Perspektif

Çin Komünist Partisi’nin kuruluşunun 100. yılı – II. Bölüm

1970’lerde kapitalist restorasyona yöneliş

Çinli işçiler, 1949’daki gerekli ve haklı devrim ile Kültür Devrimi'nin gerici karakteri arasında keskin bir ayrım yapmalıdır. Kültür Devrimi’nin yarattığı kargaşa yalnızca üçüncü büyük tarihsel dönüm noktasına; kapitalist restorasyon ve 1949'un kazanımlarının sistematik olarak ortadan kaldırılmasına zemin hazırlamıştır.

Çeşitli yeni Maocu eğilimler, Mao’yu gerçek bir sosyalist ve Marksist devrimci olarak yanlış bir şekilde tasvir etmeye çalışıyor. Onlara göre Mao’nun fikirlerine, başkaları tarafından, özellikle de 1978’de ilk piyasa yanlısı reformları başlatan Deng Şiaoping tarafından ihanet edilmiş.

İki ülkenin liderleri arasında yapılan görüşmelere verilen arada, Pekin’deki Büyük Halk Salonu’nda düzenlenen bir kültürel etkinlik sırasında ABD Başkanı Richard Nixon, Çin Başbakanı Çou En-Lai ile Başkan Mao’nun eşi Çiang Çing’in arasında oturuyor, 22 Şubat 1972. (AP Photo)

Gerçekte ise kapitalist restorasyon yolunu açan Mao’nun kendisiydi. Artan ekonomik-sosyal sorunlarla ve Sovyetler Birliği ile savaş tehdidiyle karşı karşıya kalan Pekin, ABD emperyalizmiyle, Çin’in küresel kapitalizme entegrasyonunun temelini oluşturan Sovyet karşıtı bir ittifak kurdu. Mao’nun 1972’de ABD Başkanı Richard Nixon ile yakınlaşması, yabancı yatırımın ve Batı ile artan ticaretin temel ön koşuluydu. Dış politikada Maocu rejim, Şili’deki General Augusto Pinochet ve İran’daki Şah da dahil olmak üzere, ABD destekli en gerici diktatörlüklerden bazılarıyla aynı safta yer aldı.

ABD ile yabancı sermayeye ve pazarlara erişim sağlayan ilişkiler olmasaydı, Deng, 1978’de kapsamlı “reform ve açılış” gündemini başlatamazdı. Bu gündem, yabancı yatırımcılar için özel ekonomik bölgeleri, kırsal kesimde komünler yerine özel teşebbüsü ve ekonomik planlamanın piyasayla değiştirilmesini içeriyordu. Sonuç, özellikle kırsal kesimde, özel teşebbüsün muazzam bir şekilde genişlemesi, toplumsal eşitsizliğin hızla büyümesi, parti bürokratlarının yağma ve yolsuzluğu, artan işsizlik ve yükselen enflasyon oldu. 1989’daki ulusal protesto ve grev dalgasına yol açan bunlardı. Deng’in hem Tiananmen Meydanı’nda hem de Çin’in her yerindeki şehirlerde protestoları acımasızca bastırması, işçi sınıfını kontrol altında tutma konusunda ÇKP’ye güvenebileceğini anlayan bir yabancı yatırımcı seline kapı açtı.

Tiananmen Meydanı’ndaki kitlesel protestolar, Mayıs 1989 (AP Photo - Sadayuki Mikami)

Maoculuğun gerici rolü, en keskin ifadesini, işçi sınıfını ulusal burjuvaziye tabi kılan Stalinist “Tek Ülkede Sosyalizm” ve “dört sınıf bloğu” ideolojisinin uluslararası alandaki korkunç sonuçlarında bulmaktadır. Endonezya’da bu politikalar, tahminen bir milyon işçinin imhasına yol açan bir askeri darbe karşısında işçi sınıfını siyasi olarak silahsızlandırdı. Maoculuk, Güney Asya, Filipinler ve Latin Amerika’da da benzer yenilgilere ve ihanetlere yol açtı.

Şi ve diğer Çinli liderler, saçma bir şekilde “Çin karakteristiğine sahip sosyalizm” olarak adlandırılan şeyin ekonomik başarılarıyla övünüyorlar.

Hâlâ sosyalizmden bahsetmek, hatta kapitalist politikalarının Marksizm tarafından yönlendirildiğini ilan etmek zorunda kalmaları, Çinli kitlelerin 1949 devriminin kazanımlarıyla kalıcı özdeşleşmelerinin kanıtıdır. Çin’in son otuz yıldaki sarsıcı ekonomik gelişimi, Çin devriminin etkisini çelişkili bir şekilde yansıtmaktadır. Bu devrimin getirdiği geniş kapsamlı sosyal reformlar olmadan bu mümkün olmazdı.

