Putin ve Şi, Şanghay İşbirliği Örgütü zirvesinde bir araya geldi

Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin ve Çin Devlet Başkanı Şi Cinping Perşembe günü Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) güvenlik zirvesinin açılışında bir araya geldi.

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping (solda) ve Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin Özbekistan’ın Semerkant kentinde düzenlenen Şanghay İşbirliği Örgütü (ŞİÖ) zirvesi sırasında poz veriyor, 15 Eylül 2022 Perşembe. [AP Photo/Alexandr Demyanchuk]

ŞİÖ, 2001 yılında “Şanghay Beşlisi” denilen Çin, Rusya ve eski Sovyet Orta Asya cumhuriyetleri Kazakistan, Kırgızistan ve Tacikistan tarafından kurulan bir Avrasya bölgesel örgütüdür. O zamandan beri bu beşliye Hindistan, Pakistan ve Özbekistan da katıldı. Ermenistan, Azerbaycan, Kamboçya, Nepal, Sri Lanka ve Türkiye’nin de “diyalog ortağı” olduğu ŞİÖ’de Afganistan, Belarus ve Moğolistan “gözlemci statüsünde” bulunuyor. ŞİÖ üyesi ülkeler yeryüzünün dörtte birini, dünya ekonomisinin yüzde 30’unu ve dünya nüfusunun yüzde 40’ını oluşturuyor.

Ancak zirve, ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya ile savaşının ve ABD’nin Tayvan üzerinden Çin’e yönelik artan tehditlerinin gölgesinde kaldı. Semerkant zirvesinin başlamasından bir hafta önce Rus birlikleri, NATO güçleri tarafından eğitilen, silahlandırılan ve koordine edilen Ukrayna birlikleri karşısında ağır bir yenilgiye uğradı.

Şi ile konuşan Putin, Kremlin’in Ukrayna’yı istilası ve Rus ordusunun Harkov’da uğradığı bozgun ilgili Çin’in endişelerini kabul etti. Putin, “Ukrayna krizi söz konusu olduğunda Çinli dostlarımızın dengeli tutumuna büyük değer veriyoruz,” dedi ve ekledi: “Bu konudaki sorularınızı ve endişelerinizi anlıyoruz. Bugünkü görüşmemizde elbette tutumumuzu açıklayacağız.”

Putin ayrıca ABD’nin Tayvan’ı silahlandırma ve Washington’ın 1972 Şanghay Bildirisi’nde benimsediği “Tek Çin” ilkesini reddederek Tayvan’a resmen bağımsızlık ilan etmesi ve Pekin’den kopması için baskı yapma yönündeki hamlelerini de açıkça kınayarak şunları söyledi: “‘Tek Çin’ ilkesine sıkı sıkıya bağlı kalma niyetindeyiz. Amerika Birleşik Devletleri ve uydularının Tayvan Boğazı’ndaki provokasyonlarını kınıyoruz.”

Putin, “Moskova-Pekin ikilisinin” küresel istikrarın sağlanmasında “kilit rol” oynadığını ileri sürdü ve Washington’ı dolaylı olarak eleştirdi: “Tek kutuplu bir dünya yaratma girişimleri son zamanlarda son derece çirkin bir hal almıştır ve kesinlikle kabul edilemez.”

Putin’i “eski bir dost” olarak nitelendiren Şi ise buna şu yanıtı verdi: “Çin, Rusya ile birlikte büyük güç rolü üstlenmek için çaba sarf etmeye ve kaosla sarsılan dünyaya istikrar ve pozitif enerji getirmek için yol gösterici bir rol oynamaya hazırdır.”

Çin Dışişleri Bakanlığı tarafından yapılan basın açıklamasında şunlar belirtildi: “Devlet Başkanı Şi, Çin’in her iki tarafın temel çıkarlarını ilgilendiren konularda güçlü bir karşılıklı destek sağlamak ve ticaret, tarım, bağlantı ve diğer alanlarda pratik işbirliğini derinleştirmek için Rusya ile birlikte çalışacağını vurguladı.”

