İsrail, hükümet karşıtı protestolara cevap olarak Suriye ve Filistinlilere saldırıyor

İsrail Savunma Kuvvetleri (IDF), Suriye’deki hedeflere yönelik bir dizi saldırı gerçekleştirdi. Bunlar, uluslararası hukuka aykırı olan ve suç teşkil eden saldırı eylemleridir.

ABD-İsrail’in İran’a karşı yürüttüğü örtülü savaşın bir parçası olan bu saldırılar, ABD emperyalizminin Ortadoğu’da gerileyen ekonomik ve siyasi pozisyonuna karşı koyma çabalarını desteklemeyi ve Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad rejimini savunmak için askeri müdahalede bulunan İran’a karşı koymayı amaçlıyor.

17 Mayıs 2018 tarihli bu fotoğrafta Rusya Devlet Başkanı Vladimir Putin, Rusya’nın Karadeniz kıyısındaki Soçi tatil kentinde Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’ı dinliyor. [AP Photo/Mikhail Klimentyev]

Suriye rejimine Rusya tarafından arka çıkıldığı için, İsrail’in müdahalesi aynı zamanda Ukrayna’daki ABD-NATO vekâlet savaşını desteklemeye yöneliktir. Bu da bölgede daha geniş çaplı bir askeri çatışma tehdidini artırmaktadır.

Suriye Savunma Bakanlığı’na göre İsrail Pazar günü saat 00:35’te “Beyrut’un kuzeybatısından Humus şehri ve kırsalındaki bazı karakolları hedef alan bir hava saldırısı” düzenledi. Beş askeri personelin yaralandığı saldırılarda Palmira antik kentinin batısındaki T4 hava üssünün yanı sıra Kuseyr kenti yakınlarındaki el Dabaa havaalanının da vurulduğu bildirildi. Burası İran destekli burjuva dinci örgüt Hizbullah’ın hakim olduğu Lübnan sınırına yakın. Reuters’a konuşan kaynaklar, İran’ın her iki havaalanında da Hizbullah’ın yanında askeri personel bulundurduğunu ve İran yanlısı milislerin Humus vilayetinin bu bölgesinde güçlü bir varlığa sahip olduğunu belirttiler.

Londra merkezli emperyalizm yanlısı Suriye İnsan Hakları Gözlemevi’ne göre bir başka hedef de füze ve insansız hava aracı geliştirdiğinden şüphelenilen bir İran tesisiydi ve burada İran’a bağlı birkaç savaşçının öldürüldüğü iddia edildi.

İran devlet medyası Cuma günü İsrail’in Suriye’nin başkenti Şam yakınlarında düzenlediği saldırıda iki İran Devrim Muhafızları mensubunun öldüğünü duyurdu. Devrim Muhafızları Pazar günü yayımladığı bildiride “Siyonist rejimin suçları cevapsız kalmayacak ve bunun bedelini ödeyecekler,” dedi.

Cuma günkü saldırı, 30 ve 31 Mart geceleri İsrail işgali altındaki Golan Tepeleri’nden Şam dışındaki hedeflere atılan füzelerin ardından geldi. Suriye hava savunma sistemleri füzelerden bazılarını düşürürken, saldırılar beş Suriye askerinin yaralanmasına ve maddi hasara neden olmuştu.

Suriyeli güvenlik görevlileri, 19 Şubat 2023 Pazar günü Suriye’nin başkenti Şam’da İsrail’in sabah erken saatlerde düzenlediği hava saldırısının ardından bir yerleşim biriminde meydana gelen hasarı inceliyor. [AP Photo/Omar Sanadiki]

