ABD, İsrail ve Körfez ülkeleri İran karşıtı ittifakı görüşürken Katar’da nükleer müzakereler yeniden başlıyor

ABD, İsrail, Suudi Arabistan, Katar, Birleşik Arap Emirlikleri (BAE), Bahreyn, Ürdün ve Mısır’dan üst düzey askeri liderlerin İran’a karşı savunma koordinasyonunu görüşmek üzere geçtiğimiz Mart ayında Mısır’ın Şarm El Şeyh beldesinde bir araya geldiği öğrenildi.

Toplantının haberini Wall Street Journal (WSJ) yaptı. Suudi Arabistan veya Katar ile hiçbir resmi ilişkisi olmayan İsrail ilk kez böyle bir toplantıya katılmış oldu. Bu, Washington’ın iki önemli bölgesel müttefiki Tel Aviv ile Riyad arasında daha yakın ilişkilere işaret ediyor.

Şimdiye kadar gizli tutulan zirve, Washington’ın bölgedeki sosyal ve siyasi barut fıçılarının üzerinde oturan gerici müttefiklerini destekleme çabalarının bir parçasını oluşturmaktadır. Mısır ve Ürdün, El Kaide ve İslam Devleti (IŞİD) ile bağlantılı Sünni aşırılıkçı grupların tehdidiyle karşı karşıyayken, büyük Şii azınlıklara sahip olan Körfez ülkeleri, İran’ın Lübnan, Suriye, Irak, Yemen ve Gazze dahil olmak üzere bölgede ve kendi ülkelerinde artan siyasi etkisinden korkuyor.

Aynı zamanda Biden yönetimi, Çin’in enerji zengini Ortadoğu’daki ekonomik varlığına ve siyasi etkisine karşı koymaya kararlı. Bu da Tahran’ın giderek daha yakın ilişkiler kurduğu Rusya ve Çin ile daha geniş kapsamlı savaş hazırlıklarının bir parçasıdır.

WSJ haberinde şöyle yazdı: “Şarm El Şeyh’teki üst düzey görüşmelerde katılımcılar, havadan gelen tehditler tespit edildiğinde hızlı bildirim prosedürleri üzerinde prensipte anlaşmaya vardılar... Yetkililer ayrıca hangi ülke güçlerinin havadan gelen tehditleri önleyeceğine nasıl karar verileceğini de tartıştılar.”

Bu, istihbarat, uçaksavar ve İHA savar kabiliyetler, gelişmiş radar konuşlandırması ile Washington ve az da olsa Tel Aviv tarafından sağlanacak hem saldırı hem de savunma amaçlı siber savaş teknolojisinin paylaşılmasını içerecek. Suudi Arabistan hâlihazırda 22 adet ABD Patriot füze bataryası satın aldı ve THAAD füze sistemini de almak üzere. THAAD, BAE tarafından da satın alınmış ve geçtiğimiz Ocak ayında Yemen’deki Husi isyancılar tarafından Abu Dabi’ye atılan bir füzeyi düşürmek için kullanılmıştı.

Blinken (sağdan üçüncü) Negev Zirvesi’nde [Kaynak: ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken Twitter]

Şarm El Şeyh’teki görüşmeler öncesinde Bahreyn, BAE, Fas ve Mısır’dan Arap dışişleri bakanları 28 Mart’ta İsrail’in Negev çölündeki Sde Boker’de alelacele bir araya gelmişti. Bu toplantı İsrailli yetkililer tarafından “sizi daha yakından tanıyalım” toplantısı olarak lanse edildi. İsrail Dışişleri Bakanı ve Başbakan adayı Yair Lapid toplantıyı, ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken’in Mart ayı sonunda Ortadoğu ve Kuzey Afrika’yı kapsayan geniş bir tur kapsamında İsrail’e yapacağı ziyareti teyit etmesinin ardından düzenlemişti.

Toplantıda, İsrail’in İran ve Suriye’deki müttefiklerinin tesislerine yönelik hava saldırıları düzenlediği ve 2019-2021 yılları arasında İsrail’in İran gemilerine en az bir düzine saldırı gerçekleştirdiği, çoğunlukla Kızıldeniz ve Doğu Akdeniz’deki gizli deniz savaşına atıfta bulunularak, hava ve deniz tehditlerine karşı “bölgesel bir güvenlik mimarisi” tartışıldı. Toplantı, İsrail Başbakanı Naftali Bennett’in Mısır ve BAE liderleriyle bir araya geldiği Şarm El Şeyh ziyaretinin ardından yapıldı.