Putin’in Çin’in Ukrayna savaşıyla ilgili endişelerini kamuoyu önünde dile getirmesi, Washington ve NATO müttefiklerinin Rusya ve Çin’e karşı operasyonlarını yoğunlaştırması nedeniyle ŞİÖ içinde meydana gelen büyük gerilimlere ve siyasi krize işaret ediyor. Ukrayna’daki savaş boyunca Pekin hassas bir denge politikası izledi. NATO’nun Rusya’ya yaptırım uygulama çağrılarını reddetti ama aynı zamanda Moskova’yı desteklemek için NATO’nun Çin’e karşı yaptırımlarına bahane oluşturabilecek açık bir adım atmadı.

Geçtiğimiz hafta Çin Ulusal Halk Meclisi Daimi Komitesi Başkanı ve Çin devlet hiyerarşisinin üç numaralı yetkilisi olan Li Çanşu Rusya’ya gitti ve Moskova’ya daha doğrudan bir destek açıklaması yaparak şunları söyledi: “Tıpkı şu anda Ukrayna meselesinde olduğu gibi, ABD ve NATO doğrudan Rusya’nın kapısına dayandı. Bu Rusya’nın ulusal güvenliğini ve halkının can güvenliğini ilgilendiriyor. Bunun ışığında Çin, Rusya’nın uygun olanı yapması gerektiğini anlıyor ve ona birden fazla cephede koordineli destek veriyor.”

Bununla birlikte, Pekin’de perde arkasında, Kremlin’in Ukrayna’da tırmanmayı önleyecek ve NATO ile savaşını sona erdirecek bir çözümü olmadığı konusunda endişeler artıyor.

ŞİÖ ve 1996’da kurulan öncülü “Şanghay Beşlisi” birliği, emperyalizmin ve Stalinist bürokrasilerin kapitalizmi restore etmesinin ve 1991’de Sovyetler Birliği’nin dağıtılmasının gölgesinde gelişti. Sovyet bürokrasisinin Sovyet işçilerine ve sosyalizme karşı bu son ihaneti, Avrasya’yı emperyalist askeri müdahaleye açık hale getirdi. ŞİÖ’nün kuruluşundan sonra Washington, 11 Eylül saldırılarını fırsat bilerek Afganistan’ı işgal etti ve Orta Asya ülkelerinde askeri üsler kurdu.

Bu, Orta Asya ve Ortadoğu’nun stratejik açıdan hayati önem taşıyan bölgelerine hâkim olmak ve kaynaklarını yağmalamak için kanlı bir emperyalist dürtüyü zincirlerinden boşalttı. ABD ve NATO güçleri o zamandan beri Irak, Pakistan, Libya, Suriye ve Ukrayna’ya askeri müdahalede bulundu. 2014 yılında NATO güçleri Kiev’de aşırı sağcı bir darbeyi destekleyerek Ukrayna’yı böldü ve mevcut savaşı harekete geçirdi. Bu savaşlar toplamda milyonlarca insanın hayatına mal oldu ve on milyonlarca insanı sığınmacı haline getirdi.

ABD’nin ekonomik gerilemesinin derinleşmesi ve Afganistan ve Irak’taki askeri yenilgileri, Çin’in Avrasya’da artan ekonomik etkisiyle birleşince, Avrasya üzerindeki mücadele yeni bir yoğunluğa ulaştı. Bunda askeri ve mali kaygılar ayrılmaz bir şekilde birbirine bağlıdır. NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı savaş açması, son tahlilde, 20. yüzyılın dünya savaşları gibi, küresel ekonomi ile kapitalist ulus devlet sistemi arasındaki çözümsüz çelişkinin bir ürünüdür.

Çin’in devlet gazetesi Global Times’ta 14 Eylül’de yayımlanan “Enerji ticaretinde dolarsız ödemeler ABD hegemonyasını kıracak” başlıklı başyazıda Rusya ve Çin’e “ABD dolarının enerji piyasasındaki hâkimiyetini kırmak için işbirliğini artırma” çağrısında bulunuldu. Yazıda, Ukrayna savaşının yıkıcı enflasyonist etkilerine ve ABD Merkez Bankası’nın (Fed) faiz oranlarını yükseltmesiyle beraber doların diğer para birimleri karşısında değer kazanmasıyla birlikte dolarla ticareti yapılan enerji fiyatlarındaki mevcut artışa dikkat çekildi.