Bu, İsrail’in Mart ayında Suriye’ye düzenlediği altıncı saldırıydı. Halep’teki uluslararası havaalanına iki ayrı saldırı düzenlendi. Suriye’nin orta kesimindeki bir silah deposuna Suriyeli bir görevli ile İran destekli iki savaşçının ölümüne yol açan bir başka saldırı yapıldı. İsrail, İran’ın önemli bir müttefiki olan Esad rejimini devirmek için 2011 yılında CIA liderliğinde vekâlet savaşının başlamasından bu yana Suriye’ye yüzlerce saldırı düzenledi. İsrail, başlangıçta Hizbullah’ın silah konvoylarını hedef alırken, daha sonra Suriye hükümet güçleri, İran destekli savaşçılar ve Hizbullah’ın yanı sıra silah üretim tesislerini de hedef aldı ve İran’ın kendi sınırları yakınında faaliyet göstermesine izin vermeyeceğini ilan etti.

Şam Uluslararası Havaalanı da dahil olmak üzere Suriye’nin sivil havaalanları ve yerleşim bölgeleri vuruldu. Halep havaalanına yapılan saldırılar, Suriye’nin kuzeyinde depremin vurduğu bölgelere ulaştırılmaya çalışılan uluslararası yardımın ana giriş noktalarından biri olması nedeniyle özellikle suç teşkil etmektedir. Şubat ayında Türkiye’yi vuran yıkıcı deprem, 8.500’ü Suriye’de olmak üzere yaklaşık 60.000 kişinin ölümüne yol açtı. Ancak bildirilmeyen ölüm sayısının resmi rakamlardan çok daha yüksek olması muhtemeldir. Suriye’nin kuzeybatısında milyonlarca insan evsizlik, açlık ve korkunç hava koşullarından muzdarip; pek çok insan acil durum barınaklarında ya da çadırlarda yaşamak zorunda kalıyor.

Cuma günkü saldırı, İsrail’in artık İran’ın dış politikasını giderek daha fazla kontrol altına alan İran Devrim Muhafızları Ordusu’nu doğrudan hedef aldığını gösteriyor. Tel Aviv, Devrim Muhafızları Ordusu’nu Hizbullah’ın yanı sıra Gazze’yi kontrol eden dinci örgüt Hamas ile İslami Cihad’ı finanse etmekle suçluyor. İran’ın Dini Lideri Ayetullah Ali Hamaney geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada “Direniş cephesine desteğimizi açıkça ilan ediyoruz,” diyerek İsrail’in Filistin topraklarını işgaline karşı çıkan örgütlere atıfta bulundu.

IDF, Suriye’de Perşembe gününden bu yana üçüncüsü olduğu bildirilen saldırılar hakkında yorum yapmayı reddetti. Ancak Başbakan Binyamin Netanyahu Pazar günü yaptığı açıklamada herhangi bir hedef ya da saldırıdan bahsetmeksizin İsrail’in “sınırlarının dışında terörizmi destekleyen rejimlerden dolayı ağır bir bedel ödediğini” söyledi.

İsrail’in Suriye’yi hedef alan ve şüphesiz Biden yönetimiyle koordine edilen saldırıları, Washington’ın bölgedeki daha geniş çaplı yağmacı çıkarlarını desteklemekle birlikte, İsrail’in kendi içinde artan siyasi kargaşayı da yansıtmaktadır.

Bir önceki Pazartesi gecesi Netanyahu, İsrail’in 75 yıllık tarihindeki en büyük halk muhalefeti karşısında, ülkenin yargı sistemine darbe yapma planlarını geçici olarak durdurduğunu açıklamıştı. Faşizan hükümetine karşı işçilerin Pazar ve Pazartesi günü gerçekleştirdiği kitlesel grev, Netanyahu’nun da itiraf ettiği gibi İsrail’i “iç savaş”ın eşiğine getirdi. İsrail’in devasa ekonomik eşitsizliği, sayısız sosyal sorun ve küresel kapitalist krizin etkisi bu süreci körüklemiştir.

