Bilim insanları, COVID-19'un doğal kökenlerindeki "kayıp halka" üzerine odaklanıyorlar

Bu ayın başlarında bilim insanları, ölümcül COVID-19 pandemisinin kökenlerine ilişkin araştırmada şu ana kadar “kesin bir kanıta” en yakın olan keşfi açıkladılar.

Fransız Pasteur Enstitüsü ve Laos Üniversitesi tarafından hazırlanan yeni bir makalenin ön baskısında, uluslararası bir bilim insanları ekibi, COVID-19’a neden olan virüs olan SARS-CoV-2’nin en yakın akrabaları olan bir grup virüs bulduklarını söylüyorlar.

Bir araştırmacı, Tayland, Bangkok’un batısındaki Kanchanaburi eyaletindeki Sai Yok Ulusal Parkı’nda numune almak için bir yarasanın ağzını siliyor, 31 Temmuz 2020. Tayland'daki araştırmacılar, koronavirüsün belirsiz kökenlerinin izini sürmek amacıyla mağaralarında yarasaları yakalamak için kırsal kesimde yürüyüş yapıyorlar. (AP Photo/Sakchai Lalit)

Virüsün, reseptör bağlama alanı (RBD) olarak adlandırılan ve insanları enfekte etmek için kritik olan kısmında, yeni keşfedilen virüsler, SARS-CoV-2’nin yabanıl varyantına bu virüsün geçen yıl ortaya çıkan varyantlarından (şu anda baskın olan Delta varyantı da dahil olmak üzere) daha benzerler.

Makale şöyle bir sonuca varıyor: “Sars-CoV-2’nin pandemiden sorumlu ilk türlerinin dizilerine çok yakın diziler doğada mevcuttur ve birkaç Rhinolophus yarasa türünde bulunmaktadır.”

King’s College London’da bulaşıcı hastalıklar bölümü başkanı Profesör Stuart Neil Telegraph’a şunları söyledi: “Bu virüslerin iki veya üçünde, SARS-CoV-2’de görülenden yalnızca iki veya üç değişiklik gösteren RBD’ler var; esasen, bazı açılardan orada gördüğümüz bazı izleme altındaki varyantlara göre orijinaline daha yakınlar.”

Yazarlar şöyle devam ediyorlar: “bu virüsler, SARS-CoV-2’nin kökenine katkıda bulunmuş olabilir ve doğası gereği gelecekte de insanlara doğrudan bulaşma riski oluşturabilirler.”

Yeni keşfedilen virüsler, insanları enfekte etmede, 2012’de keşfedilen ve şimdiye kadar SARS-CoV-2’ye en yakın yarasa koronavirüsü olan RaTG13’ten daha etkililer.

Bilim insanları şunları belirtiyor: “Çalışmamızda bulunan virüslerin RBD’leri, klinik özellikleri 2012’de COVID-19’a çarpıcı biçimde benzeyen zatürre vakalarının görüldüğü Mojiang maden kuyusundaki R.affinis yarasa türünde tanımlanan virüs olan RaTG13 RBD’lerinden çok SARS-CoV-2’ye daha yakındır.”

ABD medyasında sunulan anlatıya göre COVID-19’un kökenlerinin araştırılması, her ikisi de kanıtlarla desteklenen iki rakip hipotez arasında sürekli bir çekişmedir. COVID-19’un doğal kökenlerinin savunucuları ile hastalığın Çin’deki Vuhan Viroloji Enstitüsü’nden salındığı teorisi arasında sözde devam eden bir “tartışma” varmış.

Ama bilim camiasında ortada bir tartışma yok. Sürekli olarak yeni bulgular ve keşifler ortaya çıkıyor
bununla birlikte bunlar yalnızca insanlığın COVID-19’un doğal kökenleri ve diğer hayvan kaynaklı hastalıkların modern topluma oluşturduğu tehlikeler hakkındaki anlayışını derinleştiriyor.

Fransız ve Laoslu bilim insanlarının bu bulguları, bilim insanlarının doğal olarak oluşan virüsler üzerinde onları insanlara daha bulaşıcı hale getirmek için “işlev kazanımı” deneyleri yaparak, sonra da onları kasıtsız veya kasıtlı olarak Çin’in Vuhan kentine salıverdiği, “laboratuvar sızıntısı” komplo teorisini çürütüyor.

