Sosyalist Eşitlik Partisi’nin (ABD)
Sosyalist Eşitlik Partisi’nin Tarihsel ve Uluslararası Temelleri

Düzmece bir “Karar”: Pablocular Stalinist Suçların Örtbas Edilmesini Onaylıyor

166. DEUK tarafından ortaya konmuş kanıtlara rağmen, bütün oportünistler ve Pablocu örgütler Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal soruşturmasına karşı çıktılar. Eylül 1976’da, Pablocu hareketin neredeyse bütün önde gelenleri, “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal”i “utanmazca bir tertip” olarak kınayan sözde “Karar”ı yayınladılar. Gelfand tarafından, “Karar”ın yayımlanmasından sorumlu olan SWP görevlilerinden alınan yazılı ifadeler, onu imzalayanlardan hiçbirinin, “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal”e yönelik suçlamanın altına imza atmadan önce DEUK tarafından toplanmış kanıtları incelememiş olduğunu ortaya koydu. Uluslararası Komite’nin, kanıtları incelemek üzere bir araştırma komisyonu kurulması yönünde ardı ardına yaptığı çağrılar yanıtsız kaldı. Pablocuların bu tepkisinde, siyasi çıkarlar belirleyici bir rol oynamıştı. Onların, Troçki’nin öldürülmesi konusunu yeniden gündeme getirmekte ve yeni işçi kuşağının dikkatini Stalinistlerin işlediği suçlara çekmekte hiçbir çıkarları yoktu. Onlar, Sosyalist İşçi Partisi’nin, Gelfand’ın talebiyle GPU katili Mark Zborowski için çıkarılan ve onu partiye ajanların sızdırılmasına ilişkin soruları yanıtlamak zorunda bırakacak olan mahkeme çağrısını bozmak için [bir üst] mahkemeye başvurmasına da karşı çıkmadılar. San Fransisco’da rahat bir emeklilik hayatı yaşayan Zborowski, bu mahkeme çağrısına, SWP içindeki ajanların açığa çıkmasına katkıda bulunacak bir ifade vermenin, kısa süre önce çıkartılmış olan İstihbaratçıların Kimliklerini Koruma Yasası’nın ihlali olacağı gerekçesiyle itiraz etti. Mahkeme, Zborowski'nin itirazını uygun buldu.

167. “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal” soruşturmasının tamamlanmasından bu yana geçen çeyrek yüzyıl içinde, resmi Sovyet belgelerinin yayınlanmasıyla, onun bulgularının çoğu doğrulandı. “Venona Belgeleri” adlı, Sovyet istihbarat kaynaklarından deşifre edilmiş belgeler, yalnızca Caldwell’i değil, aynı zamanda, muhafız olarak hizmet etmek üzere Meksika’ya gönderilmiş olan SWP üyesi Robert Sheldon Harte’yi de kesin bir şekilde Stalinist ajan olarak tanımlamaktadır. DEUK, Harte’yi suçlayan bilgileri ilk yayınladığında, bu da, SWP ve Pablocular tarafından bir iftira olarak kınanmıştı. DEUK tarafından öne sürülen iddiaların doğrulanması, Pablocu örgütlerden herhangi birinin “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal”e yönelik suçlamalarını geri çekmesine yol açmadı.

168. Güvenlik soruşturmasının bir yan ürünü olarak, bir dizi başka garip olgu ortaya çıktı. Sosyalist İşçi Partisi’nin merkezi önderliğinin nerdeyse tamamı (siyasi komitenin çoğunluğu dahil) Midwest’teki küçük bir liberal sanat okulu olan Carleton College’de okumuştu. Ortada, 1960 ile 1964 arası dönemde, aralarında Jack Barnes’ın da bulunduğu çok sayıda öğrencinin partiye girip hızla önderliğe yükseldiği Carleton kampüsünde SWP’nin sistematik faaliyet sürdürdüğüne ilişkin herhangi bir kayıt yoktu. Onların tutucu Midwestli öğrenciler (Jack Barnes bir Cumhuriyetçi idi) olmaktan çıkıp görünürde devrimci bir örgütün önderlerine dönüşmelerinin aracısı, FBI ajanları tarafından manipüle edilmiş ve onlarla doldurulmuş olan Küba İçin Dürüst Tavır Komitesi’ydi. SWP önderliği tarafından, Carleton College olgusuna ilişkin inandırıcı hiçbir açıklama yapılmadı.

