Seçimler yaklaşırken Erdoğan hükümeti Kürt siyasetçilere ve gazetecilere saldırıya geçti

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan hükümeti dün aralarında Kürt siyasetçilerin, gazetecilerin, avukatların ve sanatçıların bulunduğu en az 126 kişiyi polis operasyonu düzenleterek gözaltına aldırdı. Diyarbakır merkezli 21 ilde düzenlenen operasyonlarda toplam 216 kişi hakkında yakalama kararı çıkartıldığı belirtiliyor. Polis operasyonu Diyarbakır, İstanbul, Bursa, İzmir, Mardin, Mersin, Van ve daha birçok şehirde protesto edildi.

En az 25 avukat gözaltına alınırken Diyarbakır’daki Aram Yayınları’na da baskın düzenlendi. Ayrıca Diyarbakır’daki Şehir Tiyatrosu’na ve Dicle Kültür Sanat Derneği’ne, Mardin’de bulunan Mezopotamya Kültür Sanat Derneği’ne ve Batman’daki Bahar Kültür Merkezi’ne baskın yapıldı ve çok sayıda sanatçı gözaltına alındı.

Mezopotamya Ajansı’nın haberine göre, gözaltına alınanlar arasında “Mezopotamya Ajansı (MA) Editörü Abdurrahman Gök, MA muhabirleri Ahmet Kanbal ve Mehmet Şah Oruç, JINNEWS Beritan Canözer, Yeni Yaşam Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Osman Akın, Xwebûn Gazetesi İmtiyaz Sahibi Kadri Esen, gazeteciler Mehmet Yalçın, Mikail Barut, Salih Keleş ile Remzi Akkaya” ve Halkların Demokratik Partisi (HDP) yöneticileri Özlem Gündüz ile Mahfuz Güleryüz var.

Özgürlük İçin Hukukçular Derneği (ÖHD) Yönetim Kurulu Üyesi Arzu Kurt, dernek üyelerinin gözaltına alındığını ve “dosyada gizlilik kararı ve 24 saat avukat kısıtlaması kararı” alındığını belirtti. MA’nın haberine göre gözaltına alınanlara “örgüt üyesi olma” suçlaması yöneltildi. Kürdistan İşçi Partisi’ni (PKK) ve Suriye’deki Demokratik Birlik Partisi’ni (PYD) de içeren yasa dışı Kürdistan Topluluklar Birliği’ne (KCK) “üye olma” biçimindeki bu sözde suçlama, Türk devletinin onlarca yıldır tutuklamalar için kullandığı bir bahanedir.

HDP, polis operasyonunun ardından yaptığı açıklamada bunun “yeni bir darbe süreci” olduğunu söyleyerek şunları belirtti: “2015’ten bu yana siyasi darbeler, katliamlar, kara propaganda, özel savaş yöntemleri, tehdit, şantaj ve her türlü saldırıyla ömrünü uzatmaya çalışan iktidar, bu sabah gerçekleştirdiği gözaltı furyasıyla da 14 Mayıs seçimlerine yönelik yeni bir darbe sürecini başlatmıştır. Bu operasyon sandıkları ve halkın iradesini çalma operasyonudur. Bu operasyon topluma ve onun siyasi tercihlerine açık bir gözdağı ve tehdittir.”

Dünya Sosyalist Web Sitesi ve Sosyalist Eşitlik Grubu, bu antidemokratik polis operasyonuna karşı çıkmakta ve gözaltına alınanların serbest bırakılmasını talep etmektedir. Kürt milliyetçi hareketine yönelik kapsamlı şekilde belgelenmiş olan muhalefetimiz, kapitalist devletin polis baskısına uzlaşmaz biçimde karşı çıkışımızı hiçbir şekilde azaltmaz.

Seçimlere üç haftadan az bir süre kala gelen bu baskı, demokratik haklara yönelik açık bir saldırıdır. Erdoğan hükümeti, HDP’nin ve onunla bağlantılı grupların üzerine ilk defa gitmiyor. Bu saldırının Erdoğan’ın iktidardaki İslamcı Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AKP) derin kriziyle bağlantılı olduğu açıktır.

20 yılı aşkın süredir iktidarda olan Erdoğan ve AKP, on binlerce önlenebilir ölüme yol açan 6 Şubat deprem felaketinin ardından daha da büyüyen geniş bir toplumsal muhalefetle karşı karşıya bulunuyor.

Birçok ankete göre Erdoğan’ın hem cumhurbaşkanlığı hem de milletvekili seçimlerini kaybetmesi son derece olasıdır. Yaklaşık 6 milyonluk seçmen desteği bulunan ve cumhurbaşkanlığı seçiminde Erdoğan’ın rakibi Kemal Kılıçdaroğlu’nu destekleyen HDP’nin seçim sonuçları üzerinde önemli bir etkisinin olması bekleniyor.

