Soma’daki maden felaketinin ardından Türkiye’nin her yerinde protestolar patladı

Hükümet ve madeni işleten Soma Kömür A.Ş., utanmazca, trajediye yol açmış olan vurgunculuğu ve güvenlik önlemlerinin yokluğunu savunurken, dün, Türkiye’nin dört bir yanında Soma’daki büyük maden felaketi ile ilgili protestolar patladı.

Ölü sayısının dün 274’e yükseldiği Soma’daki madende kurtarma çalışmaları hâlâ sürüyor. Zonguldak’ta 1992’de yaşanan ve 263 kişinin öldüğü patlamadan daha büyük bir can kaybına yol açan bu durum, Soma felaketini Türkiye tarihinin en ölümcül iş kazası yapıyor. Ölülerden biri, görünüşe göre madende kayıtsız çalışan 15 yaşındaki bir maden işçisiydi.

Soma’daki ölü sayısının daha da artacağı öngörülüyor. Yetkililer, en az 120 maden işçisinin madende kapana kısılmış olduğunu söylüyor ki kimi haberler, bu sayının 200’ün üzerinde olabileceğine işaret ediyor.

Madenin içindeki yangın halen sürüyor. Salı günü, madendeki jeneratörlerden birinde, havalandırma sistemlerine ve madencilerin yeryüzüne çıkaracak olan maden asansör kabinlerine giden elektriği kesen bir elektrik arızası, biriken metan gazının patlamasına yol açmıştı. Dışarıya çıkan kurtarma ekipleri, madenin karanlık ve dumanlı olduğunu ve içeride çok fazla karbon monoksit gazı bulunduğunu söylediler. Ölümlerin çoğunun karbon monoksit zehirlenmesinden kaynaklandığı bildiriliyor.

Enerji Bakanı Taner Yıldız, kimi madenciler gaz maskeleri ve hava bulunan acil durum odalarına ulaşmış olsa bile, madenin içinde olanların kurtarılmasına ilişkin “umutlar kayboluyor,” dedi. Madende hapsolmuş madencilerin yakınları, sevdiklerinden haber alma umuduyla, dün bir kez daha ocağın etrafında toplandılar.

Bu önlenebilir felaketin sorumluluğu, madeni işleten şirket ile birlikte, kârları duyarsızca madencilerin yaşamından üstün tutan hükümete aittir.

Soma Kömür A.Ş., madenin özelleştirilmesinden sonraki on yıl içinde, ton başına kömür maliyetini 140 dolardan 23,80 dolara indirirken, metan gazı düzeyini izleyecek standart güvenlik donanımını satın almayı reddetti. Bu donanım patlamayı engelleyecekti.

Şirket, Soma madeninin, ardı ardına yaşanan kazalara rağmen, baştan savma güvenlik denetimlerinden kolayca geçmesine izin veren sendikaların ve hükümetin suç ortaklığına güveniyordu.

İslamcı Adalet ve Kalkınma Partili (AKP) Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, dün, muhalefetteki Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) önderi Kemal Kılıçdaroğlu ile birlikte madeni ziyaret etti.

Erdoğan, utanmazca, bu felaketin önlenebilir olduğunu reddetti; hükümetinin ve Soma Kömür A.Ş.’nin sicilini savundu. Bu maden felaketine “olağan şeyler” diyen Erdoğan, Soma’daki patlamayı önleyecek çağdaş güvenlik donanımlarının bulunmasından neredeyse 200 yıl önce, 19. yüzyıl başlarında Britanya’da gerçekleşmiş maden felaketlerine dikkat çekti.

Erdoğan şunları söyledi: “Bakınız İngiltere’de, şöyle biraz geçmişe gidiyorum, 1838’de bir madende göçük 204 kişi ölmüş. 1866’da grizu ve kömür tozu patlaması, 361 kişi ölmüş yine İngiltere’de... 1894’te kömür ocağında patlama, 290 ölü. Bakın Amerika. Teknolojisiyle, her şeyiyle. 1907, iki ayrı madende grizu ve kömür tozu patlaması 361 ölü.”

