Perspektif

“Büyük kayıplar” verilirken Washington son Ukraynalıya kadar savaşmaya kararlı

Perşembe günü ABD Dışişleri Bakanı Antony Blinken ve Savunma Bakanı Lloyd Austin, Rusya ile son Ukraynalı kalana kadar savaşma sözü vermek üzere Ukrayna’ya gitti. Blinken, ABD güçlerinin sessizce “büyük kayıplara” yol açacağı uyarısında bulunduğu bir hücuma alkış tuttu.

Blinken, savaşın üzerinden “altı aydan fazla bir süre geçtikten sonra karşı saldırınız şu anda devam ediyor ve etkili olduğunu kanıtlıyor,” diye övündü.

Blinken, Rus işgali altındaki toprakların bir bölümünü geri almak için ABD tarafından başlatılan ve şimdiden korkunç bir kan gölüne yol açan saldırıya atıfta bulunuyordu. Ukrayna güçleri her gün yüzlerce Rus’un öldürüldüğünü iddia ederken, Rus askeri sözcüsü İgor Konaşenkov şunları söyledi: “Nikolaevo-Krivoy Rog ve diğer yönlerde iki gün süren başarısız saldırılar sırasında Ukrayna birlikleri ... 1.700’den fazla Ukrayna askerini kaybetti.”

“Mozart Grubu” adlı paramiliter gücün bir parçası olarak Ukrayna’daki savaşı koordine eden Amerikalılardan biri, Newsweek’e yaptığı açıklamada Ukrayna’nın planladığı saldırının “çok kanlı” olacağını söyledi.

Ayrıca “Çok fazla kayıp var, ne kadar iyi eğitimli olduğunuzun bir önemi yok. Halkınız ve birlikleriniz ne kadar iyi hazırlanmış olursa olsun, hiç kimse çok sayıda zayiata hazırlıklı değildir,” diye de ekledi.

Doğrusu, Pentagon ve Kiev’deki destekçileri Ukraynalıların hayatını kaybetmesi ile ilgilenmemektedir. Kamuoyunda çokça tartışılan karşı saldırı, iyi tahkim edilmiş Rus savunma mevzilerine yapılan saldırıları içeriyor. Ukraynalı askerler Rus topçularının ve uçaklarının yoğun bombardımanına maruz kalıyor.

Bu saldırıdan önce bile Ukrayna’daki savaş hem Ukrayna hem de Rusya halkları için bir felakete yol açmıştı. Her iki tarafta da binlerce asker öldürüldü. Birleşmiş Milletler’e göre yaklaşık 6,6 milyon insan yerinden edilirken, 5.500’den fazla Ukraynalı sivil hayatını kaybetti.

İnsan hayatı Washington’daki savaş kışkırtıcıları ya da onların Kiev’deki yardakçıları için hiçbir şey ifade etmiyor. Ukrayna’nın ateşi üzerinde ellerini ısıtan aynı kişiler, 1 milyondan fazla Amerikalının ölümüne ve ABD’de ortalama yaşam süresinin neredeyse üç yıl düşmesine neden olan COVID-19 politikasını yönettiler. Ukrayna’nın birçoğu askere alınmış gençlerinin hayatları harcanıyor, sadece ölmeye gönderilen askerler olarak kullanılıyorlar.

ABD’nin savaşı tırmandırma konusundaki pervasızlığı, bu ayın başlarında The Hill tarafından kaleme alınan “ABD Ukrayna’ya verdiği destekle neden daha da yüzsüzleşiyor?” başlıklı makalede özetlenmişti. Makale şu sonuca varıyordu: “Biden yönetimi Ukrayna’yı Rus güçlerine ciddi zarar verebilecek silahlarla donatıyor ve savaşın ilk zamanlarının aksine ABD’li yetkililer Moskova’nın tepkisinden endişeli görünmüyor.”

Temmuz ayında Ukrayna Savunma Bakanı Oleksii Reznikov, ülkenin ABD savunma yüklenicileri için bir “deneme alanı” olarak görülmesi gerektiğini açıkça beyan ederek, “Silah üreticilerini yeni ürünlerini burada test etmeye davet ediyoruz,” dedi.

Gerçekten de ABD’li savunma yüklenicileri Ukrayna’da sadece ürünlerini “test etmekle” kalmıyor, aynı zamanda avuç dolusu para kazanıyorlar. ABD borsasında geçtiğimiz yıl yaşanan yüzde sekizlik düşüşe rağmen, en büyük savunma yüklenicisi Lockheed Martin’in hisseleri, General Dynamics ve Northrop Grumman’ın hisse fiyatları gibi aynı dönemde yüzde 20 oranında arttı.

