Küba, ekonomisi ve COVID-19 pandemisi kötüleşirken on yılların en büyük protestolarını görüyor

Binlerce Kübalı, 1994’ten bu yana adadaki en büyük protesto dalgasında Pazar günü Havana’da, çevresinde ve ülke genelindeki diğer şehirlerde kitlesel gösterilere katıldı. Daha önceki Maleconazo ayaklanması gibi, mevcut protesto dalgası da yıllardır süren ekonomik zorluklardan kaynaklanıyor. COVID-19 pandemisi de Küba hükümetinin küçük burjuva ulusalcı perspektifinin çürümüş temellerini ortaya çıkarmakta tetikleyici bir olay işlevi görüyor.

Hükümet karşıtı protestocular Havana’da yürüyüşte, 11 Temmuz 2021 Pazar (AP Fotoğraf/Eliana Aponte, Dosya)

Protestolar, başkentin güneydoğusundaki San Antonio de Los Baños beldesinde başlamış gibi görünüyor fakat videolar sosyal medyada dolaştıkça Havana da dahil olmak üzere Santiago de Cuba, Santa Clara, Matanzas, Cienfuegos ve Holguín gibi büyük şehirlerin yanı sıra, Palma Soriano gibi bir dizi küçük şehre de hızla yayıldı.

Bazı protestocular “Özgürlük” ve “Kahrolsun diktatörlük” gibi sloganlar atarken, diğerleri artan açlığa ve gıda kıtlığına dikkat çekti ve bazı durumlarda Delta varyantı hızla yayılırken COVID-19 aşıları ve başka tıbbi malzemeler talep ettiler. Protestocular ayrıca, dolara erişimi olanların ithal ürünleri şişirilmiş fiyatlardan satın alabildiği ve eşitsizliğin sembolü olarak nefret edilen bazı “dolar dükkânları”nı da yağmaladı.

Yetkililer protestocuları gözaltına alır ve göz yaşartıcı gaz ile birlikte çeşitli baskı önlemleri uygularken polisle çok sayıda çatışma yaşandı. Çatışmalar bazı durumlarda polis arabalarının devrilmesiyle veya polislere taş ve beton yağdırılmasıyla sonuçlandı. Protestoları durdurmak için hükümet aralıklı olarak internet erişimini kesiyor.

Gözaltına alınanlar arasında Frank García Hernández ve “Comunistas” ile bağlantılı başka insanlar da vardı. García Hernández, Mayıs 2019’daki “Uluslararası Akademik Etkinlik Lev Troçki”nin konferans düzenleyicisiydi ve Pablocular ile diğer sahte sol temsilcilerinin katıldığı konferansa Dördüncü Enternasyonal’in Uluslararası Komitesi’nin (DEUK) katılımının engellenmesinde merkezi bir rol oynamıştı.

Protestocular arasında oldukça kafa karışıklığı olsa da, çoğunlukla işçileri ve gençleri sokaklara döken etmenler eliyle harekete geçirilmiş gibi görünüyorlar: giderek daha dayanılmaz hale gelen yaşam koşulları ve boğucu siyasi baskı. Küba protestolarını harekete geçiren nedenler, Kolombiya’da çok daha vahşice bastırılan ancak ABD medyasının çok daha az bir dikkatini verdiği uzun süreli kitlesel gösterilerin arkasındakilere benziyor.

Kendisi de derin bir krizde olan Venezuela’dan gelen devlet yardımlarının azalması nedeniyle zaten zor durumda olan Küba’da, geçen yıl ekonomik koşullar, COVID-19 pandemisinin uluslararası turizmi yok etmesi ve hatta şeker hasadını etkilemesi ile (1908’den bu yana en kötü hasat) daha da kötüleşti. Resmi rakamlara göre, ekonomi yüzde 11 küçülerek 1993’ten bu yana en büyük daralmayı geçirdi.

Döviz gelirlerindeki düşüşün bir sonucu olarak, adaya yapılan ithalat yüzde 40 düştü. Bu ise yaygın kıtlığa ve temel tüketim maddelerini elde etmek için gerekli hale gelen, saatler süren günlük kuyruklara karşı geniş bir öfkeye yol açtı.

Ayrıca, Delta varyantı ülkede kök salarken Matanzas’ta günlük ölümlerin hızla artması ve sağlık sisteminin neredeyse çökmesi üzerine hükümetin pandemi politikasına da artan bir öfke var. Küba’da 6.422 yeni vaka görülmesi üzerine, Ulusal Epidemiyoloji Müdürü Francisco Durám, Cuma günü düzenlediği video konferansta, “Bunun, pandeminin başlangıcından bu yana Küba için en kötü gün olduğunu söylememe gerek yok,” dedi.

Sadece birkaç gün sonra, 11,2 milyonluk bir nüfusa sahip Küba’da Pazar günü rekor kırılarak 6.923 vaka ve 47 ölüm görüldü; vakalar önceki haftaya göre ikiye katlanmıştı. 2020’nin tamamında yalnızca 12.200 vaka görülen ada, 2021’de şimdiye kadar 232.000’den fazla vaka kaydederken, toplam ölümler 1.466’dan 1.579’a yükseldi. Şu anda ülkede 32.000’den fazla aktif vaka var.