Yetkililer, Erdoğan’ın “kader” dediği 2010 yılında Zonguldak’taki Karadon madeninde yaşanan ve ölümle sonuçlanan olayda olduğu gibi, kendini beğenmiş bir şekilde, bu toplu katliamın yaşamın önlenemez gerçeği olarak kabul edilmesi gerektiğini vurguluyorlar. Gerçekte ise madenciler, ekonomik zorunluluklar eliyle, kendilerini ve güvenliklerini hor gören ve kârlarını madencilerin hayatlarının üstünde tutan şirketler için çalışmaya zorlanıyorlar.

Bu konuşmanın ardından, Erdoğan’ın etrafındaki Somalılar onu katil olarak suçlayıp istifasını isterken, diğerleri, ilçedeki AKP bürosunu basıp altüst ettiler. Protestocular, madene girmesini engelledikleri Kılıçdaroğlu’nu da yuhaladılar.

İlçeye getirilen çevik kuvvet birlikleri yas tutan ailelere ve halka saldırırken, Erdoğan’ın korumaları, onun 0002 plakalı makam aracını uzaklaştırdılar ve başbakanı bir süpermarkette saklamaya çalıştılar.

Soma’dan çekilmiş bir fotoğraf, Erdoğan’ın danışmanı Yusuf Yerkel’i, güvenlik güçleri tarafından zapt edilen bir protestocuyu tekmelerken gösteriyordu. Yerkel, bu eylemini, söz konusu kişinin “solcu militan” olduğunu ileri sürerek savundu.

Protestolar, İstanbul ve başkent Ankara dahil, Türkiye’nin diğer kentlerine yayıldı. Ankara’da, çevik kuvvet, Ortadoğu Teknik Üniversitesi (ODTÜ) öğrencilerinin Enerji Bakanlığı’na yürümesini engellemek için, öğrencilere göz yaşartıcı gaz ve basınçlı su ile saldırdı. Polis ile öğrenciler arasındaki karşı karşıya geliş, akşam, polisin çıkışları engellemeyi sürdürdüğü üniversitede sürdü.

Polis, Ankara’nın merkezine doğru bir protesto yürüyüşünü engellemek için de göz yaşartıcı gaz ve basınçlı su kullandı.

İstanbul’da polis, geçtiğimiz yılki hükümet karşıtı protestoların merkezi olan Taksim Meydanı yakınında “Hükümet istifa” sloganı atan binlerce göstericiye saldırdı. Soma Holding’in İstanbul Levent’teki merkezinin önünde de protesto gösterisi vardı. Gençler, binayı bir “katiller yuvası” olarak damgalayan grafitiler çizdiler.

Erdoğan yönetiminin ve Türkiye’deki tüm siyaset kurumunun başlıca korkusu, Soma felaketinden kaynaklanan kitlesel öfkenin, 2011’de Mısır’da ABD destekli Hüsnü Mübarek’i alaşağı eden devrimci harekette olduğu gibi, bir işçi ayaklanmasına yol açabileceğidir.

Erdoğan yönetimi, geçtiğimiz yılki Gezi Parkı protestolarına yönelik insanlıktan uzak tepkisi, büyük çaplı yolsuzluk iddiaları ve öncelikle de komşu Suriye’de Türkiye halkının ezici çoğunluğunun karşı çıktığı ABD önderliğindeki vekil savaşındaki suç ortaklığı nedeniyle büyük ölçüde gözden düşmüş durumda ve halk tarafından sevilmiyor. Hükümet, Erdoğan ile onun üst düzey iş ortakları arasındaki rüşvet görüşmelerini ve Türk istihbarat görevlilerinin Suriye ile bir savaş kışkırtma yönündeki komplosunu içeren kayıtların sızdırılmasının ardından, YouTube’a ve sosyal medya sitelerine Türkiye’den erişimi engelledi.

Türkiye’deki sendika bürokrasisinin kimi kesimleri, Erdoğan yönetimine karşı işçi sınıfı muhalefetini saptırmak ve bastırmak için etkisiz protestolar düzenlemeye çalışıyorlar. Devrimci İşçi Sendikaları Konfederasyonu (DİSK), Kamu Emekçileri Sendikaları Konfederasyonu (KESK) ve Türkiye Mühendis ve Mimar Odaları Birliği (TMMOB) bugün sabah saat dokuzda iş bırakma ve üç dakikalık saygı duruşu çağrısı yaptılar. Onlar, aynı zamanda, üyelerinden, yasın simgesi olarak siyah elbiseler giymelerini istediler.

Loading