ABD’li silah üreticileri sadece Ukrayna’ya gönderilen binlerce füze, insansız hava aracı ve diğer silahlardan değil, aynı zamanda askeri harcamalarını rekor seviyelere çıkarma sözü veren NATO müttefiklerinin geniş çapta silahlanmasından da para kazanıyor.

Ve rekor kârlar elde eden tek Amerikan şirketleri de onlar değil. Rusya’nın savaş nedeniyle Avrupa’ya doğalgaz sevkiyatını önemli ölçüde azaltması nedeniyle ABD’nin Avrupa’ya doğalgaz ihracatı üç katına çıkarken, Avrupalı tüketicilerin ödediği fiyatlar da geçtiğimiz yıl on kat arttı.

ABD enerji şirketleri geçtiğimiz ay şimdiye kadarki en yüksek kârlarını açıklarken ExxonMobil 17,85 milyar dolar, Chevron ise 11,62 milyar dolar ile çeyrek dönemde rekor kâr elde etti.

ABD ekonomisi genelinde şirket kârları yüzde 15,5’e yükselerek 1950’den bu yana bildirilen en yüksek rakama ulaşmış ve 10 yıl öncesinin iki katına çıkmıştır.

Amerikan şirketleri, Washington ve Kiev’de 2014 yılında ABD tarafından organize edilen bir darbeden doğan NATO yanlısı Ukrayna hükümeti tarafından kasten kışkırtılan bir savaştan çıkar sağlıyor. Tüm “demokrasi” ve “ulusal egemenlik” söylemlerine rağmen, ABD’li emperyalist stratejistler için Ukrayna’nın gerçek anlamı, ülkeyi “büyük güçlerin rekabeti için bir savaş alanı” olarak nitelendiren ABD’nin Ukrayna Büyükelçisi Marie Yovanovitch tarafından açıkça ifade edildi.

Almanya’daki Ramstein Hava Kuvvetleri üssünde konuşan ABD’li yetkililer “Ruslara hadlerini bildirme” sözü verdi. ABD Savunma Bakanı Austin, ABD’nin Ukrayna’ya sağladığı çeşitli silah sistemleriyle övündü.

Geçtiğimiz üç ay içinde ABD’nin 126’dan fazla M77 obüsü gönderdiğini belirten Austin, “Ukrayna’yı savunanlar için obüs sistemlerinin sayısını 18 kattan fazla arttırdık,” dedi. Austin, Ukrayna’ya HIMARS da dahil olmak üzere 25 uzun menzilli füze rampası gönderildiğini de sözlerine ekledi. ABD Genelkurmay Başkanı Mark Milley ise “Ukraynalılar HIMARS ile 400’den fazla hedefi vurdu,” diye övündü.

Bu toplantı yapılırken, Ukraynalı yetkililer geçen ay Kırım’a düzenlenen bir dizi saldırının “başarılı füze saldırıları” olduğunu kabul ederek ABD tarafından tedarik edilen HIMARS’ların kullanılmış olma ihtimalini açık bıraktılar.

Austin, ABD’nin misyonunun “değiştiğini” söyledi ve ABD’nin amacının savaşı mümkün olduğunca uzatmak olduğunu açıkça belirtti. Beş kez tekrarladığı bir ifadeyle “uzun mesafe” için “savunma sanayi üslerimizi geliştirme” sözü verdi.

Bu sözleriyle NATO Genel Sekreteri Jens Stoltenberg’in hafta başında “Soğuk Savaş’tan bu yana NATO’nun caydırıcılığı ve savunmasında en köklü değişimi gerçekleştirdiğini” ancak bunun “yükselen enerji fiyatları ve yaşam maliyetleri” ve “enerji kesintileri, aksamalar ve hatta belki de sivil huzursuzluk tehdidi” pahasına olacağını ifade eden sözlerini yineliyordu.

ABD ve NATO güçleri tarafından başlatılan savaş, aynı zamanda Ukrayna, Rusya, Avrupa ve ABD işçi sınıfına karşı bir savaştır. Emperyalist güçler “Putin’e karşı savaş” adı altında dünya işçilerine karşı bir savaş yürütmekte, enerji karnesini, ücretlerin düşmesini ve hatta açlığı kabul etmeleri gerektiğini ilan etmektedirler.

Ancak işçi sınıfı bu konuda kendi sözünü söyleyecektir. Yaşam standartlarındaki çöküşün yarattığı kriz, Birleşik Krallık’tan Fransa’ya, Amerika Birleşik Devletleri’nden Sri Lanka ve Afrika’ya kadar sınıf mücadelesinin küresel ölçekte yükselmesine yol açıyor. Dünyanın dört bir yanındaki işçiler mücadeleye girerken savaşın sona erdirilmesi talebini yükseltmelidir. Egemen sınıfın dünya savaşı politikasına işçiler, sınıf savaşı stratejisi ve toplumun sosyalist dönüşümü uğruna mücadele ile karşı koymalılar.

Loading