İsrail Savunma Bakanı Benny Gantz ortaya çıkan düzenlemeleri “Ortadoğu Hava Savunma İttifakı” olarak niteledi. Gantz, hava savunma girişiminin İran’ın İsrail’e ve bölgedeki diğer ülkelere yönelik saldırı girişimlerinin başarılı bir şekilde engellenmesine olanak sağladığını iddia etti. İsrailli yetkililer detay vermekten kaçınarak, “Bu hâlâ devam eden bir çalışma” dedi.

Bu görüşmeler, ABD Başkanı Joe Biden’ın 13-16 Temmuz tarihleri arasında Ortadoğu’yu ziyaret edeceğinin açıklanmasının öncesinde gerçekleşti. Biden, Lapid ve İsrail Cumhurbaşkanı Yitzak Herzog’un yanı sıra Ramallah’ta Filistin Yönetimi Başkanı Mahmud Abbas ile görüştükten sonra Cidde’ye geçerek Suudi Arabistan, Kuveyt, Umman, BAE, Bahreyn, Katar, Ürdün, Mısır ve Irak ile temaslarda bulunacak.

Biden’ın ziyareti, muhalif gazeteci Cemal Ahmet Kaşıkçı cinayetindeki rolü ve diğer ağır insan hakları ihlalleri nedeniyle başlangıçta istenmeyen adam muamelesi gören Suudi Veliaht Prensi Muhammed bin Selman ile ilişkileri düzeltmeyi amaçlıyor. Biden, Bin Selman ile “ulusal güvenlik” konularının yanı sıra iklim değişikliğini, küresel petrol fiyatlarını düşürmek için Suudi enerji ihracatının arttırılmasını, İran’ın nükleer programını ve Yemen’deki savaşı görüşecek.

WSJ’nin üç ay önce yapılan toplantıyla ilgili haberinin zamanlaması, ABD’de İran’la herhangi bir anlaşmaya karşı çıkan grupların görüşmeleri engellemeye ya da en azından İran’ı bölgedeki etkisini azaltacak daha fazla tavize zorlamaya çalıştığını gösteriyor.

ABD’nin 2018 yılında Başkan Donald Trump tarafından tek taraflı olarak terk edilen Kapsamlı Ortak Eylem Planı’na (JCPOA) geri dönmesi için Tahran ile Washington arasında dolaylı görüşmelerle açılan müzakereler bu hafta yeniden başlayacak. Trump yönetimi 2015 anlaşması kapsamında kaldırılan yaptırımları yeniden uygulamaya koymuş ve İran’ın önemli petrol ve doğalgaz ihracatı ile bankacılık sistemi de dahil olmak üzere ekonomisini hedef alan daha da sert yaptırımlar getirmişti.

Biden, yeniden hayata geçirilen bir anlaşmayı, ABD-İran ilişkilerinde buzların eritilmesini sağlamak ve İran’ı Rusya ve Çin’in yörüngesinden uzaklaştırmak için kullanmayı umuyor. Ancak bu, Biden yönetimini İran’a karşı doğrudan ya da bölgesel ileri karakol İsrail aracılığıyla dolaylı olarak çok sayıda provokasyon gerçekleştirmekten alıkoymadı. Bunlara, İranlı petrokimya üreticileri ağına zarar vermeyi amaçlayan yeni yaptırımların sadece iki hafta önce uygulamaya konması da dahildir.