Demokratik haklar ancak kapitalist siyaset kurumunun tüm hiziplerine muhalefet içinde savunulabilir. Erdoğan’ın, ABD’deki Donald Trump ya da Brezilya’daki Jair Bolsonaro gibi sağcı otoriter benzerlerini izleyerek seçim sonuçlarını kabul etmemesi ya da Suriye veya Irak’taki Kürt milliyetçisi güçlere askeri harekât düzenlemesi gibi olası eylemlerine karşı çıkılmalıdır. Bu aynı zamanda Kılıçdaroğlu’nun Cumhuriyet Halk Partisi’nin (CHP) gerici rolüne de karşı çıkmak demektir.

HDP, 2015’ten beri Erdoğan hükümetinin artan baskısı altında bulunuyor. Bu süreçte, CHP’nin de desteğiyle bazı milletvekilleri dokunulmazlıkları kaldırılarak hapse atıldı. Seçilmiş belediye başkanları hükümetin talimatıyla görevden alınırken binlerce parti üyesi tutuklandı.

Ancak bu polis devleti baskısından önce, HDP ve önceli Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Erdoğan ile sıkı bir ittifak içindeydi. Ankara ile PKK arasında, ABD ve Avrupalı güçlerin gözetiminde 2015’e kadar devam eden ve “barış süreci” olarak adlandırılan müzakereler, özünde Türk ve Kürt egemen seçkinlerinin Ortadoğu’da sürmekte olan emperyalist yağmadan pay almak üzere bir ittifak kurma girişimini ifade ediyordu.

2011’den beri Rusya destekli Suriye Devlet Başkanı Beşar Esad’a karşı ABD’nin önderliğinde yürütülen rejim değişikliği savaşının en ateşli savunucularından olan Erdoğan hükümeti, PKK’nin Suriye’deki kardeş örgütü olan Halk Savunma Birlikleri’nin (YPG) ABD’nin başlıca vekil gücü olarak ortaya çıkmasının ardından sözde “barış süreci”ni bitirdi. Hükümet, Suriye’de bir Kürt oluşumunun sağlamlaşmasının Türkiye’deki Kürt bölgesini de kaybetmeye yol açabileceğinden korktu. Nihayetinde, Ankara ile Kürt milliyetçisi güçler arasında yeniden şiddetli çatışmalar patlak verdi.

HDP, “demokrat” ve hatta “anti-emperyalist” bir poz takınmaya çalışsa da, Erdoğan’ın AKP’si ya da Kılıçdaroğlu’nun CHP’si gibi NATO yanlısı bir partidir. YPG’nin ABD ile kurduğu kirli ittifakı “Rojava Devrimi” olarak yücelten HDP, kısa süre önce, ABD-NATO’nun Ukrayna’da Rusya’ya karşı yürüttüğü savaşı tırmandırmayı amaçlayan bir hamle olan Finlandiya’nın NATO üyeliğini “meşru” gördüğünü açıkladı.

Bununla birlikte, Washington Post’un sızan Pentagon belgelerine dayandırdığı yeni bir habere göre, Ukrayna ordu istihbarat teşkilatı Aralık ayında omurgasını YPG’nin oluşturduğu Suriye Demokratik Güçleri (SDG) aracılığıyla Suriye’deki Rus kuvvetlerine saldırı düzenleme planı yaptı. Gazetenin aktardığına göre, “Ukraynalı subaylar, Suriye’nin Kürtlerin kontrolündeki özerk kuzeydoğusunun askeri gücü olan Suriye Demokratik Güçleri (SDG) mensuplarını Rus hedeflerini vurmaları için eğitmeyi düşündüler…”

Gazete, belgeye göre SDG’nin plan kabul ettiğini ve karşılığında şunları talep ettiğini yazdı: “Geçtiğimiz sonbaharda yapılan planlamaya göre SDG, Ukrayna’nın operasyonlarını destekleme karşılığında eğitim, hava savunma sistemleri ve rolünün gizli tutulacağına dair garanti istedi. Belgeye göre SDG önderliği ayrıca Kürt bölgelerindeki Rus mevzilerine yönelik saldırıları da yasakladı.”

Dahası, belgeye göre Ankara’nın da plandan haberi vardı. Türk yetkililer “‘olası misillemelerden kaçınmaya çalıştılar’ ve Ukrayna’ya saldırılarını, bazıları Türkiye tarafından desteklenen diğer asi grupların elindeki kuzey ve kuzeybatı bölgeleri yerine Kürt bölgelerinden düzenlemesini önerdiler.” Bir SDG yetkilisi belgeyi yalanlarken Türkiye’nin Dışişleri Bakanlığı ve ABD’deki büyükelçiliği gazetenin sorularına yanıt vermedi.

Erdoğan hükümetinin Kürt milliyetçilerine yönelik gerici baskısı, temel demokratik hakların savunulmasının, tüm burjuva partilerinin dahil olduğu, bölge genelinde tırmanan savaşla bağdaşmadığının altını çizmektedir. Demokratik hakları savunma uğruna ve savaşa karşı mücadele, uluslararası ölçekte işçilerin emperyalizme ve onun tüm burjuva vekillerine karşı bağımsız devrimci mücadelesini gerektirmektedir.

Loading