Çin devriminin önemini anlamak için şu soruyu sormak yeterlidir: Hindistan’da neden böyle bir gelişme olmadı? İki ülke arasındaki zıtlık, COVID-19 pandemisinde keskin bir ifade buldu. Çin tarafından erken dönemde kontrol altına alınan hastalık, Hindistan’da kontrolsüz bir şekilde yayıldı ve ölüm sayısı 400.000’i aştı.

Çin’in yadsınamaz ekonomik gelişimi, işçi sınıfının saflarını büyük ölçüde genişletirken, emekçi nüfusun dikkate değer kesimlerinin sosyal koşullarını da güçlendirdi.

Bu gelişmeye rağmen, Çin bugün kapitalizme dönüşün tüm çelişkileri ve sonuçlarıyla karşı karşıyadır. Bunlar, ne Maoculuk ne de iktidardaki ÇKP’nin mevcut politikaları çerçevesinde çözülebilir.

Çin, dünya kapitalist ekonomisiyle bütünleşmesi ve ucuz Çin emeğini sömürmek üzere gelen büyük miktarda yabancı sermaye ve teknoloji akışı nedeniyle korkunç bir bedelle karşı karşıya bulunuyor. Ekonomik büyüme, yalnızca Çin kapitalizminin çelişkilerini şiddetlendirmiş, muazzam toplumsal gerilimler yaratmış ve derin bir siyasi krizi körüklemiştir.

Çin’in kişi başına düşen GSYİH’si yükselmiş olsa da halen diğer birçok ulusun oldukça gerisindedir ve dünyada ancak 78. sırada yer almaktadır. Bu yıl, yüzüncü yıl kutlamaları yaklaşırken, Şi, Çin’in “mutlak yoksulluğu” ortadan kaldırdığını söyleyerek övündü ancak çok katı bir önleme dayanan istatistikler oldukça tartışmalı ve yoksulluk yaygın olmaya devam ediyor. Dahası, zengin ile yoksul arasındaki uçurum, geniş bir nüfusu ağır bir şekilde etkileyen COVID-19 pandemisinin ortasında Çin’in multi-milyarderlerinin şaşırtıcı servetinin büyümeye devam etmesiyle her zamankinden daha büyüktür.

2016 yılında Çengdu’daki Coca-Cola fabrikasında protesto eylemi yapan işçiler (Fotoğraf: Tianya/ty_一路上有你706)

Son tahlilde, Çin devrimini harekete geçiren tarihsel sorunlar –emperyalizmden bağımsızlık, ulusal birlik ve komprador kapitalistlerin hakimiyetini kırmak– çözülmemiş durumdadır.

Doğrusu bu sorunlar, Çin’in kapitalist ekonomisinin küresel bir kapitalist piyasaya bağımlı olduğu ve ABD önderliğindeki emperyalizm tarafından askeri kuşatmayla karşı karşıya bulunduğu bugün, daha da keskin bir biçimde gündeme geliyorlar. Giderek daha düşmanca bir ulusal devlet olarak gelişen Tayvan, potansiyel bir küresel savaşın parlama noktası olarak ortaya çıkmış durumda. Maoculuğun ileri sürdüğü bağımsız ulusal kalkınma perspektifi baştan sona tükenmiştir.

Çin’in kendi içinde, ÇKP, Han çoğunluğuna dayanan milliyetçiliği teşvik ediyor. Emperyalizmin bir Uygur “soykırımı” olduğu hakkındaki gerici propagandası aşağılanmayı hak ederken, ÇKP’nin milliyetçiliğe başvurması geniş, çok dilli ve çok etnik nüfuslu bir toplumda hiçbir ilerici rol oynamaz.

Tüm çelişkileri ve karmaşıklığı içinde Çin tarihi, Troçki’nin Sürekli Devrim Teorisi tezini doğrulamıştır. Geç kapitalist gelişmeye sahip, emperyalist baskıya tabi ülkelerde, temel demokratik ve ulusal görevler, ancak dünya sosyalizmi uğruna mücadelenin bir parçası olarak işçi sınıfının önderlik ettiği ve köylülüğün desteklediği bir sosyalist devrim yoluyla yerine getirilebilir.

Bu dünya sosyalist devrimi yolu, ÇKP ve onun temsil ettiği kapitalist kesimler açısından lanetlidir.