“Laboratuvar sızıntısı” hakkındaki iddiaları her büyük ABD gazetesi tarafından eleştirisiz bir şekilde alıntılanan ırkçı sahte bilimin savunucusu Nicholas Wade, SARS-CoV-2’nin RBD’sinin “insan alıcısı için optimize edilmiş gözüktüğünü” iddia etmiş ve şu sonuca ulaşmıştı: “virüs bir laboratuvarda üretilmiş olabilir.”

Ama şimdi doğada, görünüşe göre insanları enfekte etme kapasitesiyle oldukça benzer bir RBD bulundu.

Bilim insanları, SARS-CoV-2’nin muhtemel öncülleri için Hindi-Çin’in yarasa mağaralarını araştırırken, pandemide iki yıldan daha az bir süre geçmişken, SARS için keşfetmesi on beş yıl süren şeyin —virüsün kesin doğal kökeninin— keşfedilmesinin peşindeler.

Nature, 2017’de şunları bildirmişti: “Yunnan eyaletindeki ücra bir mağarada, virologlar, 2002’de insanlara sıçrayan ve dünya çapında yaklaşık 800 kişiyi öldürenlerin tüm genetik yapı taşlarına sahip virüs türlerini barındıran bir nalburunlu yarasa popülasyonu belirlediler.”

Dergi şöyle devam ediyordu: “Hiçbir yarasa, insanlarda bulunan SARS koronavirüsünün kesin türüne sahip olmasa da, analizler türlerin sıklıkla karıştığını gösterdi.”

2017’deki çalışmanın yazarı Shi Zhengli, ABD medyası tarafından COVID-19 pandemisini yaratmış gibi yanlış ve saçma bir şekilde şeytanlaştırıldı. Zhengli bunun yerine “insanlara yayılma ve SARS’a benzer bir hastalığın ortaya çıkma riskinin mümkün olduğu” konusunda uyarmış ve insanlarda hayvan hastalıklarının yayılmasını kontrol altına almak için önlemler alınmasını istemişti.

Bu ayki çalışmanın yazarları, SARS-CoV-2’nin kökenlerine dair kanıtların, SARS’ın kökenlerinin belirlenmesine yol açan 2017 keşfinde olduğu gibi, virüsün tekil parçalarını bulma biçiminde gelebileceğini belirtiyorlar. Bunlar çapraz gen oluşumu veya “mozaisizm” yoluyla ortaya çıkmış olabilir.

Bilim insanları çalışmada şöyle yazıyorlar: “Yarasalarda SARS-CoV-2’nin tanımlanması önemli bir hedef olsa da, ulaşılamaz olabilir. Daha gerçekçi bir hedef, mozaisizmine katkıda bulunan dizileri belirlemektir.”

Tüm büyük İngilizce yayınlardan yalnızca Britanya merkezli Telegraph bu çığır açan keşfi bildirdi. Bu rapor, yarasa koronavirüslerinin geniş yaygınlığı ve insanları enfekte etme yeteneklerine işaret eden diğer bulgularla birlikte, Nicholas Wade’in uydurmalarına kelimesi kelimesine inanan aynı gazeteler tarafından rapor edilmedi.

En güncel bilimsel bulgular ve geçen ay ABD istihbarat teşkilatlarının çoğunun SARS-CoV-2’nin “genetik olarak tasarlanmadığını” kabul etmesi birleştiğinde, Vuhan Laboratuvarı komplo teorisine son darbeyi vurmalıdır. Bu komplo teorisini destekleyen gazeteler ve yazarlar, dünyaya bir açıklama ve özür borçlular.

Ancak bunların hiçbiri gelmeyecek, çünkü “Vuhan laboratuvarı” teorisinin savunucuları belirli sınıf çıkarlarına hizmet ediyorlar. Onların sahte bilim kullanan utanmaz yalanları, emperyalist savaşın ideolojik zeminini hazırlayarak Çin’i şeytanlaştırmaya yönelik sağcı, yabancı düşmanı ve ırkçı bir kampanyayı ilerletmeyi amaçlıyor.

Loading