in yarattığı tehdidi “büyütmemek gerekir” diyerek, “doğru dengeyi bulmamız gerekiyor,” diye ekledi.

NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg, Pekin’in bir “rakip olmadığı” konusunda ısrar etti ancak ittifakın “Çin’e güvenlik çıkarlarını savunacak şekilde yaklaşması” gerektiğini söyledi.

Almanya’dan Der Spiegel’in yorumladığı gibi: “Ne var ki, ekonomisi Çin’inkiyle oldukça iç içe olan bazı NATO üyeleri için bu durum, özellikle Almanya ve onun ihracat ekonomisi için çok tehlikeli. Bu nedenle onlar Pekin’e karşı aşırı savaşçı söylemleri engellemek istediler.”

Reuters’in belirttiği gibi:

Müttefikler Çin ile olan ekonomik bağlarına dikkat ediyorlar. Alman hükümeti verilerine göre, 2020’de Çin ile Almanya’nın toplam ticareti 212 milyar avroyu (257 milyar dolar) aştı. ABD verilerine göre, Mart 2021 itibarıyla Çin’in toplam ABD Hazine tahvili varlığı 1,1 trilyon dolardı. 2020’de ABD’nin Çin ile toplam ticareti ise 559 milyar dolardı.

Ancak tüm bunlara rağmen Der Spiegel şunları belirtiyordu: “ABD ve NATO, Çin’de uzun vadeli ve çok tehlikeli bir rakip görüyor; Biden’ın zirveye gelişinden bu yana bu çok açık.”

Farklılık ve çelişkilerine rağmen, ABD ve NATO müttefikleri, Çin’e karşı büyük bir gerginliğe doğru hızla ilerliyor ve bunun potansiyel olarak felaket sonuçları olabilir.

Şiddetle devam eden bir pandemiye rağmen, tüm NATO üyeleri ordularını devasa ölçeklerde genişletiyor. Bu yılın başlarında, Britanya nükleer cephaneliğini yüzde 40 oranında genişlettiğini açıklarken, Biden yönetimi insanlık tarihinde görülmüş en büyük Pentagon bütçesini talep etti.

Şu anda devam etmekte olan devasa askeri takviye, ABD’nin Çin’e yönelik tehditleriyle birleştiğinde, tüm insanlık için büyük bir tehlike arz ediyor.

Rusya’nın Çin Büyükelçisi Andrey Denisov, Çin’in Global Times gazetesine, ABD basınında tamamen eksik olan bir dürüstlükle, ABD’nin Çin ile savaşa girmesinin sonuçları hakkında konuştu.

Denisov’a Global Times tarafından şu soruldu: “Çin ile ABD arasındaki rekabet ve gerilim tırmanıyor. Bir gün Çin ile ABD arasında silahlı bir çatışma olursa, Rusya nasıl bir tavır alacak?”

Denisov, “bunun bir cevabı yok”, çünkü “böyle bir çatışma tüm insanlığı yok eder ve o zamandan sonra taraf tutmanın bir anlamı olmayacak” yanıtını verdi.

Loading