Kadıköy Belediyesi’nde grev kararı

Hayat pahalılığına karşı grev ve protesto hareketi devam ediyor

Dünya genelinde enflasyon yükselmeye, gıda ve enerji fiyatları artmaya devam eder ve işçi sınıfının yaşam koşullarına saldırı büyürken Türkiye’de de milyonlarca insan derin bir yoksulluk içinde ay sonunu getirmeye çalışıyor.

Ağustos ayında Türkiye’de yıllık resmi enflasyon yüzde 80’e yükseldi. Bağımsız bir araştırma kuruluşu olan ENAG ise enflasyonu yüzde 181 olarak hesapladı. Trading Economics’e göre, Türkiye’nin resmi enflasyonu, Zimbabve, Sudan ve Suriye’den sonra dünyada dördüncü sırada.

Türkiye’deki bu yüksek enflasyon oranı, COVID-19 pandemisinin ardından tüm dünyada merkez bankalarının süper zenginlere aktarılmak üzere devasa miktarda para basmasının tetiklediği ve Ukrayna’daki NATO-Rusya savaşıyla daha da ağırlaşan küresel enflasyonun bir parçası olmakla birlikte, Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümetinin hiper enflasyon pahasına ekonomik büyüme ve ihracata odaklanan mali politikası durumu daha da ağırlaştırıyor.

Egemen sınıf, bu politikanın asıl yükünü işçi sınıfına dayatıyor. Türk lirası değer kaybetmeye devam eder ve temel ihtiyaçlar başta olmak üzere her ürünün fiyatına sürekli zam gelirken, reel ücretler, enflasyonun çok altında kalan zamlarla eritilmiş durumda. Açlık sınırı bile, Temmuz ayında yaklaşık yüzde 30 zamla 5.500 liraya yükseltilen asgari ücretin üzerinde.

Hükümet yanlısı Türkiye İşçi Sendikaları Konfederasyonu (Türk-İş), Ağustos sonunda yoksulluk sınırının 22.442 lira, açlık sınırının (dört kişilik bir ailenin aylık gıda harcaması tutarı) 6.890 lira olduğunu açıkladı.

Türkiye’de asgari ücret, taban bir ücret olmaktan çıkıp ortalama bir ücret haline gelmeye başladı. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu’nun (DİSK) 2021’in Aralık ayındaki raporuna göre, Türkiye’deki tüm ücretlilerin yüzde 64’ü (12,5 milyon işçi) asgari ücretin altı ile bir buçuk katı arasında bir gelir elde ediyor. Özel sektör işçilerinin yüzde 70’i asgari ücretle çalışıyor. Üstelik asgari ücretin bile altında bir gelire sahip milyonlarca işçi var ki bunların büyük çoğunluğunu acımasız bir sömürüye tabi tutulan sığınmacı ve göçmen emekçiler oluşturuyor.

Aynı araştırma sonucuna göre 3,4 milyon işçi (tüm ücretli çalışanların yüzde 18’i) asgari ücretten daha az kazanıyor. Tüketici Hakları Derneği’nin Mart ayında yaptığı bir araştırmaya göre Türkiye nüfusunun yüzde 90’ı yoksulluk sınırı altında yaşamaya çalışıyor.

Milyonlarca emekçi, giderek en temel ihtiyaçlarını karşılayamaz hale geliyor. Bu yıl Eylül ayında kendi olanaklarıyla çocuğunun bakımını sağlayamayan hane sayısı 10.498’e yükselirken elektrik faturasını ancak yardım ile ödeyebilen hane sayısı 2,3 milyona yükseldi.

Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyeleri içinde Türkiye son bir yılda enerji fiyatlarının en çok yükseldiği ülke. Euronews’in haberine göre, “BOTAŞ’ın doğal gaz toptan satış fiyatı elektrik üretim tarifesinde yüzde bin 330; sanayi kullanımında ise yüzde 997 arttı. Aynı dönemde konut kullanımındaki fiyat artışı ise yüzde 216 oldu.”

1 Eylül’den itibaren meskenler için doğalgaza yüzde 20,4, elektriğe yüzde 20 zam yapıldı. Milyonlarca insan bu zamlarla birlikte kışın evlerinde nasıl ısınabileceklerini düşünürken sanayi tesislerinde ise doğalgaza yüzde 50,8, elektriğe yüzde 50 zam yapıldı. Bu da temel ihtiyaçlar da dahil olmak üzere üretilen her şeyin fiyatına yeni zamların geleceğini gösteriyor.

Yüksek enflasyon koşullarında ücretlere yapılan zamlar, etkisini çok kısa sürede yitiriyor. Evrensel gazetesine konuşan bir Has Çelik işçisi “asgari ücrete 1.250 TL zam yaptılar. Eyvallah dedik hemen ardından her şeye zam geldi,” dedi.

Buna karşılık, Hazine ve Maliye Bakanı Nureddin Nebati, aynı dönemde devasa kârlar elde eden mali sermayenin sözcüsü olarak şunları söyledi: “24 Şubat’ta Rusya’nın Ukrayna’ya müdahalesiyle başlayan ve bugüne kadar etkisi sert bir şekilde devam edip, tüm dünyayı adeta esir eden bu gelişmelere rağmen Türkiye önemli başarılara imza attı.” BDDK verilerine göre, Türk bankacılık sektörünün ilk altı aydaki kârı geçen yıla göre yüzde 400 artarak 169 milyar lira oldu.