169. Uluslararası Komite’nin araştırması Hansen’i bir ajan olarak töhmet altında bırakan kanıtları ortaya koydukça, SWP’nin ve Pablocuların karşı kampanyası giderek provokatif bir karakter kazandı. Pablocular, 14 Ocak 1977’de, “Güvenlik ve Dördüncü Enternasyonal”i ve özellikle Gerry Healy’yi kınamak için, destekleyicileriyle birlikte, Londra’da açık bir toplantı düzenlediler. Toplantıda konuşanlar arasında Ernest Mandel, Tarıq Ali (Britanya’daki Pablocu örgütün önderi), Pierre Lambert (OCİ’nin önderi) ve Tim Wohlforth vardı. İşçilerin Devrimci Partisi, toplantıdan önce, Pablocu örgütlerin önderlerine, soruşturmada açığa çıkartılmış olan kanıtları incelemek üzere, eşit sayıda DEUK ve Birleşik Sekreterlik üyesinden oluşan bir eşitler komisyonu kurma çağrısı yapan bir mektup gönderdi. Bu mektup ne yanıtlandı ne de 14 Ocak’taki toplantıda ondan söz edildi. Bunun yerine, toplantıya, baştan sona, Healy’ye yönelik küfürbaz kınamalar egemen oldu. Dinleyiciler arasında bulunan Healy, ayağa kalkarak, kendisine bu saldırılara yanıt verme olanağı tanınmasını talep ettiğinde, reddedildi.

170. Soruşturma, Pablocuların siyasi engellemelerine rağmen devam etti. DEUK, Mayıs 1977’de, Chicago’nun kenar mahallelerinden birinde, sabit bir adresi olmaksızın bir treyler parkında yaşayan Sylvia Caldwell’i tespit etti. O, SWP’den ayrıldıktan sonra yeniden evlenmişti ve adı artık Sylvia Doxsee’ydi (ilk eşi, 1958’de ölmüş olan Stalinist ajan Zalmond Franklin’di). Sylvia Doxsee, kendisiyle yapılan görüşmede, bir yandan James P. Cannon’ın özel öneme sahip bir adam olmadığını açıklarken, aynı zamanda, SWP’nin üyesi olduğunu anımsamadığını iddia etti. DEUK, Haziran 1977’de, Doxsee’nin fotoğraflarını ve onunla yapmış olduğu söyleşiden kimi bölümleri yayınladı. SWP, buna, İşçiler Birliği’ni bir “şiddet” örgütü olarak damgalamaya çalışan açık bir saldırıyla yanıt verdi. Bu saldırının başını, soruşturmanın Uluslararası Komite için “ölümcül sonuçları” olacağı uyarısında bulunurken, “Healyciler işçi hareketinin diğer kesimlerine karşı bütünüyle fiziksel şiddete başvurabilecek insanlardır” [103] diye yazan Hansen çekiyordu. Troçkist hareketi, ona karşı fiziksel saldırılar hazırlarken bile “şiddet”le suçlamak, uzun süredir Stalinistlerin hareket tarzıydı. Dört ay sonra, 16 Ekim 1977’de, İşçiler Birliği’nin önde gelen üyelerinden Tom Henehan, New York’ta, gençlik örgütü Genç Sosyalistler’in açık bir faaliyetini denetlerken vuruldu. Henehan, aldığı yaralardan dolayı, birkaç saat sonra hastanede öldü. Henehan’ın, etkinliğin gerçekleşeceği yere hiçbir engelle karşılaşmaksızın giren ve ona ateş eden eğitilmiş bir silahlı kişi tarafından öldürülmesi, profesyonel bir suikastın bütün özelliklerini taşıyordu. New York basını, saldırıyı, hemen, “anlamsız bir cinayet” olarak damgaladı; polis de herhangi bir araştırma yapmayı reddetti. İki katilin kimlikleri tanıklar tarafından tespit edilmesine karşın, polis onları yakalamak için hiçbir çaba göstermedi. Tom Henehan’ın öldürülmesi konusunda bir açıklama yapmayı ya da bu saldırıyı kınamayı reddeden Pablocular, polisin eylemsizliğine suç ortaklığı yaptılar. İşçiler Birliği, katillerin yakalanması talebine kitlesel destek sağlamak için bağımsız bir siyasi kampanya başlattı. Bu kampanya sürecinde, on binlerce işçi ve milyonlarca işçiyi temsil eden sendikaların temsilcileri İşçiler Birliği’nin talebini destekleyen dilekçelere imza attılar. Nihayet, Ekim 1980’de, polis bu kamuoyu baskısına boyun eğdi ve Angelo Torres ile Edwin Sequinot adlı katilleri tutukladı. Onların yargılanması Temmuz 1981’de gerçekleşti. Suçlu bulundular ve uzun süreli hapis cezalarına çarptırıldılar. Bununla birlikte, sanıklar herhangi bir itirafta bulunmadılar ve bu eylemlerine ilişkin hiçbir açıklama yapmadılar.


[103]

Intercontinental Press, 20 Haziran 1977.