Perspektif

CPAC ve Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’yi faşist bir partiye dönüştürmesi

Geçtiğimiz hafta sonu Dallas, Teksas’ta düzenlenen Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı (CPAC) sonrasında açık bir uyarı yapılmalıdır: Donald Trump, Cumhuriyetçi Parti üzerindeki gücünü pekiştiriyor, onu muhafazakâr bir burjuva partisinden, kişisel bir lideri ve paramiliter kanadı olan faşist bir partiye dönüştürüyor.

Eski başkan Donald Trump, Muhafazakâr Siyasi Eylem Konferansı’nda (CPAC) konuşuyor, 11 Temmuz 2021, Dallas. [Kaynak: AP Photo/LM Otero]

Trump’ın konuşması, Hitler’i ve Nazileri kopyaladı. Demokratların ve şirket medyasının savunduğu gibi Trump bir yaygara koparmıyor. Belirgin bir siyasi strateji izliyor. Trump ve faşist danışmanları siyasi bir sorunla karşılaştıklarında, ilk işleri şu soruyu sormaktır: “Hitler ne yapardı?”

Trump, konuşmasına, Goebbels’in Büyük Yalan teorisini model alıp, 2020 seçimleri ve koronavirüs pandemisi hakkındaki arkadan bıçaklanma mitlerini sergileyerek başladı.

“Hileli seçim gelene kadar gerçekten iyi gidiyorduk,” diyen Trump, Biden yönetimini gayrimeşru olarak adlandırdı ve onun iktidarı “seçim hilesi” ve “oy sandığında üçkâğıt” yoluyla gasp ettiğini savundu. Kendi destekçilerini “solun teşvik ettiği ve meşrulaştırdığı siyasi şiddet”in kurbanları olarak resmeden Trump, ABD’de 600.000’den fazla insanın ölümü için Çin’i günah keçisi ilan eden “Çin vebası” hakkındaki iddialarını tekrarladı.

Trump, destekçilerine ekonomik sıkıntı, işsizlik ve suçtan sorumlu bir iç düşmanın kuşatması altında olduklarını söyledi. Göçmenler “birçok kişiyi öldürdü ve sakatladı,” diyen Trump, göçmenlerin şu anda ülkeyi istila ettiğini iddia edip şunları söyledi: “Katiller, uyuşturucu tacirleri, insan tacirleri, o ülkelerdeki hapishanelerden çıkıp ülkemize akın ediyorlar.”

Trump, sosyalizmi ve Marksizmi şimdiye kadarki en açık şekilde kınadı ve kendi hareketini kötüleşen bir ekonomik ve sosyal krizin ortasında toplumsal muhalefeti ezmeye hazır bir ezici güç olarak sundu.

Sosyalistler “bizim Amerikan mirasımızı çaldılar,” diyen Trump, “radikal sol ve başarısız siyaset kurumu hareketimizden nefret ediyor,” çünkü “biz yozlaşmış özel çıkarlarla uğraştık,” diyor ve ekliyordu: “Tarih boyunca sosyalist ve komünist hareketler gibi günümüz solcuları da özgürlüğe inanmazlar, adalete inanmazlar, demokrasiye inanmazlar. Onlar Marksist ahlaka inanırlar: siyasi muhaliflerine zarar verdiği ve partilerinin radikal gündemini ilerlettiği sürece her şey meşrudur.”

Pazar günü erken saatlerde Fox News ile yaptığı röportajda Trump, hareketine bir şehit kazandırdı ve 6 Ocak’ta Kongre binası güvenliği tarafından öldürülen isyancı Ashli Babbitt’i “masum, harika bir genç kadın” olarak övdü. Bu da 1930’daki ölümünden sonra Fırtına Birlikleri üyesi Horst Wessel’i şehit ilan eden Hitler’den kopyalanmıştır. Trump, Babbitt’in ölümü için Demokratik Parti önderliğini suçlayacağını ima etti ve ilk kez, Babbitt’in Demokratik Parti’deki “belirli bir üst düzey yetkili”nin güvenlik şefi tarafından vurulduğunu gösteren “bilgiye sahip olduğunu” söyledi.