Egemen sınıf, pandemi ve Ukrayna’daki savaşla beraber toplumsal karşıdevrimi tırmandırırken sınıf mücadelesi de keskinleşiyor.

Bu yılın ilk aylarındaki fiili grev dalgası, geçtiğimiz Ağustos ayından itibaren yeniden canlanmaya başladı. İşçi sınıfının artan militanlığının bir ifadesi olarak TPI Kompozit ve Standart Profil işçileri iş bırakarak taleplerini şirket ve sendikaya kabul ettirmeyi başardılar.

Eylül ayı da yeni grev ve eylemlere sahne oluyor. Üniversite hastanelerinde çalışan asistan hekimler, Sağlık Bakanlığı’nın yeni “ek ödeme yönetmeliği”nin kapsamı dışında bırakılmaları ve ek maaş zammı alamamaları üzerine 15-16 Eylül’de ülke genelinde iş bıraktılar. Son bir yılda Türkiye’de hekimler ve diğer sağlık emekçileri defalarca ulusal düzeyde greve çıktılar.

Öte yandan ülke genelinde 562.000 taşeron belediye işçisi 4D statüsünde kadro talep ediyor. Taşeron Belediye İşçileri Birliği’nin (TABİB) çağrısıyla işçiler Pazar günü Ankara’da talepleri için bir eylem düzenleyecekler. Emekçilerin talepleri; kadro, zorunlu emekliliğin kaldırılması, gerçek enflasyon üzerinden zam, kamu işçilerine verilen 52 gün ikramiyenin tüm taşeron belediye işçilerine verilmesi şeklinde.

Asgari ücret seviyesinde ve güvencesiz çalışan özel okul öğretmenleri taban maaş ve iş güvencesi talebiyle harekete geçmeye başlarken, kamudaki öğretmenler kendilerine sınava girmeyi ve “kariyer basamakları”na tabi olmayı dayatan “Öğretmenlik Meslek Kanunu”na karşı çıkıyor.

Hayat pahalılığı ve düşük zamlar konusunda Erdoğan hükümetini eleştiren Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) önderliğindeki burjuva muhalefet, yönetimde olduğu belediyelerde en az hükümet kadar işçi sınıfına düşman olduğunu ortaya koyuyor. Kısa süre önce CHP’li Eskişehir Büyükşehir Belediye Başkanı Yılmaz Büyükerşen, hayat pahalılığı karşısında kayda değer bir zam talep eden işçilere “provokatörler” diyerek saldırdı ve onları işten çıkarmakla tehdit etti.

CHP’nin yönetimde olduğu İstanbul’daki Kadıköy Belediyesi’nde 2.300 işçiyi kapsayan toplu sözleşme görüşmelerinde uzlaşma sağlanamaması nedeniyle grev kararı alındı. Eğer son dakikada bir satış anlaşması yapılmazsa grev kararı iki ay içinde uygulamaya konacak.

İki yıl önce Kadıköy Belediyesi’nde yapılan grev, işçilerin onayını almayan bir satış anlaşmasıyla bitirilmişti. Kısa süreli grev sırasında, seçilmesine sahte sol güçlerin de destek olduğu CHP’li İstanbul Büyükşehir Belediyesi, çöpleri toplayarak grev kırıcılık yapmıştı.

İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun hedef göstermesinin ardından İBB’den “güvenlik soruşturması” gerekçesiyle atılan 43 işçinin işe geri alınma talebiyle belediyenin önünde başlattıkları protesto eylemi de devam ediyor.

Genel-İş Sendikası, İzmir’in ilçe belediyelerindeki toplu sözleşme görüşmeleri ile ilgili yaptığı açıklamada, anlaşma sağlanamazsa birçok belediyede greve gidileceğini duyurdu. Görüşmeler Dikili’de 294, Buca’da 1.400, Bornova’da 1.580 ve Bayraklı’da 1.250 işçiyi kapsıyor.

Burjuva muhalefet yanlısı DİSK ve Genel-İş’ten yapılan açıklamalarda greve çıkmadan anlaşmaya varma vurgusu yapılıyor. Son dönemde CHP yönetiminde olan birçok belediyede alınan grev kararları Genel-İş’in ihanetine uğradı; birçok yerde resmi enflasyonun bile altında zam oranları işçilere dayatılıyor.

İşçi sınıfının giderek tüm kesimlerini içeren grev ve protesto eylemleri, dünya çapında gelişen bir uluslararası işçi sınıfı hareketinin parçasını oluşturuyor. Her yerde işçiler kapitalizmden ve onun bir ürünü olan savaştan kaynaklanan aynı sorunlarla ve aynı acil taleplerle karşı karşıya bulunuyor: Hayat pahalılığını dengelemek için düzenli olarak gerçek enflasyon oranında zam yapılması; enerji şirketlerinin, özel sağlık ve eğitim kurumlarının ulusallaştırılması; savaşa ve askeri harcamalara son verilmesi.

Bu talepler uğruna mücadele, işçilerin şirket ve devlet yanlısı sendikalardan bağımsız bir şekilde işyeri, ülke ve dünya çapında tabandan birleştirilmesini gerektirmektedir. Taban Komitelerinin Uluslararası İşçi İttifakı (TK-Uİİ), işçilerin böylesi bir uluslararası mücadelede birleşebilmesi için gerekli aracı sağlıyor. Mücadeleye giren tüm işçileri, işyerlerinde bu tür komiteler kurmak üzere bizimle iletişime geçmeye çağırıyoruz.

Loading