Avrupa Birliği (AB) dış politika şefi Josep Borell 25 Haziran’da İran Dışişleri Bakanı Hüseyin Abdullahiyan ile görüşmek üzere Tahran’a uçtu. AB, İran’ın petrolüne erişebilmek için anlaşmayı yeniden tesis etmek istiyor. İki bakan nükleer müzakerelerin “önümüzdeki günlerde” hem Washington hem de Tahran ile bağları olan Katar’da yeniden başlaması konusunda anlaştıklarını açıkladılar. Katar Dışişleri Bakanı, Viyana’daki görüşmelerin Mart ayında tıkanmasından bu yana, özellikle İran’ın ABD’nin Devrim Muhafızları Ordusu’nu Yabancı Terör Örgütleri listesinden çıkarması talebi nedeniyle Tahran’a birkaç ziyarette bulunmuştu; Tahran şimdi bu talebin görüşmelerin merkezinde olmadığını söylüyor. Başarılı olunması halinde tüm taraflar bakanlar düzeyinde bir toplantı ve nihai görüşmeler için Viyana’ya geri dönecek.

Borell’in ziyareti, anlaşmanın yeniden canlandırılmasını desteklediklerini söyleyen Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov’un ziyaretinin ardından geliyor. İsrail internet sitesi Ynet’te yer alan bir habere göre, aralarında Askeri İstihbarat Başkanı ve Savunma Bakanı Gantz’ın da bulunduğu çok sayıda İsrailli general, KOEP’e geri dönülmesini destekliyor ve İsrail’e askeri hazırlık adına zaman kazandıracağı gerekçesiyle, kötü bir anlaşmanın anlaşmasızlığa tercih edilebileceğini düşünüyor.

İran’ın din adamları önderliğindeki burjuva ulusalcı rejimi, Washington’ın giderek sıkılaşan ekonomik ablukasından kurtulmaya can atıyor. Petrol ihracatını sınırlayan ve para biriminin dolar karşısındaki değerini düşüren (şu anda 2015 nükleer anlaşması sırasındaki değerinin onda biri değerinde) ekonomik yaptırımlar, İranlı kitlelerin yoksulluğunu derinleştirmiş durumda.

Son aylarda yoksulluk, üçte birden fazla artan kiralar, düşük ve ödenmeyen ücretler, enflasyonun yüzde 40’a ulaşması ve gıda fiyatlarının yüzde 82’den fazla artması ile tırmanan hayat pahalılığı ve yüksek işsizlik (resmi rakamlara göre Mart ayında 15-24 yaş arası gençlerin yaklaşık yüzde 21’i işsizdi) nedeniyle neredeyse her hafta hükümet karşıtı protestolar meydana geldi.

Gelirlerin düşmesiyle birlikte (yaygın yolsuzluk ve kötü yönetim nedeniyle bütçe açığının yüzde 50 civarında olduğu sanılıyor) hükümet sübvansiyonları kesti ve Mayıs ayında temel gıda maddelerinin ithalatında kullanılan sübvansiyonlu düşük döviz kuruna son vererek bitkisel yağ, yumurta, tavuk ve süt ürünleri fiyatlarında sert artışlara neden oldu. Hükümet ayrıca İranlıların çoğuna daha yüksek aylık nakdi ödeme yapılacağını duyursa da, bu sonbahara kadar yürürlüğe girmeyecek. Abadan’da 23 Mayıs’ta yüksek bir binanın çökmesi ve 30’dan fazla kişinin hayatını kaybetmesi kitlesel öfkeyi daha da körükledi.

Öğretmenler geçtiğimiz aylarda düzenlenen protesto gösterileri sırasında tutuklanan 18 eğitim emekçisinin serbest bırakılması talebiyle gösteriler düzenlerken, kamu sektörü emekçileri de ödenmeyen maaşları için eylem yaptı. Bu gösterilere Tahran’daki kamyon ve otobüs şoförleri ile çeşitli şehirlerdeki çarşı esnafı da katıldı. Çarşı grevleri 1979’da monarşiye karşı devrimde önemli bir rol oynamıştı.

Emekliler, artık değersiz olan emekli maaşları için ondan fazla şehirde sokaklara döküldü ve “Raisi’ye (Cumhurbaşkanı) ölüm” ve “İşe yaramaz hükümete ölüm” sloganları attı.

Hükümet son gösterilere artırılmış güvenlik, protestoculara saldırmak ve göz yaşartıcı gaz sıkmak üzere çevik kuvvet polislerinin konuşlandırılması, kitlesel gözaltı, gözdağı ve yurtdışındaki emperyalist hasımlarla uzlaşma adımları ile karşılık verdi.

28 Haziran 2022

Loading