Son kaydedilen vakaların yarısından fazlası, ünlü Varadero sahil beldesi geçen yılın Kasım ayında yeniden uluslararası turizme açılan Matanzas ilinde meydana geldi. Halk sağlığı politikası, Amerika Birleşik Devletleri de dahil olmak üzere başka yerlerde olduğu gibi ekonomik kaygılara tabi kılındı. Vaka sayılarındaki artışla birlikte ilde hastane yataklarının kalmaması, hükümetin hastaları evde “hastaneye yatırmasına” yol açtı.

Küba Devlet Başkanı Miguel Díaz-Canel, Pazar günü televizyona çıktığında bu sorunlara atıfta bulunarak, “Şimdi, bir dizi Küba ilinde yetersiz kapasite nedeniyle evde hastaneye yatış uygulamak zorundayız,” dedi ve Kübalıları “daha doğrudan ve sorumlu bir katılıma” çağırdı.

Küba’nın aşılama çabaları geri kaldı; sadece 3 milyon Kübalı en az bir doz aşı oldu ve nüfusun sadece yüzde 15’i tam olarak aşılandı. Küba, yabancı üretim aşıları ithal etmek yerine, daha eski aşı geliştirme teknolojilerini kullanarak Soberana-02 ve Abdala adlı çoklu doz gerektiren kendi aşılarını geliştirdi. Bir Küba araştırması, iki hafta arayla 3 doz gerektiren Abdala aşısının yüzde 92 civarında etkili olduğunu ancak çalışmanın yayımlanmadığını ve Delta varyantının baskın hale gelmesinden önce gerçekleştirildiğini belirtiyor.

Díaz-Canel, Fidel Castro’nun 1994’te protestoculara geri adım atmaları için yaptığı kişisel çağrıyı tekrarlamak amacıyla, protestoların ardından Pazar günü San Antonio de los Baños’u ziyaret etti ve haberlere göre, birçoğu sık yaşanan elektrik kesintilerinden bıkmış olduğu söylenen sakinlerin sorularını almak için birkaç eve girdi.

Díaz-Canel, Pazar günü televizyonda, hükümetin ABD destekli “demokrasi yanlısı” figürlerinden bağımsız hareket eden halk kesimlerinin meşru şikâyetlerini anladığını açıkça belirtti ancak insanların bu güçler tarafından protestolara katılmak üzere manipüle edildiğini iddia etti. Díaz-Canel şöyle dedi: “İnsanlarımızın tatmin olmayabileceğini, bunun meşru olduğunu açıkça belirtmeliyiz ancak ne zaman manipüle edildiğimizi net bir şekilde görebilmeliyiz.”

Díaz-Canel başka bir yerde ise şunları belirtti: “Sanki tüm dünyada pandemi yokmuş gibi, Küba-Amerikan mafyası sosyal ağlarda fenomenlere ve YouTuber’lara çok iyi paralar ödeyerek koca bir kampanya yarattı ve ülke çapında gösteriler çağrısı yaptı.” Protestoların ardından Díaz-Canel, hükümete destek üzere “Devrimcileri sokaklara” çağırarak, “Mücadele emri verildi” ve belki daha da vahimi, “Her şeyi yapmaya hazırız,” dedi.

Bu, Batı Yarımküre İşleri Bürosu’ndan Sorumlu ABD Dışişleri Müsteşarı Julie Chung’dan bir tepki aldı. Chung, Twitter’da şöyle yazıyordu: “Küba’daki ‘çarpışma çağrıları’ndan derin endişe duyuyoruz. Küba halkının barışçıl toplanma hakkının yanındayız. İtidal çağrısı yapıyor ve her türlü şiddeti kınıyoruz.”

Miami Belediye Başkanı Francis Suarez, “Küba halkını kan gölünden korumak için” ABD askeri müdahalesi çağrısında bulunurken, Biden yönetimi, Küba hükümetini Küba halkının “barışçıl protesto ve kendi geleceğini özgürce belirleme hakkına” saygı duymaya ve “kendilerini zenginleştirmek yerine bu hayati anda onların ihtiyaçlarına hizmet etmeye” çağıran sarsıcı düzeyde ikiyüzlüce bir açıklama yayımladı.

Daha ikiyüzlü çağrılardan biri de, sosyal medyada #SOSCuba etiketi kullanılarak desteklenen, ilaç ve erzak için bir “insani koridor” açılması içindi. Bu insani yardım çağrısı, 2019’da Kolombiya ve Venezuela’yı birbirine bağlayan Francisco de Paula Santander köprüsünden bir “insani yardım konvoyu” geçirme girişimini hatırlatıyor. Venezuela’daki ABD kuklası Juan Guaidó ve sağcı muhalefet, CIA bağlantılı Birleşik Devletler Uluslararası Kalkınma Ajansı (USAID) tarafından sağlanan malzemelerle dolu kamyonların Venezuela ordusundan toplu firarları kışkırtacağını ve Maduro’yu devirmek için halk desteğine yol açacağını ummuştu.

Küba işçileri ABD emperyalizminin entrikalarını reddetmeli ve gözaltına alınan tüm protestocuların serbest bırakılması için çağrıda bulunmalıdır. Tüm ülkelerde olduğu gibi, pandemiyi kontrol altına almanın ve hatta en temel sosyal sorunları çözmenin tek yolu, işçilerin toplumun kaderini kendi ellerine almalarıdır. Küba işçi sınıfı için ileriye giden tek yol, Küba Devrimi’nin derslerini ve DEUK’un analizinde ayrıntılı biçimde açıklanan tüm Castroculuk deneyimini incelemek ve Küba’da Uluslararası Komite’nin bir şubesini oluşturmaya çalışmaktır.

Loading