Global Times şöyle yazdı: “Güçlü bir dolar, enerji ürünlerinin diğer para birimleri cinsinden daha pahalı hale geleceği anlamına geliyor. Enerji ve hammadde fiyatları arttığında, diğer ürünlerin fiyatları da artacak ve bu da küresel olarak yüksek enflasyona yol açacaktır. ... ABD’nin önceki parasal genişleme politikasının neden olduğu kendi enflasyon krizini dünyaya tekrar tekrar ihraç edebilmesinin nedeni, doların küresel döviz piyasası, rezerv varlıklar, hisse senedi alım satımı ve diğer alanlarda hala hâkim konumda olmasıdır.”

ŞİÖ’nün petrol ve doğalgaz ticaretinin dolar dışı para birimleriyle geliştirilmesi için bir forum olarak kullanılması çağrısında bulunan gazete, Çin’in Rus petrol ve doğalgazını Çin yuanı ve Rus rublesi ile satın aldığını, Hindistan’ın ise Rus enerjisi için Birleşik Arap Emirlikleri’nin para birimi olan dirhemle ödeme yaptığını kaydetti.

ABD emperyalizmi böyle bir politikaya şiddetle karşıdır. 2019’da Danimarka’daki Saxo Bank, Avrasya içi ticaretin ABD doları dışına kaymasının doların çökmesine ve altın karşısında yüzde 30 değer kaybetmesine yol açabileceğini hesaplamıştı.

Semerkant’ta düzenlenen zirvenin önemli olaylarından biri, daha önce ŞİÖ’nün “gözlemci” ülkesi olan İran’ın önümüzdeki yıl resmen örgüte katılacağının açıklanması oldu. İran yirmi yıldır ABD’nin savaş tehditleri ve Washington’ın dolar cinsinden tüm finansal işlemlerini kestiği felç edici yaptırımlarla karşı karşıya bulunuyor. Geçtiğimiz yıl Çin ile 25 yıllık bir askeri ittifak antlaşması imzalayan İran, Hint Okyanusu’nda Rus ve Çin savaş gemileriyle deniz tatbikatları düzenledi.

İran Cumhurbaşkanı İbrahim Reisi Semerkant’ta Putin’le yaptığı görüşmede “İran, Rusya ya da diğer ülkeler gibi ABD tarafından yaptırım uygulanan ülkeler arasındaki ilişkiler birçok sorun ve meselenin üstesinden gelebilir ve bu ülkeleri daha güçlü kılabilir,” dedi ve ekledi: “Amerikalılar yaptırım uyguladıkları ülkelerin duracağını sanıyorlar. Bu yanlış bir algı.”

Ne var ki, ŞİÖ’deki çeşitli kapitalist rejimler emperyalizme karşı tutarlı bir mücadele yürütmeye ya da Stalinist bürokrasinin Sovyetler Birliği’ni dağıtmasının acı mirasını çözüme kavuşturmaya ne istekli ne de muktedirdir. Ukrayna’ya yönelik başarısızlığa mahkûm müdahalesini, Sovyetler Birliği’ni kuran Bolşevik devrimcileri Ukraynalılara çok fazla taviz vermekle suçlayarak başlatan Putin’in durumu bunun en açık örneğidir.

Avrasya’yı kapitalist rejimlerin önderliğinde emperyalizme karşı birleştirmek mümkün değildir. Nitekim Semerkant zirvesinden kısa bir süre önce, iki eski Sovyet cumhuriyeti ve ŞİÖ gözlemci devletleri olan Ermenistan ve Azerbaycan, ihtilaflı Dağlık Karabağ bölgesi nedeniyle yeniden savaşa sürüklendi. Dahası, Hindistan’daki Britanya egemenliğinden miras kalan, çözüme kavuşturulmamış Çin-Hindistan sınırında 2020’de yaşanan çatışmaların ardından Şi’nin Hindistan Başbakanı Narendra Modi ile görüşüp görüşmeyeceği de belirsiz.

Avrasya’yı emperyalizme karşı birleştirme görevi, sosyalizm uğruna yeni bir mücadelede işçi sınıfına düşmektedir. Sadece bölgedeki işçilerin ve ezilen kitlelerin kitlesel bir hareketi savaşa karşı çıkabilir, emperyalist ülkelerdeki işçiler arasında artan savaş karşıtı duygulara ve toplumsal muhalefete hitap edebilir ve Avrasya’da ortaya çıkan büyük sanayi gücünü özel kâr yerine toplumsal ihtiyaçları karşılamak için kullanabilir.

16 Eylül 2022

Loading