Trump’ın bu konuşması, tamamen Trump’ı Cumhuriyetçi Parti’nin kişisel lideri olarak tanıtmaya yönelik bir CPAC toplantısının sonunda yapıldı.

6 Ocak darbe planının ilerletilmesine yardım eden kişilere asil konuşma hakkı verildi. Darbe sırasında Kongre üyesi Demokratların nerede olduğuna dair canlı güncellemeleri tweetleyen Lauren Boebert ile 6 Ocak sabahı Trump ile birlikte konuşan ve kalabalığı “mücadeleye” teşvik eden Mo Brooks öne çıkan konuşmacılardı. Trump’ın seçim sahtekarlığı iddialarını destekleyen bir dizi aşırı sağcı podcast yayıncısı, Trump’ın oğlu Donald Jr., birkaç Trump kabinesi üyesi ve Trump’ın eski Beyaz Saray danışmanı Stephen Miller da konuşma yaptı.

Trump ve danışmanları, Proud Boys, Three Percenters ve Oath Keepers gibi faşist grupları paramiliter fırtına birlikleri olarak Cumhuriyetçi Parti’ye dahil ediyor. Bu grupların her birinden gelen delegasyonlar CPAC’de hazır bulundu ve konferans organizatörleri tarafından memnuniyetle karşılandı. 6 Ocak’ta ABD Kongre binasına gönderilmek üzere hazırlanmış paramiliter acil müdahale ekiplerini bizzat organize eden Oath Keeper lideri Stewart Rhodes, davet belgeli bir konuktu.

Konferans katılımcıları, ABD’nin düşük aşılama oranını öven bir panelist için tezahürat yaparak ölümü kutladılar. Kongre üyesi Boebert, daha fazla aşılama çabalarına karşı çıktı: “Fauci maucinizle kapımızı çalmayın.” Konuşmacılar, Trump’ın koronavirüs politikasını övdüler. Bu politika, kâr için yüz binlerce insanın kurban edilmesine yol açmıştı.

En açık faşist konuşma, görev süresinin tamamı boyunca Beyaz Saray’da kalan tek üst düzey Trump yardımcısı olan Miller tarafından yapıldı.

Uzun zamandır bir Hitler talebesi olan Miller, Trump’ın Cumhuriyetçi Parti’yi ele geçirmeyi, Amerikan kültürünü kirletmek isteyen göçmen işçilere yönelik acımasız saldırılar yoluyla “bu ulusun mirasını, kültürünü, değerlerini savunmaya” dayalı “yeni bir muhafazakâr popülizm” oluşturmayı başardığını söyledi ve şunları ekledi: “Bu andan itibaren Cumhuriyetçi Parti büyük şirketlerden boşanma davası açmalı ve asla geriye bakmamalı. Oligarklardan, çok uluslu şirketlerden ve bu ülkeye hiçbir bağlılığı olmayan diğer tüm büyük ticari holdinglerden uzaklaşın. Bu ülkede vefasız bir elit var. En zengin, en ayrıcalıklı, en güçlü insanlar bu ülkeyi yok etmeye çalışıyor.”

Miller, konuşmasını Trump’ın yeniden dirilen hareketlerine öncülük ettiğini ilan ederek şu sloganla bitirdi: “Zafer kazanacağız!” Bu, Nazi propaganda sloganının neredeyse birebir tekrarıydı: “Wir werden siegen, weil uns Adolf Hitler führt.” (“Zafer kazanacağız, çünkü Adolf Hitler bize önderlik ediyor.”