ÇKP’nin, keskinleşen toplumsal gerilimlere ve artan muhalefet belirtilerine, Stalinizmin baskıcı yöntemleri –geniş kapsamlı sansür, keyfi tutuklamalar, protesto ve grevlerin şiddetle bastırılması– dışında bir çözümü yoktur. Bizzat ÇKP, partiyi parçalanmakla tehdit eden yozlaşma ve hizipler arası kan davası ile yarılmış durumdadır. Şi, partiyi bir arada tutmak üzere kendisine güvenen rakip gruplar arasında denge kuran Bonapartist bir figür olarak ortaya çıktı. Rutin olarak “merkez” olarak anılan ve Mao’dan sonra gelen kişi olarak selamlanan Şi’nin yüceltilmesi, kişisel siyasi güçten kaynaklanmıyor. Bu, daha çok partiyi saran derin krizi yansıtıyor.

Bütün bunlar, ABD emperyalizminin son on yılda Çin ile giderek saldırganlaşan cepheleşmesiyle birleşiyor. Bu politika, Başkan Obama tarafından başlatılmış, Trump ve şimdi de Biden yönetimi altında hız kazanmıştır. Çin’in onlarca yıllık ekonomik büyümesini hızlandırmaya yardımcı olan Amerikan egemen sınıfının tüm grupları, şimdi Çin’i ABD’nin küresel hegemonyasına yönelik başlıca tehdit olarak görüyor ve onu “uluslararası kurallara dayalı sistem”e –yani, II. Dünya Savaşı sonrası Washington tarafından kurulan sisteme– tabi kılmak için savaş dahil tüm yöntemleri kullanmaya hazırlanıyor.

ÇKP’nin emperyalizmle “barış içinde bir arada yaşama” ve Çin’in dünya kapitalist düzenindeki yerini almak üzere barışçıl yükselişi perspektifi paramparça yerle bir olmuştur. Biden, hem Demokratların hem de Cumhuriyetçilerin desteğiyle, ABD’nin müttefiklerini bir araya getiriyor ve Çin’e karşı savaş için silahlanmaya yüz milyarlarca dolar akıtıyor. Aynı zamanda, Washington, ülkeyi zayıflatmak ve parçalamak amacıyla Çin içindeki gerilimleri istismar etmeye çalışıyor. Bu gerilimler, ÇKP’nin etnik ayrılıkçı eğilimleri sert bir şekilde bastırmasıyla besleniyor.

Yaklaşan yıkıcı bir savaş tehlikesiyle karşı karşıya kalan ÇKP liderliği, Çin’in savunmasını askeri açıdan ve dış politika açısından düşünüyor; silahlı kuvvetlerini geliştiriyor ve “Kuşak ve Yol Girişimi”ni teşvik ediyor. Bir yandan ABD emperyalizmini yatıştırmaya ve yeni bir anlaşmaya varmaya çalışıyor. Öte yandan, beyhude bir silahlanma yarışına girişmeye çalışıyor ve ancak felaketle sonuçlanabilecek şekilde milliyetçilik ve şovenizmi kışkırtıyor. Kuruluşunun dayandığı sosyalist enternasyonalizmi uzun zaman önce terk etmiş olan ÇKP, sosyalizm uğruna mücadele temelinde birleşik bir savaş karşıtı hareket inşa etmek için uluslararası işçi sınıfına herhangi bir çağrıda bulunmaktan yapısal olarak acizdir.

İnsanlığın karşı karşıya olduğu büyük sorunların hiçbiri –savaş, ekolojik felaket, sosyal krizler veya COVID-19 pandemisi– kapitalizm ve dünyanın zamanını doldurmuş, rakip ulus devletlere bölünmüşlüğü içinde çözülemez. Çin’de ilerici bir çözüm arayan işçilerin, aydınların ve gençlerin karşı karşıya olduğu zorlu görev, ÇKP aygıtı tarafından kışkırtılan kirli milliyetçiliği reddetmek ve partinin 1921’deki kuruluşunun temelini oluşturan sosyalist enternasyonalizm yoluna geri dönmektir.

Bu, Çin işçi sınıfı ile Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nde (DEUK) cisimleşen dünya Troçkist hareketi arasındaki bağın yeniden güçlendirilmesi demektir. İşçileri ve gençleri, Dördüncü Enternasyonal’in tarihini ve Stalinizme, onun yalanlarına ve tarihsel tahrifatına karşı Marksist ilkeler uğruna onlarca yıldır verdiği mücadelenin siyasi derslerini incelemeye davet ediyoruz. Her şeyden önce, sizleri DEUK ile temasa geçmeye ve onun devrimci perspektifi uğruna mücadele edecek bir Çin şubesi kurma sürecini başlatmaya çağırıyoruz.

Bitti

Loading