Bu da Netanyahu’nun bir tür ulusal “birlik” yaratmak ve siyasi gerilimleri İran’a doğru saptırmak için tehlikeli bir askeri harekâta girişmesi riskini her zamankinden daha fazla arttırıyor. Netanyahu bu yolla, Ukrayna’da Rusya’ya karşı vekâlet savaşını kışkırtan ABD ve NATO’nun kendi içlerinde artan gerilimleri yabancı bir düşmana yöneltme örneğini takip etmiş olacak.

Netanyahu aynı zamanda işgal altındaki Batı Şeria’da, Doğu Kudüs’te ve İsrail’in kendi Filistinli vatandaşları arasında da gerilimi tırmandırıyor. Cumartesi günü İsrail polisi, İsrail’in güneyindeki Bedevi kasabası Hura’da yaşayan ve tıp eğitimini yeni tamamlamış genç bir Filistinli olan Muhammed el-Asibi’yi Doğu Kudüs’teki El Aksa Camii yerleşkesinin Zincirli Kapı girişinde vurarak öldürdü. Polis, gencin bir polis memurundan silahını kaptığını ve diğer memurlara ateş ettiğini iddia etti. Görgü tanıkları ise gencin aslında polisle tartışan bir kadına yardım etmeye gittiğini ve polisin ona 10 el ateş ettiğini söylüyor.

Polisin olayların kendi versiyonunu doğrulayan herhangi bir kamera görüntüsü sunamaması üzerine Arap liderlerden oluşan bir çatı örgütü, kan dondurucu cinayeti protesto etmek amacıyla İsrail genelinde bir günlük genel grev ilan etti. El-Asibi’nin cenaze töreni sırasında “tüm işgal politikaları, baskı ve ırk ayrımcılığına” karşı kitlesel bir protesto düzenlenmesi planlandı.

Saatler sonra İsrail askerleri, Batı Şeria’da El Halil’in kuzeyindeki Beit Ummar kasabası yakınlarında 23 yaşındaki Filistinli sürücü Muhammed Baradyeh’i, arabasını bir grup askerin üzerine sürmeye çalışması üzerine vurarak öldürdü. Yılbaşından bu yana İsrail güvenlik güçleri ve yerleşimciler tarafından en az 88 Filistinli ve bir İsrail vatandaşı Filistinli öldürüldü. İsrail’in bölgedeki Filistinlilere yönelik kısıtlamaları sıkılaştırması nedeniyle Ramazan ayında özellikle El Aksa Camii çevresinde kan dökülmesi korkusu artıyor.

Pazartesi günü açıklanan ve hükümetin İsrail içinde kullanılacak bir yedek paramiliter Ulusal Muhafız kuvveti kurmaya hazırlandığına dair planların ardından gerilim özellikle arttı. İlk olarak bir önceki hükümet tarafından önerilen bu kuvvet, Yahudi Gücü lideri ve Ulusal Güvenlik Bakanı Itamar Ben-Gvir’in doğrudan kontrolü altında olacak. İsrail’de yaşayan Filistinlilerin evlerinin izin olmaksızın aranabilmesine olanak tanıyan yeni mevzuatla birlikte bu durum, yetkililere Filistinlilerin evlerini istedikleri zaman basma ve arama yetkisi verecek.

Bu, İsrail’in kendi Filistinli yurttaşlarına karşı aşırı sağın cephaneliğindeki bir başka silah haline gelecektir. Ben Gvir ve aşırı milliyetçi ve faşist müttefikleri yıllardır onları “nüfus transferi”ne tabi tutma çağrısında bulunuyorlar. Bu, etnik temizlikten başka bir şey değildir. Mayıs 2021’de İsrail’in çoğunluğu Arap ve karma olan şehirlerinde, polisin göz yumduğu kanunsuz gruplar nihai amacı Filistinlileri evlerinden sürmek olan pogrom benzeri provokasyonlarda bulunmuştu. Atılan bu adımlarla, provokasyonların ardından kitlesel protesto ve ayaklanmaların önlenmesi amaçlanıyor.

2 Nisan 2023

Loading