Trump ve faşist danışmanları şimdi onun meşru başkan olarak “eski görevine getirilebileceği” teorisini öne sürüyorlar. Haberlere göre bu teori, bu yazın başlarında faşist çevrelerde geliştirildi. Vanity Fair’a göre, Trump destekçileri Michael Flynn, My Pillow CEO’su Mike Lindell ve Trump’ın eski seçim avukatı Sidney Powell, “eski görevi iade” darbesi düzenlenmesini savunuyor. Lindell, Mayıs ayında, Steve Bannon’un “Savaş Odası” podcast programına çıkarak şunları söylemişti: “İnanıyorum ki, Donald Trump, Ağustos sonunda geri gelecek.” Politico/Morning Consult’ın Haziran ayındaki bir anketi, Cumhuriyetçi seçmenlerin yüzde 29’unun, Trump’ın yıl sonuna kadar başkan olarak göreve iade edileceğine inandığını gösteriyor.

Cumhuriyetçi Parti’nin faşist dönüşümü, şirket medyasının ve Demokratik Parti’nin tehlikeyi küçümseme çabalarının iflasını gözler önüne seriyor. Demokratlar, çılgın ve grotesk bir karaktere bürünen “iki parti işbirliği” lehine sonsuz çağrılarda bulunuyorlar. Alexandria Ocasio-Cortez ve Kongre’deki “sosyalistler”, Cumhuriyetçileri “meslektaşları” olarak adlandırıyor. Göreve gelen Biden, “Bir Cumhuriyetçi Parti’ye ihtiyacımız var. İlkeli ve güçlü bir muhalefete ihtiyacımız var,” demişti.

Demokratlar, Trump’ın ekmeğine yağ süren bir siyasi strateji izliyorlar. Aristokrasiyi zenginleştiren ve işçilerle orta sınıf arasında yoksullaşmaya yol açan ekonomik politikalar uyguluyorlar. Irk ve cinsiyet politikalarını saplantılı bir şekilde destekliyor ve aşırı sağı cesaretlendiriyorlar. Trump, CPAC konuşmasında New York Times’ın 1619 Projesi’ni özellikle ele alıp şunları söyledi: “Bütün konuştukları bu. Irk. Tüm gösteri bundan ibaret. Irk, ırk.” Bannon’un 2017’de söylediği gibi: “Demokratlar kimlik siyaseti hakkında ne kadar uzun konuşurlarsa konuşsunlar, onları anlarım. Her gün ırkçılık hakkında konuşmalarını istiyorum. Sol, ırk ve kimliğe odaklanır ve biz de ekonomik milliyetçilikle ilerlersek Demokratları ezebiliriz.”

6 Ocak darbe girişiminden bu yana altı ay geçti ve Demokratik Parti kurumu onun üzerini örtüyor. Biden’ın Adalet Bakanlığı’nın soruşturmasından hiçbir olgu halka açıklanmadı. Demokratlar, Cumhuriyetçi komplocuların buna katılmaya davet edilmesinde ısrar ettikleri için bir Kongre soruşturması ertelendi. Bazı sokak dövüşçüleri tutuklanmış olsa da, olayın mimarlarının hiçbiri ifade vermeye zorlanmadı.

Demokratların, şirket medyasının ve halinden memnun orta sınıfın tepkisi, işçi sınıfından duydukları korku eliyle belirleniyor. Demokratik Parti, kapitalist mülkiyet ilişkilerini en az Trump kadar savunmaktadır ve kitlesel protestoları ve grevleri tetikleme korkusuyla işçi sınıfını mevcut durumdaki tehlikeye karşı uyarmaktan kaçınmaktadır. Bu korku, Trump’ın tüm egemen sınıfa şu şekilde seslenmesinin temelini oluşturmaktadır: işçi sınıfının bu büyüyen hareketinin servetlerinize meydan okumasını ancak ben durdurabilirim.

Amerika Birleşik Devletleri’nde otomotiv işçileri, hemşireler, kamu çalışanları, kömür madencileri ve daha pek çok sektörden işçiler arasında grevler gerçekleşiyor. Faşizme karşı mücadele, sınıf mücadelesine Demokratik Parti’den bağımsız siyasi ve sosyalist bir perspektif kazandırmak demektir. Bu, Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (SEP) inşasını gerektirmektedir. SEP, uluslararası işçi sınıfını ırklar ve milliyetler arasında ortak bir mücadelede faşizmin kaynağı olan kapitalist sisteme karşı birleştirmek için mücadele etmektedir.

Loading